11 ve 12 Haziran 2009 günleri Isparta’daydım. Isparta’da Süleyman Demirel Ünv. Rektörü Metin Lütfü Baydar’ın davetlisi olarak bulunuyordum.

 
Süleyman Demirel Üniversitesi’nin mezuniyet törenleri yapılacaktı. Üniversitede mezuniyet törenleri nedeniyle bir de panel düzenlenmişti. Panele Trakya Üniversitesi ile birlikte bütün Balkan üniversitelerinin rektörleri de davet edilmişti. Bu rektörlerden başka, Dünya Üniversiteler Birliği Genel Sekreteri Eva isimli bayan profesör de panele davetliydi.

 
Panelin konusu; Üniversite öğrencilerinin kendi ülkelerindeki fakülteleri haricinde başka bir ülkedeki öğrenimlerinde karşılaştıkları güçlükler, bu güçlüklerin aşılması için yapılacak çalışmalarla ilgiliydi. 

 
Organizasyon mükemmeldi. Rektör Metin Lütfü Baydar, Balkan üniversiteleri, Dünya Üniversiteler Birliği ile iyi ilişkiler kurmuştu. Ayrıca Isparta’da da her kurumla ve halkla ilişkileri iyiydi. Mezuniyet törenlerine Isparta’daki bütün kurumların ve halkın katılımını sağlamıştı. İmkan tanınırsa siyasette de başarılı olacağına emin olunabilirdi.

 
Süleyman Demirel ; adını taşıyan üniversitenin çalışmalarını yakından takip etmiş, gelişmesi için her türlü desteği vermiş, kuruluşundan itibaren üniversitenin bütün açılış ve kapanış törenlerine katılmıştı. Benim de davetli olduğum 2009 yılı mezuniyet törenlerine de katıldı.

 
11 Haziran günü saat 15:00’de Süleyman Demirel uçakla gelecekti. Bu nedenle saat 14:30’da Süleyman Demirel’i karşılamak için havaalanına gittik. Süleyman Demirel’in kardeşi Şevket Demirel, İstanbul Milletvekili İlhan Kesici de Demirel’i karşılayanlar arasındaydı.

 
Saat 15:00’de Süleyman Demirel, uçaktan indi. Kendisini karşılayanlarla tokalaştı, hatırlarını sordu. Sonra hep birlikte İslamköy’üne gittik. Süleyman Demirel burada aile kabristanına uğradı, dua okudu. Sonra İslamköy’ünde bir bahçede oturduk. Şevket Demirel de bizimle beraberdi. İslamköy, Atabay ve etrafındaki çok geniş arazi tamamen ağaçlandırılmıştı. Büyük bir orman görünümü vardı.

 
Süleyman Demirel;
 
“Bu arazinin ağaçlandırılması Şevket Bey’in en büyük projesidir. Eskiden burada ağaç yoktu. Buraları bizim hayvan  otlattığımız yerlerdi” dedi. 
 
Şevket Demirel;
 
“Araziye 3 gölet yaptıklarını göletlerin arazinin su ihtiyacını karşıladığını isteyene su verdiklerini, ayrıca fidanlıklarının bulunduğunu, ağaç dikmek isteyen herkese fidan verdiklerini anlattı.”

 
Süleyman Demirel karşımızda görünen bir dağı işaret etti. Dağın arkasında suyu bol bir gölün bulunduğunu söyledi;

 
“Çocukluğumda hiç unutmam şuralarda suyu az olan bir çeşme vardı. Bir gün çavdar harmanında çalışan 2 çiftçi  çeşmenin yanında oturmuş, konuşuyorlardı. Biri diğerine;”su olsa da yıkansak, şu kaşıntımızdan kurtulsak” diyordu. Yine çocukluğumda tanıdığım, bizim Bey Ağabey dediğimiz bir hakim vardı. Bu şahıs gezer dolaşır, bizim köye de gelirdi. Ufku geniş bir insandı; karşı ki dağı gösterip;”şu patarayı –orada dağa patara diyorlarmış- bir delebilsek de arkasındaki suyu buraya getirebilsek” derdi. Bizde hayallerini böyle dile getirenlere uçuk kaçık deli gözüyle bakılır.

 
Sonra yıllar geçti. Türkiye’nin idaresi bize kaldı. Ben o patarayı deldim ve gölün suyunu buraya getirdim. Buraları suya kavuştu.” dedi.

 
Süleyman Demirel dağı deldi ve suyu köyüne getirdi. Süleyman Demirel’in hizmeti tabii Isparta’daki patarayı delmekle sınırlı değildir. Süleyman Demirel’in bu ülkeye hizmeti çoktur. Hizmeti çoktur ama bugünlerde 28 Şubatın baş aktörü olmakla suçlanmaktadır. Umarım daha ileri gidilmez. 

 
Yeni bir anayasa yapılmak isteniyor. TBMM başkanı;”Yeni bir anayasa yapmak Türkiye’ nin hayat memat meselesidir” dedi. Yeni anayasa Türkiye için neden hayat memat meselesi oluyormuş, ne yapılmak isteniyor?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü toplantısında;”Halkımızın büyük çoğunluğu Anayasamızın.... milletimizin zenginliğini yok saymasından rahatsızlık duymaktadır....” demiştir.

 
Milletimizin büyük çoğunluğu Anayasanın hangi zenginliğimizi yok saymasından rahatsızlık duymaktadır? Burada hedef Türk kimliğidir, Anayasanın 60. maddesi hedef alınmıştır. Halkımızın büyük çoğunluğunun  Türk kimliğinden rahatsızlık duyduğu da doğru değildir. Türk kimliğinden rahatsızlık duyanlar PKK terör örgütü, PKK’nın siyasi uzantısı BDP ve onların propagandalarını yapanlardır. Türk kimliğinin yerine ne konulmak isteniyor.?

T.C. vatandaşlığı kavramı mı konulmak isteniyor? Vatandaşlık kavramı Anayasada esasen vardır. Bütün dünya anayasalarında vardır, ABD Anayasasında, Fransa Anayasasında, Alman anayasasında vatandaşlık kavramı vardır. Ama bu anayasalarda millet kavramı da vardır. Amerikan milleti vardır, Alman milleti vardır, Fransız milleti vardır. Türk milleti de vardır. Açın tarihe bakın. Osmanlı Devleti Türk Devletiydi. 1876 yılında yapılan ilk Anayasamızda devletin dilinin Türkçe olduğu vurgulanmıştı. Batılı devletler Osmanlı Devleti yıklıncaya kadar Türk Devleti olarak gördü. TC Devleti de Türk devletidir. Türk etnik bir topluluğun adı değil, Atatürk’ün ifadesiyle Cumhuriyeti kuran bugünkü Türkiye’de yaşayan halkın adıdır. Türk kimliğini Anayasadan çıkaramazsınız. 

 
PKK’nın siyasi uzantısı BDP’liler gittikleri ABD’de de özerk bölgeler ve kendi dillerinde eğitim hakkı istemişler. AKP’nin Anayasa taslağı hazırlamakla görevlendirdiği Anayasa hocası şahıs da televizyonda; Anayasanın ilk 3 maddesinin anayasaya sonradan paşalar tarafından konulduğunu söyledi. Peki bu hoca TC Devletinin daha başlangıçta Ulus Devlet olarak kurulduğunu bilmiyor mu? 

 
Şimdi BDP’lilerin isteği doğrultusunda Türkiye özerk bölgelere mi ayrılacak, Türkçe’den başka dillerle eğitim yapılmasına imkan mı sağlanacak? Buna ihitmal vermiyorum ama halkımızda bu şekilde endişe var. Gerçekten yeni anayasa ile Türk kimliği Anayasadan çıkarılırsa, Türkiye özerk bölgelere ayrılırsa, Türkçe’den başka dillerle eğitim yapılmasına imkan sağlanırsa Türkiye’nin tapusunu deldirmiş olursunuz.


 
Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı

 

(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)