Böyle bir ortamda yaşayan yargıçların adalet dağıtmasının beklenemeyeceğini kaydeden Doç. Dr. Can, yargıyla toplum arasında çok ciddi mesafelerin ortaya çıktığını açıkladı.

Kayseri Küçük Millet Meclisi'ne konuşmacı olarak katılan Raportör Doç. Dr. Can, yargının toplumun tamamen dışında kaldığını belirterek, "Sosyalleşme imkanları itibariyle lojmanlarda oturuyorlar, bulundukları küçük il ve ilçelerde genellikle jandarma komutanı, emniyet müdürü, vali, kaymakam gibi bürokratlarla muhatap oluyorlar. Yargıcın toplum ile ilişki kurması çok mümkün olmuyor. İlişki kurmaya başladığında da Adalet Bakanlığı tarafından soruşturma geçiriyor. Bu nedenle yargı ve yargıçlar adeta kapalı kafes içine alınmış durumda. Ardından da bunlardan adalet dağıtması bekleniyor. Kafes içerisine alınan kişilerin size adalet dağıtması mümkün değildir. Kafes içine almakla zaten onun yargıç olamayacağına inanıyorsunuz. Kilitliyorsunuz kapısını, ardından da adalet dağıtacak. Bu kesinlikle mümkün değil." dedi.

Her insanın kendi iç dünyasında korkuları, endişeleri olduğuna dikkat çeken Can, düşman-dost tasavvurları olduğunu hatırlattı. Kafes içine almakla da toplum içine sokmakla da bu tasavvurların ortadan kaldırılamayacağının altını çizen Doç. Dr. Can, ama toplumun içine sokmakla tasavvurların ayaklarının yere basan tasavvurlar olabileceğine değindi.

"Düşmansa düşmanı deneme yanılma yoluyla, sosyolojik inceleme yoluyla bilir. Tanır, görür, bu kötüdür, bu iyidir der. Ama kafes içine aldığınız andan itibaren hiçbir kimseyi tanımadan dost düşman ayrımı yapmaya başlar. Hiç kimseyi hiçbir sosyal hareketi, hiçbir politik gelişmeyi, hiçbir toplumsal hareketliliği tanıma fırsatı olmadan her bir hareketliliği düşman olarak görmeye başlar." diyen Doç. Dr. Can, bu kişilerin ardından da adalet tesis etmeye çalışacağını aktardı.

Karşısına taraflar geleceğini ve bunlar hakkında hüküm vermeye başlayacağını ifade eden Can, "Dernekleri, partileri kapatacak. Toplulukları şu yada bu yönden mahkum edecek. Ondan sonra bu mahkumiyetin adil olmasını bekliyoruz. Bu kesinlikle mümkün değil. Bu aynı zamanda başka bir tabloyu ortaya çıkartıyor. Her halükarda herkesin bir politik düşüncesi vardır. Hangi konumda tutulursa tutulsun yargıcın bir bakış açısı vardır. İşte bu bakış açısı kafes içindeyken ve toplum içindeyken farklılaşır." diye konuştu.

Yargıçların, toplumun tamamen dışında kendi sanal dünyası içinde tutulduğu için toplum içine çıkarken ilginç bir ciddiyet içerisinde olma ihtiyacı hissettiklerine değinen Can, yargıçların genellikle asık suratlı olmalarının nedeninin de bundan kaynaklandığını söyledi.

ANAYASA MAHKEMESİ NE KADAR SİYASET DIŞINDA OLURSA O KADAR KÖTÜ

Türkiye ve Avrupa'daki Anayasa Mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgi veren Raportör Can, Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin siyasetten uzak tutma gibi yanlış bir düşünce ve girişim olduğunu söyledi.

Avrupa'da ve özellikle Almanya'da anayasa mahkemelerinin, başkan ve başkan vekilini dahi seçemediğini, tamamen parlamento tarafından atandığını hatırlatan Can, "Almanya'da neredeyse anayasa mahkemesi üyelerinin yarısı sosyal demokrat partisi üyesi diğer yarısı da Hıristiyan demokrat birlik üyesidir. Ama kendi içinde o dengeyi oluşturmuş hak ve özgürlük güvencesi olabilmiştir. Parlamento onları doğrudan doğruya atıyor. Ama bizde parlamentonun hiçbir etkisi yok. Hiçbir etkisi olmadığı içinde bunun çok iyi bir şey olduğunu zannediyoruz. Ne kadar siyaset dışı olursa o kadar iyi olduğunu zannediyoruz. Ama böyle değil. Ne kadar siyaset dışı olursa o kadar tehlikeli. Çünkü siyaset biziz ve bizim ne kadar dışımızda olursa o kadar tehlike oluşturmaya başlar. İşte Almanya bu tehlikeyi daha önce gördüğü için Anayasa Mahkemesi'ni kurdu ve bu üyelerin tamamının parlamento tarafından atanacağını belirtti." şeklinde konuştu.

YARSAV'LA BİZ ÇOK FARKLIYIZ

Kurmuş olduğu dernekle alakalı açıklama yapan Raportör Can, hiçbir şeyin siyaset üstü olamayacağını, çünkü siyaset üstü iddialarının diktatörlük heveslerini, totalitarizmi beslediğine inandıklarını söyledi. "Biz daha topluma açık kamuoyu denetime açık daha toplum tarafından yönlendirilen toplumun ortak aklı tarafından yönlendirilen yargı mekanizmasının kurulması gerektiğini söyledik. Bizi dernek oluşturmaya sevk eden düşünce farklılıklarıdır yargıya bakış ve düşünce farklılığıdır" diyen Can, yargının toplumsallaştırıldığı zaman ancak toplumun yargısı olabileceğini ve adaleti tesis edebileceğini vurguladı.

Hakkında hiçbir fikir sahibi olunmayan adaletin tesis edilmesinin mümkün olmayacağına inandıklarını aktaran Can, şöyle devam etti:

Kapalı kafes içine alınmış yargıçtan adalet beklenemez

"O yüzden bizim temel farklarımız vardır, bu nedenle de biz bu düşünceye sahip olan insanlar olarak bir araya geldik. Bu bölünme değildir. Avrupa'da çok sayıda yargıç örgütleri vardır. Siyasi partilere üye olabilme imkanları vardır yargıçların. Siz belli bir siyasi düşünceye sahipsiniz ama siyasetten bağımsız tarafsız duruş adına topluma karışmamak adına tüm kimliklerinizi gizliyorsunuz. Ondan sonrada adalet tesis etmeye çalışıyorsunuz. Ama başka bir insan vardır. Hangi kimliğe sahip olduğunu herkes bilir, sosyal demokratsa bunu herkes bilir. Ondan sonra adaleti tesis etmeye çalışır. Bu ikisi arasındaki farkta şudur. Birisi belli bir göstermelik bilinemezlik perdesi arkasından adalet dağıtmaya çalışır. Ama zaten belli bir görüşü vardır. Herhangi bir görüntü vermediği içinde o kendi şahsi düşüncesini hukuk kararı olarak topluma dayatabilme imkanına sahip olur. Ama sosyal demokrat olduğunu deklare eden bir yargıç, bu anlayışının toplum tarafından bilindiği için daha dikkatli karar vermeye çalışır. Bu nedenle bizim öteki arkadaşlardan ciddi farkımız var."