BASIN TOPLANTISI VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TBB Başkanı Feyzioğlu Barolar Birliğinde düzenlediği basın toplantısıyla, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınan 23 kişi hakkında düzenlenen fezlekede, eylemlere katılan kişilerin "Hükümet karşıtı basın-yayın kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, taraftar grupları ile sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar tarafından kışkırtıldığı ve yönlendirildiği" ifadesinin yer almasına ve fezlekede Ankara Barosu'nun da bu gruplar içinde sayılmasına tepki gösterdi. Feyzioğlu, bu fezlekenin emsaline daha önce rastlamadıklarını ifade ederek, "Bu polis fezlekesi ile Türkiye'de Ankara Emniyet Müdürlüğü polis devletini ilan etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının "umuyorum öyle bir şey gerçekleşmez' açıklamasına rağmen bir "cadı avı' gerçekleştirilmiştir. İçişleri Bakanlığı'ndan ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden derhal bir özür bekliyoruz. Bu skandal raporu yazanların da adli ve idari olarak en ağır şekilde cezalandırılmalarının da takipçisi olacağız. Bu rapor hukuk devletine, insan haklarına, doğrudan doğruya sivil topluma karşı yazılmış rapordur. Demokrasi adına utanılacak bir belgedir. Bunun için de ne yapılması gerekiyorsa biz de yaparız. Her türlü zulmü de göğüslemeye hazırız" dedi.
 
"PROVOKATÖR ARIYORSANIZ DERHAL KENDİ İÇİNİZE BAKINIZ"
 
Raporu yazanların "hadlerini fersah fersah" aştığını kaydeden Feyzioğlu, bu raporun akılla, mantıkla, hukukla izah edilemeyecek bir saygısızlık olduğunu söyledi. Feyzioğlu, Ankara Barosu'nun "saygısızca" suçlanmasına sebep olan durumun Ankara'daki gösterilerde polis şiddetine maruz kalan kişilerin anayasal haklarını savunmak olduğunu söyledi.
 
Ankara Emniyet Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, "Provokatör arıyorsanız derhal kendi içinize bakınız" diye seslenen Feyzioğlu, "Polis şiddetinin sorumluları hakkında topluma hangi tedbirlerin uygulandığı konusunda acilen hesap versin" diye konuştu.
 
"BAROLARI SUÇLAMAYA KALKIŞMAK HADDİNİ BİLMEZLİKTİR"
 
"Raporda ifade edildiği gibi sözde polis şiddeti, Ankara Barosu tarafından mı yapılmıştır?" diye soran Feyzioğlu, olay sırasında gözünü kaybeden ve boynu kırılan avukatların resmini gösterdi. Feyzioğlu, "Hala "sözde polis şiddeti' diye ispatlı, ayan beyan, dünyanın kabul ettiği polis şiddetini görmezden gelip mağdurların anayasal haklarını kanunen aramaya yükümlü olan baroları suçlamaya kalkışmak en hafif anlamıyla haddini bilmezliktir" değerlendirmesinde bulundu.
 
Emniyet Genel Müdürlüğü'nü barolarla uğraşmak yerine kendi içindeki şiddet sorumlularını bulmaya davet eden Feyzioğlu şu ifadeleri kullandı:

"Kendilerini belli bir süre kandırabilirler. "Biz birkaç marjinalle, terör örgütlerinin hareketiyle karşı karşıya kaldık, ne yapsaydık' diyebilirler. 2 milyon kişinin meydana çıktığı bir olaylarda, bu topluluk şiddet uygulasaydı taş üstünde taş kalmazdı. Allah korusun, şükredelim ki gösteriler barışçı gösterilerdi. Bu barışçı gösterileri, şiddet gösterileri, şiddet diye takdim edip, ardından barışçı gösterilerde öldüresiye dövülmüş olan göstericilerin yasal haklarını korumaya çalışan, üzerine düşeni yapmaya çalışan avukatları suçlamak tamamen meseleyi saptırmaktır, kasıtlıdır ve sorumlular hakkında hiçbir tedbir, hiçbir işlem yapılmayacağının da göstergesidir. Biz özetle bu polis fezlekesini yazanlar her kim ise onlar hakkında derhal, en etkili adli ve idari soruşturmalarını başlamasını talep ediyoruz, takip ediyoruz. Buradan uyarıyoruz. Barolara, avukatlara cadı avı başlatmaya yetendilerse, akıllarından bunu geçiyorsalar, vazgeçsinler. Başaramayacaklar. Biz 79 Baro, Türkiye Barolar Birliği ve 80 bin avukat dimdik zapdedilmez kaleler gibi ayaktayız. (ANKA)

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Feyzioğlu’nun Ankara Emniyet Müdürlüğü Tarafından Düzenlenen Gezi Parkı Eylemleriyle İlgili Fezlekeye İlişkin Basın Açıklaması Şöyle;
 
“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI VE EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BU RAPOR NEDENİYLE DERHAL TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ VE TÜM BAROLARDAN ÖZÜR DİLEMELİDİR”

BASIN TOPLANTISI VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
  
Hepinize Türkiye Barolar Birliği adına hoş geldiniz diyoruz.

Bugün daha önce emsaline rastlamadığımız bir polis fezlekesiyle karşı karşıyayız. Özeti şudur; bu fezlekeyle Türkiye’de Ankara Emniyet Müdürlüğü polis devletini ilan etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “umuyorum öyle bir şey gerçekleşmez” şeklindeki iyi niyetli açıklamasına rağmen tam bir cadı avı başlamıştır.

İçişleri Bakanlığı’ndan ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden derhal özür bekliyoruz. Bu skandal raporu yazanların adli ve idari olarak en ağır şekilde cezalandırılmasının takipçisi olacağız. Bu rapor; hukuk devletine, demokrasiye, insan haklarına, doğrudan doğruya sivil topluma karşı yazılmış bir rapordur. Demokrasi adına utanılacak bir belgedir. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa yaparız ve her türlü zulmü de göğüslemeye hazırız.

Bu fezleke, göstericilerle ilgili tutuklamaya dayanak teşkil etmiş olan fezlekedir. Fezlekede, Gezi Parkı eylemlerinin; hükümet karşıtı basın yayın kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, taraftar gruplarıyla sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar tarafından kışkırtıldığı ve yönlendirildiği ifade edildikten sonra bu grupların içerisinde Ankara Barosu da sayılmış ve dediğim gibi akılla, mantıkla, hukukla izah edilemeyecek bir saygısızlık yapılmıştır.

Ankara Barosu’nun saygısızca suçlandığı davranış; Ankara’daki eylemlerde polis şiddetine maruz kalanların anayasal haklarını aramaya yardımcı olmaktır. Ankara polisi Ankara Emniyet Müdürlüğü veya İçişleri Bakanlığı bir provokatör arıyorsa hemen kendi içine baksın ve polis şiddetinin sorumluları hakkında hangi tedbirlerin uygulanacağı konusunda topluma acilen hesap versin. Şimdi size soruyorum değerli dostlarım, raporda iddia edildiği gibi “sözde polis şiddeti” acaba şurada gözü çıkarılmış olan avukatın başına gelen midir? Bunu Barolar Birliği mi yapmıştır, Ankara Barosu mu veya bir başka baro mu? Veya çenesi tellerle bağlanmış olan, boyun kemiği coplarla kırılmış olan bu meslektaşımızı bu hale getiren barolar mıdır, yoksa Ankara Emniyeti’ne mensup polisler midir? Hala ispatlı, ayan beyan, dünyanın kabul ettiği polis şiddetini görmezden gelip mağdurların anayasal haklarını aramaya yardımcı olmaya kanunen yükümlü olan baroları suçlamaya kalkışmak en hafif anlatımıyla haddini bilmezliktir.

Acaba Ankara polisi şurada neredeyse kafatası yerinden çıkacak kadar dövülmüş olan göstericiyi sadece sevmiş midir? Bu göstericilere kim olursa olsunlar anayasal haklarını aramak için baroların yardım etmesi yasal zorunluluk değil midir?

Ankara Emniyeti ve Emniyet Genel Müdürlüğü barolarla uğraşacağına kendi içindeki şiddet sorumlularını bulsun ve gereğini yapsın. Kendilerini belli süre kandırabilirler. “Biz marjinallerle veya terör örgütlerinin hareketiyle karşı karşıya kaldık, ne yapsaydık” diyebilirler. İki milyon kişinin meydanlara çıktığı bir olayda eğer bu topluluk şiddet uygulasaydı taş üstünde taş kalmazdı. Allah korusun, şükredelim ki gösteriler barışçı gösterilerdi. Bu barışçı gösterileri, şiddet gösterileri, şiddet eylemleri diye takdim edip ardından barışçı gösterilerde öldüresiye dövülmüş olan göstericilerin yasal haklarını korumak üzere üzerine düşeni yapmaya çalışan avukatları ve baroları suçlamak tamamen meseleyi saptırmaktır, kasıtlıdır ve sorumlular hakkında hiçbir tedbir, hiçbir işlem yapılmayacağının da göstergesidir.

Biz bu polis fezlekesini yazanlar her kim ise onlar hakkında derhal en etkili adli ve idari soruşturmaların başlamasını talep ediyoruz, takip ediyoruz ve buradan uyarıyoruz: Barolara ve avukatlara karşı cadı avı başlatmaya yeltendilerse, akıllarından bu geçiyorsa vazgeçsinler. Başaramayacaklar, başaramayacaklar, başaramayacaklar!

Biz, 79 baro, Türkiye Barolar Birliği ve 80 bin avukat dimdik zapt edilmez kaleler gibi ayaktayız. İçişleri Bakanı’ndan ve Emniyet Genel Müdürü’nden en hızlı şekilde özür bekliyoruz. Elbette yasal olarak da gereğinin yapılmasını takip edeceğiz.

Basın Toplantısı’na katılan Ankara Barosu Başkanvekili Av. Sema Aksoy’un Konuşması

“VATANDAŞLARIMIZI TESKİN ETMEKTE SUÇ İŞLEMİŞSEK BİZ BU SUÇU İŞLEMEYE TEKRAR HAZIRIZ”


Değerli basın mensupları,

 Biz avukatlar ve barolar olarak Avukatlık Kanunu’ndan, Anayasa’dan kaynaklı hak, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmekle görevliyiz. Biz, avukatların ve baroların yandaş ya da muhalif olarak nitelendirilmesini reddediyoruz. Çünkü bizler cübbemizi giydiğimiz anda mesleğimizi icra ederken bütün siyasi ve ideolojik görüşlerimizden sıyrılarak taraf olduğumuz insan hakları ve hukukun üstünlüğü anlamında görevimizi yerine getiririz. Bu bakımdan, Gezi olayları sürecinde Ankara’da yaşananlar sırasında hukuk devleti çerçevesindeki görevlerimizi layığıyla yerine getirdik. Ankara Emniyet Teşkilatı’nda avukatlarımız hazır bulunarak sorgu süreçlerinin derhal yerine getirilmesi için büyük gayret sarf ettiler. Vatandaşlarımızı teskin etmekte suç işlemişsek biz bu suçu işlemeye tekrar hazırız.
 Buradaki suçlama Ankara Barosu'na yapılmış bir suçlama değildir tüm hukuk camiasına yapılmış bir suçlamadır. Bunu reddediyor ve kınıyoruz.