<< Öncesi için TIKLAYINIZ <<


MADDE 38-
5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen aday çırak, çırak ve öğrencilerle (e) bendinde belirtilen İŞKUR tarafından düzenlenen kurslara katılan kursiyerler genel sağlık sigortası kapsamına alındıklarından, bu düzenlemeyle bunlar adına ödenecek prim oranlan belirlenmiş, ayrıca 5 puanlık prim indirimini içeren teşvik unsurunun, diğer teşviklerle aynı anda uygulanmasının sağlanması amaçlanmış ve 5 puanlık prim indirimini içeren teşvik unsurunun, Devlet İhale Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve bu Kanundan istisna olan alımlar ile uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan hizmet alımları ve yapım işlerini yürüten işyerleri hakkında uygulanmaması amacıyla düzenlemeye gidilmiştir.

MADDE 39- 18 yaşından küçük sigortalılar için, prime esas aylık kazanç alt sınırının
yaşlarına uygun asgari ücret tutarına çekilerek, bu sigortalılar yönünden, asgari ücret ile

sigorta primine esas kazanç arasındaki farklılığın ortadan kaldırılması ve dolayısıyla işverenler üzerindeki prim yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır.

MADDE 40- İşverenlere aylık prim hizmet belgesini işyerine asma yükümlülüğünün kaldırılması ile işverenlerce eksik gün bildirim belgelerini verme yükümlülüğünün belirlenmesinde Kuruma yetki verilmesi amaçlanmıştır.

MADDE 41- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak “zorunlu” ibareleri madde metninden çıkartılmıştır.

MADDE 42- Kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalıların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin tahsil edilebilmesi için, öncelikle bahse konu sigortalıların ilgili ayda çalışmış oldukları sürelerin tespiti, ardından genel sağlık sigortası tahakkuk işleminin yapılması, daha soma ilgililere borçlarının duyurulması gerektiğinden söz konusu işlemlerin yapılabilmesi amacıyla takip eden ayda ifadesi kaldırılıp en geç ifadesi konularak bahse konu sigortalılarca ödenmesi gereken primlerin ödeme süresinin bir ay uzatılması öngörülmüştür.

MADDE 43- Devlet yardımı, teşvik ve desteklerden işverenlerin muaccel prim ve idari para cezası borçlarının mahsup edilerek Kuruma aktarıldıktan sonra kalan kısmı üzerinden yararlanılabilmesi amaçlanmıştır.

MADDE 44- Kurum hatasından kaynaklanan yersiz ödemelerin ilgililerinden tahsilinde kanuni faiz uygulanmayacak ödeme süresinin üç aydan iki yıla çıkarılması öngörülmüştür.

MADDE 45- Geçici iş göremezlik ödeneklerinde Kurumca işverenlerden istenilen bildirimlerin elektronik ortamda yapılmaması halinde uygulanacak İdari para cezasının 100 üncü madde için uygulanan idari para cezasından ayrılarak daha düşük belirlenmesi, böylece fiil ile ceza arasında denge sağlanması amaçlanmış, aylık prim ve hizmet belgelerini işyerine asma yükümlülüğünün kaldırılmasına paralel olarak idari para cezasının da kaldırılması öngörülmüştür.

MADDE 46- 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalıların bakmakla yükümlü olduğu kimseler aynı Kanunun 35 inci maddesine göre belirlenmektedir. Söz konusu Kanunun 35 inci maddesinde sigortalı kadının çalışamayacak durumda malûl olmayan veya 55 yaşından küçük kocası ile sigortalıların ana ve babalan bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak sayılmamaktadır. 5510 sayılı Kanunda ise bu kişiler genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak sayılmaktadır. Düzenleme ile eşitsizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 47- 5510 sayılı Kanunla, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların primlerinin ve aylıklarının hesabına esas gelir tablosu uygulamasına son verildiğinden 3201 sayılı Kanuna göre borçlandırılan 1/10/2008 tarihinden önceki yurtdışı sürelerinin basamak intibakında, bu tarihten önce yürürlükte bulunan gelir tablosunun kullanılmasına devam edilmektedir. Mevcut durumun devamı halinde, giderek beş yıl sonra 1/10/2008 tarihinden önceki süreler için bağlanacak aylıklar, gösterge tablosunun en üst basamağı üzerinden tespit edilecektir. Düzenleme ile yurtdışı sigortalılara bağlanacak borçlanma aylıklarındaki adaletsizliğin oluşmasının önlenmesi amaçlanmıştır.

MADDE 48- 5510 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesinin beşinci fıkrası herhangi bir sosyal güvencesi olmayan ve 60 inci maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olanlar ile mütekabiliyet esası dikkate alınarak oturma izni almış yabancılardan yabancı bir ülke mevzuatına göre sigortalı olmayanların genel sağlık sigortalılığına ilişkin iki yıllık geçiş sürecini düzenlemektedir.

Gelir testlerinin Kurumca henüz yapılamayıp mevcut yeşil kart birimlerinde yapılmakta olması nedeniyle sağlık hizmet sunucularına başvuru tarihleri ile gelir testlerinin sonuçlandırılıp Kurumca tescil edilme tarihleri arasında uzun süre geçmektedir. Bundan dolayı ilgili genel sağlık sigortalılarının 1/10/2010 tarihine kadarki geçiş sürecinin 1/1/2012 tarihine ertelenmesi amaçlanmış, geçiş sürecinin ertelenmesine bağlı olarak halen kamu idarelerince sağlık yardımları karşılanan yatılı öğrencilerin sağlık yardımlarının ve kısmi süreli çalışanların genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama zorunluluğunun da 1/1/2012 tarihine ertelenmesi öngörülmektedir.

Ayrıca, 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalıların bakmakla yükümlü olduğu kimseler tanımının 5510 sayılı Kanunla paralel duruma getirilmesine İlişkin 106 ncı maddede yapılan değişikliğe uygun değişiklik yapılmaktadır.

MADDE 49- Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen işleri hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte 1/10/2008 tarihinden önce yapmaya başlayan ve bu tarihten sonra yapmaya devam eden isteğe bağlı kadın sigortalılara daha düşük prim ödeme imkânı getirilmiş iken bu maddede yapılan düzenlemeyle 1/10/2008 tarihinden önce de yapmış olması şartı kaldırılarak bu tarihten sonra bu işleri yaptıklarını belgeleyenlerden talepte bulunanlara da daha düşük prim ödeyerek isteğe bağlı sigortalı olabilme hakkının verilmesi amaçlanmaktadır.

1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre veya 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi statüsünde emekli olan sigortalılardan 10 yıldan az sağlık primi ödeyenlerden yapılan kesintilerde, sağlık primi ödenen sürenin yalnızca bağımsız çalışılan statüde ödenen prim süresinden değil bütün statülere tabi hizmet süresinden tespit edilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.

MADDE 50- Madde ile tarım ve orman işlerinde süreksiz olarak çalışanlar kapsama alınarak, bunların sigortalılıklarının başlangıcı, sona ermesi, prim oranlan, primlerin ödenmesi ve genel sağlık sigortalılıklarının usul ve esasları ile diğer hak ve yükümlülükleri düzenlenmektedir.

Ayrıca, kayıtlı çalışmanın artırılması amacıyla ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerleri ile 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek işyerlerinde kısmi süreli iş sözleşmeleriyle ay içerisinde bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılan ve bir kişiye tabi olarak çalışma saati süresine göre belirlenen gün sayısı 10 günden az olan kişilerin sosyal güvenliklerinin madde kapsamında sağlanması öngörülmektedir.

MADDE 51- 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte 4/c kapsamındaki kamu görevlilerini çalıştıran kamu idarelerine işyeri bildirgesi verme yükümlülüğü getirilmiş, ayrıca aylık olarak çalışanlara ait prim gün sayısı, prime esas kazanç bilgilerinin yer aldığı aylık prim ve hizmet belgeleri alınmaya başlanılmıştır. Kamu idareleri için ilk defa getirilen bu uygulamalarda bazı idarelerin işyeri bildirgesi ve/veya aylık prim ve hizmet belgelerini kanuni süresinde veremedikleri, bundan dolayı idari para cezasına muhatap oldukları görülmüştür. Kamu idarelerinin işyeri bildirgeleri ve 2008 Ekim, Kasım ve Aralık aylan prim belgelerini geç vermelerinden dolayı uygulanacak idari para cezası miktarının düşürülmesi amaçlanmıştır.

Tarım ve orman işlerinde süreksiz olarak çalışanların kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan sigortalılar gibi düşük miktarda prim Ödemeleri öngörülmekte, 1/5/2008 ila 30/9/2008 tarihleri arasında 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalı olanlar hakkında da bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren ayda 30 gün üzerinden ve düşük miktarda prim ödemeleri, böylece anılan tarihler arasında 2925 sayılı Kanuna göre sigortalı olanların prim gün sayılarından dolayı mağdur olmalarının önlenmesi amaçlanmaktadır.

1/10/2008 ila bu maddenin yayımı tarihi arasında geçici 12 nci maddenin beşinci fıkrası uyarınca 18 yaşını doldurmamış çocuklarından dolayı tescil süreci başlatılanların kendilerinin ve 18 yaşını doldurmamış çocukları hariç bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık hizmet sunucularına başvuru tarihi ile gelir testlerinin sonuçlanarak tescil edildikleri tarihe kadarki genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarlarının kurumca ödenmesi ve 1/10/2008 ila 31/12/2011 tarihleri arasında, geçici 12 nci maddenin beşinci fıkrası uyarınca tescili yapılanların sağlık hizmet sunucusuna başvuru tarihinden gelir testlerinin sonuçlanarak Kurumca tescil edildikleri tarihe kadarki sürede 18 yaşını doldurmamış çocuklan adına düzenlenen genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarlarının Hazineden tahsil edilmesi amaçlanmaktadır.

Kısmi süreli çalışanlara eksik kalan sürelerini borçlanabilmeleri ve bu borçlanmaların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak sayılması yönünde bu Kanunla getirilen değişikliğin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanlar ile bunların hak sahipleri için geriye doğru uygulanabilmesi suretiyle belgelendirilen eksik sürelerin borçlanılabilmesi amaçlanmaktadır.

5510 sayılı Kanunun 60. maddesinin yedinci fıkrasıyla genel sağlık sigortası kapsamına alman yabancı uyruklu öğrencilerden, anılan düzenlemenin yürürlük tarihinden önce öğrenci olanların genel sağlık sigortası giriş bildirgelerinin üniversitelerce bir ay içerisinde verilmesi amaçlanmaktadır.

5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinde yapılan değişikliğin maddenin yürürlük tarihinden sonraki sigortalılık statü çakışmalarına uygulanması öngörülmektedir.

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında gelir/aylık almakta olanlara 2011 yılı Ocak ve Temmuz ödeme dönemlerinde artışlar düzenlenmektedir.

5510 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler için aynı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülüklerden bu maddenin yürürlük tarihine kadar yerine getirilmiş olanlarının yasal süresinde yerine getirilmiş sayılacağı ve idari para cezası uygulanmayacağı düzenlenmiştir.

MADDE 52- Öngörülen sistem uyarınca yeni bir tahsilat rejimi benimsendiğinden uygulama olanağı bulunmayan 2918 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin son üç paragrafının yürürlükten kaldırılması hükme bağlanmaktadır.

Bilindiği üzere 2918 sayılı Kanun uyarınca motorlu araç işletenlerin zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırıldığım göstermek amacıyla trafik sigortası pulunu araçlarının Ön camına yapıştırmaları öngörülmüştür. Sigorta denetiminin çağdaş uygulamalara göre bilişim olanaklarından faydalanılarak hayata geçirildiği, pulların mahiyetleri gereği poliçenin yapıldığım ancak sigorta teminatının devam edip etmediği noktasında güvenilir bilgiyi sağlayamadığı, hükmün uygulamada gereksiz kırtasiyeciliğe neden olduğu dikkate alınarak ilgili maddenin yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir.

Diğer taraftan 2918 sayılı Kanunla yabancı plakalı motorlu araçların ülkemizde uluslararası anlaşmalar kapsamında geçerli trafik sigortalarının bulunmaması halinde anılan araçlar için trafik sigortasının ülkemize girişleri esnasında yapılması hükme bağlanmış olmakla beraber sigorta hukukunun özel hukuk kapsamında ticari esaslara tabi olarak yürütülen bir faaliyet olması ve uluslararası anlaşma koşulunun aranmasının uygulamada gerekli süratin temininde güçlüğe yol açtığı dikkate alınarak maddede bu amaçla değişiklik yapılmıştır.

MADDE 53- Bu madde ile vatandaş odaklı hizmet anlayışı ile kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın trafik kazası nedeniyle sağlık hizmet sunucularınca verilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması esası getirilmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen tutara karşılık, sigortacılık sektörü ve 5684 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu�na aktarılacak tutarın, her yıl için sigortacılık mevzuatı çerçevesinde yine maddede belirlenen azami oram aşmamak üzere Hazine Müsteşarlığınca belirlenmesi, söz konusu azami oranın ise Bakanlar Kurulu Karan ile değiştirilebilmesi öngörülmektedir.

Maddenin uygulamasına ilişkin olarak söz konusu tutarın tespiti, ödenme süresi, yöntemi ve diğer konuların Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenmesi esası getirilmektedir.

MADDE 54- Meslek yüksek okulu öğrencilerinin 3308 sayılı Kanun kapsamına alınarak staj dönemlerinde hastalık iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası primlerinin kamu kaynaklarından karşılanmasının sağlanması amaçlanmıştır.

Madde yer alan “yirmi” ibaresi “beş” olarak değiştirilerek yirmiden fazla işçi çalıştıran yerlerde yapılabilen staj uygulamasının kapsamı genişletilerek beşten fazla işçi çalıştıran iş yerlerinin de sisteme dâhil edilmesi amaçlanmıştır.

Halen kanun kapsamında staj görenlere brüt asgari ücret üzerinden ödenen ücretin net asgari ücret üzerinden ödenmesi amaçlanmıştır.

MADDE 55- Sosyal yardımlardan faydalanan kişilerden çalışabilecek durumda olanların bu yardımlardan yararlanma koşullarına kaybetme kaygısıyla işgücü piyasasına katılmaktan imtina etmelerinin engellenmesi ve böylelikle söz konusu kişilerin kayıtlı istihdama yönlendirilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 56- 2022 sayılı Kanuna göre aylık bağlanan kişilerin sonradan ibraz ettikleri belge ve bilgilerin gerçeğe uygun olmadığının anlaşılması halinde ödenmiş olan aylıkların 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı ile birlikte geri alınması öngörülmektedir.

Ayrıca Kanuna eklenen madde ile silikozis meslek hastalığında, kayıt dışı çalışmış olanların işyerleriyle çalışma ilişkisinin kurulamaması nedeniyle iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından yararlanamayanların 2022 sayılı Kanundan yararlandırılarak sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmaktadır.

MADDE 57- 4447 sayılı Kanunun kapsamının belirlendiği 46 ncı maddesinde değişiklik yapılarak, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan ve işsizlik sigortası primi ödeyen sigortalılar, İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamına alınmıştır.

İstihdamı artırmaya yönelik politika ve tedbirleri uygulamak, işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesini sağlamak, istihdamı koruyucu diğer tedbirleri almak ve işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları yapmak amacıyla işsizlik sigortası fonunun bir önceki yıl prim gelirlerinin kullanılması öngörülmüştür.

4447 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinde yapılan değişiklikle kısmi süreli çalışanların Kanun kapsamına alınması öngörüldüğünden, bu düzenlemeye paralel olarak, 51 nci maddenin birinci fıkrasında yer alan ve bu haliyle kısmi süreli çalışanların işsizlik ödeneğinden yararlanabilmelerine engel teşkil eden; “hizmet akitlerinin sona ermesinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş ve işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olma” koşulu, “bu Kanunda yer verilen prim Ödeme koşullarım sağlamış olma” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 58- 4447 sayılı Kanunun ek 2 ncı maddesinde yer alan kısa çalışmaya yönelik olarak 2008, 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleştirilen geçici kanun değişiklikleriyle ödenek miktarının artırılmasının ve kısa çalışma süresinin uzatılmasının, krizin etkisinin azaltılmasında etkili olduğu gözlemlenmiştir.

Bu itibarla; genel ekonomik kriz ve zorlayıcı sebepler yanında, sektörel ve bölgesel kriz nedeniyle de, işyerlerinin kısa çalışma uygulamasından yararlanmasına olanak sağlanmıştır.

Ayrıca kısa çalışma Ödeneğinin uygulama alanının genişletilmesi nedeniyle, ödenek
miktarının hesaplama yöntemi yeniden tespit edilmiştir.

Uygulamalara hız ve etkinlik kazandıracağı düşünülerek; kısa çalışma süresinin uzatılması ile ödeneğin mahsup edilip edilemeyeceğine karar verilmek üzere Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.

Kısa çalışma ile ilgili ödemelerin işverenin beyanı doğrultusunda gerçekleştirilmesi nedeniyle, işverenin hatalı bilgi ve belge vermesi sonucunda oluşan fazla ödemelerin yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilmesi yönünde düzenlemeye gidilmiştir.

MADDE 59- 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 7 nci maddesinde yer alan ve kadınlar ile 18-29 yaş arası gençlere yönelik uygulanan sigorta prim teşviklerinin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan 5 puanlık prim indirim ile birlikte uygulanabilmesini sağlamak amacıyla geçici 7 nci maddesinde yer alan ve bu teşviklerin aynı anda uygulanmasına engel teşkil eden; “Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

Buna paralel olarak, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesi gereği işveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri5 sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı İle Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması gerektiğinden, bu hükümle paralellik sağlanması amacıyla 4447 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinde yer alan “Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonundan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak Ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.” ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 9 uncu maddesinde yer alan ve 31/12/2010 tarihine kadar, işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarının altı ay boyunca İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmasına yönelik uygulanan sigorta prim teşviklerinin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan 5 puanlık prim indirim ile birlikte uygulanabilmesini sağlamak amacıyla geçici 9 uncu maddesinde yer alan ve bu teşviklerin aynı anda uygulanmasına engel teşkil eden; “Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

Buna paralel olarak, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesi gereği işveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutan ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutan yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması gerektiğinden, bu hükümle paralellik sağlanması amacıyla 4447 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesinde yer alan “Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonundan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.” ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.

Kadınların ve gençlerin işgücüne katılımını ve istihdamım artırmak, yeni istihdam
yaratılmasını teşvik etmek ve çalışanların vasıflanın yükselterek işsizlik riskini azaltmak,
mesleki ve teknik eğitimi özendirmek, kalite ve etkinliğini artırmak amacıyla;

31/12/2015 tarihinde sona ermek,

Her bir sigortalı için geçerli olmak,

İşe alındıkları tarihten itibaren ve koşulların devamı süresince uygulanmak,

Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren özel sektör işverenlerince işe alınmak ve fiilen çalıştırılmak.

İşe alındıkları tarihten önceki altı aya ilişkin prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalı sayısının ortalamasına ilave olmak,

Aynı döneme ilişkin işe alındıkları işyerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olmak,

kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutan, koşulların devamı süresince İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacaktır.

Bu şartların sağlanması durumunda;

-  18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile 18 yaşından büyük kadınların 24 ay süreyle, meslek belgesi sahiplerinin belgelerinin niteliğine göre 48 ay veya 36 ay süreyle,

-  29 yaşından büyük erkeklerin meslek belgelerine göre sırasıyla 24 ay süreyle,

-  Bunların Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler arasından temin edilmeleri halinde ilave olarak altı ay süreyle

- Çalışmakta iken, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra mesleki yeterlik belgesi alanlar, mesleki ve teknik eğitimi tamamlayanlar veya işgücü yetiştirme kurslarım bitirenler için 12 ay süreyle,

desteklenecektir.

Ayrıca, sigortalıların sahip oldukları mesleki yeterlik, mesleki ve teknik eğitim veya İşgücü yetiştirme kurslarına İlişkin belgelerde belirtilen meslek ya da alanlarda İşe alınmaları ve/veya çalışıyor olmaları,

Destekten bir kez yararlanmaları ve hak sahipliği süresi tamamlanmadan işsiz kalınması halinde, kalan süreden yeniden yararlanılamaması, ancak bir üst gruptaki belgelerin temin edilmesi halinde ikinci hak sahipliğinin oluşması, bu durumda ilk hak sahipliğinin süresinin, ikinci hak sahipliğinin süresinden düşülmesi,

Bakanlar Kuruluna, bu maddenin uygulanma süresini 2015 yılından itibaren 5 yıla kadar uzatmaya yetki verilmesi,

öngörülmektedir.

MADDE 60- 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun “Denetleme yetkisi” başlıklı 20 nci maddesinde, Kanun kapsamına giren yabancıların ve işverenlerin Kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin Bakanlık iş müfettişleri ve Sosyal Sigortalar Kurumu sigorta müfettişleri tarafından denetleneceği öngörüldüğünden madde metnindeki “Sosyal Sigortalar Kurumu” ifadesi “Sosyal Güvenlik Kurumu” olarak güncellenmiştir. Ayrıca fıkraya eklenen ibare ile yapılacak denetim ve yaptırımların 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre yapılacağı belirtilerek bu konudaki eksiklik giderilmektedir.

Ülkemizin en Önemli sorunlarından birisi de kaçak yabancı istihdamıdır. Kayıt dışım kayıt altına almak, vergi ve sigorta kayıplarını önlemek için 4817 sayılı Kanunun uygulanmasının yanı sıra denetimin yaygınlığı ve etkinliği de önem arz etmektedir. Kaçak yabancı istihdamı ile daha etkin mücadele için, maddeye ilave edilen bir hüküm ile merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin teftiş ve denetim elemanları ile denetime yetkili diğer kamu görevlilerinin ve kolluk kuvvetlerinin yapacakları her türlü denetim, inceleme, teftiş ve kontroller sırasında, yabancı çalıştıran işverenler ile yabancıların, bu Kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediklerinin tespit edilmesi halinde, durumun Bakanlığa veya yetkili bölge müdürlüğüne bildirilmesi, bu bildirimler ve bu maddenin birinci fıkrası gereğince düzenlenen denetim raporları doğrultusunda Kanunda yer alan İdari yaptırımların Bölge Müdürlerince uygulanması; yapılan düzenleme ile denetim mekanizmasının etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.

MADDE 61- Çalışma mevzuatının, değişen ekonomik koşullan takip eden dinamik bir yapıya kavuşturulması ve karşılaşılan ekonomik kriz ve darboğazların aşılmasında çalışma mevzuatının esnekleştirilmesi kaçınılmazlık arz etmektedir. İşletmelerin özellikle ekonomik kriz ve darboğazlardan daha az kayıpla çıkabilmesi, küresel ekonomideki artan rekabet ve işsizlikle mücadelede basan sağlanması “evden çalışma” ve “uzaktan çalışma” gibi esnek çalışma modellerinin yasal dayanağa kavuşturulması ve uygulamanın yaygınlaşmasıyla mümkün olacaktır.

Uygulamada var olan ancak yasal dayanağı olmayan bir esnek çalışma biçimi olan evden çalışma, tarafların uzlaşmasını zorlaştırmakta ve yargısal bazı sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır.

Bu nedenle iş mevzuatımızda çağdaş çalışma ilişkileri normları ile uyum sağlayan, sosyal ve ekonomik değişimlere ayak uydurabilen, esnek çalışma modellerinden biri olan evden çalışmayla ilgili hukuksal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

Uzaktan çalışma içinde bulunduğumuz bilgi çağının sağladığı kolaylıklar, çalışma hayatında köklü değişiklikler yaratmaya başlamıştır. Günümüzde merkezi işyeri ve işçinin işyerine bağımlılığı olgusu yerini hızlanan teknolojik gelişmelere işyerinin merkeziyetçi yapıdan uzaklaşmasına ve çalışmaların daha bağımsız olmasına yol açmıştır.

Uzaktan çalışmanın ortaya çıkışı bilgisayar teknolojisinin ve haberleşme ağlarının gelişimi ile olmuştur. Zamanımızda uzaktan çalışmayı daha çok emlak, bilgisayar-elektronik, bankacılık, sigorta, haberleşme, basın-yayın ve ticaret sektörü de dahil birçok kuruluş uygulamaktadır. Ayrıca internet ağının ve cep telefonu kullanımının artması uzaktan çalışmayı daha da fazlalaştırmıştır.

Bu nedenle iş mevzuatımızda çağdaş çalışma ilişkileri normları ile uyum sağlayan, sosyal ve ekonomik değişimlere ayak uydurabilen, esnek çalışma modellerinden biri olan uzaktan çalışmayla ilgili hukuksal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

Uzaktan çalışma da evden çalışma gibi Avrupa Birliğinde, 2002 yılında sosyal taraflar arasında imzalanan Avrupa Çerçeve Anlaşması ile düzenlenmiştir. Çerçeve Anlaşmanın esas amacı, uzaktan çalışanların çalışma koşullarına ilişkin genel bir çerçeve belirlemek ve asgari haklarını güvence altına almaktır.

Yapılan düzenleme ile bir yandan çalışma mevzuatının dinamik bir yapıya kavuşturulması amaçlanmakta, diğer yandan ilgili AB mevzuatına uygun olarak çalışanların haklan güvenceye alınmaktadır.

Ekonomik kriz dönemlerinde, esnek çalışma modellerinin uygulanmasıyla; krizin etkilerine karşı işyerinin bir ölçüde korunması sağlanmakta, Ayrıca vasıflı işgücü kaybının daha az düzeyde kalması sağlanarak, işsizliğin minimize edilmesi hedeflenmektedir.

İşgücü piyasasının esnekliğinin artırılması çalışma hayatını düzenleyen yasalar, toplu iş sözleşmeleri ve ulusal politikalar aracılığı ile gerçekleşmekte, işletme açısından işgücünün gerekli zaman ve miktarda kullanılmasıyla kaynakların optimum kullanılması sağlanmaktadır.

MADDE 62- Yapılan düzenleme iş sözleşmesine konulabilecek deneme süresi iki ay ile sınırlandırılmakta, genç işçilerin tecrübelerinin ve istihdamlarının arttırılabilmesi amacıyla yirmi beş yaş altındaki işçiler için iş sözleşmesine konulabilecek deneme süresinin dört aya kadar uzatılabilmesine imkân tanınmaktadır.

MADDE 63- 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkranın sonuna eklenen cümle ile birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlerin, bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısının, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayışma göre hesaplanmasına imkân sağlanarak, hem yükümlülüğün artırılması hem de bu kapsamdaki işyerlerinin yükümlülüklerini ülke çapında yerine getirebilmelerine imkan sağlanmıştır.

Maddeye yeni eklenen fıkra ile ilgili mevzuat, işin niteliği veya teminde güçlük nedenleriyle İşyerlerinde özürlü çalıştırma konusunda güçlük yaşayan işverenlerin, başka işverene ait işletmelerde, birden fazla işverence kurulan ortak işletmelerde veya özürlü çalıştırmak amacıyla kurulan işletmelerde (korumalı işyerleri) ilk defa işe alınan özürlülerin ücretlerim karşılayarak özürlü çalıştırma zorunluluğunu yerine getirebilmelerine imkan sağlanmaktadır.

Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, yer altı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalışılamayacağı ilkesi korunmuş, ancak sosyal Devlet ilkesine uygun olarak, işyerlerindeki işçi sayısının tespitinde yer altı ve su altı işlerinde çalışanların hesaba katılmayacağı yönündeki istisna kaldırılmıştır.

Maddenin yedinci fıkrasında yapılan değişiklikle, 4857 sayılı Kanunun 101 inci maddesi uyarınca tahsil edilecek cezaların, Özürlülerin ve eski hükümlülerin, kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojilerinin yanında özürlünün işe yerleştirilmesi, işe ve işyerine uyumunun sağlanması ve bu gibi projelerde kullanılması öngörülmüş ve böylece özürlülerin işe yerleştirilmeleri, işyerlerinin fiziksel ortamının özürlü bireylere göre düzenlenmesi, araç ve gereçlerin ergonomik tasannu konusunda işverenlerin, teknik ve mali yönden desteklenmesi öngörülmüştür.

Ayrıca, 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesi, Anayasa Mahkemesinin 4/2/2010 tarihli ve E.2008/57, K.2010/26 sayılı Karan ile iptal edilmiş olup kararın resmi gazetede yayımlandığı 22/10/2010 tarihinden başlayarak bir yıl sonra   yürürlüğe   girmesi   hüküm   altına   alındığından,   mahkeme   karan   doğrultusunda düzenlemeye gidilerek en çok özürlüyü temsil eden konfederasyonun komisyon üyesi olması esası getirilmiştir.

MADDE 64- Maddenin mevcut halinde denkleştirme süresinin toplu iş sözleşmeleri ile dört aya kadar arttırılabilmesi hükmü mevcutsa da, uygulamada işletilmediğinden madde metninden çıkarılmakta, turizm sektörünün özellikleri dikkate alınarak, turizm işletme belgesine sahip işyerleri için denkleştirme süresinin dört ay olarak uygulanabilmesine imkân sağlanarak bu sektörde istihdamın artırılması amaçlanmaktadır.

MADDE 65- 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan hükme istinaden vuku bulan işçi şikâyetleri hâlihazırda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. İşçi şikâyetleri çok çeşitli konularda olabilmektedir. İşyeri ve çalışma şartlarına, iş şartlarına, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine, sigorta işlemlerine ilişkin şikâyetler olduğu gibi, işçilerin mali haklarına ilişkin şikâyetler de yoğun bir şekilde Bakanlığa intikal etmektedir.

Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, işyerlerinin kapanması ya da istihdamda daralmaya gidilmesi sonucu, işten çıkarılan işçilerin, işverenleri ile aralarında çıkan iş uyuşmazlıklarının idari yönden çözümü için, bakanlık bölge müdürlüklerine çok yoğun başvuru olmaktadır.

Asli görevleri işyeri denetimi olan iş müfettişlerince iş sözleşmesi sona ermiş işçilerin iş sözleşmesinden kaynaklanan kişisel alacaklarına ilişkin şikâyetlerinin incelenmesi, bu incelemenin işyeri denetimim gerektirmemesi, belgeye dayalı incelemeler olması nedeniyle tam anlamıyla bir teftiş ve denetim faaliyeti olmayıp, bu şikâyetlerin sonuçlandırılmaya çalışılması, bugünkü haliyle hem uzun zaman almakta hem de iş müfettişlerinin asli görevleri olan işyeri denetimlerinden geri kalmalarına neden olmaktadır.

Öte yandan çalışma hayatında emeğin karşılığı ve tek gelir kaynağı olan ücreti ile geçinen işçilerin, iş sözleşmesinden kaynaklanan bireysel alacakları ile ilgili şikâyetlerinin en kısa zamanda çözülmesi veya en azından yol gösterilmesi bu kişiler açısından da büyük önem arz etmektedir.

Maddeye eklenen fıkra ile iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin Kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin işçi şikâyetlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerince incelenebilmesine imkan tanınarak iş müfettişlerini asli görevleri olan işyerlerinin teftiş ve denetimine yoğunlaşmaları, öte yandan işçi şikayetlerinin hızlı bir şekilde sonuçlandırılması amaçlanmaktadır.

Maddede yapılması öngörülen değişikliklerle işçi şikâyetlerini inceleyecek olan bölge müdürlüğü memurlarının yapacakları şikayet incelemelerinde kullanacakları yetkiler belirlenmekte, talepleri halinde taraflara istenilen bilgi ve belgeleri sunma, çağrıldıklarında gelme ve ifade ve bilgi verme zorunluluğu getirilmekte, incelemeler sonucunda memurların tutacakları tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli kılınması, iş müfettişleri tarafından düzenlenen raporlarda veya tutanaklarda tespit edilen işçi alacaklarının ilgililer tarafından maddede belirlenen süre içerisinde itiraz edilmemesi veya itirazın reddedilmesi halinde kesinleşerek tahsil edilebilir hale gelmesi amaçlanmaktadır.

Yapılan düzenleme ile Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişikliğe paralel olarak, 108 inci maddesinin ikinci cümlesinde de değişiklik yapılmış, birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlere uygulanacak idari para cezasının, işyerlerinin merkezinin bulunduğu yerdeki Türkiye İş Kurumu il müdürünce uygulanması öngörülmüştür.

MADDE 66- 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılması öngörülen değişiklikle, faaliyetleri deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve İnşası olanlara bu araçların imal ve inşası ile ilgili olarak yapılan teslim ve hizmetler, anılan bentte yer alan diğer şartlara bağlı kalınmaksızın katma değer vergisinden istisna edilmektedir.

MADDE 67- 3065 sayılı Kanunun, ihraç edilecek malların üretiminde kullanılacak girdilerin tecil-terkin uygulaması kapsamında yurt içinden temin edilebilmesine imkan veren geçici 17 nci maddesi ile aynı Kanunun Milli Eğitim Bakanlığına bilgisayar, donanımları ve yazılımlarının bağışı ile bağışı yapacak olanların bunları temininde katma değer vergisi istisnası uygulanmasına yönelik geçici 23 üncü maddesinin yürürlük süresi 31/12/2010 tarihinde sona ermekte olup, madde ile yapılan ibare değişikliği ile bu hükümlerin süresinin 5 yıl daha uzatılması sağlanmaktadır.

Aynı şekilde, Türkiye Jokey Kulübünce organize edilen yarışmalara katılan atların jokeyleri, jokey yamakları ve antrenörlerine ücret olarak yapılan ödemeler üzerinden % 20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılmasına ilişkin 193 sayılı Kanunun geçici 68 inci maddesinin uygulama süresi 31/12/2015 tarihine kadar uzatılmaktadır.

MADDE 68- Öngörülen düzenleme ile özel tüketim vergisi kapsamına giren malların tanımlandığı Türk Gümrük Tarife Cetvelindeki malların tarife numaralan ve tanımlarında 2009 ve 2010 yılları için değişiklikler yapılmış olması nedeniyle, 4760 sayılı Kanuna ekli (1), (II), (III) ve (IV) sayılı listelerin güncellenmesi ve halen uygulanmakta olan vergi tutar ve oranlarının bu listelerde yer alması amacıyla söz konusu listeler, ekli (1), (2), (3) ve (4) sayılı cetvellerde gösterildiği şekilde değiştirilmektedir. Yapılan bu değişikliğe paralel olarak; 4760 sayılı Kanunun 7/A ve geçici 5 inci maddelerinde yer alan G.T.İ.P. numaralarının da güncellenmesi sağlanmaktadır.

MADDE 69- 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tabloya eklenen (25) numaralı bent ile sözleşmeli personel (kadro karşılığı personel dahil) ile kurumlan tarafından imzalanan hizmet sözleşmeleri damga vergisinden istisna tutulmaktadır. Söz konusu sözleşmelere ilişkin olarak süre uzatımı, yemleme, tadil, fesih, taahhüt gibi amaçlarla düzenlenen diğer her türlü kağıtlar da anılan istisna kapsamında değerlendirilecektir.

MADDE 70- Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan değişiklikle, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca, verilen görevler neticesinde doğan ve teşebbüs kayıtlarına göre gerçekleşen görev zararlarının Hazine Müsteşarlığı bütçesinden ilgili teşebbüsçe yapılacak ödeme talebi çerçevesinde karşılanacağı hüküm altına alınmıştır.

8/10/2007 tarihinden itibaren özelleştirme programına alınarak KİT statüsünden çıkarılan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin bu tarihten önce verilmiş görevler nedeniyle doğmuş görev zararları alacakları ile ilgili hususlar düzenlenmektedir.

Yapılan görev zararı ödemelerinin 233 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 35. maddesinde öngörülen usule uygun olarak incelenmesi sonucunda hesaplanan tutar ile Hazine Müsteşarlığı bütçesinden yapılmış bulunan ödemeler arasında fark bulunduğunun tespit edilmesi halinde ya da ilgili teşebbüs veya kuruluş tarafından yapılan talebin gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin tutarları da içerdiğinin tespiti halinde izlenmesi gereken usul düzenlenmektedir.

(b)  bendiyle yapılan değişiklikle, Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kayden izlenmesi zorunlu olan Hazine hisselerine ilişkin olarak, aracı kuruma yapılan komisyon ödemelerinde damga vergisinin ödemenin yapılması sırasında istihkaktan kesinti yapılarak Ödenmesi nedeniyle aracı kuruluşlar komisyon ödemelerini eksik almakta, bu nedenle aracı kurum ile sözleşme imzalanması mümkün olamamaktadır. Uygulamadaki bu sorunun giderilmesi ve Devlete ait hisse senetlerine ilişkin her türlü ücret, komisyon, vergi, resim ve harçtan istisna sağlanması amaçlanmıştır.

(c) bendiyle 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına ilişkin değişiklik düzenlenmektedir. Birçok kamu kurum ve kuruluşu tarafından özellikle eğitim, sağlık ve güvenlik benzeri amaçlarla kullanılmak üzere kamu iktisadi teşebbüslerine ait atıl durumda olan varlıkların değerlendirilmesine yönelik taleplerde bulunulmaktadır. Söz konusu taleplerin değerlendirilmesi ve karara bağlanmasında yaşanılan sürecin uzaması nedeniyle öngörülen yatırımların etkinliği ve hayata geçirilmesinde gecikmeler yaşanabilmektedir. Bu nedenle söz konusu atıl varlıkların belirli bir rayiç bedel sınırına göre bedelsiz veya rayiç bedelin altında devredilebilmesine yönelik sürecin yeniden tanımlanmasına İhtiyaç duyulmuştur. Buna göre kamu iktisadi teşebbüslerinin atıl durumda bulunan varlıklarının kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz veya rayiç bedelin altında devrinde; rayiç bedeli 10.000.000 TL’nin altında bulunan varlıkların devri, ilgili bakanın onayına tabi kılınarak söz konusu varlıkların değerlendirilmesine ilişkin sürecin hızlandırılması ve kolaylaştırılması amaçlanmaktadır. Atıl durumda bulunan ve belirlenen sınırdan daha yüksek değerdeki varlıkların bedelsiz veya rayiç bedelin altında devrine ilişkin takdir yetkisi ise Bakanlar Kuruluna bırakılmaktadır. Rayiç bedelin tespiti, teşebbüs tarafından yapılabileceği gibi bu konuda gerekli tecrübe ve yetkinliğe sahip diğer bir kamu kuruluşuna veya bir özel sektör kuruluşuna da yaptırılabilir.

MADDE 71- Madde ile Vakıf Bankın gerekli organizasyonu tamamlanmak suretiyle Banka Genel Kurulunun uygun göreceği bir zamanlama çerçevesinde Genel Müdürlüğünün Ankara dışına nakledilmesine imkan sağlanmaktadır.

Tahvil ihracında Maliye Bakanlığının muvafakati ve kefaletinin de aranması koşulunu içeren hüküm ilga edilmektedir. Sözü edilen koşul, Bankanın kuruluş yıllarında finansman ihtiyacını karşılamada kolaylık sağlama amacıyla getirilmiştir. Başka bir anlatımla, anılan koşul, mali bakımdan güçlü, itibar sahibi bir kurum olan Maliye Bakanlığının, kısacası Devletin/Hazinenin teminatıyla ihraç edilen tahvillerin rağbet göreceği, bu suretle Bankanın finansman ihtiyacının daha kolay karşılanacağı gerekçesiyle getirilmiştir. Oysa günümüzde Banka açısından böyle bir ihtiyaç bulunmamaktadır. Ayrıca diğer banka ve anonim şirketlerden farklı olarak Bankanın tahvil ihracı için her durumda Maliye Bakanlığının mutabakatını ve kefaletini aramasının olağan bir durum olmadığı, söz konusu mutabakatın verilmemesi hâlinde Bankanın tahvil ihraç edemeyeceği, bu durumun ise ekonomik gerçeklerle bağdaşmadığı açıktır. Genel düzenlemeler çerçevesinde yapılacak tahvil ihracı için söz konusu hükmün mevcudiyetine gerek olmadığından hüküm ilga edilmektedir.

6219 sayılı “Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanunu� nun “Hukuki Rejim” başlıklı 18 inci maddesinde; Banka ve kuracağı ortaklıklar hakkında uygulanmayacak kanunlarda yapılan değişikliklerin işbu kanuna yansıtılmasını sağlamayı teminen gerekli düzeltmeler ve yine Bankanın işbu maddede sayılan kanunlar arasında yer almaması nedeniyle özellikle 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun ve 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması hakkında kanun kapsamına dahil edilmesiyle uygulamada banka aleyhine yaşanan haksız rekabetin giderilmesi amacıyla değişiklikler yapılmıştır.

Yine aynı maddede 2490 sayılı Kanun yer almaktadır. Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri 2490 sayılı Arttırma Eksiltme ve İhale Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda yazılı hükümlere göre yürütülmekte idi. 2490 sayılı Kanun, 2886 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin (a) bendi ile yürürlükten kaldırıldığından madde metninde 2490 sayılı Kanuna yapılan atıf, 2886 sayılı Kanuna yapılan atıfla değiştirilmiştir. Yine 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu da benzeri iş ve ihaleleri kapsadığından ve genel bütçeye dahil idareler, katma bütçeli idareler, özel idareler, belediyeler İle bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, birlikler, tüzel kişiler, kamu iktisadi kuruluşları vb. kuruluşları kapsadığından, Bankanın bu Kanun kapsamında da olmaması nedeniyle maddeye 2886 sayılı Kanunla birlikte 4734 sayılı Kanunu da ekleme zorunluluğu doğmuştur.

Aynı maddede sayılan bir diğer Kanun, 3460 sayılı Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanundur. 3460 sayılı Kanun 440 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldığından, yerine kamu iktisadi teşebbüslerini düzenleyen 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 399 sayılı Kamu İktisadi teşebbüsleri personel rejiminin düzenlenmesi ve 233 sayılı kanun hükmünde kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnameye yer verilmiştir.

Tüm bu düzenlemeler ve 6219 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ortaya koyduğu duruma göre Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı, bir özel hukuk tüzel kişisidir, kamu hukukuna tabi bir idare değildir. Bankanın; kamusal bir sermayesi bulunmadığı gibi, Banka kamu kaynağı kullanmamakta, sermayesinin tamamı özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilere ait bulunmaktadır ve % 255 i halka açık olan bir bankadır. Yine 6219 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde Banka ve kuracağı ortaklıkların personelinin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu ve personel hakkında 3659 sayılı Bankalar ve Devlet Müesseseleri Memurları Aylıklarının Tevhid ve Teadülü Hakkında Kanunun uygulanmayacağı belirtilmektedir. Sadece bu hüküm bile Bankanın hukuki statüsünü ortaya koymaktadır.

Ancak 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun, kamu kurumlarına uygulanan kanunlar olmasına rağmen, 6219 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde bu kanunlara atıf yapılmaması nedeniyle Banka kamu kurumu olarak değerlendirilmekte ve bu durum da haksız olarak Bankanın mali birtakım yükümlülükler altına girmesine neden olmaktadır. Bu nedenle 6219 sayılı Kanunun 18 inci maddesine 195 ve 3624 sayılı kanunların eklenmesi zorunlu hale gelmiştir.

Nitekim 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunun 29 uncu maddesi (b) bendinde yer alan “Genel ve katma bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler, köyler ve iktisadi devlet teşekkülleri ve sermayesinin yansından fazlası kamu kurumu tüzel kişilerine ait bulunan teşekküllerin verdikleri reklam mahiyetini taşımayan ilanlar resmi ilan sayılır.” Hükmü ve aynı Kanunun 42 nci maddesindeki “29. maddenin (b) bendinde anılan daire ve teşekküllerle kanunla kurulan sair müesseselerin veya bunların iştiraklerinin Kurumun şubesi bulunan yerlerde yayınlanan gazete ve dergilere verecekleri ilan ve reklamlar, ancak Basın İlan Kurumu aracılığı ile yayınlatılabilir.” hükmü ile Kanunun kapsamı belirlenmiş ve yine aynı Kanunun 24 üncü maddesiyle bu resmi ilanları veren kuruluşlara mali yükümlülük yüklenmiştir. 6219 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde 195 sayılı Kanun yer almadığından, Banka kamu kuruluşlarından sayılmakta, dolayısıyla Kanunda yer alan mali yükümlülüğü üstlenmek zorunda kalmakta, bu durum da VakıfBankın halka açık bir banka olması nedeniyle, yatırımcılarda belirsizlik doğmasına neden olmakta ve bankanın hisse değerini olumsuz etkilemektedir. Oysa 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde 195 sayılı Kanunun bu bankalara uygulanmayacağı hükme


Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Tasarısı TAM METİN