TBMM (AA) - COŞKUN ERGÜL - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ömer Serdar, komisyon bünyesindeki 28 Şubat Alt Komisyonu'nun, o dönem içerisinde yaşanan insan hakları ihlallerinde eksik bırakılan mevzuat kısımları varsa, o konularda hükümete önerilerde bulunacağını belirterek, "Alt Komisyon, yeni dinlemeler yapacak, en küçük ihlali bile inceleyecek." dedi.

Serdar, AA muhabirine, "28 Şubat 1997 postmodern darbesinde gelinen süreç, sonrasında yaşananlar ve AK Parti iktidarı ile gelinen son nokta" hakkında açıklamalarda bulundu.

28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından bazı kararlar alındığını, askeri ve bürokratik yapının, bu kararları meşru, seçilmiş sivil hükümete dayattığını belirten Serdar, söz konusu kararları alanların "Bin yıl sürecek" dediğini anımsattı.

Serdar, 28 Şubat sürecinde hak ihlallerinin yaşandığını, vatandaşların eğitim, özlük, ticaret, memuriyet hakları başta olmak üzere birçok haktan mahrum bırakıldığını ifade etti.

28 Şubat'ın, Türkiye tarihinde kara bir dönem olarak hafızalarda yerini aldığını anlatan Serdar, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde, 28 Şubat Süreci'nde Gerçekleşen Hak İhlalleri ve Mağduriyetlerin İncelenmesi Alt Komisyonu kurulduğuna işaret etti.

Ömer Serdar, alt komisyonun, bu dönemi antidemokratik bir süreç, postmodern darbe süreci olarak tespit ettiğini bildirdi.

Komisyon Başkanı Serdar, "Alt komisyonun amacı, 28 Şubat dönemi içerisinde yaşanan insan hakları ihlallerinde eksik bırakılan mevzuat kısımları ve bu konuda giderilmemiş hak ihlalleri varsa buna yönelik çalışma yapmak hükümete, varsa mevzuat eksikliği konusunda önerilerde bulunmak." dedi.

- "Başörtülerin çekiştirilerek çıkarılması hafızalarda"

"28 Şubat sürecinde üniversite öğrencilerinin başörtüleriyle okullarına gidemediğinin, ikna odalarına alındığının" hatırlatılması üzerine Serdar, şöyle konuştu:

"O dönemki en somut ihlal, eğitim hakkı ihlali idi. Başörtüsü üzerinden belli bir sosyal kesimin tasfiye edilme süreci yaşandı. İkna odaları hala hafızalardadır. Başörtülü öğrenciler bu odalara alınıp başlarını açmaları konusunda ikna edilmeye çalışıldı. Başını açmayan öğrencilerin kampüslerde başörtülerinin çekiştirilerek çıkarıldığı fotoğraflar hala hafızalardadır. Bununla ilgili yargıya başvuran insanların yargıdan da olumlu sonuç almaları mümkün olmadı. Çünkü, yargı da böyle bir baskı altında kaldı. Yargı mensupları Genelkurmay Başkanlığına çağrıldı, kendilerine brifing verildi. Bu brifinglerle yargıya da müdahale edildi.

AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte, bu ihlaller büyük ölçüde giderilmeye çalışıldı ama hala bu konuda sorunlu alanlar olduğunu düşünüyoruz. Bu süreci kurgulayanlar süreci çok uzun kurgulamışlardı. Bu süreçte yurt dışına gidip orada okumak zorunda kalan öğrenciler oldu, bu kişiler daha sonra denklik sorunları yaşadı. O dönem okumuş olsaydı memuriyet hakkını elde edebilecek, kamu kurumunda çalışabilecek mağdur insanlar da vardı."

Ömer Serdar, 28 Şubat Alt Komisyonu'nun, daha önce kurulan alt komisyonun yaptığı çalışmalardan da yararlanacağını, yeni dinlemeler yapacağını, en küçük ihlali bile inceleyeceğini belirtti.

Başkanlığını AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal'ın yaptığı alt komisyonda, AK Parti Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Benli, AK Parti Konya Milletvekili Abdullah Ağralı, CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ile MHP İstanbul Milletvekili Atila Kaya'nın yer aldığını kaydeden Serdar, "Alt komisyonun yapacağı tespitlerden hareketle, sorun alanlarına ilişkin hükümetin yapması gereken düzenlemeleri hükümete önereceğiz." diye konuştu.

- "Bin yıl dedikleri süreç 2002 seçimiyle sona erdi"

Ömer Serdar, "28 Şubat 1997 postmodern darbesinin üzerinden 21 yıl geçti. Türkiye 21 yılda nereden nereye geldi?" sorusu üzerine, Türkiye'nin demokrasi tarihinde sorunlu dönemler yaşandığını anımsattı.

Türkiye'nin çok partili hayata geçtikten sonra demokrasi deneyiminin 1960 darbesi ile akamete uğradığını, 1960 darbesinin adeta darbe geleneğini kurumsallaştırdığını anlatan Serdar, sonrasında 1971 muhtırası yaşandığını ve 1980 darbesi ile de vesayet sistemi kurulduğunu bildirdi.

Ömer Serdar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halk, kendi siyasi ve toplum değerleriyle örtüşen bir siyasal iktidar kurduğu zaman, bu vesayet kurumları hemen onu boğmaya çalıştı. Ya silahlı bir kalkışmayla ya da elindeki silah gücünü kullanarak, bürokratik elitlerden de yararlanarak siyasal iktidarın hareket alanını daralttılar. 28 Şubat postmodern darbesi, artık silahlı kalkışmanın dünyada çok karşılık görmeyeceği hesaplanmış olacak ki değişik bir şekilde karşımıza çıktı. STK, medya ve bürokratik elitlerin iş birliğiyle siyaset kontrol altına alındı. Bin yıl dedikleri süreç, 2002 yılındaki erken seçimle sona erdi. 2002'ten sonra AK Parti iktidarlarıyla birlikte, darbe süreçleriyle hesaplaşma yaşandı. Anayasa değişiklik paketleri ve reformlar yapıldı, demokratik süreçler hızlandırıldı, bu da ekonomik kalkınma ile paralel yürüdü. Ancak bunlar kolay olmadı, bu süreçte de operasyonel şeyler yapıldı ama güçlü hükümet iradesi ve toplum desteği bu operasyonları bertaraf ede ede geldi."

- "Müdahalelerle karşı karşıya kalmasının..."

Gezi olayları gibi olaylarla iktidarın alaşağı edilmeye çalışıldığını ifade eden Serdar, "Yargı içinde yapılanmış bir ihanet şebekesi, soruşturma kılıfları altında yargıyı araçsallaştırarak, oluşturduğu dosyalarla meşru hükümete yönelik tutuklama ve alaşağı etme yöntemini seçti. Bundan da sonuç alınmadı ve millet iktidarın arkasında durdu." diye konuştu.

Ömer Serdar, en son yapılanın ise darbecilerin kendi açısından intihar girişimi, toplum açısından ise ülkeyi müdahaleye açık hale getirme amacı taşıyan 15 Temmuz darbe girişimi olduğuna işaret etti.

Bu darbe girişiminde de milletin siyasal iktidarın yanında yer aldığını ve bu kalkışmanın üstesinden gelindiğini kaydeden Serdar, "1960'dan 15 Temmuz darbe sürecine gelinceye kadar, anlattığım süreçlerin küresel aktörlerin iş birliğinden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Bakıyorsunuz, bu olayların arkasından bazı devletler, istihbarat birimleri çıkıyor. Ama artık bundan sonraki dönem, Türkiye siyasi tarihinde bu tür hesaplaşmaların olmayacağı bir dönem olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.