‘II. Uluslararası Kapadokya Kültürel İmece Festivali’ne konuk olarak katılan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, Türkiye AB ilişkilerine dair yaptığı değerlendirmede, "Biz Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne üye olmak için aday bir ülke olarak değerlendiriyoruz. Fakat bunun ötesinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne bir anahtar, bir partner olarak düşünüyoruz" dedi.

Kapadokya Sanat ve Tarih Müzesi tarafından Kapadokya’dan ve Anadolu’nun farklı şehirlerinden, 45 sanatçı ve ressamla işbirliği içinde yerel yönetimlerin desteğiyle düzenlenen ‘II. Kapadokya Kültürel İmece Festivali’ Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezinde devam etti. Burada yapılan etkinliğe AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger ve eşi Marilena Berger, NEVÜ Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ertan Özensel, Rektör Danışmanı Öğr. Gör. Abdulkadir Binici, Genel Sekreter Nihat Çavuşoğlu, sanatçı, ressam katılımcılar, öğrenciler ve davetliler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan etkinliğin açılış sunumunu yapan NEVÜ Türk Halkbilimleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Adem Öger, imecenin Anadolu kültüründeki önemine değindi. Öger, “Anadolu kültüründe dayanışma, yardımlaşma ve paylaşmanın en güzel örneklerinden birini oluşturan imece günümüzde de varlığını devam ettirmekte. İmece, Kapadokya bölgesinde hasat döneminde, halı ve kilim dokumada, evlerin yapımında, su kanallarının temizlenmesinde kısaca hayatın her aşamasında yöre insanının vazgeçilmesi olan bir gelenektir. Bu önemli geleneğe dikkat çekmek ve devamlılığını sağlamak adına düzenlenen bu festivalin bölgemiz ve ülkemiz için bir farkındalık oluşturmasını ümit etmekteyiz” diye konuştu.

Festivale konuşan Türkiye ve Avrupa Birliği’nin ve dünyanın önemli iki aktörü olduğunu belirten NEVÜ Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, bu önemli iki aktörün tam da dünyada bir krizin yaşandığı bu dönemde birlikteliğe kuvvetle ihtiyacın olduğunun altını çizdi. Bağlı, "Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde malum 1960’larda Avrupa Birliğine girme için girişimlerde bulundu. Bu zaman zaman çeşitli biçimlerde sekteye uğradı. Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler özellikle askeri darbelerle büyük sekteye uğradı. Avrupa Birliğinin Türkiye’den istediği temel iki kriter vardı ve biz bu kriterleri hakkıyla yerine getirdik. Ben bir sosyoloji hocası olarak toplumların farklı kültürlerden etkilenerek nasıl bir gelecek vizyonu kurduklarına inanan ve bilen birisiyim. Bir krizle karşılaştığınızda kendi bilgi kuramlarınızın, kendi düşünce dünyanızın size yeni bir dünya penceresi açması mümkün değildir. Ancak başka bir bilgi kuramından, başka bir dünyadan esinlenerek, yardım alarak kendinize yeni bir kapı aralayabilirsiniz, yeni bir vizyon ortaya koyabilirsiniz. Bunun içindir ki Avrupa Birliği üyeliği bizim için bir gerekliliktir ve Avrupa Birliği için de bir gerekliliktir. Bizdeki modernleşme, kalkınma ve ekonomik büyüme alanı ve demokrasi insan hakları alanındaki sorunlar Avrupa Birliği üyeliğinin kazanımlarıyla aşılabilir. Aynı şekilde Avrupa Birliğinin de sahip olduğu çifte standartlar, sahip olduğu bir takım kendi içerisindeki milliyetçi akımlar, sahip olduğu kendi içerisindeki bir takım sosyal sorunlara bizim üyeliğimizde ve bizim kültürümüzün sahip olduğu düşünceden esinlenerek kendine yeni bir yol edinebilir, değiştirebilir. Biz Türkiye ve Avrupa Birliği olarak bu dünyanın iki aktörüyüz. Bu önemli iki aktörün tam da dünyada bir krizin yaşandığı bir dönemde birlikteliğe kuvvetle ihtiyacı vardır” dedi.

Konuşmasında 15 Temmuz darbe girişimine de değinen Rektör Bağlı, “15 Temmuz Darbe girişiminde Türkiye halkı demokrasinden yana tavrını aldı, canını ortaya koydu. Ama Avrupa Birliği, daha çok Türkiye’deki demokrasiyi arzu eden insanlardan yana değil, bir terör örgütünden yana tavrını aldı. Bu bizi de derinden yaradı. Avrupa Birliği ile ilgili ciddi anlamda aklımızda bazı kuşkular oluştu. İnanıyor ve umuyorum ki bizler Avrupa Birliği ile oturup bu konuları oturup aşabiliriz ve aşmamız da gerekiyor. Türkiye’nin ve Avrupa Birliğinin bir gelecek aktörü olabilmesi ve insanlığa ortak değerler üretebilmesi için bu birliktelik olmazsa olmazdır. Dolayısıyla Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin güçlenerek devam etmesinden yanayız. Türkiye’nin özellikle 15 yıldır bu konudaki göstermiş olduğu çabayı Avrupa Birliği’nin takdir etmesini ve görmesini bekliyoruz” açıklamasında bulundu.

Avrupa Birliği olarak Türkiye’ye büyük önem verdiklerini belirten AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger ise, “Yaklaşık 2 senedir Türkiye’deyim değişik şehirler gezme fırsatı buldum. Bu iki senede anladım ki, Türkiye’de seyahat etmek aynı zamanda bu ülkenin zengin tarihine ve kültürüne de uğramak, farklı kesimden insanlarla buluşmak ve bu ülkenin sosyal- kültürel yaşamının yanı sıra adetlerini de öğrenmek demekmiş. Ayrıca imece geleneğini de öğrendim. Bir toplum veya bir toplumun bireyi için bölge insanının birlikte çalışması ve özellikle Anadolu’nun köylerinde gözlemlenebilir bir gelenek bu ve bunun bir parçası olmaktan büyük zevk duyuyorum. Adını üniversiteye vermiş olan ve aynı zamanda ‘gönüllerin sultanı’ olarak bilinen Türk-İslam Alimi Hacı Bektaş-ı Veli ‘Bir olalım, diri olalım, iri olalım’ demiştir. Bence bu buluşmalar birleşmemize, büyümemize ve daha iyi olmamıza yardım ediyor. Bu aynı zamanda Avrupa Birliğinin de ilkesidir. Farklılıklarımızla çalışalım, yaşayalım ve yaşamlarımızı zenginleştirelim. Avrupa Birliği 2018 yılını ‘Avrupa Kültürel Miras Yılı’ ilan etti ve sloganımız ‘Geçmişin gelecekle buluştuğu yerdir’. Bu itibarla imece geçmişten gelen bir gelenektir, manevi kültürel bir mirastır ve gelecek için ortak çalışma hususunda müthiş bir kavramdır. Bugün Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri hakkında birkaç kelime etmek isterim. Fakat ilk olarak Avrupa Birliğinin Avrupa’daki ve Türkiye’deki gençleri birleştirmek için vazgeçilmez aracı olan Erasmuş programına değinmek istiyorum. Mutlulukla öğrendim ki Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi de Erasmuş programında yer almakta ve 69 farklı ülkeyle anlaşmalar imzalamış. Avrupa Birliği’nin en başarılı programlarından biri olan Erasmuş 30 yıldır genç insanlara imkanlar tanımakta ve onların sosyal ve kültürlerarası olmak üzere hayati yeteneklerini geliştirebilmek ve onları faydalı vatandaşlar olmayı teşvik eden bir programdır. Geçtiğimiz sene Erasmuş’un tüm Avrupa’da ve Türkiye’de 30. Yılını kutladık. 2014-2020 yılları arasında yürürlükte olan şu anki Erasmuş programının bütçesi 14.7 milyar Euro’dur ve 4 milyondan fazla gence yurt dışında okuması, eğitim alması, iş deneyimi kazanması ve gönüllü hizmetler vermesi için kaynak sağlamaktadır. Türk öğrenciler ilk defa 2004 yılında Erasmuş programına katıldı o zamandan 2015 yılına kadar yaklaşık yarım milyon Türk vatandaşı Erasmuş programından yararlandı. Türkiye’ye ayrılan 830 milyon Euro’yu aştı. Dahası bu programların desteği ile Türkiye’ye gelen Avrupa Birliği vatandaşlarımızın sayısı da 55 milyonu aşmıştır. Ayrıca Avrupa Birliği’nin tüm üye ülkelerdeki 500 milyon vatandaşımız tarafından benimsenmiş olan değerler üzerine kurulmuş olduğunun altını çizmek isterim. İniş çıkışlarına rağmen Avrupa Birliği’nin ulus devletlerin barışçıl ilişkiler yürütebilmesi adına en iyi program olduğuna yürekten inanıyorum. Bu değerler birliğidir ve demokrasi ve Pazar ekonomisi gibi iki güçlü sütuna bağlıdır" diye konuştu.

Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerine dair açıklamalarda bulunan Berger, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye, çok değerli bir ülkedir. İşleyen istikrarlı liberal demokrasisi, sürdürülebilir ekonomik istikrarı Avrupa Birliği açısından büyük öneme sahiptir. Şunu belirtirim ki biz Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne üye olmak için aday bir ülke olarak değerlendiriyoruz. Fakat bunun ötesinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne bir anahtar, bir partner olarak düşünüyoruz. Rektörümüzün de belirttiği gibi aramızdaki ilişkiler biraz sekteye uğradı. Fakat terör konusunda her zaman Türkiye’nin yanındayız. PKK ve DAEŞ Türk ve Avrupa Birliği için terörist organizasyonlardır. 15 Temmuz olaylarında FETÖ’nün darbe yapma girişimine de kötü değerlendirmeler yaptık. Bu 2016 yazının nasıl bir kötü deneyim olduğunu anlıyoruz. Hem Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye, hem de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihtiyacı olduğu konusunda Rektörümüze tamamen katılıyorum. Haritaya da zaten baktığımızda birbirimize ne kadar, nasıl ihtiyacımız olduğu oldukça açık. Beraber ürettiğimiz ortak tarihimizden de bu anlaşılabilir. Tabii kültürel değişimlerden bahsetmemize bile gerek. Avrupa’da çalışan milyonlarca Türk yine Avrupa Birliği vatandaşı Türkiye’de çalışıyor. Biz de çeşitlilikten yanayız ve biz de çeşitlilik istiyoruz. Rektörümüzün de belirttiği gibi kültürel paylaşımlar çok önemli ve bu açıdan bu tür toplantıların, bu tür birlikteliklerin fazlalaşması çok faydalı olur. Türkiye hükümeti son zamanlarda Avrupa Birliği’ne katılma kararlılığını güçlendirdi. Bu sebeple Türkiye’nin bu konuda kararlı adımlar atmasını umuyoruz ve bu konudaki görevimizi ve yardımımızı devam ettirmeye, mümkün olursa arttırmaya hazırız. Son zamanlarda değişimler hakkında yorumlar yapmak ve değerlendirmek üzere 4 bakanın bir araya gelmesi. Bunun amacı hem Türkiye ve Avrupa Birliğini birbirine yakınlaştırmak hem de yasama sürecini birbirine bağlamak. Türkiye ve Avrupa arasındaki en önemlisi de yargı konusunda bir araya gelindi. Biz de bu yaklaşımı destekliyoruz."

Konuşmaların ve katılımcı ressamlara teşekkür belgelerinin takdimi ile devam eden etkinlik, 42 şehirden sanatçının eserlerinin yer aldığı ‘Kültürel İmece Karma Resim Sergisi’nin açılışının gerçekleştirilmesi ve gezilmesi ile son buldu.