HDP İstanbul Milletvekili Avukat Filiz Kerestecioğlu'nu feminist mücadeleden tanıyor kamumoyu. Mor Çatı’nın kurucularından, bestelediği “Kadınlar Vardır” şarkısı 1987'den beri alanlara çıkan kadınların dilinde. Şimdiye kadar alanlarda, adliye koridorlarında yürüttüğü mücadeleyi artık Meclis'te ve sokaktan kopmadan sürdüreceğini söylüyor. Kerestecioğlu, son 6 aydaki 26 kadın cinayeti davasının 13'ünde sanıklara “yi hal, haksız tahrik indirimi" uyguladığına dikkati çekiyor. Bunun siyasetin tepesindeki "yüksek sesle gülmeye" yönelik bakışın, "kadın erkek eşitliği fıtrata ters" anlayışının yargıdaki yansımaları olduğunu vurgulayan Filiz Kerestecioğlu, sorularımızı şöyle yanıtladı:

> Kadın mücadelesinde ön saflarda yer alırken, milletvekili olmaya nasıl karar verdiniz?
Gelen öneri üzerine böyle bir karar verdim. Bu dönem özellikli bir dönem. Tek sesli yönetimi değiştirmek gerektiğine inandığım için, buna biraz da olsa katkım olabilir düşüncesiyle öneriyi kabul ettim. Meclis siyaseti çok tarzım olmayabilir. Burada erkek egemenliğini ve hiyerarşiyi hemen hissediyorsunuz. Kuralların bazılarının hayatı çok kolaylaştırıcı şeyler olmadığını da görüyorsunuz.

> İlk izlenimleriniz nasıl Meclis ile ilgili?

Hayat bu kadar resmi, mesafeli yaşanması gereken bir şey değil bence. Daha fazla samimiyet, daha fazla doğallığın olması lazım. Gerçi bu dönem biraz daha farklı. Kadın temsiliyetinin daha fazla olduğu, ekoloji konusunda daha fazla söz söyleyen, insan hakları savunucularının yer aldığı bir Meclis karması var.

> Sizin için zorlayıcı olacak mı burada egemen kurallar içinde görev yapmak?

Ben bu yapının içinde neysem öyle var olmak istiyorum. Aslında buradaki sıkıntıların benzerini ben hukukçu olduğum için adliyelere gittiğimde de görüyordum. Hak aramak için gidilen adliyeler çok soğuk, bariyerler konulan, kapıdan girişten itibaren kuyruklarla insanların bezdirildikleri yerler haline getiriliyor. Burada da adliyelerde de aslında bütün devlet yapısında erkek egemenliği hakim. Sorun bu aslında.

MAĞDURİYET ÇABASI

> Aktif siyaset yapan kadınların karşılaştığı sorunlar neler?

Kadınlar sadece kadınlarla ilgili söz söyleyebilir, ekonomiyle, sporla, sağlıkla, ülkenin genel durumuyla ilgili şeyler söyleyemez gibi bir kanı var. Ben hep söylüyorum, bizi bir tür mağduriyete hapsetmeye çalışıyorlar. Kadınlara yönelik şiddetle mücadele, sadece kadınlar üzerinden yapılacak bir şey değil. Kadınlar sadece kadınları ilgilendiren alanlarda değil, hayatın her alanında söz sahibi olmalılar. Aslında kadınların hayatın her alanındaki varoluş biçimleriyle ilgili yapılması gereken şeyler var. Mesela toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe benim çok kafama taktığım bir konu.

> Bunu biraz açar mısınız?
Bütün bakanlıkların kadınları düşünerek bütçe ayırması gerekir. Örneklersek, eğitimde toplumsal cinsiyet eğitimine yönelik ayrı kitaplar hazırlamak ya da okullara kız çocukları için pet makinaları yerleştirmek için farklı bir bütçe ayrılması gerekiyor. Kadınlar parklarda, sokaklarda geceleri de korkmadan rahatça yürüyebilsinler diye aydınlatma için ayrı bir bütçe ayrılabilir.

ERİL DİLE SON VERİLMELİ

> Meclis siyasetinde sıklıkla kavgaya dönüşebilen bir tartışma anlayışı egemen. Bu gözünüzü korkutuyor mu?
Kadın milletvekilleri ne kadar çok söz alırsa Meclis'in atmosferi de o kadar değişir diye düşünüyorum. Her alanda söz sahibi olmamız lazım. Siyasetin o eril dilden kurtarılarak farklı bir şekilde yapılabildiğini göstermemiz lazım. Her partiden kadın milletvekillerin bu konuda dayanışma göstererek bunu yapması lazım.

> Sare Davutoğlu'nun tartışma yaratan "Kadın cinayeti dedikçe cinayetlerin arttığı" açıklamasıyla ilgili ne söylemek istersiniz?

Bu söylem inanılır gibi değil. Şiddette şiddet,iş cinayetine cinayet demeyelim de ne diyelim peki? Devletin yüksek kademesinde bulunanların söylemlerinin güncel hayatta erkekleri nasıl etki etkilediği açık. Erdoğan'ın "Kadın-erkek eşitliği fıtrata ters" ya da Arınç’ın "kahkaha atmayın" söylemlerinin can yakıcı etkileri oldu tabii ki. Bunlar, kadınların rollerini kısıtlayan, eve hapseden söylemler. Bunun gibi "kadın cinayetleri, lafını ettiğinizde çoğalıyor" denilmesi de inanılır gibi değil.

ZİHNİYET ÖNEMLİ

> Kadına şiddetin önlenmesi için daha da caydırıcı cezalar mı gerekiyor?

Biz yıllarca yapılması gereken yasal düzenlemeler konusunda mücadele verdik. Pek çok düzenleme yapıldı. En son çekincesiz imzalanan İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şidet konusunda küçük bir anayasadır aslında. İkide bir yeni yasalar çıkarmaya kalkışmak yerine mevcut yasaların uygulanması önemli.

> Kadına şiddet, tecavüz, taciz davalarında "iyi hal indirimi, haksız tahrik" en önemli sorunlardan biri değil mi?

Son 6 aydaki 26 kadın cinayeti davasının 13'ünde mahkeme sanıklara iyi hal, haksız tahrik indirimi uygulamış. Hakimin karşısında kravat takmak, hakarete etmemek, kötü konuşmamak "iyi hal" sayılamaz. Bundan ötürü iyi hal indirimi uygularsanız, o zaman onunla başka türlü bir empati kuruyorsunuz demektir. Birçok davada kadının davranışının sorgulandığını görüyoruz. Bu yasada mı yazıyor, tahrik indirimi denilen şey kadının davranışıyla mı alakalı? Hayır, kesinlikle değil. Neymiş, başka biriyle beraber olduğunu, aldattığını düşünmüş... Yok, kısa etek giyerek dolaşıyormuş, geceleyin sokağa çıkıyormuş.... Kadını bir birey olarak mı yoksa erkeğe bağlı, onun eklentisi olarak mı kabul ediyorsun? Eğer birey olarak kabul ediyorsan bütün bunlara karışamazsın. Bir hukukçu olarak koruman gereken kadının yaşam hakkıdır. Kadın gece tek başına sokakta dolaşamaz, sarhoş olamaz, kadın giyimine kuşamına özen göstermeli deyip bunlara karışma hakkını kendinde görürsen, zihniyetin böyleyse iyi hali de uygularsın, tahrik olmuş da dersin ve her türlü indirimi uygularsın.

(Kaynak: Birgün)