Ömür boyu mutluluğun yolu, sevilen işi yapmaktan geçiyorsa, başkalarının dertlerini para karşılığı üstlenerek bir insanın mutlu olması mümkün müdür peki?
Gözünüzü para hırsı bürümemişse, bizce pekâlâ mümkündür…
Avukatın, üzerine aldığı işi, hakkını vererek yerine getirmesi asli görevidir. Ancak bazı avukatlar, “işin hakkını verme” kısmını abartmakta, problemi, kendi şahsi problemi görüp kişiselleştirmektedirler. Aslında bu durum, işine duydukları saygıdan ileri geliyormuş gibi görünse de, onlar, çoğu zaman alacakları vekalet ücretlerinin hesabını yaparlar. Müvekkil 100 lira kaybedecekse, kendisi de 10 lira kaybedecektir çünkü. Her insanın olduğu gibi, avukatların da hayatlarında şahsi problemleri olur, olacaktır. Bir de bunlara, üzerlerine aldıkları her bir işi, kendi problemleri gibi eklediklerinde, hiç bir bünye bu kadar stres ve sıkıntıyı kaldırmaz. Bir çok hastalığın kaynağının da stres olduğu bilimsel olarak açıklanmıştır.
İşin hakkını vererek eksiksik yapılması ile, işin kendi işi gibi görülmesi çok farklı şeylerdir. Avukat, hiçbir zaman ihtilafın tarafı değildir ve olmamalıdır da. Ne karşı tarafı, ne de vekilini düşman gibi görmemelidir. Ancak müvekkili rahatsız edecek şekilde de karşı tarafla iyi ilişkiler kurmamalıdır. İnsanlarda avukatların karşı taraftan para alarak davaları satabilecekleri gibi yanlış bir algı oluşmuştur. Ne kadar vicdansız olursa olsun, hiç bir avukatın böyle bir işin parçası olabileceğine ihtimal vermiyoruz. Olanları da Allah ıslah etsin ne diyelim. Çevrenizde, oldukça varlıklı oldukları halde mutlu olmayan insanlara sıklıkla rastlarsınız. Aynı şekilde maddi sıkıntılarına rağmen devamlı gülümseyebilen insanları da görmeniz mümkün. Ne kadar çok şeye sahip olduğunuz değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğunuz mutluluk için önemlidir derler.
İşini düzgün yapan bir avukatın, insanlar arasında bu kadar ihtilaf varken, avukatlık mesleğinden para kazanamaması mümkün değildir. Ancak para kazanma hırsı tavan yapmış avukatlar, haklı haksız ayırdetmeden, alacakları vekalet ücretine bakarak iş alırlar. Aynı şekilde, aldıkları tüm işleri, kendi şahsi meseleleri gibi üstlenirler. Örneğin müvekkillerinin alacağını tahsil için başlatılan bir icra takibinde, borçluya düşmanmış gibi davranırlar. Bazen gazetelerde haberlerini okur, üzülürüz. Avukat, borçlu tarafından haciz mahallinde vurulur, hatta öldürülür. Bunlar, asla tasvip etmediğimiz ve görmeyi istemediğimiz haberlerdir. Ancak bazen buna avukat, bizzat sebebiyet vermektedir. Taraf olmaması, işini yapıp gitmesi gerektiği halde, bazı avukatlar, alacağı tahsil etmek adına, borçluyla tartışır hatta  küfürleşirler.
Aslında öylesine güzel bir meslektir ki avukatlık, toplum içinde yaşayan her bireyin öğrenmesi gereken, tabi olduğu kuralları öğrenir, bunu günlük hayatında hem kendisi için kullanır. Hem de bu bilgisiyle para kazanır. Nasıl ki bir doktor, aldığı eğitimle kendi rahatsızlıklarına teşhis koyabilir ve gerekli tedbirleri alabilirse, aynı durum bir avukat için de geçerlidir. Örneğin bir inşaat mühendisinin, inşaat yapmayacaksa, okulda aldığı eğitimin pratikte kendisine hiçbir faydası yoktur. Oysa hukuk heryerdedir… Hayatın her anındadır.
 Eğer “Mesleği daha keyifli nasıl yapabilirim” başlığını, “Meslekte nasıl daha çok para kazanabilirim” şeklinde algılıyorsanız,  sizin mutluluk anlayışınız para odaklı olduğundan, üzgünüz ki bu yazının size pek bir faydası olmayacaktır. Ancak hayatta herşeyin paradan ibaret olmadığına inanlardansanız, başarılı avukatlıktan anladığınız,  çevresinde sevilen, sayılan, itibar gören, çevresine faydalı olan ve mutlu olmaya yetecek derecede kazanan biri olmaksa, sizin için meslekten keyif alma konusunda umut var demektir.
 Aşağıdaki tavsiyelere uyduğunuzda, mesleğin aslında çok da keyifli olduğunu göreceksiniz
-Haksız olduğunu düşündüğünüz, frekansınızın tutmadığı müvekkillerin işlerini almayın. Bunu işi aldıktan sonra farkederseniz de dosyadan istifa etmekten çekinmeyin. Özetle sorunlu – sorun yaratabilecek müvekkillerden uzak durun.

- Size gerekli saygıyı göstermeyen, zenginliğiyle herkese hükmedebileceğini düşünen insanlarla çalışmayın.

-Hayatın sadece çalışmaktan ibaret olmadığını unutmayın. Sevdiklerinize, ailenize vakit ayırmayı ihmal etmeyin.
-Her hukuki hizmetinizde para beklentisi içinde olmayın. Bilginizi, çevrenizdeki insanlara faydalı olmak için de kullanabileceğinizi unutmayın. Bu, daha çok sevilmenizi ve sayılmanızı sağlar. Kısa süreli bir işi ucuza alacağınıza bir sefere mahsus hiç ücret almayın. Ancak insanların bunu alışkanlık haline getirmelerine müsaade etmeyin.

- Aldığınız işe sahip çıkın ve eksiksiz tamamlayın. Ancak kesinlikle hukuki meseleyi şahsileştirmeyin.

- Başkasına tabi olarak çalışıyorsanız, en kısa zamanda bağımsızlığınızı ilan edebilmek için planlar yapmaya başlayın. Özgür olmadığınız müddetçe, müvekkil seçme şansınız olmaz. Size verilen işi
yapmak zorunda kalırsınız.

- Kibirli olmayın ve kimseyi küçümsemeyin. Kupon davanızın kimden geleceğini asla bilemezsiniz.
-Çalışanlarınıza iyi davranın. Onları işçi değil, iş arkadaşlarınız gibi görün. Ciddi bir iş yapıyorsunuz belki. Ancak bu, tüm gün ciddi olmanız gerektiği anlamına gelmez. İşler aksamadığı müddetçe, çalışanların neşeli olmalarında, birbirleriyle şakalaşmalarında hiç bir sakınca yoktur. Aksine bu, işlerini daha keyifli ve sıkılmadan yapmalarını sağlayacaktır. Ancak bunu abartmalarına da müsaade etmeyin. Özellikle müvekkillerin yanında.
Tüm bunları hayata geçirebilirseniz, karşınıza çıkacak tablo, keyifli bir ofis ortamı, problemsiz müvekkiller, saygı duyulan ve örnek alınıp referans gösterilen bir imaj ve mutlu olmaya yetecek derecede kazanç. Daha ne olsun…

(Yazar: Av. Ahmet Erkan / Hukuki Tavsiyeler)