İhtiyati haciz davası - eşlerden birinin mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilecek olduğu - hükmün bozulduğu

ÖZET: 6098 sayılı kanun maddesi uyarınca eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilecek olup, aynı Kanun'un ilgili maddesine göre de kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacaktır. “Aval” de poliçe ile sorumluluk altına girmiş kişi lehine, şahsi teminat sağlamak amacı taşıyan bir müessese olup kişisel güvence verilmesinin kıymetli evrak hukukundaki görünümüdür.

(6098 S. K. m. 581, 584, 603) (2004 S. K. m. 265)

DAVA VE KARAR: Eskişehir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.04.2013 tarih ve 2013/446-2013/446 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi ihtiyati hacze itiraz eden (borçlular) vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, düzenlenen rapor dinlendikten ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

İhtiyati hacze itiraz edenler vekili, 6098 sayılı TBK'nın 584/1'inci maddesinde eşlerden birinin ancak diğer eşin yazılı rızası ile kefil olabileceğinin düzenlendiğini, avalin de kefalet hükmünde olduğunu, aynı Kanunun 603'üncü maddesi uyarınca 584'üncü maddedeki düzenlemenin, avale de uygulanması gerektiğini, ihtiyati hacze konu çekte aval veren müvekkili Muammer Ş....'ın eşi Fatma Hülya Ş...'ın yazılı rızasını almadan "avalimdir" ibaresini çek üzerinde imzaladığını, bu sebeplerle muteriz Muammer Ş....'ın verdiği avalin geçersiz olduğunu ileri sürülerek müvekkili aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

İhtiyati haciz talep eden vekili, İİK'nın 265'inci maddesinde gösterilmeyen sebeplerle itiraz edilemeyeceğini, ileri sürülen hususların başka bir davaya konu olabileceğini, müvekkilinin sattığı beton direklerinin karşılığında borçlu şirketten çek aldığını, kefalet için düzenlenen TBK'nın 581 ve devamı maddelerinin kıyas yoluyla farklı bir müessese olan, kefaletin aksine imzalayanı asli borç altına sokan ve TTK'da düzenlenen aval için uygulanamayacağını, bu sebeple avalde eşin yazılı rızasının aranmayacağını savunarak itirazın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kefaletin Türk Borçlar Yasası'nda, avalin ise Türk Ticaret Yasası'nda düzenlendiği, farklı kurumlar olduğu, kefalete ilişkin hükümlerin kıyasen avalde uygulanamayacağı, itiraza dayanak gösterilen yasa maddesinin de aval için değil kefalet için düzenlendiği gerekçesiyle ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir.

Kararı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili temyiz etmiştir.

6098 sayılı TBK’nın 584 maddesi uyarınca eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilecek olup, aynı Kanun'un 603. maddesine göre de kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacaktır. “Aval” de poliçe ile sorumluluk altına girmiş kişi lehine, şahsi teminat sağlamak amacı taşıyan bir müessese olup kişisel güvence verilmesinin kıymetli evrak hukukundaki görünümüdür. Şahsi teminat sağlayan akitlere ve özellikle de kefalete benzemesi yönünden avale “poliçe kefaleti” ismi de verilmektedir (Prof. Dr. Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku Turhan Kitabevi 2. bası s.792). Bu nedenle, kefalette eşin rızasına ilişkin hükümlerin TBK’nın 603. maddesi uyarınca “aval”de de uygulanması gerekmekte olup, doktrinde baskın görüş de bu doğrultudadır. (Prof. Dr. İsmail Kırca-Türk Borçlar Kanunu Tasarısı-Kefalette Eşin izni s. 437; Prof. Dr. A. Zevkliler/Doç. Dr. K. Emre Gökyayla: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 12. B., Ankara 2013 s. 670; Doç. Dr. Burak Özen Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2012 Özen, s.50; Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. II, İstanbul 2014 s. 369-370.). Bu itibarla; mahkemece bu yön üzerinde durulup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.


SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

kararara.com