Yazılı yargılama usulünde, davanın açılma tarihi bakımından ortaya çıkan tartışmalara son vermek ve bu konudaki gelişmelere ayak uydurabilmek için, davanın açıldığı tarih bakımından dilekçenin kayıt tarihi esas alınmıştır (m. 118).

Dilekçenin düzenlenmesinde temel bir değişiklik olmamakla birlikte, dilekçelerin daha iyi ve anlaşılır düzenlenmesine hizmet edecek açıklık getirilmiştir (m. 119). Dilekçede eksiklik bulunması hali, ilk itiraz olmaktan çıkartılmış, eksikliğin kural olarak süre verilerek tamamlanması, tamamlanmadığı takdirde de davanın açılmamış sayılması sonucuna tâbi kılınmıştır (m. 119/2). Aynı durum cevap dilekçesi için de söz konusudur (m. 130).

Ancak cevap dilekçesindeki eksiklik tamamlanmazsa, dilekçe verilmemiş sayılır. Dilekçedeki bazı eksikliklere ise, kendilerine özgü usulî sonuçlar bağlanmıştır.

Dava açılırken harç ve avans ödenmesi sistemi kabul edilmiştir. Bilindiği üzere, bugün başlangıçta masrafların verilmemesi sebebiyle yargılama gereksiz yere uzamakta, hatta bu durum kötüye de kullanılabilmektedir. Bu sebeple, avans ödenmesi zorunluluğu getirilmiş (m. 120), bu durum kesin bir süreye bağlanmıştır. Ayrıca, davacının elindeki belgelerin ekte sunulmasıyla, başka yerden getirilecek belgeler hakkında bilgi verilmesi zorunlu kılınmıştır (m. 121).

Yargıtay kararlarında tartışmalı olan taraf değişikliği, karşı tarafın açık rızasına bağlı olarak mümkün kılınmıştır, bazı hallerde bu rızaya da gerek kalmadan değişiklik kabul edilmiştir (m. 124).

Dava konusunun devri bakımından da tartışmalı olan konu, özellikle Yargıtay uygulaması dikkate alınarak davacı ile davalı arasında farklı sonuçları olacak şekilde düzenlenmiştir (m. 125). Müddeabihin davacı tarafından devri halinde, devralanın davacının yerine geçerek davaya devam etmesi kabul edilmiştir.

Cevap dilekçesi süresi iki haftaya uzatılmış; ayrıca uzatma istenirse, bunun azamî süresi de bir ayla sınırlanmıştır (m. 127).

Ön İnceleme

Dilekçeler verilmesinden sonra yargılamamıza getirilen bir yenilik olarak ön inceleme kabul edilmiştir (m. 137-143). Gerek yargılama usulleri bakımından gerekse HMK’daki en önemli yenilik ön inceleme aşamasının kabul edilmesidir. Yeni kabul edilen sistemin sağlıklı işletilmesi bakımından ön inceleme çok önemli bir işleve sahiptir.

Bu konuda özellikle mahkemelerin çok dikkatli ve titiz davranması gerekir. Bu yeni sistemden sonra, mahkemelerin eski alışkanlık ve anlayışla işlerini yürütmesi mümkün değildir. Aksi halde, hâkimin açık kanun hükmünü uygulamamaktan dolayı sorumluluğu doğabileceği gibi, davanın gereksiz yere uzamasına sebep olması da söz konusu olabilecektir. Avukatlar bakımından da, ön inceleme aşamasının gereklerine uygun davranılmazsa önemli hak kayıplarının doğması ihtimali doğabilecektir. Bu konuda m. 137 çok nettir.

Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar verilmeden yargılamaya devam edilmesi mümkün değildir. Eğer bu aşamaya uyulmadan yargılamalar uzarsa, kanuni bir imkan kullanılmadığından makul sürenin aşılması sebebiyle adil yargılanma hakkı ihlâli ile de karşılaşılabilir. Bu çerçevede bundan sonra teftişte, hâkimin performans değerlendirmesi bakımından en önemli kriterlerden birisi bu aşamanın gereklerinin yerine getirilip getirilmediği olacaktır.

Ön inceleme, davanın başında verilmesi gereken usulî kararlar (ilk itirazlar ve dava şartları) ile ön incelemenin hemen ardından verilebilecek nitelikte bulunan esasa ilişkin olup süreye ilişkin (zamanaşımı, hak düşürücü süreler) kararların sonraya bırakılması engel olacak nitelikte bir düzenlemeyi içerdiği gibi, yargılamanın bir düzen içinde yürütülmesini de amaçlamaktadır. Bu çerçevede, kural olarak, ön incelemede yapılan tespitler doğrultusunda işin esasına girilecek ve tahkikat yapılacaksa, bu aşamada tespit edilen uyuşmazlık konuları ile sınırlı ve bu çerçeve esas alınarak yargılama yürütülecektir.

Ayrıca, ön inceleme çerçevesinde tarafların sulhe teşvik edilmeleri ve mahkemenin bu konuda tespit yapmasını da kolaylaştıracaktır.

İddia ve Savunmanın Genişletilmesi ve Değiştirilmesi

Ön inceleme ile bağlantılı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi konusu yeniden düzenlenmiştir (m. 141). Bu çerçevede: Dilekçeler teatisi aşamasında tarafların serbestçe iddia ve savun- 38 malarını sunması ilkesi kabul edilmiştir. Ön incelemede ise, karşı tarafın muvafakatı aranmış, fakat taraflardan biri ön inceleme duruşmasına mazeretsiz gelmezse, gelen tarafın muvafakat aramadan iddia ya da savunmasını genişletebileceği kabul edilmiştir. Ön inceleme aşamasından sonra ise, ıslah ve karşı tarafın mu- vafakatıyla genişletme ve değiştirme kabul edilmiştir.

Tahkikatın Genel Seyri ve Tahkikat Duruşmaları

Tahkikatın yürütülmesi bakımından da tahkikatın (m. 143-146), basit ve kısa tutulması amaçlanmış, gereksiz işlemlere ve uzatmalara imkân verilmemesi, davaya yararı olmayan delillerin araştırılmaması amaçlanmıştır. Ön inceleme gereği gibi yerine getirilirse, tahkikatın sağlıklı bir şekilde işlemesi zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.

Duruşmalar bakımından, duruşmaların bir düzen içinde, mümkün olduğunca birbirine yakın tarihlerde yapılması benimsenmiştir (m. 153168).

Bu konuda dosyanın işlemden kaldırılması daha açık ve tereddüt doğurmayacak şekilde, sonuçları da açıkça belirtilerek düzenlenmiştir (m. 150). Başka yerden ses ve görüntü nakliyle duruşmaya katılmak mümkün kılınmış (m. 149), duruşmaların basın yoluyla izlenmesi ve kayıt altına alınması konusunda CMK’dakine paralel bir düzenleme yapılmıştır (m. 159). Avukatların, tanık, bilirkişi ve duruşmaya katılanlara doğrudan soru sormaları mümkün hale getirilmiştir. Ancak vekil dışında tarafın kendisi ancak hâkim aracılığıyla sorusunu yöneltebilecektir (m. 152).

İddia ve Savunmanın Genişletilmesi ve Değiştirilmesi

Ön inceleme ile bağlantılı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi konusu yeniden düzenlenmiştir (m. 141). Bu çerçevede: Dilekçeler teatisi aşamasında tarafların serbestçe iddia ve savun- 38 malarını sunması ilkesi kabul edilmiştir. Ön incelemede ise, karşı tarafın muvafakatı aranmış, fakat taraflardan biri ön inceleme duruşmasına mazeretsiz gelmezse, gelen tarafın muvafakat aramadan iddia ya da savunmasını genişletebileceği kabul edilmiştir. Ön inceleme aşamasından sonra ise, ıslah ve karşı tarafın mu- vafakatıyla genişletme ve değiştirme kabul edilmiştir.

Tahkikatın Genel Seyri ve Tahkikat Duruşmaları Tahkikatın yürütülmesi bakımından da tahkikatın (m. 143-146), basit ve kısa tutulması amaçlanmış, gereksiz işlemlere ve uzatmalara imkân verilmemesi, davaya yararı olmayan delillerin araştırılmaması amaçlanmıştır. Ön inceleme gereği gibi yerine getirilirse, tahkikatın sağlıklı bir şekilde işlemesi zaten kendiliğinden gerçekleşecektir. Duruşmalar bakımından, duruşmaların bir düzen içinde, mümkün olduğunca birbirine yakın tarihlerde yapılması benimsenmiştir (m. 153168).

Bu konuda dosyanın işlemden kaldırılması daha açık ve tereddüt doğurmayacak şekilde, sonuçları da açıkça belirtilerek düzenlenmiştir (m. 150). Başka yerden ses ve görüntü nakliyle duruşmaya katılmak mümkün kılınmış (m. 149), duruşmaların basın yoluyla izlenmesi ve kayıt altına alınması konusunda CMK’dakine paralel bir düzenleme yapılmıştır (m. 159). Avukatların, tanık, bilirkişi ve duruşmaya katılanlara doğrudan soru sormaları mümkün hale getirilmiştir. Ancak vekil dışında tarafın kendisi ancak hâkim aracılığıyla sorusunu yöneltebilecektir (m. 152).

Tahkikatın Sona Ermesi ve Sözlü Yargılama

Tahkikatın sona ermesi ile sözlü yargılama bakımından HUMK düzenlemesine göre önemli farklılıklar bulunmamaktadır (m. 184-186). Ancak, toplu mahkemelerde tahkikatın sona ermesi ile ilgili çalışma yöntemi daha açık şekilde ele alınmıştır (m. 185).

Şu anda hukuk yargılamasında toplu mahkeme kalmamakla birlikte, özellikle istinaftaki yargılama ve oradaki atıf hükmü sebebiyle (m. 360) toplu mahkemelerin karar süreci düzenlenmiş bulunmaktadır.

HÜKÜM

Hükme ilişkin özellikle yeni olan hususlar şunlardır: Nihaî kararlar, usule ve esasa ilişkin olup olmadıklarına göre ayrıma tâbi tutulmuş (m. 294/1), sadece esasa ilişkin nihaî kararlar «hüküm» olarak nitelendirilmiş, ancak hükme ilişkin hususların usule ilişkin nihaî kararlara da uygulanacağı belirtilmiştir. Nihaî karar verilirken kararın ayakta dinleneceği kanun hükmü haline getirilmiştir (m. 294/5).

’Hüküm yazılırken, «Türk Milleti Adına» ibaresi ile eğer gerekçeli karar sonradan yazılmışsa, karar tarihi dışında, gerekçeli kararın yazıldığı tarihin de belirtilmesi ayrıca aranmıştır (m. 297/1-e).

Hâkimin, ölümü ya da başka bir sebeple hükmü imzalayamayacak hale düşmesi durumunda yapılacak işlemler açıkça belirtilmiştir (m. 299). İlâmın verilmesi ve bu konudaki işlemler açıklığa kavuşturulmuştur (m. 302).

Kesin hükmün anlamı, konu ve kişi bakımından kapsamı bugüne kadar yapılan tartışmaları bertaraf edecek şekilde düzenlenmiştir (m. 303).

Kaynak Linki : http://hukukitavsiyeler.com/2015/07/yazili-yargilama-usulu-hakkinda-bilinmesi-gerekenler/