İstanbul Barosu'ndan yapılan yazılı açıklama şöyle;

YARSAV VE YARGIÇLAR SENDİKASI’NIN 07.04.2015 TARİHLİ AÇIKLAMASINA YANIT

Adı geçen ve yargı camiası içinde yer alan kuruluşların yöneticilerinin tam da yargının birlik ve dayanışma duyguları içerisinde olması gereken bu günlerde, aile olma duygusundan uzak hatta bu aile birliğini temelden sarsabilecek açıklamasında, katıldığımız noktalar olmakla birlikte, İstanbul Barosu ve Türkiye Barolar Birliği’ne yönelik haksız itham ve ifadelerini hayret ve üzüntüyle okuduk.

Tüm hâkim ve savcılarımızın iradesinin yansıması olarak görmediğimizi belirtmekle birlikte, kendimizi Baromuza ve TBB’ye yönelik haksız ithamlara yanıt vermek zorunda hissediyoruz.

Kuşkusuz adı geçen meslek kuruluşlarının, kendi mesleki konum ve buna ilişkin gelişmeler hakkında düşüncelerini açıklama hak ve yetkisi vardır. Bununla birlikte bu kuruluşlar, İstanbul Barosu’nun yahut Türkiye Barolar Birliği’nin aldığı kararları sorgulamak, haksız ve mesnetsiz değerlendirmeler yapmak, nezaket ve saygı sınırlarını aşan isnatlarda bulunmak, varlık nedenlerini sorgulamak hakkına sahip değillerdir.

137 yıllık bir hukuk abidesi olan İstanbul Barosu, kişi ve kuruluşların telkinleri ya de yönlendirmesi ile değil, genel kurulunca seçilen yönetimi aracılığı ile faaliyet gösterir. Bu çerçevede İstanbul Barosu’nun başkan ve yönetim kurulunun hesap vereceği yer de bu kuruluşlar değil İstanbul Barosu Genel Kurulu ve avukatlardır.

Hiçbir kişi veya kurum İstanbul Barosu’na ne yapması ya da yapmaması gerektiğini söyleyemez, vasiliğine soyunamaz. Görünen odur ki Baromuzun hassas günlerden geçtiğimiz bu süreçte, kurumsal vakar ve sorumluluk duygusu içinde Adliyelerin güvenliği için makul olanı arama çabaları yeterince kavranamamakta ya da kavranmak istenmemektedir.

Tarih İstanbul Barosu’nun gerektiğinde nasıl bir kavga verebileceğinin sayısız örnekleriyle doludur. Bunun yakın tarihlerdeki örnekleri henüz belleklerden silinmemiş olup, gerektiğinde daha üst düzeyde tekrarlanacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Açıklamada “arama” kavramının ne denli bilindiği, kavrandığı, ya da ne söylenmek istendiği hususuna girmeyi gerekli görmüyoruz. Baromuz, meslek mensuplarının hak ve özgürlüklerini her zaman korumuştur ve korumaya devam edecektir. Bunun için tavsiye ve telkinlere de ihtiyacı yoktur. Avukatların aranmasını, eşitliğe aykırı uygulamaları asla kabul etmeyeceğimiz sıkça vurgulanmış ve geçtiğimiz günlerde bir kez daha ilan edilmiştir.

Anlaşılan odur ki açıklama sahipleri, sözel olarak savundukları avukat-hâkim-savcı eşitliğinin, adliyelere girişte fiilen yaşama geçirilmesini kabullenememekte, bilinçaltlarında adliyeyi sadece hâkim – savcıların binası olarak görmektedirler. Yine bu açıklama, bir tür “kürsünün üstünden” yani yukarıdan bakma psikolojisini apaçık yansıtmaktadır. Bizler, hâkim ve savcılarımızı yargının eşit kurucu unsurları ve paydaşımız olarak görmekteyiz. Aynı yaklaşımı kendilerinden de beklemek hakkımızdır.

Açıklama bir bütün olarak okunduğunda kimlerin “popülist” bir yaklaşım içinde olduğu, “tribünlere” oynadığı açıkça görülecektir.

Yargı camiasının birlik içinde olması gereken bu günlerde bu tür bir açıklama ve yaklaşımın neye ve kimlere hizmet edeceğinin takdirini kamuoyuna bırakıyoruz. Asıl bu açıklamadaki yaklaşımı kamuoyu ve yargı camiasının not edeceği gibi, varlık nedenini sorgulaması gereken de İstanbul Barosu yahut Türkiye Barolar Birliği değildir. Her kişi ve kurumun yerinin, konumunun ve sorumluluğunun bilincinde olarak hareket etmesinde, söz ve üsluplarına dikkat etmesinde yarar bulunmaktadır.

Her şeye rağmen, yargı ailesinin paydaşlık duygusu içinde, karşılıklı saygı çerçevesinde ve eşitlik temelinde bir araya gelerek sorunlarını çözme umudumuzu korumaktayız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

İstanbul Barosu Başkanlığı