<< Öncesi için TIKLAYINIZ <<

MADDE 8- Madde ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca hizmet erbabına ödenen ücretlerden vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların, her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazı kayıtla verilenler dahil) muhtasar beyannamelerinde yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutarların yıllık toplamım belli oran ve tutarlar dahilinde beyan etmeleri sağlanmaktadır.

Bu madde hükmünden faydalanan mükellefler nezdinde, artırımda bulunulan vergiyi ödemeyi kabul ettikleri vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak ücret yönünden gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmayacağı öngörülmüştür.

Gelir (stopaj) vergisi artırımı isteminde bulunan mükelleflerden, en az bir dönemde beyanname vermiş olanların bu beyanname veya beyannamelerde yer alan, hiç beyanname vermemiş olanların ise bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce vermiş oldukları aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama işçi sayısına göre belirlenen ücret tutan esas alınarak gelir (stopaj) vergisi matrahının hesaplanması suretiyle bu maddeden yararlanma imkanı getirilmektedir.

Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunmak isteyenlerin, yıl içinde işe başlamaları ya da işi bırakmaları halinde, faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunma mikam sağlanmakta olup, bu maddenin uygulanmasında ay kesirlerinin tam ay olarak dikkate alınması öngörülmektedir.

Öte yandan, bu madde hükmüne göre artırıma esas ücret tutarı ve ödenen gelir vergisi, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmayacak, gelir (stopaj) vergisi artırımından yararlanılarak hesaplanan gelir vergisine de herhangi bir indirim veya istisna uygulanmayacaktır.

MADDE 9- Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine göre hesaplanan veya artırılan gelir, kurumlar ve katma değer vergileri, mükelleflerin kendi beyanları üzerine hesaplandığından, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmemeleri halinde, 6183 sayılı Kanuna göre takip ve tahsil edilecek, süresinde ödenmeyen taksitlere, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen oranın bir kat fazlası oranında uygulanacak gecikme zammı tatbik edilecektir.

Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine göre hesaplanarak veya artırılarak ödenen vergilerin gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak kabul edilmemesi ve herhangi bir nedenle indirim, mahsup ve iade konusu yapılmaması öngörülmektedir.

Diğer taraftan, matrah veya vergi artırımında bulunan ve bu konudaki şartları yerine getiren mükelleflerin, defter ve belgeleri incelenmeyecek ve artırıma konu olan vergilerle ilgili olarak tarhiyat yapılmayacaktır. Artırımda bulunan mükelleflerin defter ve belgeleri artırıma konu vergi türleri için kendileri adına tarhiyat yapılmak amacıyla incelenmemesine rağmen, defler ve belgelere, diğer vergi türleri için inceleme yapılması, üçüncü kişilerle ilgili olarak karşıt incelemeler yapılması, mahkemelerce belli konulara bakılması veya bilirkişilerce ihtiyaç duyulması gibi nedenlerle müracaat edilebilecektir. Bu nedenle matrah artırımından yararlanan mükelleflerin defter ve belgelerini 213 sayılı Kanun hükümleri uyarınca muhafaza ve ibraz edecekleri tabiidir. Mükelleflerin, defter ve belgeleri üzerinde daha önce vergi incelemesi yapılmış olması ilgili yıllar için mükellefler tarafından matrah veya vergi artırımında bulunulmasına engel olmadığı gibi idarenin, artınında bulunulmayan yıllar veya dönemler için vergi incelemesi yapma hakkı saklıdır.

Maddede öngörülen bir diğer düzenleme ise bu Kanuna göre matrah veya vergi
artırımında bulunulmasının Kanunun yayımlandığı tarihten önce başlanılmış olan vergi
incelemeleri ve takdir işlemlerine engel teşkil etmeyeceği hususudur. Ancak 6. 7. ve

8. maddelerde yer alan inceleme yapma hakkına yönelik hükümler saklı kalmak kaydıyla vergi incelemeleri ve takdir işlemlerinin bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen aym başından itibaren bir ay içerisinde sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devam edilmeyecektir. Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleri ile ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri dikkate alınmayacaktır. İnceleme ve takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit edilmesi halinde, inceleme raporlan ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümleri ile birlikte değerlendirilecektir. İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılması, inceleme raporlan ve takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikaline bağlanmıştır.

213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasında belirtilen defter, kayıt ve belgelerin yok edilmesi veya defter sahifelerinin yok edilerek yerine başka yapraklar koyulması veya hiç yaprak koyulmaması veya belgelerin asıl veya suretlerinin tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlenmesi fiillerini işleyenlerin, bu Kanunun matrah veya vergi artırımına ilişkin hükümlerinden yararlanamayacakları öngörülmektedir. Öte yandan, asıl veya suretleri tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlenen belgeleri kullananların, bu Kanunun matrah veya vergi artırımı hükümlerinden yararlanmasına engel bir husus bulunmamaktadır.

MADDE 10- Madde ile kayıt dışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için, işletmelerde mevcut olmasına rağmen kayıtlara yansıtılmamış emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kayıtlara intikal ettirilebilmesini sağlayacak düzenleme yapılmaktadır.

Buna göre, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kolektif ve adi komandit şirketler dahil) işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşlarınca tespit edilecek rayiç bedeliyle, Kanunda öngörülen süre içinde vergi dairelerine bir envanter listesi ile bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebileceklerdir. Bu suretle gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yasal kayıtlarının gerçek durumu yansıtır bir hale getirilmesi hedeflenmektedir.

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler aktiflerine kaydettikleri emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için iki ayrı karşılık hesabı açacaklardır.

Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiyesi halinde sermayenin bir unsuru olarak sayılmakta ve dolayısıyla vergilendirilmemektedir. Makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrılan karşılıklar ise birikmiş amortisman olarak kabul edilmiştir. Envantere dahil edilen bu kıymetler üzerinden ayrıca amortisman ayrılmayacaktır.

İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise emtianın rayiç bedelini defterlerinin gider kısmına satın alman mal olarak, makine, teçhizat ve demirbaşların rayiç bedelini ise envantere kaydedeceklerdir.

Mükelleflerin ellerinde bulunan belgesiz malların kayıt altına alınması, kayıt dışı ekonominin daraltılması ve bundan böyle yaratılacak katma değer vergisinin kavranması amacıyla, bildirim konusu mallar için katma değer vergisi hesaplatılmakta ve bu verginin vergi sorumluları tarafından verilen beyanname ile beyanı sağlanmaktadır.

Bu madde çerçevesinde beyan edilerek ödenecek olan verginin, mükellefin vergiye tâbi faaliyetleri üzerinden hesaplanan vergiden indirilmesi mümkündür. Ancak makine, teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan katma değer vergisinden indirilmeyecektir. Öte yandan söz konusu mallar ile makine, teçhizat ve demirbaşların satışı sırasında ayrıca katma değer vergisi hesaplanarak beyan edilmesi gerektiği tabiidir.

Ayrıca, kıymetli maden ve ziynet eşyası imalatı ve ticareti faaliyetinde bulunan mükelleflerin işletmelerde mevcut olmasına rağmen kayıtlarında yer almayan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt topaz, safir, zebercet, inci gibi) ile bunlardan mamul ziynet eşyasını kayıtlara intikal ettirilebilmesini sağlayacak düzenleme yapılmaktadır.

Bu kıymetlerin maddede belirtilen süre ve şekilde bildirilmeleri halinde, bu kıymetlerin bildirilen değeri üzerinden % 2,5 oranında vergi Ödenmesi, bu suretle tahakkuk ettirilen vergilerin, gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilememesi ve gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması sağlanmaktadır.

Bu kıymetlerin beyan edilerek kayıtlara intikalinde, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, aktiflerine kaydettikleri kıymetler için özel karşılık hesabı açacaklar, bu hesapta izlenen karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılacak ve vergilendirilmeyecektir. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu kıymetleri defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydedeceklerdir.

Ayrıca, madde kapsamında bildirilen kıymetlerin satılması halinde satış bedelinin, bunların deftere kaydedilen değerinden düşük olmaması, dolayısıyla, doğabilecek zararın gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması, katma değer vergisi matrahının ise aşındırılmaması sağlanmaktadır.

MADDE 11- Maddenin birinci fıkrası ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin kayıtlarının daha sağlıklı hale getirilebilmesi için kayıtlarında yer aldığı halde gerçekte mevcut olmayan mallarını fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilmelerine imkân sağlanmaktadır. Diğer bir anlatımla, faturalı olarak alınıp kayıtlara geçen ancak belge düzenlenmeksizin satılan malların halen stokta gözükmesi nedeniyle oluşan gerçek dişilik, fatura düzenlenerek kayıt ve beyanlara hasılat olarak intikal ettirilmesi sağlanmak suretiyle düzeltilmektedir.

Faturalama işlemi kayıtlarda yer alan maliyete, bu maliyete aynı neviden mallara ilişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen gayri safi kâr oranının uygulanması suretiyle bulunan tutarın eklenmesi suretiyle yapılacaktır. Gayri safi kâr oranının, cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde, mükellefin bağlı olduğu meslek odasının belirleyeceği oran esas alınacaktır.

Bu fıkra hükmünden yararlanmak isteyen mükelleflerin, bu Kanunda belirtilen süre içinde faturalama işlemini yapmaları ve bu faturaları yasal kayıtlarına intikal ettirmeleri gerekmektedir.

Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik ceza ve faiz uygulanmayacaktır. Yasal kayıtlara intikal ettirilen tutarlar, cari yıl gelir vergisi veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınacaktır. Ayrıca, bu tutarlar ilgili dönem katma değer vergisi beyannamesinde beyan edilecektir.

Maddenin ikinci fıkrası ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 31/12/2009 tarihi itibarıyla bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutlarını, Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aym sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilmelerine İmkân sağlanmaktadır. Bu kapsamda beyan edilen tutarlar üzerinden % 10 oranında vergi hesaplanarak beyanname verme süresi içinde ödenmesi öngörülmektedir.

MADDE 12- Maddenin;

Birinci fıkrası ile, 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten Önce tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih İtibarıyla ödenmemiş olan; 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu Kanuna göre yapılan başvuru tarihi itibariyle ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkanı ortadan kalkmamış olan isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı alacak asılları ile bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer�i alacaklarının,

İkinci fıkrası ile, yaşlılık, emekli aylığı veya malullük aylığı bağlandıktan sonra 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılık statüsü kapsamında sigortalı sayılmasını gerektirir nitelikte çalışması nedeniyle ilgili mevzuatına göre sosyal güvenlik destek primi Ödemesi gerekenlerden bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar tescili yapılmış olanların, 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle ödenmemiş olan sosyal güvenlik destek primi asılları ile bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının,

Üçüncü fıkrası ile, 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce Kurumca re’sen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edildiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle Ödenmemiş olan özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespitler sonucunda bulunan eksik işçilik tutan üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ile bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının,

Dördüncü fıkrası ile, 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava açma süresi sona erdiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle ödenmemiş olan idari para cezası asılları ile bunlara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının,

Beşinci fıkrası ile, bu madde kapsamına giren alacakların; asıllarının bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödenmiş olmasına rağmen, fer’ilerinin bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olduğu durumlarda, aslı ödenmiş fer’i alacağın,

tahsil ve terkinin şekli düzenlenmiştir.

MADDE 13- Madde ile, 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar tahakkuk ettiği halde dava açılmış veya dava açma süresi sona ermemiş olan idari para cezalarının ve idari para cezasına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tahsil ve terkinin şekli düzenlenmiştir.

MADDE 14- Maddenin;

Birinci fıkrası ile, 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce asgari işçilik tutarının tespitine ilişkin Kuruma başvuruda bulunulmasına rağmen, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce Kurumca re’sen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edilememiş olan özel nitelikteki inşaatlar İle ihale konusu işlere ilişkin, yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda bulunan eksik işçilik tutan üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ve bunlara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tahsil ve terkininin usulü ile başvuru ve taksitlendirme süresi düzenlenmiştir.

İkinci fıkrası ile, 12 nci, 13 üncü ve bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları gerektiği düzenlenmiştir.

Üçüncü fıkrası ile, 12 nci, 13 üncü ve bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan borçluların taksit ödeme süresince tahakkuk eden sigorta primlerini çok zor durum olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri halinde, belirtilen madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme haklarını kaybedecekleri düzenlenmiştir.

MADDE 15- Madde ile, Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlan 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü veya geçici 25 inci maddeleri uyarınca yeniden yapılandırıldığı halde, taksit ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmaları nedeniyle yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olanlardan, yapılandırmaları on iki taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla olmayanların; yapılandırmaları yirmi dört taksite kadar yapılmış olanların, Ödenmemiş taksit sayısı sekizden fazla olmayanların; yapılandırmalarının ihya edilmesinin usulü ile başvuru ve Ödeme süresi ile diğer esaslan düzenlenmiştir.

MADDE 16- Madde ile, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde prim borçlan nedeniyle ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş ve bu sigortalılık süreleri Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle ihya edilmemiş olanların kendileri veya hak sahiplerinin bu sigortalılık sürelerinin ihyası amacıyla 5510 sayılı Kanunun geçici 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına İstinaden bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar yapacakları yazılı müracaatlarında, durdurulan bu sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilerek bu Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasına göre hesaplanan tutarın tamamının maddede belirtilen sürede ödenmesinin usulü ve diğer esaslan düzenlenmiştir.

MADDE 17- Maddenin birinci fıkrası ile tahsil dairelerinin iş yükünün azaltılması ve verimliliğin artırılması amacıyla, 31/7/2010 tarihinden önce idari yaptırım karan verildiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle ilgilisine tebliğ edilmemiş olan ve genel bütçeye gelir kaydedilen ve her bir kabahat için 120 liranın altında kalan idari para cezaları ile mülga 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezası ile birlikte tebliği gereken ve tutan 12 lira ve altında kalan geçiş ücretlerinin tebliğ edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden vazgeçileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte, artan sigara tüketimi, tütün kullanımının sağlık üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alınarak, tütün kullanımını azaltmak amacıyla sürdürülen temiz hava sahası kampanyasına destek olmak üzere 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 39 uncu maddesine göre verilen ve tütün mamulü tüketen kişiler hakkında uygulanan idari para cezalan bu hükmün dışında tutulmuştur.

Maddenin ikinci fıkrası ile 31/12/2004 tarihinden önce vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen ve 6183 sayılı Kanun kapsamına giren her bir alacağın türü, dönemi dikkate alınmak suretiyle küçük tutardaki asli alacakların ve tutarına bakılmaksızın bu asıllara bağlı fer’i alacakların, ayrıca asılları ödenmiş küçük tutardaki fer’i alacakların da tahsilinden vazgeçilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, Gümrük Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan ve vadesi 31/7/2010 tarihinden önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ödenmemiş olan ve 6183 sayılı Kanun kapsamındaki her bir alacağın; türü, yükümlülüğü, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutan 50 lirayı aşmayan asli alacakların ve tutarına bakılmaksızın bu alacaklara bağlı fer’İ alacakların, aslı ödenmiş fer’i alacaklarda toplamı 50 lirayı, para cezalarında ise 60 lirayı aşmayanların tahsilinden vazgeçileceği öngörülmektedir. Bu fıkrada belirlenen 60 liralık tutar, Gümrük Kanununun 241 inci maddesinde belirtilen usulsüzlük cezası limitinin 60 lira olması ve aynı Kanunun 234 üncü maddesinin altıncı fıkrasında, cezaların 241 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen 60 liradan az olamayacağı hükmü dikkate alınarak belirlenmiştir. Aksi takdirde para cezaları için bu maddenin uygulanma imkânı kalmayacaktır.

Dördüncü fıkrası ile bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar 2022 sayılı 65 Yaşım Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında aylık almaya müstahak olmadıkları halde yersiz olarak aylık aldığı anlaşılanlardan, yersiz ödenen aylıklarının % 50 oranındaki alınması gereken zam tahsil edilmemiş ise bu % 50 zammın tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmaktadır.

Beşinci fıkrası ile; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
kapsamından çıkarılan işyerlerine ilişkin 2010/Haziran ve önceki dönemlere ait borç aslı

tutarının 50 lirayı aşmaması halinde, bu 50 liraya kadar (dahil) asıl alacak ile buna bağlı gecikme cezası ve gecikme zammının; borcun sadece fer’i alacaktan ibaret olması halinde ise 50 lirayı aşmayan fer’i alacak tutarının; tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmıştır.

Altıncı fıkrası ile; 5510 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca primleri yılı merkezi yönetim bütçesinden karşılanmak üzere ilgili kamu idarelerince ödenmesi gereken, aynı Kanunun 60 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde sayılan genel sağlık sigortalılarına ilişkin genel sağlık sigortası primleri ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanunun 50 nci, geçici 7 nci ve geçici 9 uncu maddeleri uyarınca İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanması gerekip de Türkiye İş Kurumu tararından Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmemiş sigorta primlerinin, bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan gecikme cezası ve gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmıştır.

Maddenin yedinci fıkrasında, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun (YURT-KUR) öğrenim ve katkı kredisi alacaklarına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

5917 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununa eklenen geçici 4 üncü madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunarak Kuruma olan borçlarını ödeme taahhüdünde bulunan borçlulardan, bu taahhütlerini çeşitli sebeplerden dolayı yerine getiremeyenlere yeniden bir hak verilmektedir. Ancak yapılan bu düzenlemeden yararlanmak yerine Kanunun ikinci maddesinden yararlanmak İstenmesi halinde anılan madde hükümlerinden yararlanılabileceği tabiidir.

351 sayılı Kanun ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunundan doğan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine bildirilen alacaklar hakkında ise bu Kanunun 2 nci maddesi hükümlerinin uygulanacağı belirtilerek Kurum alacakları açısından bütünlük sağlanmaktadır.

Maddenin sekizinci fıkrasında Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ait alacaklara yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Düzenleme kapsamına Kurumun önemli iki tür alacağı olan bandrol ücret alacakları ile elektrik enerjisi satış bedeli payı alınmıştır.

3093 sayılı Kanunda süresinde ödenmeyen bandrol ücret gelirlerinin en yüksek ticari kredi faizi oranı uygulanmak suretiyle bulunacak faizle birlikte 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre, elektrik enerjisi satış bedeli payı gelirlerinin ise 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirlenen gecikme zammı oranında faizle birlikte genel hükümlere göre takip ve tahsil edileceği hüküm altına alınmıştır.

Bugün itibarıyla bankaların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirmiş olduğu en yüksek ticari kredi faizi, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının çok üzerindedir.

3093 sayılı Kanun hükümlerinden kaynaklanan nedenlerle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için Kurum alacaklarından bandrol ve elektrik enerjisi satış bedeli payı gelirlerinin Kanun kapsamına alınması öngörülmektedir.

3093 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince bandrolsüz cihaz satanlar hakkında uygulanan idari para cezası, satışa konu cihazın satış bedeli kadar idari para cezası kesilmesini gerektirmektedir. Üst sınırı bulunmayan bu ceza, cezaya muhatap olanları finansman sıkıntısına düşürecek, hatta faaliyetlerini sürdürmelerini engelleyecek kadar yüksek tutarda olabilmektedir. Söz konusu mağduriyetin giderilmesini teminen idari para cezalarının da bu Kanun kapsamına alınması amaçlanmaktadır.

Yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmalar hakkında sürdürülen incelemelerin tamamlanmasına bağlı olarak ödenmesi gerekecek bandrol ücreti ve elektrik enerjisi satış bedeli payı için de maddeden yararlanma imkanı verilmektedir.

Maddenin dokuzuncu fıkrasında, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına (KOSGEB) ait alacaklara yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.

KOSGEB 2007-2008 yıllarında KOBİ�lere dönük değişik kredi faiz programları

hazırlayarak uygulamaya koymuştur. Bu programlar çerçevesinde; KOSGEB’in vermiş olduğu desteklerden, kullandırılmış olan “1000+1000 KOBİ Makine Teçhizat Yatırımı Kredi Faiz Desteğinde” yeni makine teçhizatı almayı, bu makine teçhizat ile birlikte yeni ilave istihdam oluşturmayı, “KOSGEB KOBİ Kayıtlı Eleman İstihdamım Destek Kredisinde” kredi vadesi boyunca mevcut istihdamlarını korumayı buna ilave olarak istihdam oluşturmayı ve “Deri Sektörü OSB’ye Taşınma Destek Kredisinde” ise deri tabaklama işlemi yapan işletmelerin şehir içindeki çevre ve sağlık açısından olumsuz koşullardaki üretim faaliyetlerini kapatmayı, kredi suresi içerisinde OSB içerisinde modern üretim tesisleri inşa ederek burada faaliyete geçmeyi taahhüt etmişlerdir.

Küresel mali kriz, bazı işletmelerin planladıkları üretim, istihdam ve yatırım kararlarını, ihracat amaçlı kredi faiz desteklerinde de siparişlerinin iptali nedeniyle hedeflerini gerçekleştirememelerine sebep olmuştur. Dolayısıyla bu zor şartlar altında bazı işletmeler KOSGEB’e olan taahhütlerini yerine getirmemişlerdir.

Ayrıca; bazı işletmeler kendilerinden kaynaklanan veya dolaylı olarak ortaya çıkmış olan uygunsuzluklar nedeniyle KOSGEB ile davalı durumuna düşmüşlerdir.

KOSGEB’in amacının hedef kitlesi olan işletmelerin “Ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta Ölçekli işletmelerinin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerim yükseltmek, entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek� olduğu da dikkate alındılında ihtilafların ortadan kaldırılması, kurum/hedef kitle barışının sağlanması, yeni desteklerden faydalandırılmalarının yolunun açılması ve varlıklarını sürdürmeleri amacıyla Kanunun genel yapısına uyumlu bir yapılandırma maddesi önerilmektedir.

Maddenin onuncu fıkrasında, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) veya bu şirketin hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.

Bu kuruluşların elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından 31/7/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş olanların asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin fer’iler yerine TEFE/ÜFE tutarının; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar abonesi bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunulması ve ödenmesi gereken tutarın, ilk taksit bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde onsekiz eşit taksitte ödenmesi şartıyla hesaplanan fer’ilerin tamamının tahsilinden vazgeçilmesi önerilmektedir. Bu şekilde, elektrik borçlarının belli bir ödeme planı çerçevesinde ödenmesi imkanı oluşturularak geniş kitlelerin elektrik borcu sorunu çözümlenmektedir.

Bu fıkranın (b) bendi ile tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların; alacağın bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat dönemleri dikkate alınarak bu Kanunda belirtilen taksit süreleri yerine, borçlu tarafından seçilen taksit sayısının tekabül ettiği süreyi geçmemek üzere taksit süresinin her bir yılında ödenmesi gereken taksitlerin ödeme zamanını değiştirmeye, birden fazla taksiti birleştirerek yeni Ödeme zamanı tespit etmeye alacaklı şirketlerin yönetim kurullarına yetki verilmektedir.

TEDAŞ’a ait olup tahsilatı özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerince sürdürülen ve bu fıkra kapsamına giren alacaklar için de bu fıkra hükmünden yararlanılacağı belirtilmiştir.

Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi başlatılmış alacaklar için de belli şartlar dahilinde Kanundan yararlanma imkanı verilmiştir.

Özel sektör elektrik dağıtım şirketlerinin alacaklarını bu fıkrada öngörülen şekilde
yapılandırabilecekleri belirtilerek, bunların kanunun getirmiş olduğu imkanlar çerçevesinde

alacaklarını tasfiye etmeleri teşvik edilmiştir.

Maddenin onbirinci fıkrasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu hükümlerine göre üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine olan alacaklarına yönelik düzenleme yapılmaktadır. Yapılan bu düzenlemede aidat borçlarının asıllarının belli bir sürede Ödenmesine bağlı olarak gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçileceği belirtilmekte ve borçların ödenmesi teşvik edilmektedir.

Maddenin onikinci fıkrasında, küresel krizden olumsuz etkilenen ve bu sebeple Organize Sanayi Bölgeleri tüzel kişiliğine elektrik, su ve doğalgaz bedeli borçlan ile yönetim aidatlarından kaynaklanan borçlarım zamanında ödeyemeyen katılımcı işletmelerin bu borçlarının Kanun kapsamında yapılandırılmasına imkan verilmektedir.

Maddenin onüçüncü fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların bu Kanun kapsamındaki borçlanın yapılandırmaları halinde, yapılandırılan borç haricinde 60 günden fazla prim ve prime ilişkin borçlarının bulunmaması veya 60 günden fazla prim ve prime ilişkin borçlan bulunmakla birlikte bu borçların ilgili kanunlara göre taksitlendirilmiş veya yapılandırılmış olup ödeme yükümlülüklerinin de yerine getiriliyor olması ve bu Kanuna göre yapılandırılan borçlarının ilk taksitini ödemeleri kaydıyla sigortalı ve hak sahiplerinin sağlık yardımı alabilmeleri imkan sağlanmıştır.

Maddenin ondördüncü fıkrasında T.C, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün, yol bakım ve onarım giderlerine karşılık Ulaştırma Bakanlığından alacağı olan tutarlar, bu Bakanlığın bütçesinde yeterli ödenek ayrılamaması nedeniyle tahsil edilemediğinden, mali yapısı bozulan Genel Müdürlük gerek vergi borçlarını gerekse 4749 sayılı Kanun kapsamında ödenmesi gereken Hazine alacaklarını Ödeyemez duruma gelmiştir. Genel Müdürlüğün, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan vergi borçları ile tahsil dairelerine takip için intikal eden Hazine alacaklarının, Ulaştırma Bakanlığından olan alacaklarına karşılık mahsup ve terkin edilmesine imkan verilmesi amaçlanmaktadır.

Maddenin onbeşinci fıkrasında Öngörülen düzenlemeyle, Türk gemi inşa sektörünün uluslararası rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlenen yatırım teşvik belgelerine istinaden, inşa edilerek yurt içi veya yurt dışına satılan gemi ve yatlara ilişkin harcamalar üzerinden yatırım indirimi istisnasından yararlanan mükellefler hakkında, Kanunun yayımlandığı tarihten önceki dönemler de dahil olmak üzere, bu kapsamda tarhiyat yapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan, varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçileceği, tahakkuk eden tutarların terkin edileceği ve tahsil edilmiş tutarların red ve iade olunmayacağı öngörülmektedir. Ayrıca, Kanunla 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde değişiklik yapılması da dikkate alınarak değişiklik hükmüyle istisna kapsamına alman teslim ve hizmetler bakımından Kanunun yayımlandığı tarihten Önceki işlemler için tarhiyat yapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan, varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçileceği, tahakkuk eden tutarların terkin edileceği ve tahsil edilmiş tutarların red ve iade olunmayacağı hükmüne yer verilmektedir.

Maddenin onaltıncı fıkrasında yapılan düzenlemeyle, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri (TEKEL) Anonim Şirketi ve/veya bağlı şirketi Sigara Pazarlama ve Dağıtım Anonim Şirketi ile toptan satıcılar arasında düzenlenen tekel ürünleri toptan satıcılık sözleşmeleri ile ilgili olarak damga vergisi tarhiyatı yapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan da varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilerek tahakkuk eden tutarların terkin edileceği ve tahsil edilmiş tutarların ise red ve iade olunmayacağı öngörülmektedir.

Maddenin onyedinci fıkrasının (a) bendinde mülga 27/11/1984 tarihli ve 84/8800 sayılı Bakanlar Kurulu Karan ile kurulan Geliştirme ve Destekleme Fonu kaynaklı olan ve 31/10/2010 tarihi itibarıyla ödenmesi gerektiği halde Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan (taksitlendirilen ancak taksit ödemem süresi henüz gelmemiş olanlar dahil) afet kredilerinin dışındaki alacaklara yönelik düzenleme yapılmakta, (b) bendinde ise Fondan ve çeşitli kaynaklardan kullandırılarak Hazine kaynağına dönüşen afet kredilerine ilişkin düzenleme getirilmektedir.

Maddenin onsekizinci fıkrasında, orman köylüleri ile bu köylülerce oluşturulan kooperatiflere Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen desteklerin geri ödemelerine yönelik yeniden yapılandırma yönünde düzenleme yapılmaktadır. Ormanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesi amacıyla orman köylülerine ve köylülerce kurulan kooperatiflere mülga Orman Köylüleri Kalkınma Fonundan ve daha sonra genel bütçeden muhtelif kredi destekleri verilmektedir. Bu destekler, ülkenin gelir düzeyinin en düşük olduğu kesime yapılmak suretiyle yeni işletmeler kurulması teşvik edilmekte ve kredilerin bu kesimin gelir elde etme dönemlerine bağlı olarak geri ödenmesi yönünde sözleşmeler yapılmaktadır.

Söz konusu desteklerle kurulan işletmelerin sürdürülebilirliği, genel ekonomik koşulların yanında tarım alanlarının kısıtlı oluşu, tüketim merkezlerine olan uzaklığı, bilgiye ve teknik desteğe ulaşımındaki güçlükler, nüfusun demografik yapısı gibi olumsuzluklar orman köylerinde kurulan bir işletmeyi rekabet edebilirlikten uzak tutmaktadır. Bu bağlamda; bugüne kadar verilen desteklerin geri ödemelerinde bahsedilen nedenlerden dolayı aksaklıklar meydana gelmiş, yapılan icra takibi ve borçlara uygulanan müeyyideler nedeniyle borçlar ödenemez hale gelmiştir.

Önerilen düzenleme ile söz konusu kredi borçlarını zamanında ödeyemeyen ve bu nedenle de haklarında icrai takibata geçilen şahısların ve kooperatiflerin geri ödemelerinde kolaylık sağlanarak tesislerin tekrar çalışabilir duruma getirilmesi amaçlanmaktadır.

Maddenin ondokuzuncu fıkrasıyla yeraltı suyu kaynaklarından faydalanmak üzere teşekkül etmiş sulama kooperatiflerinin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce inşa edilen yeraltı suyu sulama tesisleri ve/veya şebekelerine yapılan yatırım bedellerini geri ödemelerinde tahsil edilmeyen taksitlerin Ödenebilmesine fırsat verilmesi ve ayrıca sulama kooperatifleri ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü arasında kuyuların açılmasına ilişkin önsözleşme imzalanıp, kuyuların işletmeye açılmasına rağmen yatırım bedellerinin geri Ödemesine ilişkin sözleşme imzalamayan kooperatiflere yeni bir imkan sağlanarak; bu kuyular için yapılan harcama bedellerinin fer’ilerinden vazgeçilerek tahsilinin sağlanmasına matuf düzenleme öngörülmüştür.

Maddenin yirminci fıkrası ile gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının; korunması, bakım ve onarımı için 2863 sayılı Kanun kapsamında verilen kredileri zamanında ödeyemeyen ve bu nedenle de haklarında icrai takibata geçilen kişilerin geri ödemelerinde kolaylık sağlanması amaçlanmaktadır.

Maddenin yirmibirinci fıkrasında yapılan düzenleme ile tarımsal amaçlı kooperatiflerin kalkınma planlan ilkelerine ve politikalarına uygun olarak tarımsal üretimi ve istihdamı artırmak ve ortaklarına uygun şartlarla girdi sağlamak için hazırladıkları projeleri desteklemek amacıyla verilen ve çeşitli nedenlerle geri ödemeleri yapılamayan kredilere uygulanan temerrüt faizi nedeniyle ağır bir yük oluşturan kredilerin ödenebilir hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 18- Maddede başvuru ve ödeme süresine ilişkin hükümler yer almaktadır. Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, Kanunun ilgili bölümlerindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar İlgili idareye yazılı başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Başvuruda bulunan borçluların borçlarını genel olarak ikişer aylık devreler halinde onsekiz eşit taksitte ödemeleri öngörülmüş, ancak daha kısa sürede ödeme seçenekleri de düzenlenmiştir.

Borçların ilk taksit Ödeme süresi içerisinde defaten ödenmesi halinde ilgili maddelere
göre yapılandırılmış olan borçlara herhangi bir ek mali müeyyide uygulanmayacaktır. Ancak

taksitler halinde bu borçların ödenmek istenmesi durumunda, söz konusu borçların maddede belirtilen katsayılara göre arttırılmış şekliyle ödenmesi mümkün olacaktır.

İlgili maddelerde yer alan azami süreler aşılmamak kaydıyla bu Kanuna göre yapılandırılan borçlar altı, dokuz, oniki veya onsekiz eşit taksitte ödenebilecektir. Borçluların ödeme seçeneklerinden birini başvuru esnasında tercih etmeleri gerekmektedir. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılması mümkün olmadığı halde daha kısa sürede ödeme yapılması mümkün olup, bu takdirde ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilecektir.

Maddenin dördüncü fıkrasında, Maliye Bakanlığına ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerinin bu Kanun kapsamında ödenecek olan alacaklarının 6183 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre kredi kartı kullanılmak suretiyle ödenmesi durumunda, var olan hükümlerden farklı olarak ödemeye aracılık yapan bankaların kredi kartına taksit uygulamasını borç ödeme sistemine dahil etmeye yönelik hükümler eklenmektedir. Yapılan düzenlemede bankaların, borçluların kredi kartı ile ödedikleri taksit tutarlarım idareye taksit aylarında tahsilat kabul edilmek suretiyle aktarması ve borçlu hesaplarına ise taksit ayında yansıtması öngörülmektedir. Bu şekilde kart kullanıcısı tarafından yapılan ödeme üzerine kart kullanıldığı gün alacaklar tahsil edilmiş olarak kayıtlara işlenecek ve borçlu ile tahsil dairesi ilişkisi ödenen tutar için sona erecektir. Ödeme tutarlarının Hazine/Sosyal Güvenlik Kurumu hesaplarına aktarılması ise banka ile idare arasında 6183 savdı Kanunun 41 inci maddesi  hükümlerine göre düzenlenecektir. Böylece bankaların kredili müşterilerine sunduğu hizmetten borçlular ve idare de yararlanmış olacaktır.

Diğer taraftan maddenin beşinci fıkrasında Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine ödenmesi gereken amme alacaklarına uygulanmak üzere özel bir hüküm getirilmektedir. Bu hükümle vergi dairesinden vergi mevzuatı gereği iade alacağı bulunan borçlular, bu alacaklarının Kanuna göre vergi dairesine ödenmesi gereken taksitlerine mahsubunu talep edebileceklerdir. Mahsup talepleri sadece kendi borçlarıyla sınırlı olacaktır. Mahsup yoluyla ödeme taleplerinin yerine getirilebilmesi için başvuru ve/veya taksit süresi içinde ilgili mevzuatın öngördüğü bilgi ve belgelerin tam ve eksiksiz olarak ibraz edilmesi şarttır. Bu takdirde, ilgili mevzuatın borçlunun mahsup talebine esas aldığı tarih itibarıyla bu Kanuna göre ödenecek tutara mahsup işlemleri yapılacaktır. Ancak, mahsup talebine konu tutardan daha az tutarda mahsubun yapılması halinde, mahsuben ödeme suretiyle tahsil edilemeyen tutar için borçluya bildirimde bulunularak eksik ödenen bu tutarın bir ay içerisinde ödenmesi istenilecektir. Bu süre içerisinde eksik ödenen tutarın, ödenmesi gerektiği tarihten ödendiği tarihe kadar geçen her ay ve kesri için ayrı ayrı 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi halinde eksik ödenen tutar için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmayacaktır.

MADDE 19- Maddede bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerin bir takvim yılında en fazla iki defa ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, ödenmeyen bu tutarların son taksiti izleyen ayın sonuna kadar her ay ve kesri için ayrı ayrı 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi halinde, kanun hükümlerinden yararlanmanın devamı sağlanmaktadır. Bu düzenleme ile ödeme güçlüğüne düşen borçlulara yeni bir imkan verilmesi amaçlanmaktadır.

Taksitlere yönelik küçük tutarlı eksik ödemelerin ihlal sayılmayacağı belirtilerek oksitlendirmenin devamı sağlanmaktadır.

Kanunun bazı özel hükümleri saklı tutulmak suretiyle borçluların ödedikleri tutar kadar bu Kanundan yararlanmalarına imkan verilmektedir.

MADDE 20- Maddenin birinci fıkrasında Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla gerek 6183 sayılı Kanun gerekse diğer kanunlar uyarınca tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte   olan   amme   alacaklarının   Kanun   hükümlerinden   ne   şekilde   yararlanacağı

Açıklanmaktadır. Diğer taraftan, madde hükmünün uygulanmasında 5458 sayılı kanuna göre yapılmış teciller kapsam dışı bırakılmıştır.

Maddenin ikinci fıkrasında, bu Kanuna göre ödenecek tutarlara Kanunun yayımlandığı tarihten sonraki süreler için faiz, gecikme zammı, gecikme cezası gibi fer’i amme alacağı hesaplanmayacağı öngörülmekte ve üçüncü fıkrasında bu Kanuna göre ödenecek alacaklarla ilgili olarak, Kanunun yayımlandığı tarihten önce tatbik edilmiş hacizlerin yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacağı ve buna isabet eden teminatların iade edileceği hükme bağlanmaktadır.

Maddenin dördüncü fıkrasında, 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesi İle 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi kapsamında uzlaşılan alacaklar hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmek suretiyle daha önce yapılandırılmış olan bu alacaklar kapsam dışında bırakılmıştır.

Maddenin beşinci fıkrasında, Kanunun genel olarak yararlanma şartı olarak öngördüğü davadan vazgeçme işlemlerinin ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir.

Maddenin altıncı fıkrasında il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar hakkında vergi ve prim yükümlülükleri açısından cari dönem ödeme şartı aranılmayacağı hususu düzenlenmiştir.

Bu Kanun kapsamında ödenmesi gereken alacak asıllarına uygulanan faiz, gecikme faizi, gecikme zammı, gecikme cezası, cezai faiz gibi fer’i alacaklar yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak tahsil edilecek tutar belirlenmektedir. Ancak TEFE/UFE avlık değişim oranları Ocak/l 980′den itibaren belirlendiğinden, bu tarihten önceki aylar için bu şekilde bir oran bulunmamaktadır. Tasarı kapsamına giren ve vade tarihleri bu tarihten de önce olan alacaklar olabileceğinden bu alacaklara Ocak/1980 tarihine kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranlan yerine uygulanacak müeyyidenin belirlenmesi amacıyla maddenin yedinci fıkrasında düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 21- Maddede bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan ödemeler ile bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarında yer alan alacaklara karşılık yapılan ödemelerin, sonradan iadesini önlemek amacıyla red, iade ve mahsup yapılmayacağı düzenlenmiştir. Ancak, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasında; şahısta, oranda hata gibi hallerde ve mükerrer tahsilatlarda iade yapılabileceği tabiidir. Diğer taraftan, bu Kanunla sigortalılık süreleri durdurulanlar için prim borçlarının ihya edilmesine yönelik hüküm saklı tutulmuştur.

Ayrıca, 6183 sayılı Kanun veya diğer kanunlar uyarınca ödenen faizlerin bu Kanun hükümlerine dayanılarak red ve iadesinin de yapılmayacağı açıklanmıştır.

Ancak, dava konusu olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödeme yapılmış olması halinde, ödenen bu tutarların; vergi mahkemesinde devam eden davalar ile vergi mahkemesince daha önce verilmiş terkin kararlan için kesinleşmemiş ve dava safhasında bulunan alacaklara yönelik hükümlerden yararlanılmak üzere yapılan başvurular üzerine, nakden ya da mahsuben iade edilebileceği yönünde istisna getirilmiştir.

Bu düzenlemenin amacı ise kamu alacağı tahakkuk etmeden emaneten yapılan tahsilatlar ile yargı kararı gereği iadesi zorunlu olan tutarların bu Kanuna göre ödenecek tutara mahsubunu ve kalanın da nakden iadesini sağlamaktır.

MADDE 22- 1111 sayılı Askerlik Kanunu, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, 3376 sayılı Anayasa Değişiklilerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda belirtilen ve idari para cezasını gerektiren kabahat fiilleri, toplumun tüm bireylerini yakından ilgilendirmektedir. Bu fiillerden dolayı verilen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararlan çoğu zaman bu fiilleri işleyenlerin yokluklarında da verilebildiğinden, yıllar sonra beklenmedik durumlarda kişilerin karşısına çıkabilmekte ve çeşitli mağduriyetlere neden olabilmektedir.

Yapılan düzenlemeyle, maddede belirtilen kabahat fiillerinden dolayı verilecek idari yaptırım kararlan için soruşturma zamanaşımının bir yıl ile sınırlandırılması ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla da yine aynı bir yıllık sürede muhatabına tebliğ edilemeyen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararlarının ortadan kalkması öngörülmektedir.

Yapılan düzenlemeyle, maddede belirtilen kabahat fiillerinden dolayı verilecek idari yaptırım kararlan için soruşturma zamanaşımının fiilin işlendiği tarihi takip eden yılsonu ile sınırlandırılması ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla da yine aynı sürede muhatabına tebliğ edilemeyen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararlarının ortadan kalkması öngörülmektedir.

MADDE 23- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki çıraklar ve staja tabi tutulan öğrenciler ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar ve yabancı uyruklu öğrencilerin kendileri genel sağlık sigortası kapsamına alındıklarından, bakmakla yükümlü olunan kişilerin belirlendiği 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı alt bendi buna göre yeniden düzenlenmekte, bentteki sigortalı ibaresi genel sağlık sigortalısı olarak ve ayrıca asgari ücret tanımındaki 16 yaş ibaresi 18 olarak değiştirilmektedir.
MADDE 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki çıraklar ve staja tabi tutulan öğrenciler ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutan, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar ile (e) bendi kapsamındaki Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerlerin kendileri üzerinden genel sağlık sigortası kapsamına girmeleri sağlanmaktadır.

Ayrıca müteahhitlerce Türkiye ile aralarında sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelere götürülen işçilerin uzun vadeli sigorta kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak ödeyecekleri primlerin bu çalışmaların esasen hizmet akdi kapsamında çalışma olması nedeniyle 4/b yerine 4/a sigortalılık statüsü kapsamına alınması amaçlanmıştır.

MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yapılan bu düzenleme ile bir işveren tarafından süreksiz tarım işlerinde çalıştırılanların sosyal güvenlik kapsamına alınmaları nedeniyle, bu durumdaki kişilerin sigortalı olmayacaklarına ilişkin hüküm kaldırılmakta, Ayrıca kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan 65 yaşım doldurmuş olanlara talepte bulunmaları halinde sigortalı olmama hakkı verilmektedir.

MADDE 26- Tarımda kendi nam ve hesabına çalışan sigortalı olup 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin diğer bentlerine tabi çalışmaları nedeniyle sigortalılıkları sona erenlerden, bu çalışmalarının sona erdiği tarihte tarımsal faaliyetinin devam ettiği anlaşılanların herhangi bir müracaat veya bildirim şartı aranmaksızın tarım sigortalılıklarının yeniden başlatılmasına imkân sağlanmakta, Ayrıca meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında zorunlu staja tabi tutulan öğrenciler için öngörülen sigortalılığın okulları veya üniversitelerince staj gördürülen öğrencileri de kapsayacak şekilde zorunlu staj ibaresi staj olarak değiştirilmektedir.

MADDE 27- Köy ve mahalle muhtarları ile vergi mükelleflerinin mülki amirlikler ve vergi dairelerince Kuruma bildirilmesinde güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, 5510 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan bu değişiklikle sigortalıların vergi dairelerince, vergi mükellefiyetinin başlamasına ilişkin işlemlerin sonuçlandırıldığı tarihten, mülki amirlikler tarafından da köy ve mahalle muhtarlarının mazbatalarım aldıktan tarihten itibaren 15 gün içinde bildirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, madde metnindeki esnaf sicil memurluğu ibaresi Esnaf ve sanatkar Sicil Müdürlüğü olarak değiştirilmektedir.

MADDE 28- 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılardan vergi mükellefiyetine bağlı olarak sigortalı olanların, vergi mükellefiyetinin sona erdiğinin vergi dairelerince Kuruma bildirilmesi süresi başlangıcının vergi mükellefiyetinin sona erdirilmesi işleminin sonuçlandırıldığı tarih olarak belirlenmekte, böylece vergi dairelerinin söz konusu bildirimleri yapmasında yaşanan ve idari para cezasına neden olan gecikmelerin önlenmesi amaçlanmakta, ayrıca, tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerin tarımsal faaliyetlerini bitirdikleri ürün dönemlerinden sonra tarımsal faaliyetlerine ilişkin kayıtları devam etmekle birlikte hizmet akdine dayalı çalışma yapmaları halinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmaları ve bağımsız çalışan sigortalıların sigortalı hizmetlerinde çakışma olmaması için bu statüdeki sigortalılıklarım sona erdiren durumlardan bir gün önce sona erdirilmesi öngörülmektedir.

Diğer taraftan, 65 yaşından büyük olduğu halde tarımsal faaliyette bulunanlara talepleri halinde sigorta kapsamından çıkma hakkı getirilmektedir.

MADDE 29- Çalışma esnekliğinin sağlanması amacıyla, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik sürelerini 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre borçlanmasına imkan sağlanmış, ayrıca borçlanılan bu sürelerin hizmet akdine istinaden gerçekleşen çalışma sürelerinde olduğu gibi 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık türü olarak sayılmasına imkan sağlanmıştır. Kısmi süreli iş sözleşmesi, 4857 sayılı Kanunun gerekçesinde belirtildiği gibi haftalık çalışma süresi 30 saatin altında olan tüm esnek çalışma türlerini kapsamaktadır.

MADDE 30- 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak çalışanların aylıksız izinli oldukları süreler için genel sağlık sigortası primi alınması amaçlanmıştır.

MADDE 31- Ay içerisinde 30 günden az çalışan veya 80 inci madde uyarınca prim Ödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saatinin 4857 sayılı Kanuna göre belirlenen günlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalılardan, isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek 30 güne tamamlayanların sigortalılık statüsü 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi olarak belirlenmiştir.

MADDE 32- Ay içerisinde 30 günden az çalışan veya 80 inci madde uyarınca prim ödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saatinin 4857 sayılı Kanuna göre belirlenen günlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalıların, isteğe bağlı sigorta hükümlerine istinaden yapacakları prim ödemelerinde, işsizlik sigortası primlerinin de Ödenmesi imkânı getirilerek, işsizlik sigortası ödeneği alınabilmesi için gereken prim ödeme gün sayısına ulaşabilmeleri imkânı sağlanmıştır. Ayrıca, isteğe bağlı işsizlik sigortası priminin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmediği takdirde o aya ait işsizlik sigortası primi ödeme hakkının düşeceği hüküm altına alınmıştır.

MADDE 33- 5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının mevcut haline göre sigortalıların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamında geçen çalışmalarının çakışması halinde (c) bendine tabi çalışma, diğer bentler kapsamında çakışma olması halinde ise önce başlayan sigortalılık esas alınmakta iken, yapılan düzenlemede sigortalıların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamında geçen çalışmalarının çakışması halinde (c) bendine tabi çalışmalarının esas alınması korunmuş, ancak (a) bendi kapsamında hizmet akdine tabi ve (b) bendi kapsamında kendi adına ve hesabına bağımsız olarak geçen çalışmalarının çakışması halinde ise öncelikli olarak (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmalarına imkan sağlanmıştır.

MADDE 34- Kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dahilinde yükseköğretim gören

yabancı uyruklu öğrencilerin haricindeki 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa göre üniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin, yükseköğrenimlerinin devam ettiği sürelerle sınırlı olarak 5510 sayılı Kanunun 60 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendindeki ve aynı Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki şartlar aranmaksızın, prime esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden kendilerince genel sağlık sigortası primi ödenmek suretiyle genel sağlık sigortalısı olmaları amaçlanmıştır. Kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dahilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin ise sağlık giderlerinin 2547 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde üniversitelerin bütçelerine konulacak ödenekten karşılanması öngörülmüştür.

MADDE 35- 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yapılan düzenleme ile 60. maddenin birinci fıkrasının (g) bendine göre ilk defa genel sağlık sigortalısı olacaklar ile genel sağlık sigortasından yararlanma haklan sona erenlerin, genel sağlık sigortalılıklarının  sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı sona erdiği veya diğer bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı olmadıkları tarihten itibaren Kurumca tescil edilmeleri ve üniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin yükseköğrenimlerinin başladığı tarihten itibaren genel sağlık sigortası kapsamına alınmaları, genel sağlık sigortalılıklarının yükseköğrenimlerinin devam ettiği sürece devam etmesi öngörülmüştür.

MADDE 36- Sosyal güvenlik mevzuatından farklı olarak özel sigortacılık mevzuatında teminatın varlığı kişinin belli süre sigortalı olması veya prim borcunun bulunmaması kriterlerine bağlı olmadığından, kurulan sistemin sonucu olarak trafik kazaları bakımından teminatların aynı seviyeye getirilmesi bakımından, sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde trafik kazaları her durumda sağlık yardımı alınacak kategoriler araşma dahil edilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamındaki sigortalıların işten ayrılmalarından itibaren on güne ilaveten doksan gün süreyle daha gelir testi veya prim ödeme yükümlülüğü olmaksızın sağlıktan yararlanabilmelerinin sağlanması ile 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddelerinde ücretsiz izin sayılan süreler haricinde bir takvim yılında toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde sağlık yardımlarından yararlanabilmeleri amaçlanmaktadır.

MADDE 37- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen aday çırak, çırak ve öğrencilerle (e) bendinde belirtilen İŞKUR tarafından düzenlenen kurslara katılan kursiyerler için alınacak primin hesaplanacağı prime esas kazanç tutarları belirlenmiş ve ayrıca 60. maddenin (g) bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalılarının gerek ilk defa bu kapsama girmeleri gerekse diğer statülerden bu kapsama girmeleri halinde gelir testinin sonuçlanmasına kadar asgari ücretin iki katı yerine asgari ücret tutarından genel sağlık sigortası primi alınması, gelir testinin sonuçlanmasından sonra İse gelir durumlarına göre işlem yapılması amaçlanmıştır.

>> devamı için TIKLAYINIZ >>