Avukatlık mesleğini icra edenler  tecrübeleri ile  bilgi  ve birikimini her ne hikmetse  meslektaşlarına  aktarmada biraz  çekingen davranıyorlar.
Genç Avukatlar çoğu zaman el yordamı ile başlıyorlar mesleğe…
 
Bundan 75 sene önce İstanbul Barosu eski genel sekreteri Avukat Ali Haydar ÖZKENT'in İstanbul Barosunca da yayınlanmış bulunan AVUKATIN KİTABI adlı eseri istisnalardan birisi…
 
Özellikle "GENÇ AVUKATLARLA GİZLİ KONUŞMALAR" bölümünü  mesleğe yeni başlayan her avukatın okumasını tavsiye ederim.
 
75 Sene içinde güncelliğini koruyan bu kadar güzel öğütleri ben  mesleğin 28. yılında tesadüfen öğrendim.
 
Umarım genç meslektaşlarıma merhum meslektaşımız Ali Haydar Özkent’in  “gizli konuşmaları” yararlı olur.
 
GENÇ AVUKATLARLA GİZLİ KONUŞMALAR
 
Bu faslı yazmağa neden lüzum gördük? Yolun çoğunu aldığımız ve önümüzde pek azını bıraktığımız şu sıralarda, genç arkadaşlarım, sizinle gizli bazı şeyler konuşmak istiyorum.
 
Bu konuşacaklarımızın kanunlarda, kitaplarda yeri yoktur. Kanunlarda, kitaplarda, meslek an'anelerinde yeri olan şeyleri bundan evvel yazdık.
 
Şimdi konuşacaklarımız, san'atın daha temiz, daha temiz, daha rahat ve daha verimli yapılması için ne gibi şeylerin gerek olduğuna, nasıl hareket edilmesi icap ettiğine dairdir.
 
Yani biraz da maddî taraf. Baroya ayak atarken bunları bize toptan söyleyen olmadı. Bir kitapta da yazılmış görmedik. Adliye sarayında eski bir üstattan konuşma esnasında tesadüfen işittiğimiz bir söz, Öteki birinden duyduğumuz bir şikâyet ve bir figan, Disiplin Meclisinde geçen bir vak'a, bir kıvılcım... Nihayet yirmi iki senelik bir tecrübe bunları bize öğretti. Nice arkadaşlar biliriz ki işin değil fakat angaryanın çokluğundan ve kazancın azlığından şikâyet ederler. Kıymetli zamanları, hattâ sıhhatleri şunun elinde oyuncaktır. Zayıf iradeli olduklarından kendilerini bedava kullandırır, iş sahiplerinin esirleri derecesine düşürürler. Hülâsa rahat yüzü görmezler ve yarınlarından emin değildirler.
 
MESLEĞİN HAYSİYETİNE TOZ KONDURMAYINIZ
 
Bu gizli fasılda konuşmak istediğimiz şeyler, mesleğinize, haysiyetinize toz kondurmamak, sıhhatinizi bozmamak, yazıhanenizi kapayıp ta çıktığınız zaman geniş bir nefes almak, yarını düşünmeyerek yemek masasında karınız ve çocuklarınızla kedersiz ve neş'eli bir yemek yemek, geceleri rahatça bir uyku uyumak ve ertesi günü korkusuz ve sağlam, işinize başlayabilmek için lâzım gördüğüm şeylerdir. Bab, fasıl ayırmaksızın ve hiç bir tasnife tâbi tutmaksızın bunları, kafamda doğduğu gibi, sıralıyorum. Bu gizli konuşmalar, genç meslektaşlarım, yalnız sizin içindir. Eskiler ne ise odur. Onlar bu yazıları okurken geçmişe teessüf etseler de geri dönmek ellerinde değildir. Sizler, mesleğe yeni başlıyorsunuz. Dikkat ederseniz iş sahiplerine, işlere, hâdiselere kendinizi ezdirmezsiniz.
 
SAHİBİ İLE ARANIZDA MESEFE BIRAKIN! 
 
Mesleğin veriminin birinci sırrı, müvekkil ile teklifsiz olmamaktır. Bu, hiç şaşmayan bir düsturdur, iş sahipleri ile aranızda bir mesafe bırakınız.
 
Müvekkil yazıhanenize girerken bir kahvehaneye, bir sinemaya girer gibi girmemelidir; hele bir sigara veya kahve içmek, dedikodu ve boşboğazlık etmek için hiç gelmemelidir.
 
Ona his ettirmelisiniz ki yazıhanenizde yalnız iş konuşulur.
 
Davaya, hukuka dair görüşülür ve her yardıma bir karşılık beklenir. Hattâ yazıhanenizin dışında dahi onlara bu hissi veriniz. Hülâsa, iş sahipleri ile can ciğer, sıkı fıkı, teklifsiz olmayınız.
 
Teklifsizlik, meslek haysiyetinizi kırar, iş sahiplerine kendinizi oyuncak eder ve sizi bedava çalıştırır. 
İnsanlar çok tuhaftır. Başkalarını bedava çalıştırmaktan zevk alırlar. Sizde bu emellerini gıcıklayan bir yumuşaklık görünce istismar etmek isterler. Bunun başlıca sebebi de teklifsizliktir, işlerini gördürmek için arkadaşlıktan, dostluktan bahsederler. Öyle vaziyet alırlar, öyle dil kullanırlar ki ücret istemeğe utanırsınız.
 
Öyle kurnaz müvekkiller vardır ki ücreti önlemek için sizi bir eğlentiye çağırır, yahut evinde veya lokantada bir iki yemek yedirir, meyliniz varsa bir kaç kadeh rakı ile çakır keyif ederler. Artık dost oldunuz. Para isteyemezsiniz. Halbuki siz o işten alacağınız ücretle yüz defa daha iyi yemek yer, daha iyi eğlenirsiniz. 
Bu kadar değil. Eğer sizinle samimî dost gibi görüşen o adamın minnettar kalacağını, insanca yardımınızdan dolayı size karşı sevgi ve saygı besleyeceğini sanıyorsanız aldanırsınız. Ah, insan denilen mahlûk, ne muammadır? Ne karışık, ne bilinip anlaşılamayan bir varlıktır. Böyle bedava çalıştırdıkları ilim adamlarına hürmet edecekleri yerde onlarla eğlenir, eğilmiş gördükçe sırtlarına daha ziyade binerler, insan ruhunun en çirkin bir yüzü de, zayıfı, yumuşağı ezmektir.
 
KENDİNİZİ EZDİRMEYİNİZ!
 
Kendinizi ezdirmeyiniz. Yerlere kadar eğilmeyiniz. Bir ziyafet, ufak bir menfaat mukabilinde ilminizi, seciyenizi oyuncak etmeyiniz. Yardımınızın mukabilini almak, işinizde şerefli bir adam gibi saygı ve sevgi görmek isterseniz, herkese ve bilhassa davalarını aldığınız, istişarelerini yaptığınız adamlara kendinizi dirhem dirhem ve fakat kibarca satınız. Teklifsizlik, bunun birinci düşmanıdır. Müvekkillerle teklifsiz olmayınız. 
 
Şimdi içinizden şöyle dediğinizi duyar gibi oluyorum: Yeni işe başladık, fazla kafa tutarsak iş bulamayız. Onun için iş sahiplerinin suyuna gitmeliyiz... Bu çok yanlıştır, iş sahipleri, siz yumuşadıkça sertleşir, siz arkalarından koştukça kaçarlar. Dava almanın, müvekkil tutmanın, namus dairesinde para kazanmanın yolu başkadır, iyi bir tahsil görmüş, avukatlık için lâzım gelen vasıfları haiz bulunmuş iseniz, daima okuyor, çalışıyor ve dürüst hareket ediyorsanız er geç meydan sizindir.  
 
ÇABUK AVUKAT OLUNMAZ !
 
Çabuk avukat olunmaz, acele ile para kazanılmaz, müvekkilinize kendinizi ezdirip kan ter içinde boşuna çalışmaktan ve sonunda sıhhatinizi, haysiyetinizi kaybetmekten ise yazıhanede oturup kitap okumak, yahut ta mahkemelere ve konferanslara gidip bir kaç faideli söz dinlemek daha hayırlıdır. 
 
Meslekte vakarınızı muhafaza ediniz, müvekkillerinizle aranızda mesafe bırakınız, fazla teklifsiz olmayınız, hattâ zaruret olmadıkça ve en aşağı on defa davet etmedikçe yemeğini yemeyiniz, derken yazıhaneye her gelene kafa tutunuz, çalım satınız demek istemediğimi elbette anladınız.
 
KİBİRLİ VE ÇALIMLI DEĞİL SEMPATİK OLUN
 
Avukat, maddî hayatta muvaffak olmak için sempatik olacak, kibirli ve çalımlı olmayacak, herkesi kendisinden soğutacak hallerden, sahte vakarlılıklardan sakınacaktır.
 
Bu, muvaffakiyetin alfabesidir. Fakat ayni zamanda bir ilim adamına yakışan ciddiyet ve vakarı da gösterecektir.
 
Müvekkiller böylelerini arar, böylelerine sarılır ve böylelerine ücret verilir. Onlardan yardımınızın mukabilini almak, itimat görmek isterseniz sarmaş dolaş olmayınız.
 
Sizi boşu boşuna döndürür, boynunuza zincir takar ve çabucak yıpratırlar, iyi çocuktur, derler amma, bıyık altından gülerler.
 
Mühim bir iş çıktığı zaman, kendisini idare etmeyi bilen başka avukata müracaat ederler, kendilerinden iyi bir avukat isteyene başkalarını tavsiye ederler. Çünkü siz kendisine mühim işi becerecek, kendisini ağır satacak bir kıymet göstermemiş oldunuz. 
 
Meslekte bu dereceye düşmekten çok sakınınız, işe bir kere böyle başlar ve böyle bir nam alırsanız sonuna kadar küçük, orta kalır ve hiç bir zaman büyük ve zengin bir avukat olamazsınız. 
 
ÇABUK AÇILIP DÖKÜLMEYİNİZ. 
 
Bu meslekte saçlarını ağartmış, her kıssadan bir hisse çıkarmış, her telden bir ses işitmiş olan eskilerin bu alanda söyleyecekleri ikinci bir sözde, size bir dava vermek isteyenlere karşı çabuk açılıp dökülmemenizdir.
 
Yazıhanenizin kapısı açıldı. Tanıdığınız yahut tanımadığınız bir iş sahibi içeriye girdi. Yer verdiniz, oturarak işini anlatmaya başladı. Ara sıra sizden fikir soruyor: Haklı değil miyim? Hasmım haksız değil midir? Şu delile ne dersiniz? Elimde bu ibra varken davamı yüzde yüz kazanamaz mıyım?... işin ruhu da buradadır.
 
Bülbül gibi ağzınızı açar ve ona yerden göke kadar haklı olduğunu, bu davasını şu kadar zamanda kazanmak işten bile olmadığını söylerseniz her şeyi kaybettiniz!
 
AKIL ALAN BİR DAHA SEMTİNİZE UĞRAMAZ
 
Bir kere, bütün vesikaları, ilgili kanun maddelerini tetkik etmeden lâf söylemek ve adamcağıza büyük ümitler vermekle bir meslek hatâsında, en yumuşak tabir ile, yemek yemeden yemiş yiyen çocuğun hareketine benzer bir hafiflikte bulundunuz, iş sahibi zeki bir adam ise sizin bu hafifliğinizi görerek her halde itimadı sarsılmıştır. Mühim bir işini mümkün değil size tevdi etmez. Sonra, iş sahiplerinin çoğu, zannettiğinizden daha kurnazdırlar.
 
Sizden alacağını aldıktan sonra çok defa gider ve bir daha semtinize uğramazlar. Yahut ta o işin hakkı olan ücretten pek azmi teklif ederler.
 
Çünkü ellerine silâhı siz kendiniz verdiniz.
 
Bu davayı kazanmanın pek kolay olduğunu, uzun sürmeyeceğini, paraları çatır çatır tahsil edeceğinizi daha beş dakika evvel siz söylediniz.
 
Kanunun filân maddesi kendisine hak verdiğini ve mahkeme ve icra huzurunda şöyle derse işinin lehine biteceğini öğrenmiştir. Zaten avukat hakkında yel alıp rüzgâr satan bir adam diye bulanık bir fikir taşıyor, iki satır yazı yazacak, iki de lâf söyleyeceksiniz! O lâfları da ona öğretmiş bulunuyorsunuz. Artık ne diye size itimat edecek ve istediğiniz parayı verecektir? Onun için boşboğazlıktan sakınınız. Kim olursa olsun, iş sahibine çabuk ve çok açılıp saçılmayınız.
 
Lâyihada yazacağınız ve mahkemede söyleyeceğiniz sözleri daha davasını almadan ve kitap karıştırmadan o adama söylemeyiniz, işte şu avukat yok mu? Sizin kadar ilmi, sempatisi olmadığı halde büyük dava sahipleri hep ona koşuyorlar, yazıhanesi bir karınca yuvası gibi işliyor neden? Bir kere araştırdınız mı? Elbette size üstün bir hali vardır. O hal, başka bir şey değilse, mutlaka, müvekkillerine derhal açılıp saçılmaması, kendisini idare etmesi, konuştuklarına ağırbaşlılığı ile itimat telkin etmesi, çekirge gibi sıçramaması, ilmini ve yardımını bedava satmamasıdır.
 
Şu halde siz de onun gibi yapınız, işi dinledikten sonra mümkünse delillerini isteyiniz, hâdiseyi biraz derinleşiriniz. Davasını kazanacağınıza dair sizde bir kanaat hasıl olmuşsa, işini üzerinize alabileceğinizi söyleyiniz. Pek sıkıştırırca, yahut aranızda şöyle böyle bir dostluk varsa bazı prensiplerden müphem ve umumî surette bahsediniz. Fakat zinhar dökülüp saçılmayınız. Bu suretle kendisine daha ziyade itimat vermiş, fakat her şeyi öğretmemiş olursunuz, işini aldıktan ve ücret mukavelenizi yaptıktan sonra, fırsat düştükçe, daha fazla konuşabilirsiniz. 

AV. AHMET ÇOLAK / Ekspres Gazete