hukukihaber.net olarak ilkeli habercilik ve kamuoyunun doğru bilgiye ulaşması adına tekzip metnini okuyucularımızla paylaşıyoruz.

“MESLEKTE ETİK KALMADI” = BU BİR TEKZİPTİR

Değerli meslektaşım hangi amaçla böyle bir yazıyı kaleme aldı bilmiyorum. Ben ise bu yazıyı cevap vermek için değil, meslek etiği kavramını bir daha sorgulamanız adına yazıyorum. Siz değerli okuyanların olaya bir de benim anlatacaklarımla bakmasını dilerim.

Haklı veya haksız olmak açıkçası önemsediğim şey değil, lakin kendisinin doğruların peşinden koşarken birçok habere konu olduğunu bildiğim, son derece saygı duyduğum değerli meslektaşımın yaptığı bu haksızlık beni oldukça üzdü. Yazının konusu meslek etiği, bu konuda yakın zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi bir arkadaşa da röportaj vermiştim. Bu konuda oldukça hassasiyet taşıdığımı da belirtmek isterim.

18.05.2016 tarihinde http://www.hukukihaber.net/mesleki-hukuk/busacma-dava-sizin-mi-avukat-bey-h92432.html linki ile yayınlanan “Meslekte etik kalmadı.” başlıklı yazıyı okumaya başladım. Yazının başrolünde ben olduğumu düşünmemiştim, sonda yayınlanan dilekçe ile yazının konusunun ben olduğumu anladım.

Yazının sonunda değerli meslektaş; “Karşı vekile ağzıma geleni söyledim, ancak yetki belgesi ile giren avukat olduğunu öğrenince üzüldüm.” yazısına dikkat edince çok büyük üzüntü yaşayarak birlikte çalıştığım meslektaşımı aradım, olayın aslını detaylıca anlattı. Onun ağzından yazının devamında yaşananları anlatacağım. Ancak bu yazıya konu olan olayı tam detaylıca size iletmek isterim.

Yazıya konu olan olay danışmanlığını yaptığım şirket aleyhine bir işçi tarafından açılmış alacak davasıdır. Müvekkil şirket çalışanı, kendi isteği ile işten çıkmak isteğini bildirince (her iki taraf da iş akdini devam ettirmek istemediğinden); müvekkil şirket kıdem tazminatını ödemeyi kabul etmiş, çalışanı muhasebe birimine göndermiştir.

Muhasebe birimi ödemelerin taksitle yapılabileceğini bildirince, çalışan bu duruma kızarak değerli meslektaşın kapısını çalmış ve müvekkil şirket aleyhine icra takibi başlatılmıştır. Müvekkil şirketin daha önceden çalışmakta olduğu bir diğer meslektaş icra takibine, “Taraflar arasında imzalanan bir protokol var. Taksitler muaccel olmadı.” diye itiraz etmiş ve takip durmuş.

İtirazın iptali dava dilekçesi tebliğ edildiğinde ise yeni vekil bendim. Dosya önüme geldiğinde, müvekkil şirketi anlaşmanın daha doğru olacağı konusunda telkin ve ikna ettim. Sayın meslektaşı aradım, telefonda yanında çalıştığını belirten bir bey not alıp döneceğini söyledi.

Ancak dönülmedi, bunun üzerine bir daha aradım, anlaşmak istediğimizi belirttim. Yine aradığımda, bu bey yazının sahibi meslektaşın dışarıda olduğunu, konu ile onun ilgilendiği bilgisi verdi. Mecburen bir cevap dilekçesi yazıp gönderdim. Daha sonra yeniden meslektaşı aradım, çıkan bey bu sefer bir rakam telaffuz etti, birtakım ödemeler olmuş dediğimde kendilerinin bilgilendirilmediğini dile getirdiler.

Bir alacak davasında müvekkil şirket çalışanı, malı teslim alan imzasına sahip olduğu için tanık olarak çağırılmış. Burada şirket yetkilisi de isticvaba davet edilmişti. Şirket yetkilisi mahkemece dinlenince çalışanın tanıklığına ihtiyaç duyulmadı. Duruşmadan çıkınca, bekleyen çalışan bize doğru yöneldi, ben de “sizin dinlenilmenize gerek kalmadı, gidebilirsiniz.” dedim.

Çalışan “benim bir davam vardı, onu soracaktım.” dedi. İşçi alacağı davası mı diye sorunca, daha önceden müvekkil şirketin önceki avukatı tarafından açılmış davadan bahsetti. Müvekkil şirket yetkilisi, artık o avukatla çalışmadığını, benim yeni avukat olduğumu bildirdi. Bu sefer çalışan arkadaş, yazıya konu davayı kastederek “Ben aslında o davayı açmayacaktım, ama muhasebeciye kızdım, ne yapacağız?” diye sordu.

Müvekkil şirket yetkilisine bu sorulmuşken ben araya girip “Senin avukatınla görüşmen lazım, ben ona not bıraktım, sana yapılan ödemeleri bildirmemişsin, onun hak ettiği bir para var, senin avukatınla konuşman lazım.” diyerek konuyu kapattım. Ertesi gün değerli meslektaş arayarak “Benim müvekkili aramışsınız galiba.” dedi, ona detaylıca aramadığımı, böyle bir karşılaşma olduğunu, bize ne olacağını sorunca, sizinle konuşmasını gerektiğini söyledim, dedim. Bunun üzerine değerli meslektaş “Hadi dava vekâlet ücretini almayalım.” diye bir rakam bildirdi.

Ancak ben daha evvel yapılan ödemelerle birlikte, müvekkile bu işin kendisine ne kadara mal olacağını detaylı bir hesap dökümü ile bildirmiştim ve Sayın vekil esasen icra inkâr tazminatı, dava vekâlet ücretini de bakiyeye eklemişti. Her halükarda kabul beyanını da dosyaya sunacağımı bildirdim. İndirim ve taksit imkânı olup olmadığını sorunca, değerli meslektaş keşke itiraz edilmeseydi dedi, uzunca konuştu. Ben de samimiyetle; “Olsun daha fazla para kazanmanıza vesile oldu.” dedim ve karşılıklı güldük, derken telefon kapandı.

Müvekkile rakamı bildirdiğimde, “Ben o kadar parayı toplu olarak bir anda ödeyemem. İndirim veya taksit olmayacaksa zaten davanın sonunda ödemek daha mantıklı.” dedi. Ancak müvekkil davayı kabul beyanını ibraz etmemi istedi. Ben de bu konuşmanın akabinde, dava dosyasına, davayı başından bu yana kabul ettiğimizi, karşı tarafla(vekil kastedilmiştir.) anlaşma yapılmak istendiğinde dilekçenin yukarısında işçiye ödenmiş olarak bildirdiğim bakiyenin düşülmemesi nedeniyle bir anlaşma sağlanamadığını, ancak davayı tüm talepleri ile kabul ettiğimizi bildirdim. (İcra inkar tazminatı da dahil.)

Türkiye Barolar Birliği ücret tarifesini re’sen uygulayacak hâkimlerce birtakım maddelerinin gözden kaçırılması olağan olduğundan ön inceleme duruşmasından evvel kabul halinde vekâlet ücretinin yarısına hükmedilir hükmünü de dilekçeye ekledim. İşte değerli meslektaşı kızdıran olay bu olmuş. Gelelim, duruşmada yaşanıldığı iddia edilen olaylara.

Duruşmaya merkezdeki duruşmalarımız nedeniyle birlikte çalıştığım dosyaya da hâkim olan meslektaşımın girmesine karar verdik. Meslektaşım bana döndüğünde bir şey anlatmadı, ancak rahatsızlık duyduğundan bahsetti, iş temposu nedeniyle konuşamadık. Bu yazıdan sonra kendisi ile konuştum. Duruşmayı dışarıda beklerken çağırılması ile birlikte duruşma salonuna girdiğini, değerli meslektaşın hararetli bir şekilde hâkime bir şeyler anlattığını, duruşmadaki yerine geçtiğini, bu esnada vekilin hâkime devamla “Beni saf dışı etmeye çalışıyorlar…” gibi sözler sarf ettiğini, hâkimin kendisine dönerek bunun dava ile ilgisi olmadığını söylediğini belirtmiştir.

Müvekkil şirket yukarıda yazılı bahsi geçen ödemeleri içeren hesap belgesi suretlerini tarafımıza gönderdiğinden, birlikte çalıştığım meslektaş bu dekontları da sunarak davayı kabul ettiğimizi, ücret tarifesi kapsamında vekâlet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerektiğini belirtmiş. Ancak bu esnada değerli meslektaş duyulmayacak bir sesle konuşmalarına devam ediyormuş, meslektaşıma tam olarak anlamadığı bir soruyu yöneltmiş, birlikte çalıştığım arkadaşım da soruyu “Siz yetki belgesi ile mi girdiniz?” olarak algıladığından, “Ben yetki belgesi ile girdim.” olarak yanıtlamış.

Değerli vekil yazısının sonunda, birlikte çalıştığım arkadaşıma ağzına geleni söylediğini, bunu da tarafıma iletmesini bildirdiğini, bir yandan da üzüldüğünü belirtmiş. Hâlbuki telefon numaram kendisinde vardı. Birlikte çalıştığım arkadaşım, Sayın vekilin dışarıda kusura bakmayın, sizin yetki belgesi ile girdiğinizi bilmiyordum, dediğini, ancak yazıdaki gibi kendisine “ağza gelinenin söylendiği” bir konuşmanın olmadığını belirtti.

Yazıya konu olayı yorumlamadan ve üzerine katmadan anlattım. Değerli meslektaşlar ve okuyanlar. Kusursuz ve hatasız olduğumu iddia edemem. Ancak meslek hayatım boyunca meslek etiğinden ayrılmamak için elimden geleni yaptım. Değerli meslektaş ile mezuniyet tarihlerimiz arasında birkaç yıl olduğunu, iyi bir devlet üniversitesinden mezun olduğumu belirtmek isterim. Bu bir cevap olarak değil, bir meslektaşın diğer bir meslektaşa yaptığını izah etmek ve tarafsız bir gözle meslek etiğini bir daha sorgulamamız adına kaleme alınmıştır. Saygılarımla…

hukukihaber.net