5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin 2, 3, 5, 6 ve 7. fıkralarına göre; “Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
...
Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir” .
“Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314’e göre; “Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır”.

6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un “Terörizmin finansmanı suçu” başlıklı 4. maddesine göre; “3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Bir kişinin, hem terör örgütüne üye olma ve hem de terör örgütünü finansman suçlarından cezalandırılması mümkün değildir. 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin, terörizmin finansmanı suçunun işlenebilmesi için failin bu örgüte üyeliğini aramadığı görülmektedir. Kanaatimizce, terörizmin finansmanı suç ve cezasının tatbiki için ilgilinin terör örgütüne üye olmaması gerekir. İlgilinin terör örgütüne üye olması, yani hiyerarşik yapıda yer alması halinde terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması gerekecektir ki, 6415 sayılı Kanunun 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 3713 sayılı Kanunun 8. maddesi birlikte değerlendirildiğinde bu sonuca ulaşılacaktır. Terör örgütü üyesinin malvarlığı hakkında, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ve olağanüstü hal döneminde çıkarılan KHK’larda yer alan elkoyma hükümleri tatbik edilecektir.

Fail, aynı zamanda bir örgütün yöneticisi veya üyesi ve bunlardan birisi ile birlikte üyesi olmadığı örgüte yardım edeni veya finansçısı olamaz. Fail; ya yöneticidir veya üyedir veya üyesi olmadığı örgüte yardım edendir veya finans sağlayandır, yani bunların ikisi veya üçü aynı kişide birleşemez. Birleşebilmesi için, “suçta ve cezada kanunilik” prensibi gereğince örgütün yöneticisi veya üyesi bakımından “örgüte sağladığı yardımdan/finans desteğinden dolayı ayrıca cezalandırılır” benzeri bir yasal düzenlemeye gidilmesi gerekir. Belirtmeliyiz ki, bu tür bir yasal düzenleme “ne bis in idem” prensibi açısından tartışmalı olacaktır. Çünkü hiç kimse, bir eylemden dolayı iki defa cezalandırılamaz. Bir örgütün yöneticisi veya üyesi olmak için, failin öncelikle örgütün hiyerarşik yapısına dahil olması, örgütle ayrılmaz ve sıkı bir ilişki içine girmesi, örgüt adına faaliyet veya amaç suçu işlemeye hazır olması, yönetici ise ek olarak örgütün tümünü veya bir kısmını sevk ve idare etmesi, yani örgütün eylemlerini ve mensuplarını yönetmesi gerekir.

TCK m.220/7’de düzenlenen örgüte yardım suçu ile ayrı bir yasal düzenleme olan 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’da tanımlanan terörizm ve terör örgütüne finans sağlanması suçu ise, zaten örgüt yöneticiliği ve üyeliği suçlarının içinde bulunmaktadır. Bir örgütün yöneticisi veya üyesi, yani örgütle hiyerarşik bağa girip, altlık üstlük ilişkisi içinde, örgüte yemin ederek ve örgütün kuralları ile bağlı olan bir kişinin, maddi ve manevi açıdan benimsediği örgüte destek olmayacağı veya finansman sağlamayacağı düşünülemez. Bu ilişki zaten örgütçülüğün, bir örgütün sevk ve idaresi olarak bilinen yöneticiliğin ve örgüt için suç işlemeye hazır olmanın doğasında vardır.

TCK m.220/7’nin tatbiki için örgüte yardım maddi olmak zorunda değildir, bilgi ve belge temini de para veya benzeri değeri taşımamakla “manevi yardım” adı altında değerlendirilebilir, ancak bizce belge temini maddi yardımdır. Çünkü örgütün varlığını bilerek ve özgür iradesiyle yol veya yön gösteren kişi, maddi değer taşımayan yardımda bulunmuş sayılır. Yardım bir belge temininden ibaretse, bu durumda para veya yerine geçen değeri ifade etmese de bu yardımın maddi içerikli olduğu kabul edilmelidir. Para, para yerine geçen kıymetler, belge, araç ve gereç, her türlü malzeme, kişinin örgütle bağı örgüte üyelik derecesinde olmadığı takdirde yardım kapsamında değerlendirilir. Yol gösterme, rehberlik yapma, propaganda derecesini aşacak şekilde somut olarak örgüt mensuplarını teşvik edip destekleme ise, TCK m.220/7 bakımından manevi yardım olarak kabul edilmelidir, bu tür yardımlar para veya yerine geçen kıymetlerle ifade edilemez. Örneğin, örgüt üyesine firmada iş verme maddi yardım olarak değerlendirilebilir, çünkü bu tür bir yardımın maddi karşılığı vardır. Örgütün faaliyetleri kapsamında işlenen suçlar bakımından olmayıp örgüt suçu bakımından bilerek ve isteyerek yardım kapsamına, “Yardım etme” başlıklı TCK m.39’da sayılan tüm haller girebilir.

6415 sayılı Kanunun 3. ve 4. maddelerinde tanımlanan terörizme finansman sağlanması suçu; fail tarafından kasten işlenebilen bir suç olup, örgütün amaç ve faaliyetleri ile ilgili eylemlerine destek olup, eylem gücünü artıran ve serbest hareket etme gücü kazandıran sistematik parasal ve sair maddi destekle örgüte kaynak aktarılması olarak tanımlanabilir.

Yönetici veya üye, suç örgütünün faaliyetleri çerçevesinde veya amacı doğrultusunda başka bir suç işletmiş veya işlemişse veya teşebbüsüne katılmışsa, bundan dolayı zaten TCK m.220/4, hatta yönetici olan sevk ve idare ettiği örgütün faaliyetleri çerçevesinde mensupları veya üçüncü kişilerce işlenen suçlardan da TCK m.220/5 gereğince ayrıca sorumlu tutulacaktır. Ancak bu sorumlu tutulma; “ne bis in idem” prensibine aykırı düşecek şekilde ayrı bir yasal düzenleme olmadıkça, TCK m.220/7’de düzenlenen örgüte yardım suçu ile 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde tanımlanan terör örgütüne finansman sağlanması suçunu kapsamayacaktır. Bu durumda fail; bir suç veya terör örgütünün yöneticisi veya üyesi ise ona göre cezalandırılacak, somut olayda suç örgütü yöneticiliği veya üyeliği suçunun unsurları oluşmayıp da TCK m.220/7 kapsamına girecek nitelikte yardım, örgütün o an içinde bulunduğu sorunu veya ihtiyacı giderecek kadar, sistematik olmayan, yani devamlılık teşkil etmeyen maddi yardım varsa örgüte üye olmadığı, fakat bir suç veya terör örgütü olarak tanıdığı örgüte bilerek ve isteyerek yardım suçu, eğer bu yardım yüksek miktarlı, sistematik, örgütün sevk ve idaresini sağlayacak, gelişecek, eylem kapasitesini artıracak, örgütün mali kaynağı olacak şekilde ise, terör örgütüne finans sağlama suçu gündeme gelecektir.

TCK m.220/7’de düzenlenen ve TCK m.314/3’ün atfı ile silahlı örgütler hakkında da uygulanan yardım suçu ile finansman sağlama suçunun da aynı anda, yani aynı eylemle oluşma ve failin her ikisinden cezalandırılması mümkün değildir. Türk Hukuku’nda bu iki suç tipinin birbirine karıştırıldığı görülmektedir. Ancak aynı eylemden dolayı her ikisinden ceza tatbiki yoluna gidilemeyeceği, bu durumda TCK m.44’de öngörülen fikri içtima halinin uygulanması gerektiğini ve suçun sabit olduğu durumda cezası ağır olanın tercih edileceği açıktır.

Ayrı kanunlarda düzenlenen her iki suç tipinin ortak özelliği, bir örgüte veya örgüt adına hareket eden faile bilerek ve isteyerek yardım etmekten ibarettir. Bu durumda, iki suç tipini ayıran ve birisini diğerinden farklı kılan özelliğin ne olduğuna bakılmalıdır. Esas itibariyle, TCK m.314’de düzenlenen silahlı örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma suçu ile bu suç tiplerini mutlak terör suçu sayan 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi ile bu suçtan cezanın artırılmasını öngören 5. madde ceza miktarları açısından benzerlik arz etmektedir.

6415 sayılı Kanunda düzenlenen terörizmin finansmanı suçunu dikkate aldığımızda; “finansman” kavramının, terör suçları yönünden terör örgütlerine faaliyetlerini icra edebilmeleri ve etkinliklerini çoğaltabilmeleri için gereken fon desteğinin sağlanması anlamına geldiği, 6415 sayılı Kanunun amacının 1. maddesinde terörün ve terörizmin finansmanının önlenmesi, bu konuda suç ve faillerinin ortaya çıkarılması olduğu, Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde “fon” kavramının tanımlandığı, buna göre her türlü maddi değerin kapsama alındığı, Kanunun 3. maddesinde fon sağlanması veya toplanması ile ilgili yasak fiillere yer verildiği, bu sayılan hallerde terörizmin finansmanının küçük ölçekli maddi yardımlar olmayıp büyük ölçekli maddi destekler olduğunun anlaşıldığı, bu yönüyle terörizmin finansmanı ile örgüte bilerek ve isteyerek yardım eylemlerinin ayrılabileceği, Kanunun 4. maddesinde tanımlanan terörizmin finansmanı suçunun tanımında “3. madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi” ifadesine yer verildiği, buna göre sıradan bir yardımın veya küçük ölçekli maddi desteğin terörizmin finansmanının sağlanması olarak kabul edilemeyeceği, bu noktada terör örgütünün amaç ve eylemlerini gerçekleştirebilmesi, kendisini tanıtabilmesi ve hukuka aykırı hedeflerine ulaşabilmesi için gereken para ve her türlü fon desteğinin sağlanmasının yasaklanmasının amaçlandığı, ancak 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde bu suç için öngörülen ceza miktarının düşük olduğu, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasının artırılarak, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçunun cezasından daha ağır bir cezanın düzenlenmesinin daha isabetli olacağı, ancak Kanunda tanımlanan “malvarlığının dondurulması” usulünün etkinlik içerdiği, bu yönüyle TCK m.220/7’den ayrıldığı görülmektedir.

6415 sayılı Kanunda düzenlenen finansman suçu ile TCK m.220/7’de düzenlenen yardım suçunun ayrıldığı bir önemli nokta daha vardır; buna göre, 6415 sayılı Kanunda yasaklanan tümü ile büyük miktarlı (miktarın hangi aşamada fon ve finansman sağlama ve hangi derece örgüte yardım olarak kabul edileceği somut olayın özelliklerine ve maddi yardımın etkisine göre değerlendirilecektir) maddi yardımlar olduğu halde, TCK m.220/7’de tanımlanan örgüte bilerek ve isteyerek yardım eylemi her zaman maddi bir değerin örgüte aktarılması veya verilmesi olmaz. Bu yardım; bir eylem konusunda örgüte veya örgüt mensubuna yol gösterme, yani “Yardım etme” başlıklı TCK m.39/2’de sayılan hallerden birisi suretiyle de yerine getirilebilir. Bir başka ifadeyle fail; örgütü veya mensubunu suç işlemeye teşvik edebilir, suç işleme kararını kuvvetlendirebilir veya suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunma vaadini verebilir veya suçun nasıl işleneceği hususunda yol gösterebilir veya suçun işlenmesinde kullanılan araçları sağlayabilir veya suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunmak suretiyle suçun icrasını kolaylaştırabilir. Tüm bu durumlar, yalnızca failin örgüt varlığına veya mensubuna maddi destek sağlaması suretiyle gerçekleşmez. Bir örgüt mensubunun bir başka yere naklinin sağlanması veya örgüt mensubunun yakalanmaktan kurtulması amacıyla gizlenmesine yardımcı olmak veya örgüt mensuplarının bulunduğu yerlere müdahale edecek kolluk görevlilerinin gelişinin örgüte haber verilmesi gibi örneklerde failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmadığı, örgüt adına suç işlemediği veya suç işlemeye hazır olmadığı durumda örgüte üyeliğinden bahsedilemeyecek, fakat bu halde TCK m.220/7’de öngörülen suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan cezalandırılması gündeme gelecektir.

Suç örgütüne yardım edenin bu eyleminden dolayı bir defa cezalandırılabileceğinden fail hakkında, ya TCK m.220/7’nin (TCK m.314/3 atfı ile) veya 3713 sayılı Kanun m.3 ve 5’in ya da 6415 sayılı Kanun m.4’ün uygulanabileceğini ifade etmek isteriz. Ancak örgüte yardım maddi bir değerin verilmesi şeklinde olmayıp da TCK m.39/2’de gösterilen yardım etme yöntemlerinden birisi ile gerçekleşmiş ve bundan dolayı da örgüt mensubu örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suç işlemişse, bundan dolayı, yani işlenen amaç suçtan dolayı örgüt mensubuna bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin ceza sorumluluğu gündeme gelecek midir? Yoksa burada, TCK m.44’de düzenlenen işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişinin bunlardan ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılmasını öngören fikri içtimaın tatbiki yoluna mı gidilebilecektir? Kanaatimizce; TCK m.39/2’de sayılan bazı haller kapsamında örgüt mensubuna yardım eden ve bu sayede örgüt faaliyeti kapsamında bir suçun işlenmesine katkı sağlayan kişi, hem hiyerarşik yapısında dahil olmadığı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme eyleminden ve hem de bu yardımın da katkısıyla işlenen amaç suçtan sorumlu tutulacaktır. Çünkü her iki suça konu eylemler birbirinden farklı olup, aynı eylemle iki suç işlenmemiş, yardım eden kişinin katkısı ile bir başka suçun işlenmesi gündeme gelmiştir. Bu katkı yardım seviyesini aşıp da fonksiyonel hakimiyet teorisi kapsamında TCK m.37/1’e girmekte ise, müşterek faillik gündeme gelecek ve failin yardım etmeyi aşan bir eyleminin olduğu kabul edilecektir.

Bizce bir örgüte yardımda fikri içtima, örgüte finans desteğinin sağlanması suçunu düzenleyen 6415 sayılı Kanunun 4. maddesi ile bir örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu düzenleyen TCK m.220/7 arasında olabilir. Bunun dışında, TCK m.220/7 kapsamında sayılabilecek yol veya hedef gösterme şeklinde cereyan eden yardımlarla örgüte ve mensubuna suç işleme konusunda yardım edilmişse, bu suçun işlenmesine kastı olan, anlaşma ve işbirliği ile bu suça katılan, TCK m.39/2 veya 37/1 kapsamında iştiraki bulunan kişi, amaç suça verdiği katkıdan dolayı ayrıca cezalandırılacaktır. Kişinin bu katkısında amaç suça kastının olduğu, yani anlaşma ve işbirliği ile katıldığı tespit edilememekte ise elbette ceza sorumluluğu yalnızca TCK m.220/7 ile sınırlı tutulacaktır.

Belirtmeliyiz ki, örgüte finansman sağlanması suçu yalnızca terör eylemleri ve terör örgütleri ile sınırlı tutulmuş olup, çıkar amaçlı suç örgütleri için ayrı bir düzenleme öngörülmemiş, bu tür yapılanmalar açısından TCK m.282’de düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu ile yetinilmesi mümkün kılınmıştır. Ancak TCK m.282’de düzenlenen ve kara para aklama suçu olarak bilinen eylemin en olumsuz tarafı, öncül suç olmadıkça suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan da bahsedilemeyeceğidir. Bir hukuka aykırı yapılanmanın ve suç örgütünün bertaraf edilmesinin en önemli yolu; örgütün mali, personel ve lojistik gücünü zayıflatmaktan ve bunun kapsamda örgüte finans desteğini önlemekten geçer.

Şimdi TCK m.220/7 ve 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinden kaynaklanan cezaları karşılaştırmak gerekir, çünkü her ikisinin tatbiki mümkün olmayıp, somut olaya göre hangisi ağırsa o hüküm tatbik edilmelidir. TCK m.220/7’nin ikinci cümlesinde “Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” hükmü yer almakla beraber, somut olayın özelliklerine ve mahkemenin takdirine bağlı bu ibarenin her zaman uygulanabilme kabiliyeti bulunmamaktadır. TCK m.314/3’den hareketle 3713 sayılı Kanunun 3 ve 5. maddeleri uyarınca TCK m.220/7’ye göre tatbik edilecek cezanın ağırlığı 6415 sayılı Kanunu 4. maddesinin 1. fıkrasından daha ağırdır, çünkü ceza burada 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür. Teröre fon sağlama veya toplama eyleminde kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması varsa da sorun olmayacak, yine TCK m.220/7’den hareket edilecektir. Bunun sebebi ise, bu konuda yarı oranında ayrı bir artırım öngören “Nitelikli hal” başlıklı 3713 sayılı Kanunun 8/A maddesinin tatbikine dayanmaktadır.

Tüm bu tespit ve açıklamalar ışığında; aynı unsur ve hukuki yararları düzenleyip, somut olayın özelliklerine göre aynı eylemi suç sayabilecek iki ceza normundan hangisinin uygulanması gerektiği mukayese edildiğinde, elbette TCK m.220/7’den hareketle tespit edilen cezanın ağır olduğu ve tatbik edilmesi gerektiği düşünülmelidir.

Ancak diğer taraftan, Yargıtay kararlarına yansıdığı şekilde TCK m.220/7’nin genel yardım hükmü, m.315’in silahlı örgüte silah yardımı ve fon, yani para sağlama veya toplama eylemi adı altında da 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin ayrı ve özel bir düzenleme olduğu ileri sürüldüğünde, “özel hüküm genele üstündür” kabulünden hareketle, ceza ağırlığına bakılmaksızın 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin tatbik edileceği savunulabilir.

Ceza yargılaması tedbirleri açısından da, TCK m.220/7 ve m.314’den hareketle fon sağlama veya toplama eylemi hakkında tatbiki gerektiğini söylediğimiz suçla ilgili bir fark bulunmamaktadır. 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde tanımlanan suça tatbik edilen delil elde etme yöntemleri, TCK m.314’de de kullanılabilmektedir.

6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde tanımlanan terörizmin finansmanı suçunu; TCK m.220/7, 314, 3713 sayılı Kanunun 3. ve 5. maddelerine göre özel hüküm saymak mümkün değildir. Birincisi; 3713 sayılı Kanun doğrudan teröre suçlarına karşı kabul edilen, terörü, terör suçlusunu, terör suçlarını, terör amacıyla işlenen suçları ve terör örgütlerini tanımlayan özel bir kanundur.  Bu yönü ile 3713 sayılı Kanunu, 6415 sayılı Kanuna göre “genel kanun” saymak isabetli değildir. Bir an için 6415 sayılı Kanunun özel olarak terörizmin finansmanı suçunu düzenlediği, hatta Kanunun 18. maddesi ile 3713 sayılı Kanunun “Terörün finansmanı” başlıklı 8. maddesinin yürürlüğüne son verildiği, bu sebeple de TCK m.314’ün “genel kanun” sayılması gerektiği ileri sürülebilir. Suç tipi ve TCK m.220/7’ye dayandırılsa da TCK m.314, 3713 sayılı Kanunun 3. ve 5. maddelerinden hareketle, 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin “özel kanun” olup öncelikle tatbik edileceğini söylemek isabetli değildir.

Ayrıca; 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” ibaresine yer veren kanun koyucu, maddeler arasında özel ve genel kanun farkından hareketle öncelik sonralık yapılamayacağını, aynı fiille ilgili birden fazla suç tanımlandığında, hangisinin uygulanacağının cezanın ağırlığına göre belirleneceğini ortaya koymuştur.

Buna göre; teröre fon sağlamada veya toplamada tatbiki gereken hükümler, ceza ağırlığı itibariyle TCK m.220/7’nin ikinci cümlesinin uygulanmadığı veya pek az uygulandığı durumda, TCK m.314/3’ün atfı ile TCK m.220/7, 3713 sayılı Kanunun 3, 5, 8/A ve 8/B maddeleri olmalıdır. Bu halde 6415 sayılı Kanunun ne işe yarayacağı sorusu akla gelebilir ki, terörizmin finansmanı suçu konusunda bu Kanunda öngörülen diğer hükümlerin tatbikine devam edilecektir.

Yapılan yardımın büyüklüğüne, önemine ve niteliği ile somut olayın özelliklerine göre, ya örgüte yardım veya finans desteği suçunun işlendiği kabul edilir. Fail örgütün üyesi olup da veya üyesi olmadığı örgütün yararına hırsızlık veya yağma suçu işlemişse, bu suçlardan ve bu nedenle örgüt adına suç işlediğinden üyesi olmamak kaydıyla veya üyelikten ayrıca cezalandırılır. Hırsızlık veya yağma suçu yoluyla elde edilen para veya maddi desteğin örgüte aktarılması, artık bir yardım suçu veya örgüte finansman sağlama suçunu oluşturmaz. Çünkü bir eylemden birden fazla suç çıkarılamaz.

Üye olmayan örgüt adına suç işlediğinden, TCK m.220/6’ya göre işlediği suçtan ayrıca cezalandırılacaktır. Örgüte üye olan ise, örgüt adına işlediği suçun yanında örgüt üyeliğinden zaten cezalandırılmaktadır. Bununla birlikte; örgütün yöneticisi veya üyesi olup da herhangi bir suç işlemeden, elinde veya malvarlığında bulunan bir maddi kaynağa bir veya iki defada veya sistematik olarak örgüte veren veya aktaran kişi, sadece örgüt yöneticiliği veya üyeliğinden cezalandırılacaktır. Bunun sebebi; hem örgüte bilerek ve isteyerek yardımın TCK m.220/7’de ve finans desteği sağlamanın da 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde suç olarak cezalandırılıp, bu eylemlerin örgüt yöneticiliği ve üyeliği suçlarının unsurları, özellikleri ve karakterleri itibariyle girmesi, yani içinde erimeleri, hem de bir yöneticinin veya üyenin örgüte maddi yardımda veya finansman sağlama eylemlerini işlediği takdirde ayrıca cezalandırılacağına dair özel bir yasal düzenleme olmamasından kaynaklanmadır. Bu şekilde bir yasal düzenlemeye gidilirse, bu durum öncelikle “ne bis in idem” prensibine aykırı olup olmayacağı bakımından değerlendirilmelidir. Çünkü ortada TCK m.220/7 vardır ve örgüte maddi veya manevi yardım etmek üyeliğin doğasından kaynaklanır.

Bir an için failin örgüt üyeliği suçunun unsurlarını gerçekleştirdiği ve buna ilişkin somut delillere ulaşıldığında, yapılan araştırmalarda örgüte para desteği de sağladığı tespit edilirse, işte bu durum örgüt üyeliği kapsamında ele alınmalıdır. Yasal düzenlemeye gidilerek bir örgüt üyesinin mensubu olduğu örgüte yaptığı maddi yardımın ayrıca cezalandırılacağının öngörülmesi, “ne bis in idem” prensibine aykırı düşecektir.

Örgütün yöneticisinin veya üyesinin terörizme; yukarıda yer alan 6415 sayılı Kanunun 4. maddesi ve bu maddede geçen aynı Kanunun 3. maddesinde sıralanan fiillerden birsini icra suretiyle terörizme finansman desteği sağladığında, hem yöneticilikten veya üyelikten ve hem de finansman desteği sağlamaktan ayrıca cezalandırılabileceği ileri sürülse de 6415 sayılı Kanunda ve Türk Ceza Kanunu ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda özel düzenleme olmaması, hem de finans sağlamanın örgüt yöneticiliği veya üyeliği gibi suçların içinde yer alıp erimesi nedeniyle bu suçlardan ayrıca cezalandırma isabetli olmayacaktır.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)