İzmir Barosu'ndan yapılan açıklamada "Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen 3. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi’nde tekraren teyit edilen “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi” ve düzeltmelerle kabul edilen "İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Taslağı" ile avukatların meslek tekeli aleyhine bir takım düzenlemeler yapıldığı anlaşılmıştır." ifadeleri kullanıldı.

İzmir Barosu'ndan yapılan açıklama şöyle;

Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen 3. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi’nde tekraren teyit edilen “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi” ve düzeltmelerle kabul edilen "İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Taslağı" ile avukatların meslek tekeli aleyhine bir takım düzenlemeler yapıldığı anlaşılmıştır.

İzmir Barosu, konunun tüm detaylarına vakıf olmak ve söz konusu düzenlemenin muhatabı olan Yargıtay’ın ilgili açıklamasını beklemek için meseleye itidalle yaklaşmış ve detaylı incelemeler neticesinde aşağıdaki unsurlara dikkat çekme kararı almıştır:

1. “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi”nin, mahkemelerin, avukatlık yetkisi olmayan kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebileceğini belirtilen 3 numaralı ilkesi ve avukatların, yargı mensubu olmayan kişiler arasında sayıldığı 14 numaralı ilkesi ile koşulların gerekli kıldığı durumlarda, ruhsatsız uygun kişilerin mahkemede bir tarafa yardımcı olmasına izin verilmesi gerektiğini düzenleyen İstanbul Bildirgesi (Etkin) Uygulama Tedbirlerinin 3. maddesinin 11. bendi, adil yargılanma hakkının teminatı olan avukatların olmadığı bir yargı sisteminin hayalini kuranların, savunmaya yönelik son saldırısıdır. Bildirgenin 3. maddesinde yer alan “Kamunun yararlanabileceği yeterli hukuki yardımın olmadığı hallerde, sair şekilde mahkemelerde temsil edilemeyecek çıkarların korunması amacıyla, hukukçuların seçilmiş dava taraflarını kamu yararına (pro bono) temsilini teşvik etme, mahkeme dostları (amici curiae) tayin etme, alternatif uyuşmazlık çözümü önerme yargının sorumluluğudur. Uygun hallerde, mahkemeler avukatlık yetkisi olmayan uygun kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebilir.” şeklindeki ifadeler hukuk devletinin tam olarak hayata geçirilemediği ülkelerde hukuk güvenliğini ve adaleti sağlamak açısından ciddi tehlikeler içermektedir.

2. Yargıda şeffaflıkla ilgili yapılan ve 2010 yılından beri devam eden bir çalışmalar bütününde, yargının asli unsurlarından olan baroların sürece dahil edilmemesini kınıyoruz. Baroların temsil edilmediği yerde savunmanın sesi kısılmış, bağımsız ve şeffaf bir yargı sürecine dair söylenecek sözü engellenmiş demektir. Baroların yok sayıldığı bu gibi toplantılarda, bireylerin haklarının gerektiği gibi korunması yönünde kararların alınması mümkün değildir. “mahkemeler[in] avukatlık yetkisi olmayan uygun kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebilmesi” ve bu suretle bireylerin kaliteli bir hukuk hizmetinden yararlanmasının önüne geçilmesi ancak görevi “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını korumak ve savunmak” olan baroların yokluğunda kabul edilebilecek maddelerdir. Bu manada, sürece baroların katılmasını engellemek bilinçli bir tercihtir.

3. 2009 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı Ankara Temsilciliği ile Yargıtay arasında başlayan ilişkiler neticesinde 2010, 2013, 2016 ve 2018 yılında zirveler ve toplantılar yapıldığı ve bu toplantılarda çeşitli bildirgeler ve taslakların kabul edildiği anlaşılmaktadır. “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi”nin 3. maddesi, 2013 yılında yapılan İstanbul Zirvesi neticesinde kabul edilmiştir. Aradan geçen 5 yılda, bu konuda tepki verilmemesinin sorumluluğunun önemli bir kısmı bu tür uluslararası hukuk toplantılarında baroları dışlayan Yargıtay’da olsa da bir kısmı da kendi gücünün farkında olmayan barolarda ve TBB’dedir. 5 yıl önce kabul edilmiş bir bildirgeye göstermelik iki cümle ile tepki vermek ve iş savuşturmak savunmanın temsilcisi olan baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin anlayışında temelden bir değişimin gerekli olduğunun açık bir işaretidir.

4. Yargıtay’ın, avukatlık meslek tekelinin kısıtlanmasına ve bireylerin kaliteli hukuk hizmetine erişiminin engellenmesine dair ilgili bildirge maddesi kamuoyunun dikkatini çektikten sonra yaptığı açıklama inandırıcılıktan uzaktır. Öncelikle, 2018 zirvesine 5 kıta ve 30 ülkeden katılımcı geldiği ve metnin uluslararası bir insan hakları belgesi niteliği taşıdığı iddiası yanıltıcıdır. Zira söz konusu metin, Yargıtay’ın kendi açıklamasına göre, Asya-Pasifik ülkelerinden gelen 13 temsilcinin katıldığı 2013 İstanbul Zirvesi’nde kabul edilmiştir. Söz konusu zirveye Afganistan, Azerbaycan, Bangladeş, Gürcistan, Endonezya, Kırgızistan, Laos, Malezya, Moğolistan, Myanmar, Nepal, Pakistan, Rusya, Tayland ve Vietnam’dan katılım gerçekleşmiştir. Belgenin orijinal metninin giriş bölümünde toplantının Asya bölgesi yargıçları arasında yapıldığı açıkça yazılıdır. Burada hatırlatmak gerekir ki, uluslararası hukuk ve siyaset bakımından Türkiye hala Avrupa Konseyi üyesi ve Avrupa Birliği resmi adayı olan bir Avrupa ülkesidir. Ülkemizde yapılan bu tür toplantıların, insan hakları alanında gelişmiş ülkelerin yer aldığı Avrupa kıtası dışına çıkarılması ve standartların bu geri noktadan belirlenmesi, yurttaşların hak ve özgürlükleri bakımından tehlikeli bir yönelimdir. Bu nedenle Yargıtay’ın açıklamasında bahsettiği “bu metin sadece Türkiye’ye özgü bir metin olmayıp Birleşmiş Milletlere üye çok farklı coğrafik bölge ve hukuk sistemleri dikkate alınarak hazırlanan ve yargıda şeffaflığa ilişkin asgari standartları öngören bir rehber niteliği taşımaktadır” vurgusu gerçeği olduğu gibi yansıtmamaktadır. Dahası, söz konusu İstanbul Bildirgesi’nin hiçbir yerinde bildirgenin Yargıtay’ın açıklamasında iddia ettiği gibi “asgari standartları öngören” bir çerçeve metin olduğuna dair ibare de bulunmamaktadır.

5. Yargıtay, açıklamasında “uluslararası nitelikteki insan hakları metinlerinin hiçbir hükmü, daha yüksek standarttaki bir ulusal uygulamayı etkilemez, sınırlandırmaz ya da bu yüksek standartların daha aşağıya çekilmesine yol açacak şekilde yorumlanamaz” demekte ve söz konusu bildirgenin ülkemizdeki mevcut durumda uygulanmayacağı üstü kapalı olarak dile getirilmektedir. Ancak bildirgede “daha yüksek standarttaki bir ulusal uygulamayı etkilememek” ilkesi açıkça yazılı olmadığı gibi isteyen kişi tarafından “avukatlık yetkisi olmayan uygun kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesi” daha ileri bir norm olarak ileri sürülebilir. Dolayısıyla İstanbul Bildirgesi bu haliyle muğlak bir metindir. Bu nedenle, Yargıtay, açıkça, bu maddenin avukatların meslek tekeline zarar vermeyeceğini, hukuk devleti ve savunma hakkını zedelemeyeceğini açıklamalı, söz konusu bildirgede de bu durum değiştirilerek netleştirilmelidir.

İzmir Barosu, yukarıda detaylıca açıklanan sebeplerle ilgililerden aşağıdaki taleplerimizi gecikmeksizin yerine getirmesini istemektedir:

- Bireylerin kaliteli hukuk hizmeti almasının önünde engel yaratacak bir madde olan “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi”nin 3. maddesi değiştirilmelidir.

- Yargıtay hukuk hizmetlerinin avukat dışı kişilerce verilmesinin karşısında olduğunu net bir biçimde açıklamalıdır.

- Devlet kurumlarının bundan sonra düzenlenecek ulusal ve uluslararası hukuka dair toplantılara savunmanın temsilcisi olan baroları, görüşlerinden yararlanmak üzere davet etmesi sağlanmalıdır.

- Türkiye Barolar Birliği, ülke hukukunu ve avukatların haklarını ilgilendiren önemli konularda basın açıklaması yaparak görev savmak yerine, etkin ve nitelikli bir temsil görevi üstlenmeli, bu konularda eksiklik hissettiği durumlarda İzmir Barosu’ndan her zaman yardım talep edebileceğinin farkında olmalıdır.

- Yargı kurumları başta olmak üzere, ilgili tüm devlet kurum ve kuruluşları insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda bileşeni olduğumuz “Avrupa Hukuk Sistemi” ile uyumu öncelik haline getirmeli, ülkemizin, en yüksek hukuk standartlarına sahip olan sistemi içselleştirmesi için durmaksızın çalışmalıdır.

- Yargının bağımsızlığı ve şeffaflığı konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan ve bağımsız araştırmacılarca yapılan hukukun üstünlüğü endeksinde 113 ülke arasında 101. sıraya kadar gerileyen ülkemizde, hukuk devleti için çalışmalar yapan UNDP başta olmak üzere diğer tüm uluslararası kurumlar inandırıcılıklarını yitirmemek adına bu tür çalışmalara baroları gecikmeksizin dahil etmelidir.

- Yüksek yargı organları, “Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi” benzeri toplantıların uluslararası süsü verilmiş gezi toplantıları olmaktan öteye geçmesi ve iç hukukta yapılmak istenen düzenlemelere meşruiyet vermek amacı dışında başka anlamlar da taşıması için bu tür etkinliklerde katılımcıların niteliğine, fikri bağımsızlığına ve temsil ettikleri kurum ve kuruluşların çeşitliliğine dikkat etmeli; toplantı içeriklerini insan hakları alanında geri ülkelerin mevzuatına uydurmak yerine bu içeriklerin en ileri hukuk normlarına göre şekillenmesini sağlamalıdır.

Baromuz, söz konusu önerilerinin hayata geçirilmesi ve insan hakları alanındaki deneyimlerimizden kendilerini yararlandırmak için Yargıtay Başkanı Sayın İsmail Rüştü Cirit’e, Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı Türkiye Temsilcisi Sayın Irena Vojackova-Sollorano ve Türkiye Ofis Direktörü Sayın Claudio Tomasi’ye ve Birleşmiş Milletler Yargıçların ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Raportörü Sayın Diego Garcia-Sayan’a bilgilendirici bir mektup yazmak ve kendilerini İzmir Barosu’na davet etmek kararı almıştır.

Ayrıca, baromuz, avukatların meslek tekelinin korunması, avukatların iş alanlarının daraltılmasını engellemek ve avukatlara yeni iş alanları yaratmanın yollarını aramak amacıyla siyasal parti ayrımı gözetmeksizin, başta avukat vekiller olmak üzere tüm İzmir milletvekilleriyle görüşme yapmaya karar vermiştir.

Avukatların olmadığı yargının şeffaflığından bahsedilemez. Avukatların haklarını korumak, yurttaşın hakkını korumaktır.

Tüm kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

İzmir Barosu Başkanlığı

...

Yargıtay'a Sorular

İmzacısı olduğunuz Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Taslağı avukatların tekelinde olan mahkemelerde temsil yetkisinin, avukat olmayan kişilere de verilebileceğini ve avukatların, yargı işi yapmayan kişilerden olduğu hususunu içermektedir. Bu bağlamda, insan haklarının ve yargı sisteminin tartışıldığı tüm çalışmalarda savunma makamı olan avukatların da bulunması gerektiğini tarafınıza bildirmekle, Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri Taslağına ilişkin olarak aşağıdaki sorularımızın cevaplarının Baromuza gönderilmesini talep etmekteyiz.

1. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesinin 3 ve 14 numaralı ilkelerine ilişkin olarak Yargıtay Başkanlığınızca herhangi bir şerh düşülmüş müdür?

2. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesinin 3 ve 14 numaralı ilkelerinin metinleri kimler tarafından kaleme alınmıştır? Bu ilkelerin hazırlanması sürecinde Yargıtay Başkanlığınızca herhangi bir öneri sunulmuş mudur?

3. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ile İstanbul Bildirgesi (Etkin) Uygulama Tedbirlerinin yazımı sürecine Türkiye Barolar Birliği davet edilmiş midir? Edilmemiş ise bunun sebebi nedir?

4. 09.11.2018 tarihinde https://www.yargitay.gov.tr/icerik/1241 adresinde yapmış olduğunuz kamuoyu duyurusunda “Birleşmiş Milletlere üye çok farklı coğrafik bölge ve hukuk sistemleri dikkate alınarak hazırlanan ve yargıda şeffaflığa ilişkin asgari standartları öngören bir rehber niteliği taşımadığı” belirtilmiştir. Hangi hukuk sistemlerinde ya da ülkelerde avukatlık yetkisi olmayan kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmekte yetkileri bulunmaktadır? Avukatların, yargı mensubu olmayan kişiler arasında sayıldığı hukuk sistemleri ya da ülkeler hangileridir?

5. 09.11.2018 tarihinde https://www.yargitay.gov.tr/icerik/1241 adresinde yapmış olduğunuz kamuoyu duyurusunda “uluslararası nitelikteki insan hakları metinlerinin hiçbir hükmü, daha yüksek standarttaki bir ulusal uygulamayı etkilemez, sınırlandırmaz ya da bu yüksek standartların daha aşağıya çekilmesine *yol açacak şekilde yorumlanamayacağı” belirtilmiştir. Buna göre avukatlık yetkisi olmayan kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil edilebileceği hususunun Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesine konulmasının amacı nedir?

6. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesinin, mahkemelerin, avukatlık yetkisi olmayan kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebileceğini belirtilen 3 numaralı ilkesi ve avukatların, yargı mensubu olmayan kişiler arasında sayıldığı 14 numaralı ilkesi ile koşulların gerekli kıldığı durumlarda, ruhsatsız uygun kişilerin mahkemede bir tarafa yardımcı olmasına izin verilmesi gerektiğini düzenleyen İstanbul Bildirgesi (Etkin) Uygulama Tedbirlerinin 3. maddesinin 11. bendinin ilgili metinlere konulması zarureti, Türkiye yargı sistemindeki hangi sorun ya da sorunların varlığı sebebiyle hasıl olmuştur?

7. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesinin çalışmaları sürecine hangi ülkeler davet edilmiştir? Bu ülkelerden kaçı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraftır?

İzmir Barosu Başkanlığ