Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, tebliğnamenin çabuk ve doğru karar vermenin önündeki bir engel olmadığını, yönlendirici bir belge olduğunu ifade ederek, tebliğnamenin düzenlenmemesi halinde gerek maddi gerekse hukuki eksiklik ve hataların hak kayıplarını artıracağını belirtti. Tüm mahkeme kararlarının incelenmek üzere Yargıtay'a gelmesinin önüne geçilmesi için yeni çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Erbil, "Hoşgörü ve uzlaşma kültürü az olan toplumumuzun aralarındaki uyuşmazlıklara ilişkin tüm mahkeme kararları incelenmek üzere Yargıtay'a gelmektedir. Bir takım düzenlemelere rağmen Başsavcılığa bugün itibariyle 2012 yılına göre 70 bin daha fazla iş gelmiş durumdadır. Uygulamalara göre ne Yargıtay'ın ne de kurulması gündemde olan Bölge Adliye Mahkemeleri'nin bunun altından kalkması mümkün değildir" dedi.

Temyiz Sürecinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Rolü Marta 2013 Proje Uluslararası Konferansa Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, HSYK ve Yargıtay Üyeleri katıldı. Konferansta konuşan Başsavcı Hasan Erbil, bu tür toplantıların ülkeler arasındaki işbirliğini geliştirerek, karşılıklı anlayışı artırdığını ve önyargılardan kurtulmayı sağladığını belirtti. Her türü bilgi ve belgeye internet vasıtası ile ulaşılabildiğini anlatan Erbil, "Karşımızdaki bir makine, ne duygusu ve hissi. Karşılıklı olarak konuşmak, sohbet etmek, duyguları aktarmak insan benliğinde silinmez izler bırakır" dedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın temyiz incelemesi açısından rolünün çok büyük olduğunu belirten Erbil, Başsavcılığın temyiz sürecinde iki aşamada görevi bulunduğunu anlattı. Başsavcılığın, ceza yargılama sonucunda mahkeme karalarının usul ve esastan incelendiğini, eksikliklerin AİHM kararları da gözetilerek temyiz incelemesinde yol haritası hazırladığını ifade eden Erbil, "Tebliğnamede belirtilen hususlar temyiz incelemesini daha çabuk ve seri bir şekilde yapılmasını ve daha çabuk dosyanın karara bağlanmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı filtre görevi yapmakta. 6217 sayılı kanunun 26. maddesiyle, 5320 sayılı CMK'nın Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen geçici 4. maddede "Bölge Adliye Mahkemelerini faaliyete geçmesinden 6 ay önce başlamak üzere 3 yıl süreyle yapılacak kanun yolu incelemelerinde Bölge Adliye Mahkemelerinde ve Yargıtay'da tebliğname düzenlenmesine ilişkin hükümler uygulanamaz' hükmüne yer verilmiştir. Benim bu düzenlemeden anladığım, Başsavcılığının ceza dairelerine düzenlediği tebliğnameler, ceza dairelerin hızlı karar vermelerinde bir engel bir bariyer oluşturmakta, adaletin gecikmesine neden olmakta, kaldırılması durumunda ise ceza daireleri çok kısa bir sürede karar verebileceğidir. Gerçekten bu böylemidir; kesinlikle hayır" dedi.

TEBLİĞNAME YÖNLENDİRİCİ BİR BELGEDİR

Ceza daireleri arşivlerinde karar bağlanmak üzere sıra bekleyen dosya sayıları da göz önüne alındığında, dosyaların hızlı ve kararlı bir şekilde karara bağlamalarında tebliğnamenin önem ve değerinin daha iyi anlaşılacağını anlatan Erbil, sözlerine şöyle devam etti:

"Düzenlemenin amacı nedir? Yapıldığı tarihteki başsavcılıktaki yoğun iş yükü, okunmak için 3-4 yıl sıra bekleyen arşivler dolusu dosyalardır. Amacı ise dosyaların tebliğname düzenlenmeden daha çabuk karar bağlanacağı, adaletin hızlanacağı ve iş yükünün azalacağı anlayışı algısıdır. Bu algıya şahsen benim katılmam mümkün değildir. Tebliğname düzenlenmesi için dosyaların Başsavcılıkta beklemesi, ceza dairelerce sonuçlandırılması sürecine herhangi bir olumsuz etkisi bulunmamaktadır. Tebliğname ile ceza dairesinde görevli bir tetkik hakimi arkadaşım haftalık 30 dosyayı heyete sunabiliyorsa, tebliğname düzenlenmeden dosyaların tetkik hakiki tarafından okunma, heyete sunma sayısı 15 ile 20'yi geçemeyeceği gibi dosyanın inceleme, karara bağlama süresinde de herhangi bir kısalma olmayacaktır. Tebliğname çabuk ve doğru karar vermenin önündeki bir engel değil aksine hızlandırıcı, yönlendirici bir belgedir."

GEÇİCİ DÜZENLEME YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMALI

Tebliğnamenin düzenlenmemesi halinde gerek maddi gerekse hukuki eksiklik ve hataların hak kayıplarını artıracağını ifade eden Erbil, hukuka aykırılıkların itiraz yolu ile düzeltilmesi olanağının azalacağını, denetim mekanizmasının zayıflayacağını kaydetti. Geçici düzenlemelinin Bölge Adliye Mahkemeleri'nin faaliyete geçmeden önce yürürlükten kaldırılmasının uygun olacağını dile getiren Erbil, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ceza Daireleri yoğun bir iş baskısı altında bulunmaktadır. Başsavcılık ve Dairelerin olağanüstü ve özverili çalışma temposu sayesinde bu baskıyı belirli bir seviyede tutmayı başardık.

Bunun ne kadar devam edeceği hususunda da endişelerim bulunmaktadır. Hoşgörü ve uzlaşma kültürü az olan toplumumuzun aralarındaki uyuşmazlıklara ilişkin tüm mahkeme kararları incelenmek üzere Yargıtay'a gelmektedir. Bir takım düzenlemelere rağmen Başsavcılığa bugün itibariyle 2012 yılına göre 70 bin daha fazla iş gelmiş durumdadır. Uygulamalara göre ne Yargıtay'ın ne de kurulması gündemde olan Bölge Adliye Mahkemeleri'nin bunun altından kalkması mümkün değildir" dedi. Başsavcılık olarak tüm mahkeme kararlarının incelenmek üzere Yargıtay'a gelmesinin önüne geçilmesi için yeni çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Erbil, bu konudaki görüşleri Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e ilettiğini kaydetti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın temyiz aşamasındaki 2. görevinin ise CMK'ya göre, Ceza Dairelerinde verilen karara karşı resen veya talep üzerine itiraz yasa yolu olarak olağanüstü kanun yoluna başvurmak olduğunu kaydeden Erbil, Başsavcılığın, daire kararlarının usul ve esas yönünden yasalara aykırılığının belirlenmesi halinde kararların yeniden incelenmek üzere hukuki denetim görevini yerine getirdiğini belirtti.

Başsavcılık için önemli olanın itiraz konularının tartışılarak, yeniden gözden geçirilerek, doğruluğu bulunarak karar verilmesi olduğunun altını çizen Erbil, "Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada usul ve esas yönünden hak kaybına ve adaletin gecikmesine neden olduğunu düşündüğümüz daire kararlarına karşı itiraz yoluna başvurmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Hollanda'nın Ankara Büyükelçisi Ron Keller Avrupa Birliği ve Kophenag kriterleri için hukukun üstünlüğünün olmazsa olmaz bir değer olduğunun altını çizerek, "Hukukun üstünlüğü Hollanda'nın temel değerlerinden biridir, dış politikamızda da bu böyledir. Güvenliğin istikrarın ve refahın en önemli aracının istikrarlı bir hukuk düzeni olduğunu biliyoruz" dedi.