Eskişehir Barosu Basın Açıklaması

"DEMOKRASİ AYNI ZAMANDA BİR TAHAMMÜL REJİMİDİR"
 
Danıştay'ın 146. Kuruluş Yıldönümünde TBB Başkanımız Av. Metin FEYZİOĞLU'nun konuşmasına Sayın Başbakan tarafından müdahale edilmesini, hakaret içerikli sözler sarf edilmesini ve tahammülsüzlüğü kınıyoruz. Birlik Başkanımıza yapılan hareket özünde yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden avukatlara, savunmaya ve Barolara yapılmıştır.
 
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 110/17. maddesine göre Türkiye Barolar Birliğinin "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" görevi vardır. Bu görev susarak, biat ederek, iktidarın istediği şekilde konuşarak ya da birilerinin yaptığı gibi "hiçbir şey yokmuş gibi" davranarak değil, hukuka ve insan haklarına aykırılık kimden nereden nasıl gelirse gelsin çıkıp bunları en üst düzeyde ortaya koyarak yerine getirilebilir.
 
Birlik Başkanımız da bu görevini yerine getirmiş ve gezi olaylarında polisin orantısız güç kullandığına, olaylarda ölen gençlere, sahte delillerle kumpas kurularak TSK'nın tasfiyesine, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarının engellendiği algısının oluştuğuna, emniyette devam eden atama adı altındaki tasfiyeye, yargıç ve savcıların görevden alınmasına, HSYK, MİT, İnternet düzenlemelerine ve bunun gibi daha pek çok olaya, yani hukukun, adaletin ve demokrasinin yok edilmesine karşı eleştirilerini dile getirmiştir.
 
Kuvvetler ayrılığının, demokrasinin, hukukun ve adaletin nasıl yok edildiği ve üstün olanın sadece "hukuk" olabileceği gerçeğini ayrıntıları ile anlatan TBB Başkanımızın konuşmaları aslında Hukuk Devletinin yeniden inşaası için Sayın Başbakan ve iktidar açısından yol gösterici olmalıydı.
 
Ama kuvvetler ayrılığını, yargıyı yok sayan, en yüksek Mahkemenin kararına dahi saygı duymayan, Savcı ve Hakimleri hedef gösteren, demokrasiyi bir araç olarak görüp aslında demokrat olmadığını da ifade eden ve böylece demokratik hukuk devleti kavramına inanmayan bir zihniyetin yargının asli ve kurucu unsuru olan "bağımsız savunmaya" da saygı duymaması şaşırtıcı değildir. Unutmayalım ki demokrasi aynı zamanda bir tahammül rejimidir. Demokrasiye inanmayanların demokrasinin olmazsa olmaz kurumlarına ve bunların temsilcilerine tahammül göstermelerini beklemek de mümkün değildir.
 
Olay sonrası Sayın Başbakanın adeta "talimat" verir gibi salondan çıkma davetine uyan Sayın Cumhurbaşkanının, Genelkurmay Başkanının ve Danıştay Başkanının davranışları Devlet Geleneğimize, Anayasa ve yasalara aykırı olup aslında Türkiye'de fiilen "tek adam" yönetiminin egemen olduğunu göstermiştir.
 
Özellikle ev sahibi olan Danıştay Başkanının Sayın Başbakanla birlikte salondan çıkması ve sonrasında Başbakan lehine açıklamalar yapması kabul edilemez. Danıştay Başkanı artık "yargı bağımsızlığından" en azından kendisi söz etmemelidir. Unutmayalım ki "yargı bağımsız olmalı ama öyle de gözükmelidir." Türk Milleti yargının bağımsız olmadığını zaten bilmekteydi, ama olay sonrası Danıştay Başkanının davranışları ve açıklamaları maalesef bu acı gerçeği pekiştirmiştir.
 
Birlik Başkanımızın konuşmalarının tamamını Eskişehir Barosu olarak desteklediğimizi belirtiyor, "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" görevini en üst düzeyde yerine getirdiği ve üstün olanın sadece "hukuk" olabileceğini hatırlatmaya devam ettiği için kendisini bir kez daha kutluyoruz.
 
Saygılarımızla.
 
Av.Rıza ÖZTEKİN
ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI