Belirsiz alacak davası, Alman Medenî Usul Kanununda açık olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, öğreti ve Alman Federal Mahkemesi tarafından yüzyılı aşkın bir zamandan beri kabul edilmektedir. HMK nun 107’ nci maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası”, İsviçre ve Alman hukuklarında “rakamlandırılmamış alacak davası “veya “rakamlandınlmamış alacak talebi” ibare­leri ile anılmaktadır.

Belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibariyle bir eda davası­dır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davacının dava açacağı miktarı ya da değeri, tam ve kesin olarak gerçekten belirleyebilmesinin imkânsız olması ya da bu­nun kendisinden beklenememesi gerekir. Davacı açılacak davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa, yahut bunu bilebilecek durumda ise, belirsiz alacak davası açılamaz

Belirsiz alacak davasının açılmasının sonuçlarından biri de zamanaşımının ke­silmesidir. (BK m. 133/2).Yargıtay’ın bu güne kadar ki uygulamalarına göre zama­naşımı kesilmesi, dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlıdır ve dava edilme­yen kısım için zamanaşımı kesilmez. Ne var ki, bu kuralı HMK m. 107 ile hukukumuza yeni giren belirsiz alacak davası bakımından uygulayabilmek mümkün değil­dir. Aksinin kabulü, belirsiz alacak davasının kanun koyucu tarafından usul kanu­nunda düzenlenmesine rağmen (daha başlangıçtan) reddi anlamına gelir.

Belirsiz alacak davasında, kısmî alacak davasından farklı olarak, dava sırasında belirli hale gelen alacağın davaya sokulmasına izin verildiğinden, geçici talep sonucu ile açılan belirsiz alacak davasında, ileride belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için za­manaşımı kesilmesi sonucu ortaya çıkar. Asgari miktar belirtilerek açılan belirsiz alacak davasında mahkemece yapılan araştırma esnasında alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, id­dianın genişletilmesi yasağına (m. 141, 319) tâbi olmaksızın davanın başında belirt­miş olduğu talebini arttırabilir. Yapılan bu arttıran zamanaşımına tabi değildir.

Hangi davaların belirsiz alacak davası olacağı, bu yönde hangi kıstasa başvuru­lacağı yönünde çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Doktrinde, talep konusunun belir­lenmesinin imkânsız olduğu durumlara örnek olarak: hukuki anlamda imkânsızlık hali, hakimin takdir yetkisinin bulunduğu durumlar gibi gösterilmektedir. Sonuç ola­rak; işçilik alacaklarının özelliği de dikkate alınarak, bu alacaklarda, talep konusu­nun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi, aksinin kabulü de doğru değildir. Bu nedenle, ta­lep konusu işçilik alacaklarının belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi vc sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır.

Öğretide kabul gören ve Yargıtay’ın da katıldığı ağırlıklı görüşe göre, davacının ta­lep sonucunu belirleyebilmesi için gereken bilgilerin üçüncü kişi veya davalının bünyesinde olması nedeniyle davanın tarafları ve mahkeme tarafından davanın baş­langıcında hesap edilemiyorsa, bu durumda belirsiz alacak davası açılabilecektir.


Hukukitavsiyeler