Kamuoyunda ''İç Güvenlik Paketi'' olarak bilinen, İç İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve TBMM'ye sunulan Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı hakkında Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık'ın yaptığı açıklama şöyle;

TBMM Başkanlığına İç İşleri Bakanlığınca sunulan ve reform olarak nitelendirilen iç güvenlik paketi incelendiğinde; temel hak ve özgürlükleri askıya alan, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine açıkça aykırılık teşkil eden düzenlemelerin getirildiği, siyasi iktidarın parti-devleti kurmak için tüm yasal düzenlemeleri yaptığı, korku imparatorluğunu ilan ettiği, toplumsal muhalefeti susturmak istediği ve rejimi polis devletine, açık faşizme götürdüğü ortaya çıkmıştır.

Emniyet Müdürlüğünün yapısında köklü değişikliklere gidilerek, terfilerde mülakat şartının aranması, Polis Kolejlerinin kapatılması, Polis Akademisindeki görevlilerin görevine son verilmesi, tasfiye sürecinin başlatılması, partizan yönü ağır basan düzenlemelerle siyasi iktidar; kendi emrinde ve sadece kendisine bağlı bir polis teşkilatı kurmanın peşinde olduğu düzenlemelerden anlaşılmaktadır.

Daha önce MİT Yasasında yapılan değişikliklere, İç Güvenlik Paketindeki düzenlemeler de eklenince ülkemiz,istihbarat devletine dönüşecektir.

Kendi emrinde ve sadece kendisine bağlı bir polis teşkilatı kurulma arzusu, bizlere 1930'lu yılların Nazi Almanya'sını hatırlatmakatadır.

CMK 'nın 90-91. maddelerinde düzenlenen yakalama-gözaltı düzenlemeleri ile Anayasanın 19.maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği düzenlemelerine ve AİHS düzenlemelerine açıkça aykırı bir şekilde kolluğa keyfi ve kuralsız hareket etme durumu getirmektedir.

Savcı ve hakim denetiminden çıkarılan gözaltı düzenlemesiyle son derece yanlış bir yola girilmiştir.

Suç işlediği yönünde kuvvetli iz, emare, şüphe bulunması, gözaltına alınmanın soruşturma yönünden zorunlu olması ve Cumhuriyet Savcısının gözaltı kararı bulunması şarttır. Düzenleme ve uygulama böyle iken; Savcı kararı olmadan toplumsal gösteri ve eylemlerde, emniyet amirinin talimatıyla gözaltı süresini 48 saate,toplu eylemlerde 4 güne çıkartan düzenlemeler asla kabul edilemez,yasal mevzuatımıza ve Anayasamıza açıkça aykırıdır.

Vali ve kaymakamlara verilmek istenen yetkilerle, sıkıyönetim, olağanüstü hal dönemlerine özgü uygulamalara gidilmek istenmektedir. Valilerin , istediği kişi ve gruplarla ilgili anında gözaltı işlemi yaptırabilmesi, lüzumu halinde kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması, faillerin bulunması için acele önlem alınmasında doğrudan emir verebilmesi, askeri kuruluşlar dışında-mahalli idareler dahil, kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü araç ve teçhizatının kullanılması gibi yetkiler ülkeyi parti-devletine dönüştüren, yeniden gözaltında kayıpları gündeme getirecektir.

Siyasi iktidarın hukuku içselleştiremeyen,parmak çoğunluğuna dayanan,toplumsal muhalefeti susturmak isteyen,günlük yaşamın her alanına müdahale edip, kontrol altında tutmak isteyen, korku imparatorluğunu tescil eden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Anayasaya ve yasal mevzuata açıkça aykırılık teşkil eden, Anayasayı askıya alan bu paketin yasalaşmaması için gerekli mücadelenin verileceğini kamuoyuna saygıyla sunarım.” (Hukuki Haber)



>> Adalet Bakanlığı'ndan Yargıtay'a cevap