Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Balıkesir'de sürekli basın kartı sahibi Önder Balıkçı, 2013'te bir internet gazetesinde, Eti Maden İşletmeleri Bandırma Bor ve Asit Fabrikası İşletme Müdürü R.Ş. hakkında "Gözlerim Yaşardı Doğrusu" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Balıkçı, yazıda, şu ifadelere yer verdi:

"Törende Mehmet Akif'in Çanakkale Destanı'nı dile getiren çok duygusal şiirler dile getiriliyor. Sevgili müdürüm Ş'ye bakıyorum gözleri sulanmış! Ona bakarak ben de duygulanıyorum. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Ş'nin gözleri çakmak çakmak, gel de duygulanma. İşte ülkeyi sevmek böyle olur R. müdürüm. Devlet memurluğu çalışma saatlerini bile bir yana bırakıp koşarak gelmiş törene. İyi ki 7 CHP'li milletvekilinin Bandırma fabrikasını ziyaret için geldikleri günde olduğu gibi aniden bir kent dışı görevi çıkmamış. Yoksa bu töreni nasıl izleyecekti? Ne diyelim Allah herkesin gönlüne R.Ş. gibi vatan ve ulus sevgisi versin, amin!"

R.Ş. ise yazıda kendisi hakkında asılsız iddialarda bulunulması nedeniyle itibarının zedelendiğini ileri sürerek manevi tazminat davası açtı.

Davayı gören Bandırma Asliye Hukuk Mahkemesi, kişilerin duygularını dışa vurma biçimlerinin alay konusu yapılmasının kişilik haklarına haksız saldırı oluşturduğunu değerlendirerek, Balıkçı aleyhine bin liralık manevi tazminata hükmetti.

Yargıtayın temyiz talebini reddetmesi üzerine Balıkçı, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek Mahkeme, başvurucunun Anayasa'nın 26 ve 28. maddelerinde güvenceye alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmedildi.

Kararda, davaya konu yazıda Balıkçı'nın mizahi bir dille R.Ş'yi eleştirdiği, törende şiir okunması sırasında R.Ş'nin gözlerinin yaşarmasını hicvettiği ve kinayeli bir üslupla gözyaşlarının inandırıcı olmadığını belirttiği anlatıldı.

Balıkçı'nın, R.Ş'yi aşağıladığının veya kaba bir şekilde alay ettiğinin değerlendirilmediği ifade edilen kararda, şöyle denildi:

"İnternet gazetesinin hitap ettiği mahalde müştekinin önemli bir kuruluşun yöneticisi olduğu ve üstelik siyasi bir kimliği bulunduğu, başka bir deyişle itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi gözetildiğinde kendisine yöneltilen eleştiri ve düşünce açıklamalarına daha toleranslı olması gerektiği açıktır.

Müştekinin siyasete atılma iradesi -şu veya bu şekilde- belli olduktan sonra gazetecilerin onun sözlerini ve davranışlarını takip etmeleri, onun hakkında fikir oluşturarak kamuoyunu bilgilendirmeye hatta yönlendirmeye çalışmaları demokratik bir toplumda kaçınılmazdır. Rahatsız edici de olsa siyasilere ve tanınmış kişilere ilişkin yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması 'caydırıcı etki' doğurarak toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir. Bu nedenle somut olayda başvurucunun bin lira tazminat ödenmesine karar verilmesi, bilgilendirme ve eleştiri ortamına zarar verebilecektir."

>> Anayasa Mahkemesinin 15/2/2017 Tarihli ve 2014/6009 Başvuru Numaralı Kararı