İstanbul'da yaşayan Bora A., geçtiğimiz yıl ekim ayında Avukat Vahit Aykut Ergil’le bağlantı kurdu.

A., bir akrabasının Abu Dabi’de bir bankaya 500 milyon dolar yatırdığını, parayı alıp alamayacağının araştırılmasını istedi. Avukat Ergil, bundan sonra yaşananları şöyle anlattı: “Bu kişi bana banka antetli, çift imza ve mühürlü bir dekont ile belge getirdi. Bankanın Türkiye’de şubesi olmadığı için Abu Dabi’ye gitmek gerekiyordu. Parayı almak için değil, belgenin gerçekliğini öğrenmek için oraya gittim. Avukat olarak görevim budur.”

SAKLANAN CEP’TEN MESAJ

”Başka bir davayla ilgili Dubai’de bulunan Metin Uraçin’den tercümanlık yapmasını istedim. Bankaya gittiğimizde bizi görüşme odasına aldılar. Sonra polis gelip her şeyimize el koydu. Nezarethaneye atıldık. Ayağımıza pranga, ellerimize kelepçe vurdular.”

CAM KAFESTE DURUŞMA

Avukat Metin Uraçin ise şunları anlattı: “Cezaevine giderken sevk aracında Pakistanlı bir elektronik mühendisi, sakladığı telefonuyla yakınlarına mesaj çekeceğini söyledi. Ben de avukatım Elif Akkoyunlu’ya, ‘Pranga ve zincirle gözaltındayız. Herkese haber verin’ diye yazdım. Çölün ortasındaki cezaevinde bizi çırılçıplak soydular, her yerimizi kontrol ettiler. Kan ve DNA örneğimizi aldılar. Üzerimize köpek salıp koklattılar. Pranga zincirler ayağımızdayken, 150 kişi bulunan 50 metrekare bir yere koydular. Ertesi gün saçlarımızı kestiler ve IŞİD’in kurbanlarına giydirdiği elbiseden giydirdiler. O zor günden sonra korkutucu ama rahatlatıcı bir kıyafetti.”

“Yargılanırken cam bir kafesteydik. Kafesin minik bir deliği var. Oradan dinliyor ve oradan konuşuyorsunuz. Savunmadan sonra bizi bırakacaklarına emindik ama 1 yıl hapis cezası verdiler. İstinaf mahkemesine başvurduk. Mahkemede bu kez 3 hâkim vardı. Hâkimlerden birine uluslararası ceza hukukunda şampiyon bir takımı çalıştırdığımı söyledim. İlgisini çekti. Sonra duruşmayı bitirip cezaevine gönderdiler. 8 Ocak’ta mahkeme beraat kararı verdi. Ancak bu kararın cezaevine ulaşması 2 ayı buluyor. Baro Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kılıç mahkemenin kararını aynı gün hâkime yazdırdı. Sonra askerlere kendisi teslim etti. Ancak cezaevinden bizi tahliye edemeyeceklerini söylediler. Hasan Bey o engeli de Türk Büyükelçiliği’ne ulaşarak aştı. Oradan gelen bir arkadaşımız bize kefil oldu ve aynı gün cezaevinden çıkardılar.”

‘TAZMİNAT DAVASI AÇACAĞIZ’

Avukat Metin Uraçin, olayın peşini bırakmayacaklarını da şu sözlerle aktardı: “Tazminat davası hazırlığı yapıyoruz. Maddi ve manevi tazminat isteyip, bağış olarak bir insan hakları kurumuna vereceğiz. Bir kitap yazacağız. Üniversitelerde konferanslarda, İstanbul Barosu’nda avukatlık hukuku derslerinde bunu konu olarak işleyeceğiz.”




Haber: Eyüp SERBEST/Hürriyet