KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “New York’a yapıcı bir ruhla, makul ve uygulanabilir olanda uzlaşma arzusuyla gidiyorum” dedi.

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, New York’a hareketi öncesinde Ercan Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’le görüşmek üzere New York’a gitti. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, Genel Sekreter Guterres’le 29 Eylül Cumartesi günü öğleden sonra görüşmesi bekleniyor. Yarım asrı aşan Kıbrıs sorunu, bir kez daha BM’nin merkezine taşınıyor. İsviçre’nin Crans-Montana kentinde geçen yıl temmuz ayında düzenlenen Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasıyla kopan Kıbrıs müzakere sürecinin geleceği için gözler bu kez New York’a çevrildi. Akıncı’yı Ercan Havaalanı’ndan Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay, İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars, GKK Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Cemal Volkan, Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Gürdal Hüdaoğlu, Cumhurbaşkanlığı Müdürü Gülden İlkman uğurladı. Ercan’dan ayrılmadan önce basına açıklamalarda bulunan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “New York’a yapıcı bir ruhla, makul ve uygulanabilir olanda uzlaşma arzusuyla gidiyorum. Çok açıktır ki çözümsüzlüğün devamı Kıbrıs’ta her iki toplumu da olumsuz olarak etkileyecek” dedi.

Bu yılki temasın diğer yıllardan farklı bir yanı olduğunu vurgulayan Akıncı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in geçici özel danışman olarak görevlendirdiği Jane Holl Lute’un ilgili taraflarla gerçekleştirdiği ve tamamladığı görüşmelerin raporunu Guterres’e sunmasının beklendiğini anımsattı.

“Genel sekreter bundan sonrası için ne düşündüğümüzü de dinlemek isteyecektir”

Akıncı, “Sayın Guterres bu rapor ışığında değerlendirmelerini taraflarla paylaşıp bundan sonrası için bizim ne düşündüğümüzü de dinlemek isteyecektir” dedi. Crans Montana sonrasında geçtiğimiz yılın Eylül ayında da BM Genel Sekreteri ile yine buluştuğunu, hem bu görüşmede hem de iki ay önce özel danışman Lute ile görüşmelerinde Kıbrıs sorununda artık eski müzakere süreçleri dönemi kapandığını dile getirdiğini anımsatan Akıncı, şöyle devam etti:

“Takvimsiz ve sonuç odaklı olmayan süreçlerle sadece zaman tüketilebilir. Geçmekte olan zaman ise Kıbrıs’ta statükonun pekişmesine hizmetten başka bir ise yaramaz. O nedenle yıllardır uygulanan yöntemlerle bir yere varılamadığı anlaşıldığına göre, takvimli ve sonuç odaklı bir sürecin gündeme gelmesi ve siyasi irade ve kararlılıkla davranılması artık zorunlu hale gelmiştir.”

“Çözüm yönünde inisiyatifler aldık, adımlar attık. Buna rağmen sonuca ulaşamadık”

Kıbrıs Türk tarafının çözüme ulaşmak, barış içinde bir gelecek kurmak için yıllarca çaba harcadığını, 2004’te Annan Planı’na onay veren tarafın da Türk tarafı olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, şöyle devam etti:

“Benim Cumhurbaşkanlığım döneminde yürütülen çalışmalarda da gerek Mont Pelerin, gerek Cenevre ve gerekse Crans Montana’da olsun çözüm yönünde inisiyatifler aldık, adımlar attık. Buna rağmen sonuca ulaşamadık. Bunun elbette çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerin en önemlisi, Rum tarafının yetkiyi ve refahı Kıbrıslı Türklerle federal bir ortaklıkta gerçek anlamda paylaşmayı içine sindirememesidir. Bu konuda verilebilecek çok örnekler vardır; ancak New York arifesinde hedefim yeni bir karşılıklı suçlama kampanyası başlatmak değildir. Çünkü New York’a yapıcı bir ruhla, makul ve uygulanabilir olanda uzlaşma arzusu ile gitmekteyim. Çok açıktır ki çözümsüzlüğün devamı Kıbrıs’ta her iki toplumu da olumsuz olarak etkileyecektir. Halbuki karşılıklı kabul edilebilecek bir çözüm hem Kıbrıs’ın her iki toplumuna ve diğer farklı topluluklara, hem de en yakınımız iki ülke olarak Türkiye ve Yunanistan’a da yarar getirecektir. Zaten oldukça karmaşık durumda olan Doğu Akdeniz yeni gerginliklere değil, yeni işbirliklerine sahne olacaktır. Bir yandan Kıbrıs’ta çözüm yönünde ilerleme öte yandan bizim de hakkımız olan doğal gazda işbirliği, bunun yanında Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde gümrük birliği güncellemesi ile başlayarak yeni bir ivmenin yakalanması tüm ilgili taraflara yarar sağlayacak gelişmeler olarak görülmelidir. Kısacası ortak vizyon bu olmalıdır.”