Avukatlık kadar insanı yoran, boş zamanların tadını tattırmayan, uykuyu rahat uyutmayan başka bir meslek yoktur. Evinizden çıktığınız dakikadan yazıhanenize gelinceye kadar sorgular karşısındasınız. Yazıhanenizde sizi bekleyenlere fikir ve nasihat vereceksiniz. Mektuplar, arzuhaller, lâyihalar yazacak, Adliye sarayında müdafaa yapacaksınız. Arkadaşlarınızla kanunları konuşur, müzakereler, münakaşalar edersiniz, işler peşinizi bir dakika bırakmaz. Bir saniye serbest değilsiniz. 

Çünkü sizin yazıhaneniz filân handa ve vazife yeriniz Adliye sarayında değildir. Sizin yazıhaneniz, imalâthaneniz bizzat dimağınızdır. Bu daimî meşguliyet, ne çok kuvvet sarf ettirir, ne kadar sabır, metanet ister! Onun içindir ki siz herkesten daha çabuk ihtiyarlarsınız, saçlarınız, dişleriniz daha çabuk dökülür, kalp, verem, kanser, sinir hastalıkları her meslekten ziyade avukatlıkta tahripler yapar. Eğer mesleğinizi sevmezseniz devam için lâzım olan sabır ve sebatı, metaneti, çalışmak zevkini, meslek saygısını kendinizde bulamaz ve hâdiselerin bindirdiği maddî ve manevî yüklere dayanamayarak çöker gidersiniz. Meslek aşkı size bir kuvvet kaynağı olur. Onu sever ve her şeyden üstün tutarsanız, sağlamlık, dinçlik, dayanıklık duyarsınız. 

BU MESLEK SEVİLMEĞE LÂYIKTIR. YAPTIĞI HİZMET, BİR DEVLETİN EN KUDSÎ BİR VAZİFESİ OLAN ADALETİ DAĞITMAK İŞİNE YARDIMDIR. ONUN İÇİN, HÂKİMLİK GİBİ, MESLEKLERİN EN İYİLERİNDEN VE EN ŞEREFLİLERİNDENDİR. 

Serveti, ailesi, namusu tecavüze uğramış olan bir insanın en evvel koşup geleceği, himaye isteyeceği adam avukat ve sığınacağı yer onun yazıhanesidir. Ne kadar aileler vardır ki servetlerini, haysiyetlerini, avukatın yardımına borçludurlar. Her gün en mahrem sırlar ona tevdi olunur, en gizli şeyler onunla konuşulur. Hıristiyanlıkta Allah’ın vekili diye saygı ve huşu ile önünde günahlar itiraf edilen, ruhanilik ne ise, dört duvar arasında büyük bir emniyet ve itimat ile kendisine sır ve dert dökülen adalet vekilliği de odur. Nice büyük mevkilere çıkmış adamlar vardır ki tecavüze uğrayan haklarını ve menfaatlerini almak için avukatın yardımına koşmuş ve ona en büyük saygı ve itimadı göstermişlerdir. Nice analar, hemşireler, ne kadar masum aile kızları vardır ki, başka kimsenin bilmediği ve bilemeyeceği sırları ilk defa olarak dudaklarından avukata ifşa etmişlerdir. Küçük büyük yurttaşların bu sonsuz saygı ve itimadına mahzar olmak kadar ruha sükûn ve zevk veren başka ne vardır? Kılıç ve süngü takıp tehlikedeki vatanı ve milleti için hududa koşan askerle, fazilet ve bilgi silâhlarını kuşanarak tecavüze uğramış bir hakkı müdafaa için adalet meydanına koşan avukat ayni derecede sevgi ve saygıya lâyık değilmidir?

HÂKİMİ AYDINLATMAK, HAKKI YAPMAK, MASUMU İPTEN KURTARMAK, ZALİMDEN ALIP MAZLUMA VERMEK, BU NE BÜYÜK BİR ŞEYDİR! DÜNYADA BUNDAN DAHA BÜYÜK VE DAHA TEMİZ BAŞKA BİR SAADET VAR MIDIR? 

İlkbahar kışın uyuşturduğu ağaçlara nasıl can verir, çiçekleri nasıl fışkırtır ve kuşları öttürürse, bir heykeltraş balçığa nasıl ilâhî bir kudret aşılarsa avukat da çiğnenmiş biçarelere, sille tokat atılmak istenen dul ve yetimlere kuvvet verir. Onları müdafaanın ışığile aydınlatır, sıcak himaye ve şefkatiyle ısındırır.

BU MESLEĞİ SEVİNİZ, ÇÜNKÜ SEVİLECEK KADAR ASİL, CAZİBESİNDEN KURTULUNAMIYACAK DERECEDE GÜZELDİR. BİR DULUN, BİR YETİMİN HAKKINI ALDIĞINIZ, BİR YURDDAŞI ZULÜM VE TECAVÜZDEN KURTARDIĞINIZ ZAMAN DUYACAĞINIZ GURUR, KOCA BİR İMPARATORLUĞU AVUCU İÇİNE ALMIŞ OLAN SEZAR’IN, ORTA ASYA’DAN KALKARAK ROMA KAPILARINA KADAR DAYANMIŞ OLAN ATİLLA’NIN, DÜŞMANI TÜRKLÜĞÜN HARİMİ İSMETİNDE BOĞMUŞ OLAN ATATÜRK’ÜN DUYDUĞU GURURDAN AŞAĞI DEĞİLDİR. 

Bu bakımdan avukat, hukuk ilmini canlandırır, onu mücerret fezasında çıkararak can, mal yapar… Bir haris, bir halik ki silâhı hak, sesi müdafaa, mihrabı mahkemedir. Bu meslekte insanı baştan çıkaracak şeyler, sebepler, vesileler pek çoktur. Dosyadaki bir kelimeyi söylememek, bir kâğıt parçasını mahkemeye göstermemek suretiyle zengin olmak pek kolaydır. Yazıhaneye gelen iş sahipleri içinde cazibesi kalpleri sürükleyen, ılık kokusu insanı titreten, saçlarının parlaklığı ve gözlerinin tatlılığı nefsi emareyi şahlandıran kadınlar ve kızlar vardır. 

BUNLARA KARŞI SİZLERİ KORUYACAK SİLÂH, VAZİFENİZİN YÜKSEKLİĞİ, MESLEĞİNİZİN ASALETİ HAKKINDA EDİNECEĞİNİZ FİKİRDİR. BU MESLEĞİ SEVMEZSENİZ KENDİNİZİ KORUYAMAZSINIZ. 

Avukatlık kadar hangi meslek bediî heyecan verir? Müdafaanın verdiği zevk ve inşirahı, başka nerede bulabiliriz? insanı usandıran riyazî kat’iyetler, yoran mücerret mefhumlar, bir örnekliler bu meslekte yoktur. Her şey yeni, her şey taze, her şey renk ve çiçekle doludur. Mevzuu bunun kadar geniş, genişliği nispetinde değişen, değiştikçe benliği sürükleyen hangi meslek vardır? Daimî bir savaş. Ne zaman biteceği bilinmeyen bir kasırga. Değersiz bir istişarede, en sade gibi görülen bir davada tarafların, hâdiselerin size verdiği heyecanı gizleyebilir misiniz?

Hayat, mücadeledir. Bu çarpışma insanın yaşaması, yükselmesi için en büyük bir zaruret olduğuna göre avukatlık bizzat başlı başına bir hayattır, denilse doğru olur. Onun bütün ömrü çarpışmadır; galiplik veya mağlupluktur. Bu savaşın erkânı harbi, başkumandanı kendisidir. Bir romancı avukatın yazıhanesinde şah eser yaratacak her gün bir mevzu bulabilir. Bazen feci bazen zevk ve neş’e ile dolu olan bu mevzular hakikî hayatın; beşer ıstırabının veya saadetinin beşiğidir. Elem, keder, kin, ihtiras gibi insan kalbinin inilti ve sızıltılarını, feryat ve feveranlarını bu kadar açık ve çıplak başka hangi meslekte görürsünüz? 

BU FERYAT VE FEVERANLARI DİNDİRMEK, HER DİNLEDİĞİ FİGANDAN KANUNÎ BİR FAİDE ÇIKARMAK, BİR KELİME İLE İNSAN KALBİ, İNSAN RUHU VE ONUN YONGASI OLAN İNSAN MALI İLE UĞRAŞMAK… BU NE TATLI, NE HEYECANLI BİR MEŞGALEDİR! YA O ZAFER YOLUNDA YÜRÜYÜŞ VE HAKKIN ZAFERİNDE DUYULAN SAN’AT-KÂR ZEVKİ! 

Bu heyecanı, bu san’atkâr zevkini tatmak gerçi çok zordur. Fakat mesleğimizin güzelliği biraz da bu zorluğundan değilmidir? Bir davayı haksız olarak kaybettiğiniz, tezinizi hâkime anlatamadığınız zaman duyduğunuz eza ve hiddet ve tarafların kötü niyetinden, bir şahidin yalan ifadesinden, bir senet imzasının inkâr edilmesinden duyduğunuz nefret bile size heyecan vermiyor mu? Ve bu heyecan, ateşinizi, azminizi tazelemiyor mu? Avukatlık zengin olmak için yapılmaz; bu kitabın bir çok yerlerinde feragat, fedakârlık, menfaati istihkar gibi mesleğin esaslı vasıflarından uzun uzadıya bahsettik. Meslek âyet ve hadislerinin emrettiği yolda yürüyen bir avukatın zengin olamayacağını biliyoruz. Bununla beraber meslek namuslu bir insan sükûn ve refah içinde yaşatacak maddî vasıtaları temin eder.

Muvaffakiyet, çok zordur. Yavaş yavaş kazanılır, bazen cesaret kırılır, fakat kazanılır. Hayat değiştikçe, ihtiyaçlar çoğaldıkça, muameleler griftleştikce, insanlarda bu kin, bu ihtiras devam ettikçe mahkemeler ve avukat yazıhaneleri işleyecektir, işin ve iş sahibinin nankörlüklerini hesaba katmakla beraber bu meslek sizi yine rahat rahat geçindirir. Çünkü hukuk bilgisi her şeyin temelidir. Ferdin olduğu kadar cemiyetin ve devletin hayatını o tanzim eder. Herkes doğrudan doğruya veya dolayısı ile size muhtaçtır. Kanunları yapan, tatbik eden hukukçulardır.

Ticaret ve san’at devletleştirilse, kontenjan, kliring müesseseleri iş sahasını daraltsa, dünya küçülse ve gök yerinden düşse hukukçu ayaktadır. Büyük şehirde rekabet mi var? Küçüğüne gidersiniz. Avukatlıkta iş mi azaldı? Hocalık, gazetecilik, memurluk, hakimlik yaparsınız. Elinizde öyle bir elmastraş var ki her şeyi keser. Her kalıba uyan, daha doğrusu her kalıbı yapan bir mesleğe mensupsunuz. Cemiyette yüksek bir mevkie sahipsiniz. (Üstat)sınız. Ne kadar tevazu gösterirseniz, gösteriniz, sizi çevreleyenlere karşı görünen bir üstünlüğünüz vardır. Yüksek bir tahsil görmüş olmanız bu imtiyazı size verir. Sonra söyleneni çabuk anlamak, hazır cevap olmak, delilleri ustaca hazırlayıp yerli yerinde kullanmak ve bu suretle münakaşalarda hâkim mevkide bulunmak, bu mesleğe mahsus dense yeridir.

ANANIZI SEVERSİNİZ. ÇÜNKÜ SİZİ DOĞURMUŞ VE BÜYÜTMÜŞTÜR. MESLEĞİNİZİ DE ONUN KADAR SEVİNİZ, ZİRA HUKUK BİZİM (BÜYÜK ANAMIZ)DIR. Bizi büyütmüş, terbiye etmiştir. Sonsuz tabiatı kucaklayan ufukları seversiniz. Mesleğinizde fertlerin, cemiyetin hayatını, nizamını kucaklamıştır. ÖNCE BİR IRMAK SANIRKEN, DERE, NEHİR, SEL VE NİHAYET DENİZ OLAN HUKUK İLMİNİ UÇSUZ BUCAKSIZ BEŞER VE CEMİYET HAYATINA TATBİK EDEN SİZSİNİZ. BİR YANDAN EN BÜYÜK İTİMADA MAZHAR OLMUŞ BİR ADAMIN GURURUNU VERİRKEN ÖTE YANDAN DAİMÎ BİR HEYECANLA SİZİ UMMANLARA SÜRÜKLEYEN BU MESLEK SEVİLMEĞE LÂYIKTIR. TABİATTAN HİÇ USANILMAZ. ÇÜNKÜ DAİMA DEĞİŞEN DENİZLERİ, DAĞLARI, ORMANLARI, KIRLARI, ÇİÇEKLERİ, KARLARI, FIRTINALARI VARDIR. BU MESLEK DE ÖYLEDİR. DERİNLİĞİ DENİZİNKİNDEN AŞAĞI DEĞİLDİR. 

Bir davanın çıkılamayacak sanılan tepelerini bir kartal cesareti ve ustalığile aşarsınız. Bulutlar içinde dolaşır, fırtınalar, kasırgalar atlatırsınız. Bu uçuş ve inişler içinizde yeni yeni kuvvet ve heyecan kaynakları yaratır. Her iniltiden bir ıztırap, her zaferden bir zevk duyarsınız. Önünüzde rengini ve kokusunu hiç kaybetmeyen çiçekli, uğraştıkça taze kuvvet veren renkli bir çalışma alanı vardır. Bu meslek baştan başa hayatla, şiirle doludur. 

YAPTIĞI İŞ İNSANLIĞIN ÜZERİNDE TİTREDİĞİ ADALETE YARDIM OLAN GENÇ TÜRK AVUKATI! MESLEĞİNİ SEV, YALNIZ SEVMEKLE KALMA, BÖYLE BİR MESLEĞE MENSUP OLDUĞUN İÇİN GURUR DA DUY. ÇÜNKÜ SEVİLECEK VE GURUR DUYULACAK KADAR ASÎL VE GÜZELDİR. BU MESLEĞİ SEVMEYEN, KALBİNDE ONUN (MUKADDES ATEŞ)İ YANMAYAN, ASÎL RUHLU OLMAYAN, MESLEĞİ BİR TEZGÂHTAR, BİR TEFECİ, BİR LONCA ESNAFI GİBİ GÜNLÜK RIZKI İÇİN YAPAN, MESLEĞİN ASÎL HEYECANINI DUYMAYAN ADAM, İYİ BİR AVUKAT DEĞİLDİR VE OLAMAZ. 

Haklı gördüğü bir ihtilâfı adalet huzurunda, hasis ve sefil duygulardan uzak, hakkın ve vicdanının emrinden başka hiç bir emir dinlemeyerek ilmin, kanunun ve medenî cesaretin verdiği bir imtiyazla müdafaa eden ancak böyle bir adamdır ki memleketine, mahkemelere, muhitine, müvekkillerine ve hattâ hasmına sevgi ve saygı telkin edebilir. Öyle bir Adam! ki, yalnız doğru söyler ve her söylediği söz doğru görülür. 

Kaynak Linki : http://hukukitavsiyeler.com/2015/07/ustad-avukattan-meslek-sevgisi-uzerine-tavsiyeler/