Musa Kesler

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, mala karşı işlenen suçlar ve meşru müdafaa sınırları konusunda emsal teşkil edecek bir karara imza attı. 1. Ceza Dairesi, dükkanına giren hırsızlardan birini evinin balkonundan ateş ederek öldüren mal sahibinin beraatine hükmetti. Kararda sanık H.K.’nın  yasal savunma şartları içinde hareket ettiğini, aşırıya kaçmadan mallarını koruduğu, maktülün ölümünün de “yasal savunma” sınırları içinde kaldığı belirtildi.

Balkondan ateş etti
Dava dosyasına göre C. K. 5 Eylül 2004’te Sabah saatlerinde Bağcılar’da H.K.’ya ait markete 3 arkadaşıyla birlikte Kepenk demirlerini keserek girdi. 4 arkadaş marketteki malzemeleri daha önce çaldıkları panelvana doldurmaya başladı. Bu sırada olayı farkeden market sahibi H. K. bulundurma ruhsatlı silahını alarak balkona çıktı ve dükkanını soyanlara ateş etmeye başladı. Kurşunlardan biri aracın şoför koltuğunda oturan C.K.’ya isabet etti ve C.K. olay yerinde hayatını kaybetti. Diğer hırsızlar kaçtı. arabada yapılan aramada “Sallama” denilen büyük bir bıçak bulundu.  Soruşturma neticesinde H.K hakkında “haksız tahrik altında kasten adam öldürmek” suçlamasıyla 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı. C.K.’nın babası ve kardeşleri de H.K.’dan şikayetçi olarak müşteki olarak davada yer aldı.

Savcı: ‘Cezalandırılsın’
Yaklaşık 7 yıl devam eden dava sürecinde 21 Ekim 2011 savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Suçun “ağır haksız tahrik”     altında işlendiğini belirten savcı sanık H.K.’nın bu kapsamda 12 yıl hapis ile cezalandırılmasını istedi. H.K. ise ise savunmasında  “Olay sabahı marketin kepenginin açıldığını duydum, alarm görevi yapsın diye kepengi özellikle yağlamıyordum. Bu kişilerin marketi soyduğunu gördüm. Aileme polise haber vermelerini, dışarı çıkmamalarını söyledim. Sonra bu kişilere ‘Cehennem olun gidin!’ diye bağırdım. Ancak şoför mahallindeki kişi elinde silah olduğu halde önce bana küfür etti, sonra da silahı gösterdi. Ben de evden tabancamı aldım. Korkutmak için havaya birkaç el ateş ettim. Araba biraz ilerleyip kaldırıma çıktı, orada durdu. Sonra polis geldi, bu şahsın öldüğünü söyledi.  Ben ilk anda parıldayan cismin silah olduğunu düşündüm ve korktum, hatta başımı balkondan fazla dışarı çıkarmadan ateş etmiştim” dedi.

‘Cezaya gerek yok’
Mahkeme 5 Mayıs 2012’de davayı karara bağladı. Mahkeme kararında sanık H.K.’nın çalınan malını korumak amacıyla; heyecan, korku ve telaşla bu eylemi yaptığını belirterek olayın TCK’nın 27/2. maddesindeki ‘meşru müdafa koşulları oluştuktan sonra savunmada sınırın heyecan, korku, veya telaşa bağlı olarak” meydana geldiğini vurguladı. Mahkeme  bu nedenle sanık H.K.’ya “ceza tertibine yer olmadığına” karar verdi. Mahkemenin bir üyesi ise bu karara muhalif kaldı ve sanığın “kasten adam öldürmek” suçundan cezalandırılmasını istedi. 

Yargıtay: Hiçbir kusuru yok, beraat etmeli
Yargıtay ise 10 Ekim 2013 tarihli temyiz kararında H.K.’nın mallarını koruduğunu, yasal savunma şartları içinde hareket ettiğini, bu hareketinde aşırıya kaçmadığını ve maktulün ölümünün yasal savunma kapsamında kaldığını belirtti. Yargıtay, H.K.’nın  “ceza tertibine yer yoktur” diyen TCK, 27’den değil; sanığın bu suçtan sorumlu tutulamayacağını belirten TCK 25. maddeden “beraat” verilmesini gerektiğini belirterek bu kararı bozdu. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu Yargıtay’ın bu kararına uyarak H.K. hakkında beraat kararı verdi.

Beraat eden sanık H.K.’nın avukatı Ali Çelik ise şunları söyledi: “Bu karar meşru müdafa haklarının genişletilmesi açısından son derece mühim bir karar. Eskiden cana karşı işlenen suçlarda bile meşru müdafa şartları hem çok ağır hem de çok sınırlıydı. TCK’da yapılan değişikliklerle mala karşı suçlarda meşru müdafa yada yasal savunma sınırları içinde alındı. Yargıtay’ın bu kararıyla kişinin sadece canını değil; malını korumak için de geniş bir müdafa hakkına sahip olduğunu tescil etti.  Bu karar aynı zamanda kişinin malvarlığına karşı haksız bir saldırıyı defederken suç işlemesi halinde faile ceza verilemeyeceği yönünde Yargıtay tarafından ilk kez verilmiş karardır, emsal teşkil eder”