Duruşma salonunun kapısına gelip listeye baktığımda, listede 41 dosyanın bulunduğunu, 34. sırada olduğumu ve tüm dosyalara aynı saatin verilmiş olduğunu şaşkınlıkla gördüm. Bana sıra geldiğinde saat 14:45’ti. Son dosyaya kaçta sıra geldiğini bilmem ancak o gün hakimin epey şikayet ve serzeniş aldığına ve kulaklarının çınlatıldığına eminim…

Vermiş olduğum uç örnek bir yana, uygulamada avukatların yaşadığı en büyük eziyetlerin başında, belki de beş dakika bile sürmeyecek bir duruşma için, duruşma gün ve saatinde hazır bulunmalarına rağmen saatlerce beklemek zorunda kalmaları gelmektedir. Beklemiş olmanız nedeniyle hakime siteminizi dile getirdiğinizde, “İş yükü çok fazla, biz de insanız. Herşey planlandığı gibi gitmiyor” cevabını alırsınız çoğu zaman…

Nasıl olsa saatinde sıra gelmiyor, biraz geç kalsam birşey olmaz deyip geç giderseniz de, sizin şansınıza duruşmanın saatinde başlama ihtimali var. Dolayısı ile böyle bir riske girme lüksünüz de yok. Eliniz mahkum belirtilen saatte orada olmanız gerekiyor. Bekleyeceğinizi bile bile…

Her işte olduğu gibi, avukatlıkta da zaman, en değerli şey. Uygulamada 5 dakika sürse de, özellikle büyük şehirlerde adliyeye gidiş geliş için harcanacak süreye, duruşma salonunda geçen gereksiz bekleyişleri de eklediğinizde, tek bir duruşma ile gün sonunu getirdiğiniz zamanlar dahi olur. Tüm gününü tek bir duruşma için adliyede harcamak zorunda kalan bir avukat, mevcut müvekkillerine ne zaman vakit ayırabilir ? Yeni müvekkiller ne ara edinebilir? Dosyalarında yapılması gereken işlemleri, yazılması gereken dilekçeleri ne zaman tamamlayabilir? Duruşmaların,önceden belirlenmiş olan saatte görülememesinin bir çok nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Çok fazla iş yükü olduğu ve duruşmaların planlanan sürelerden daha uzun sürdüğü zamanlar olduğu doğrudur. Ancak bu uzun beklemelerin bir kısmı, hakimlerin keyfi tavırlarından ileri gelmektedir.

Şöyle ki; Haftanın hangi günü duruşma yapılacağını hakim kendisi belirler. Bu oldukça normaldir. Normal olmayan ise, hakimlerin büyük çoğunluğunun, salı ve perşembe günleri duruşma yapmalarıdır. Diğer günlere duruşma verene nadiren rastlarsınız. Adliyelerde, haftanın diğer günlerinin, salı ve perşembe günlerine oranla çok daha tenha olduğunu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Avukatların duruşma defterlerinde, salı ve perşembe günleri hangi duruşmaya gireceğini şaşırdıklarını, adliyeden adliyeye yetişmeye çalıştıklarını, önem sırasına göre yeri gelip mazeret sunmak zorunda kaldıklarını görürsünüz.

Peki nedir bu salı ve perşembenin özelliği? Net olarak bilmemekle birlikte, bunun için varsayımda bulunacak olursak; Pazartesi günleri, haftanın ilk günü olduğundan, hakimler de, diğer tüm çalışanlar gibi pazartesi sendromu yaşadıklarından, haftaya duruşma ile başlamak istemezler. Bu yüzden çok zorda kalmadıkça, pazartesi gününe duruşma vermezler. Salı gününü duruşmaya ayırdıklarından, çarşambaları dinlenmeye, dosya incelemeye, karar yazmaya ayırırlar. Perşembe günleri de duruşma yoğunluğuyla geçer ve cuma günü haftanın yorgunluğu hissedilmeye başladığından, cuma günü duruşma yapmak yerine keşfe gitmeyi yada dosya incelemeyi tercih ederler.  

Uyap sistemine geçilmesiyle birlikte, aynı gün ve saate duruşma verme uygulamasının önüne geçilmiş ise de, 5’er dakika arayla verilen duruşma saatleri, belirlenen saatte duruşmaların görülebilmesi için yeterli çözüm olmamıştır. Mevcut sistemin işlemediği, beklemelerin önüne geçilemediği oldukça açıktır. Peki buna nasıl bir çözüm getirilebilir? Duruşma salonu önünde avukatların ağaç olup kök salmasının önüne nasıl geçilebilir? Kalifiye hakim alımı ve yeni mahkemelerin açılması suretiyle mevcut iş yükü azaltılarak, buna kısmen çözüm bulunması mümkün. Ancak bunun köklü çözüm olmasını kimse beklememelidir.

Dosya sayısı azalınca, bir kısım hakimler, duruşma gün sayısını haftada iki günden tek güne indirmeyi tercih edeceklerdir. Bekleme müddetlerinin uzunluğu ile, aynı güne verilen duruşma sayısının çokluğu, doğru orantıdadır. Duruşma listesinde ilk sıralardaysanız, şanslısınızdır. Çok fazla beklemezsiniz. Bunun farkında olan avukatlar, adliyede vakit öldürmemek adına, “madem ki sistemi düzeltemiyoruz, gemisini kurtaran kaptan” misali, duruşma saatlerini, mümkün olan en erken saate aldırmak için çaba harcarlar.

Listede ne kadar geri sıradaysanız, bekleme süreniz o kadar artacaktır. Hele ki duruşma saatiniz, öğle tatili saatine yakınsa, öğle saatinden önce size sıra gelmesi neredeyse hayal olduğundan, dosyaya bakan hakim öğle arası vermesin diye içinizden dua edersiniz. Tüm güne duruşma vermek yerine, duruşmaları öğleden önce veya öğleden sonra görmek, aynı güne 15’ten fazla duruşma vermemek,  gerekirse haftanın 3 gününü duruşmaya ayırmak,  hem dosyaya bakacak hakimin dikkat dağınıklığının önüne geçerek dosyada daha sağlıklı karar verebilmesine vesile olacak, hem de avukatların, duruşma için saatlerce beklemesinin önüne geçebilecektir.

Normal şartlarda 5 dakika bile sürmeyecek duruşmaların, tanık dinlenmesi durumunda, bir saatten fazla sürdüğü zamanlar olduğundan, tanık dinlenecek dosyaların duruşmalarını belirli bir güne toplamak, duruşma saatlerinin aralıklarını daha geniş tutmak, kısmen de olsa, avukatların duruşma bekleme meselesinin önüne geçebilecektir. İşini bilen, pratik katipler, hem hakimin iş yükünü oldukça azaltmakta, hem de duruşmanın çok daha hızlı bir şekilde görülmesini sağlamaktadırlar. Bu yüzden zabıt katiplerine bu becerinin kazandırılması da oldukça önemlidir.

Sonuç olarak, avukatların, duruşma bekleme sorununun kesin çözümü olmamakla birlikte, yukarıda bahsettiğimiz çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi halinde oldukça azalacağını düşünüyoruz. Ancak bunun için özveri göstermesi gereken kişilerin hakimler olduğu ve hepsinde değilse de hakimlerin en az %50’si ile avukatlar arasında anlamsız bir kan uyuşmazlığı gerçeği mevcut iken, avukatların duruşma salonları önünde ağaç olmaya devam edeceklerini görmek zor olmasa gerek…

Kaynak Linki : http://hukukitavsiyeler.com