Yargıda Birlik Derneği, yargı muhabirleriyle Ankara Hakimevinde kahvaltıda bir araya geldi. Toplantıya Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Dernek Başkanlık Divan Kurulu Üyesi Musa Heybet, Başkanlık Divan Kurulu Üyesi Yargıtay Savcısı Birol Kırmaz, Ankara Cumhuriyet Savcısı ve Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Elif Aydan Bozfırat ile Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdür Yardımcısı ve Dernek Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Turan Kuloğlu katıldı. Yargıda Birlik Derneği'nin kamuoyuna doğru bir şekilde anlatılmasının çok önemli olduğuna vurgu yapan Dernek Başkanlık Divan Kurulu Üyesi Musa Heybet, derneğin oluşum sürecini anlattı. Heybet, şunları söyledi:

"Yargıda ilk kez böyle bir refleks birçok renkte, düşüncede, anlayışta arkadaşın resmen bir araya gelmesine vesile oldu. Bu bir araya gelmedeki en önemli neden hakim ve savcılarımızın adliyelerde ve kamuoyundan da yakından bilinen bazı yargılamalardaki tavır ve davranışlar. Bütün olaylar aslında karşısında bazı soru işaretleri, 2010 yılındaki referandumdan sonra oluşan HSYK'dan önce de vardı. Neydi o? Bakanlık kadrolarındaki görevlere hep belirli yapıdaki arkadaşların atanması, özel yetkili mahkemelerde görev yapan mahkeme başkanı üye ya da savcıların hep belirli bir yapıya mensup arkadaşlardan oluşması ve yavaş yavaş bu yapının yargının içerisinde belirli bir güce doğru ulaşması ve yargıyı tamamen dizayn edecek hale gelmesi 2010 referandumundan önce de bir anlamda görülüyordu. 2010 referandumundan sonra da bu yargıyı dizayn etmek eyleme dönüştü HSYK'nın oluşmasıyla birlikte. Belirli bir yapının egemenliğindeki HSYK faaliyetleriyle bu dizayn düşüncesini daha net ortaya koymaya başladı. HSYK Teftiş Kurulu özellikle belirli bir yapıda olan arkadaşlara oldukça müşvik davranırken onları belirli bir yerlere taşımak için siciller verirken kendilerini karşısında olmayacaklarını ya da hukukun üstünlüğü inancından kesinlikle ve kesinlikle canı pahasına ayrılmayacağını düşündükleri insanları ise sicil notlarını düşürerek ve haksız bir takım soruşturmalara maruz bırakarak onları pasifleştirmek için gittiler. Genel anlamda bireysel olarak hakim ve savcıların muhatap olduğu bu durumun yanında yargılama süreçleri kamuoyunun yakından takip ettiği özellikle Balyoz, Ergenekon ve İzmir'deki Casusluk Davasıyla ilgili yapılan uygulamalar elde edilen delillerin elde edilme usulü, gözaltı şekli ve bu yapının medyasında 24 saat neredeyse masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkına tecavüz etmek suretiyle sürekli yayın yapılması, bununla da kamuoyu algısı oluşturulmaya çalışılması bizi son derece rahatsız etti."

"17-25 ARALIK OPERASYONLARINDAN ÖNCE HAKİM VE SAVCILARIN NEZDİNDE YARGIDA BİRLİK PLATFORMUNU OLUŞTURMA GÖRÜŞÜ OLUŞMUŞTU"

YBD'yi genelde 'neden harekete geçmediği' ile suçlandığını anlatan Heybet, o zaman derneğin harekete geçecek gücü olmadığını ifade etti. Heybet, "Bu cesaret gösterilemedi. Gösterilmemesini de biz çok normal karşılıyoruz. Fakat YBD'yi hükümetin desteklediği ya da kurduğu bir platform olarak nitelendirenlere şöyle söylüyoruz; YBD 2010 yılından itibaren düşünsel olarak kurulmaya başladı. Yargının içerisinde kendi kendine oluşmaya başlamış bir düşünsel hareket. İnsanlar bu durumlardan rahatsızlarını belirli bir yapıya mensup olmayan arkadaşlarıyla paylaşmaya başladılar. 17-25 Aralık operasyonlarından önce hakim ve savcıların nezdinde Yargıda Birlik Platformunu oluşturma görüşü oluşmuştu" diye konuştu.

"BİZDE BU YAPI GİBİ MASKE YOK"

"Bizde bu yapı gibi maske yok" ifadesini kullanan Heybet, "Bunların yüzlerinde maske var. Bunlar 11'de 11 oy verip de bu maske sahipleri çıkıp erkekçe biz buyuz deme cesaretini gösteremeyen maskeli. Bunlar bir hakim savcı. Hakim ve savcı dediğiniz kişi net olur. Hakim ve savcının hukuku sağlama kabiliyetine bakılır. Hakim ve savcı kararıyla konuşur. Mensubiyetiyle ya da siyasi görüşüyle değil" şeklinde konuştu.

"ANAYASA VE YASA NASIL EMREDİYORSA ONA GÖRE FAALİYET GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ"

"YBD olarak hedefimiz şu; devlet ve devletin bütün kurumsal yapıları güçlü olmalı" diyen Musa Heybet, şunları kaydetti:

"Devlet kurumlar kanunlarla ve normlarla yürümeli. Anayasa ve yasa nasıl emrediyorsa ona göre faaliyet göstermek zorundayız. Yargıda Birlik Platformu olarak devletin tüm kurumlarından temel beklentimiz anayasa ve yasal sınırlar içerisinde herkesin faaliyetini yürütmesidir. Bu kapsamda da bütün yöneticilerin kurumsal soruşturmaları korkmadan yapmaları bu yapının belirlenmesi için. Korkusuzca davranmalıdır. Kim suç işlemişse adalet önüne çıkıp yargılanmasının yapılması zorunludur. Hukuku güçlü olmayan yargısı güçlü olmayan devletin büyük bir devlet olma şansı yoktur. Bizim amacımızda zaten yargıyı güçlendirmek. Erkler ayrılığını, güçler ayrılığı prensibini gözeten bir yargı."

"ŞÖYLE BİR ALGI YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR, SANKİ BİZ HÜKÜMETİN AJANIYMIŞIZ GİBİ"

Yargıda Birlik Platformu sürecinde bütün siyasi parti liderlerinden randevu talep ettiklerini aktaran Heybet, sadece randevuyu Başbakan Ahmet Davutoğlu ve MHP Genel Merkezi'nin verdiğini bildirdi. CHP ve HDP'nin randevu vermediğini de sözlerine ekleyen Heybet, şöyle konuştu:

"Orada bazı hakim ve savcılara ilgili özlük haklarıyla ilgili iyileştirmelerde Meclis'teki yasa çalışmalarında destekçi olmalarını isteyecektik onlardan. Başbakanımızla yaptığımız görüşmede Sayın Başbakan bize şöyle söyledi; 'Kesinlikle bize bağlı bir yargı istemiyoruz. biz de adalet istiyoruz. Hakim ve savcı hiçbir yere bağlı olmaz. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak zorundadır. Bir hükümete idareye bağımlı yargıyı reddediyoruz' dedi. Sayın Davutoğlu'nun açıklamalarını gerçekten samimi bulduk. Şöyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor, sanki biz hükümetin ajanıymışız gibi. Tek savunduğumuz bir şey adalet, ehliyet, liyakat, yargının içerisinde hiçbir gücün güç unsuru olarak yer almaması."

"KENDİ ÜLKESİNDEKİ HUKUK SİSTEMİNİ ÇOK YANLIŞ İTHAMLARLA ULUSLAR ARASI CAMİALARA ŞİKAYET EDEN YARGI MENSUPLARI VAR BU ÜLKEDE"

HSYK içerisindeki paralel yapılanmayla ilgili neler yapmayı planladıklarının sorulması üzerine Kırmaz, "Bizim amacımız evrensel hukuk değerlerine sahip bir hukuk sisteminin inşasına katkıda bulunmak. O çerçevede yapılacak faaliyetlerin inşasına katkıda bulunmak bizim görevimiz. Genel kuruldan sonra uluslararası faaliyetler yaptık. Ülkemizle ilgili olarak maalesef uluslararası camiada çok sert bir algı yönetimi var. Kendi ülkesindeki hukuk sistemini çok yanlış ithamlarla uluslararası camialara şikayet eden yargı mensupları var bu ülkede. Hukuk sistemimizin elbette eksikleri, yanlışları var ama bunu düzeltmek yerine uluslararası camiada ülkemizi zor durumda bırakmak bu hukuk sistemini düzeltmeye katkıda bulunmayacağı gibi ülkemiz açısından uygun bir şey değil. Biz ilk etapta bu algı yönetimini ülkemizdeki sistemi daha iyi anlatabilmek için yurt dışı faaliyetlere başladık. Bizleri dinledikten sonra ülkemiz hakkında algılar daha güzel bir şekilde tersine dönmeye başladı. Biz ülkemizdeki yargı sisteminin yeniden inşasına olumlu katkı vermek istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

"İRADESİNİ BAŞKASININ EMRİNE TAHSİS ETMİŞ OLANLARIN TÜRK YARGISININ İÇERİSİNDE YERİNİN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ"

"Belli dönemlerde bu yapıya mensup kişiler devreye giriyor. Sizin radikal öneriniz var mı? Bu yapının tamamen minimize edilmesi için" sorusuna Kırmaz, "Şu anda HSYK'nın bu konudaki çalışmalarının arzu edilen süratte olmadığını söylemek mümkün. İradesini başkasının emrine tahsis etmiş olanların Türk yargısının içerisinde yerinin olmadığını düşünüyoruz. Ne gerekiyorsa yapılması gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konunun da takipçisiyiz" şeklinde cevap verdi.

"KİMSE VİCDANINI BAŞKALARININ EMRİNE TAHSİS ETMESİN. SADECE HUKUKA TESLİM ETSİN"

YBD'nin Türkiye'de yargının arzu edilen seviyeye gelmesi açısından büyük bir şans olduğuna değinen Birol Kırmaz, "Olayı sadece tek bir partinin yürütmeyi temsil eden bir yapının güdümünde olarak göstermek bu derneğe yapılacak en büyük haksızlık olur. Bizim için önceliğimiz bağımsız ve tarafsız yargı. Yargı devletin taraf olduğu davalara da bakıyor. O davalarda vatandaşın hakkını da koruyabilsin. Kimse vicdanını başkalarının emrine tahsis etmesin. Sadece hukuka teslim etsin" dedi.

Türkiye'de 3,5 yıl içinde 1 milyonun üzerinde telefon dinlemesi kararının alındığına değinen Birol Kırmaz, "Hakim ve savcılarla ilgili yüzlerce dinleme var. 50-100 falan değil. Mesela benim telefonumu büfeci Mehmet olarak dinlenmesin Birol Kırmaz olarak dinlensin. Suç tespit ediyorsa gereğini yapsın yetkili makam. Bana bildirim de bulunsun. Bizim çocuklarımız imtihana girdiği zaman 12 yıllık emeğinin karşılığını görsün. Herkesle eşit şartlarda girsin. Bir başkasının eline altın çocuk diye cevap anahtarı verilmesin. Bunu aynı zamanda çocuklarımızın geleceği olarak görüyoruz. Biz bunun mücadelesini veriyoruz" dedi.

Ankara Cumhuriyet Savcısı ve Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Elif Aydan Bozfırat ise YARSAV üyesi olduğu dönemini anlatarak, "YARSAV'ın üyesi olan insanların büyük bir çoğunluğu artık gerçek sempatizanları değildi. Bende artık yolumuzu belirlememiz gerektiğini düşündüm. Ben ve birçok arkadaşım da YBD'ye katıldı. Gerçekten yargının düştüğü konumdan kurtulması için hep birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.