Genel olarak;

Mülkiyet hakkı hukukumuzda gerek uluslararası anlaşmalarla gerekse de yasa hükümleri ile koruma altına alınmış olup, kişilerin mülkiyet hakkından doğan hak ve yetkileri temel başlıklar altında düzenlemeye tabi tutulmuştur. 

Malikin; işbu mülkiyet hakkından doğan yetkilerini kullanmasını ve/veya işbu yetkiden dilediği şekilde (sınırları içerisinde kalmak şartıyla)  yararlanmasını engelleyen, hiçbir haklı ve yerinde gerekçeye dayanmayan ve halihazırda devam eden müdahalelere/saldırılara karşı, işbu saldırıları önlemek adına açabileceği davaya; el atmanın önlenmesi ya da müdahalenin men’i davası denilmektedir. 

Şartları;

El atmanın önlenmesi davasının başlıca şartı, işbu davayı açacak olan kişinin mülkiyet hak ve yetkilerine sahip olması hususudur. Bu nedenlerle bu dava malik ya da malikin mirasçıları tarafından açılabilecektir. Burada önemli olan malik olunan şey değil kişinin sahip olduğu mülkiyet hakkıdır. Zira mülkiyet hakkı, sahibine yasal sınırlar içerisinde o şeyden dilediğince yararlanmak hak ve yetkisi tanımaktadır.

İkinci şart olarak ise; karşımıza haksız müdahale/saldırı kavramı çıkacaktır. İşbu davanın açılabilmesi için, kişinin maliki olduğu şey üzerinde hiçbir haklı ve yerinde gerekçeye dayanmaksızın gerçekleştirilmiş bir saldırı olmalı ve bu saldırı devam etmelidir. Saldırının hangi şekillerde yapıldığının bir önemi olmayıp, herhangi bir hakka dayanmaması yeterlidir. Zira buradaki temel amaç mülkiyet hakkının korunmasını sağlamaktır.

El atmanın önlenmesine yönelik olarak açılmış işbu davalarda, mülkiyet hakkına saldırıda bulunan kişinin kusurlu olmasına da gerek yoktur. Zira işbu dava kusurdan bağımsız ve salt olarak mülkiyet hakkının korunmasına yönelik olarak açılmaktadır.

Davacı ve davalı sıfatı;

El atmanın önlenmesi davasının davacısı; mülkiyet hakkı saldırıya uğrayan malik ya da onun mirasçılarıdır. Davalı sıfatı ise, söz konusu mülkiyet hakkına saldırıda bulunan gerçek veya tüzel kişilere ait olacaktır.

Görevli ve yetkili mahkeme;

Kişilerin sahip olduğu mülkiyet hakkına ilişkin olarak gerçekleştirilen saldırıların önlenmesine yönelik olan işbu davalar, ilgili yasa hükümleri gereğince Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından görülmekte olup, kural olarak genel yetki kuralları uygulanacaktır. El atmanın konusu bir taşınmaz ise, genel yetki kuralları uygulanmayacak ve yetkili mahkeme dava konusu taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemeleri olacaktır.

Süre;

Mülkiyet hakkının korunmasını amaçlayan işbu dava, herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmayıp, yasal şartların mevcut ve geçerli olması yeterlidir.

Kesinleşme ve kararın icrası;

Malik ya da mirasçıları tarafından açılan el atmanın önlenmesi davasının kabul edilmesi ve müdahalenin men ’ine karar verilmesi halinde, işbu kararın icrası açısından ikili bir ayrım yapılmaktadır.

İlgili yasa hükümleri ve yerleşik Yargıtay kararları gereğince, dava konusu haksız müdahale edilen şeyin aynına ilişkin olarak, taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmuyorsa, el atmanın önlenmesine yönelik verilen kararın icrası için kesinleşmesine gerek yoktur.

Örneğin; söz konusu davada davalı olarak yer alan tarafın, dava konusu taşınmaz üzerinde mülkiyet iddiası bulunmaması halinde, müdahalenin kaldırılmasına dair kararın icrası için kesinleşmesi gerekmemektedir.

Paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi;

Kural olarak; paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz üzerinde hak sahibi olan paydaşlardan birinin ya da birkaçının, kendisinin payına yapılan haksız saldırıları önlenmesini talep imkanı bulunmaktadır. Ancak yerleşik hale gelmiş Yargıtay içtihat ve uygulamaları gereğince, ortaklar arasındaki haksız saldırılar ve bunların önlenmesi hususu ayrı bir inceleme konusu yapılmıştır.

Şöyle ki; Yargıtay paylı mülkiyete tabi taşınmaza ilişkin el atmanın önlenmesi davalarında, öncelikle taraflar arasında bir taksim sözleşmesi ve sair birtakım belirleyici anlaşmaların olup olmadığına bakmakta; paydaşlar arasında oluşmuş herhangi bir fiili kullanım olup olmadığını incelemektedir. Buna göre yapacağı değerlendirme sonucunda uyuşmazlık konusu taşınmazın kimin kullanımına bırakılmış olduğuna göre de el atma hususunu tespit edecektir.

Ancak paydaşlar arasında herhangi bir harici taksim ve sair belirleyici anlaşmama olmaması halinde, Yargıtay el atmanın önlenmesi davası yerine, ortaklığın giderilmesine yönelik olarak açılacak davanın hukuki yarar ve hukuk mantığı açışından daha doğru olduğunu kabul etmekte ve bu şekilde uygulaması gerektiği belirtmektedir.

Önemle belirtmek gerekir ki; müşterek mülkiyete tabi bir taşınmaza haksız müdahalede bulunan üçüncü bir kişi ise, paydaşlardan biri bile tek başına el atmanın önlenmesi davası açabilecektir.



Kaynak: http://kulacoglu.av.tr/el-atmanin-onlenmesi-davasi-mudehalenin-meni-davasi/