Adalet Bakanlığı'nın, 'rol yapma' ve 'drama' eğitimi verdiği hakimlerin kürsü ve duruşma heyecanını yenmeleri için, 'sanal duruşmalar' düzenlediği ortaya çıktı.

Adalet Akademisi'nin çalışmaları kapsamında mahkeme salonları kuran Adalet Bakanlığı, hakimleri, katil, hırsız gibi sanık, davacı, savcı avukat rollerine sokarak özellikle mesleğe yeni başlayan hakimlerin tecrube kazanmasını amaçlıyor. Gerçek dosyalar üzerinden kurgulanan sanal yargılamalar için bakanlık yetkilileri, 'canlı tiyatro' nitelendirmesinde bulunuyor. Yetkililer, "Sanık gibi giyiniyor, suçunu sanık gibi savunuyoruz. Tiyatrodan farkımız yok" diyor. İleri yaşta olan bazı hakim ve savcılar da bu eğitimden geçiriliyor.

İyi kötü ayrımı

Profesyonel sinema ve tiyatrocuların rol aldığı kısa filmler çeken bakanlık, 'iyi hakim/savcı' ve 'kötü hakim/savcı' modellerine ilişkin farkındalık yaratmaya çalışıyor. 'İyi hakim, kötü hakim kim?' sorusuna ise yetkililer, "İyi hakim toplumun beklentilerini karşılayan bir hakimdir. Kötü hakim toplumla barışık olmayan, topluma rağmen kendisini topluma göre yenileyemeyen hakimdir. Toplumun dışında kalan hakimdir" karşılığını veriyor.

Saz, dikiş-nakış

Özellikle genç hakim ve savcılara insani vasıfları, güzel ahlakı kazandırma ve topluma daha kaliteli hizmet sunmalarını hedefleyen Adalet Bakanlığı, 'saz, ebru, tiyatro, dikiş-nakış, aşçılık, yabancı dil' gibi kurslarla hakim ve savcıların sosyalleşmesi için kapı aralıyor. Yetkililer bu eğitimin amaçlarına ilişkin olarak, "Hakim ve savcılarımızın sosyalleşmesi için çabalıyoruz. İş yükü çok yoğun. Bu durum toplumdan uzaklaştırabiliyor. Biz biraz daha yakınlaştırmak, topluma katabilmek sosyalleştirmek için çabalıyoruz. Yemek kursu, aşçılık kursu. Bayanlara özellikle dikiş nakış kursu veriyoruz. Yargılama işi komplike bir olay. 2018'de bütün bir yıl bu eğitimle geçecek" ifadelerini kullanıyor.

'Tepeden bakma'

Hakimlerin yargıladıkları insanlarla empati kurmak zorunda olduğunu dile getiren bakanlık yetkilileri şöyle devam ediyor:

"Empati önemli. Kürsü sürekli yukarıda. Vatandaşı yargılarken sürekli yukarıdan bakıyorsun, tepeden bakıyorsun, zamanla hakimlerimizi olduğundan daha güçlüymüş gibi bir duyguya itiyor. Zaman içinde kürsüdeki yukarıdan bakmaya yol açan ortam hakim ve savcılarımızı toplumdan koparıyor. Bunu kontrol etmek adına diyoruz ki, 'Gelen taraflar yaşlı ise anne babanızın yerine koyun, gençse kardeşinizin yerine koyun. Onlar sizden nasıl tavır ve davranış bekliyorlarsa siz de ona göre davranın'. Tavırlarını daha da güzelleştirsin insani vasıflarını genişletsin. Yargıdaki güveni ve memnuniyeti artırmak amaç."

'Katil de olsa azarlanamaz'

Yetkililer, hakimin karşısındaki kişinin katil bile olsa saygılı bir yargılamayı hakettiğini vurgularken, "Katil bile olabilir, başka kötü bir suç işlemiş olabilir. Onu medeni bir şekilde yargılayacaksınız hakaret ve aşağılamaya ilişkin söz ve tavır sergilemeyeceksiniz. Cezası neyse hukuk ekseninde vereceksiniz. Sırf insan olduğundan dolayı bu saygıyı hakettiğini düşnüyoruz. Hakim, sanığı azarlayamaz, cezasını verecek. Katil bile olsa. Katil belki saygıyı haketmese de o salonda yakınları var. Duruşma salonlarında başkaları var onları da gözetmemiz lazım. Tam hakim savcılarımıza ve adaylarımıza bu bilinci vermeye gayret ediyoruz" değerlendirmesini yapıyor.

Kadı modeli

Osmanlı İmparatorluğu döneminde halk arasındaki anlaşmazlıkları ve davaları çözen kadıların eğitim sistemi de çok yönlüydü. Yazdıkları şiirler ve ilgilendikleri sanat dallarıyla Osmanlı tarihinde ayrı bir yeri olan kadılar, yargılama kadar sanatsal taraflarını da öne çıkararak halkla haşır neşir oluyorlardı. Adalet Bakanlığı'nın Osmanlı dönemindeki kadı modeline yakın bir eğitim sistemine geçmesi dikkat çekti.

Haber: Öncer Yılmaz/Milliyet