Soma’da adaletin yerini bulması ve gerçek suçluların yakalanması için avukatlar bütün güçleriyle çalışıyorlar. Manisa Barosu çatısı altında Türkiye Barolar Birliği, Soma İçin Adalet Komitesi, Çağdaş Hukukçular Derneği güçlerini birleştirdiler. Peki, soruşturmada nereye varıldı? Hangi noktalar eksik kaldı? Kapatılmak istenen gerçekler var mı? Hayatını kaybedenlerin aileleri ve geride kalanlar haklarını alabilecekler mi? Soma’da adalet için soru sormaya devam dedim ve ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile konuştum. 

Soruşturmada ne noktadayız?
Savcılık soruşturmasında bize göre kritik aşamadayız. Savcılar şu ana kadar tanıkların, madende çalışan işçilerin ve hayatını kaybeden işçilerin yakınlarının ifadelerini aldı. Bu da uzun ve çok vakit alan bir işlem. Buna paralel olarak 16 Mayıs’ta savcının Celal Bayar Üniversitesi’nden talep ettiği bilirkişiler madene indiler ve inceleme yaptılar. Savcı şimdi bilirkişiden raporunu istiyor. Bilirkişinin ölümlerin nedenini tanımlamasını ve kimlerin ihmali olduğunu tespit etmesini bekliyor. Bu rapor gelince işte yol ayrımı yaşanacak. 

Neden en kritik aşama? 

Biz yol ayrımı diyoruz çünkü alınan ifadeleri ve bilirkişinin raporunu üst üste koyacak, kendi topladığı diğer belge ve bilgileri birleştirerek ‘Şüpheli profili oluşturacak’. Bu çok çok önemli. İddianame hazırlayabilmek için şüpheli profili oluşturmak zorunda. 

Zaten oluşturulmadı mı? Tutuklananlar var, gözaltılar oldu. 

Evet bugüne kadar bazı suçlamalar yapıldı. Mesela teknikerler, mühendisler veya şirket yöneticileri şüpheli listesine girdi, hatta savcılık bazılarını tutuklattı bazıları gözaltından sonra serbest kaldı. Ama bunlar tedbiren alınmış kararlardı. Tutuklananlar ya da ilk aşamada şüpheli görülenler illa iddianamede de suçlanacak diye bir şey yok. Başka isimleri de şüpheli tanımıyla iddianameye ekleyebilir. 

Bilirkişi raporundan çıkacak şüpheliler listesi savcı için geçerli liste mi olacak? 

Evet ama bu konuda bizim aldığımız duyumlar var ve buna açıklık getirilmesi gerekiyor 

Mesela? 

Bilirkişi ile ilgili suçlama var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetimi yapan İş Başmüfettişi Aysel Ertürk, soruşturmayı yapan savcının görevlendirdiği bilirkişi Alpaslan Ertürk’ün eşi midir? Bu sorunun cevabını istiyoruz. Şu ana kadar bu bilgiyi yalanlayan olmadı. Çünkü bilirkişi suçlamayı yaparken ya da raporunu yazarken bakanlık adına denetim yapan eşinin eğer varsa eksik ya da yanlış denetim yaptığını da yazmak zorunda olacak. 

Bilirkişi ile denetçinin akrabalık bağıyla bağlı olması hukuken mümkün mü? 

Kanunlar bu konuda çok net. Bilirkişiler aynı hâkimler gibidirler. Yani baktıkları davanın taraflarıyla, ilgililerle, akraba, eş olamazlar. Eğer evli iseler savcının hemen bilirkişi ön raporunu da değerlendirme dışı bırakması lazım. Taraflarla ilişkili bilirkişi olamaz. 

Bilirkişi raporu neden kritik? 

Çünkü bilirkişi bir sorumlular zinciri oluşturacak. Savcı buna dayanacak. İdari ve teknik denetçiler de sorumluluk tespiti yapacaklar ve bakanlık müfettişleri de denetim yükümlülüklerini yerine getirip getirmemeleri açısından bu sorumlular arasında olabilir. Burada en ufak bir eksiğin kalmaması gerekiyor. Karı-kocanın verdiği bir rapor her zaman şüpheli rapor olacaktır. 

Peki bunun aydınlatılması için ne bekleniyor? 

Biz bunu savcıya sorduk. Belki onun da gözünden kaçmıştır ama bir an önce karı-kocalar mı aydınlatılmasını ve gereğinin yapılmasını talep ettik. 

Peki, gelelim kim suçlu sorusuna. Suçlular zincirinin oluşturulabilmesi için sizce yeterli araştırma yapılabildi mi? Doğru sorular sorulabildi mi? 
Bu konuda da çok önemli bir noktadayız. Sorumuz şu: Devlet, Soma Maden İşletmeleri AŞ ile rödovans dışında bir hizmet alım sözleşmesi yaptı mı yapmadı mı? Bu sorunun cevabını da acilen bekliyoruz. 

Neden? 

Çünkü tam rödovans anlaşması dışında bir ek hizmet alımı sözleşmesi yapılmışsa ve bu sözleşmeye göre belli bir miktar tarif edilerek ek kömür alımı yapılmışsa o zaman devlet doğrudan oradaki işçilerin patronu oluyor ve dolayısıyla bu kazanın da tazminat sorumlusu. Şu soruların cevabını bekliyoruz. Ek hizmet alımı sözleşmesi yapıldı mı? Kaç milyon ton kömür için yapıldı? Ne zaman yapıldı? İçeriğinde neler var? 

Eğer varsa devlet de sorumlu olacak dediniz. Nasıl olacak? 
Savcının bir suçlular zincirini tanımlaması gerek ve kritik nokta da bu dedim ya eğer bu ek hizmet alımı sözleşmesi varsa ve devlet bu rödovans sözleşmesi dışındaki kömürü almaya başlamışsa o zaman devlet doğrudan işveren pozisyonuna dönüşüyor. Soma İşletmeleri de taşeron haline geliyor. Bu, davaya başka bir boyut daha katar. İşçiler devletten de doğrudan taleplerde bulunabilirler. 

Peki devlet buna “Evet var” ya da “Yok” diyebilir hemen bu soru sorulmadı mı, savcılar devletten belge talep etmediler mi? 

Aslında gayet basit. Yapılan sözleşmeleri hemen açıklayacak, savcıya gönderecek, hep birlikte öğreneceğiz. Varsa var, yoksa yok. Bu konular netleşmedikçe işte o zaman ölen işçilerin sayısı gibi kafa karışıklıkları yaşanıyor. Bulanık sularda gerçeği aramaya kalkıyoruz. Halbuki devlet net yanıtlar vermeli. Her koşulda yani rödovansta da belli bir miktar kömürün çıkarılması için klasik hizmet alım sözleşmesi yapılmış olduğu durumlarda da denetim yükümlülüğü ve buradan doğan sorumluluk net. İşveren sorumluluğu ise ilişkinin niteliğine göre çeşitlenebilir. 

Faciadan sonra savcılar gerekli belgeleri yeterli derecede toplayabildiler mi? Arada yok edilen belgelerin olduğunu düşünüyor musunuz? 
Savcılar dijital belgeleri, sinyalizasyon kayıtlarını, bilgisayar disklerini, şirketin belgelerini ve madenin teknik işleyişine dair kayıt tutan cihazların kayıt arşivlerine el koydular. Ancak henüz biz avukatlarla paylaşmadılar. Gerçi savcı henüz üzerinde çalıştıkları için bizden süre rica etti. Ama iddianame hazırlanmadan bize bu belgeler verilmeli ki iddianamenin hazırlanabilmesi için katkımız olsun.. 

Gelelim yeterli soruşturulmadığını düşündüğünüz noktalara. Hangi soruşturma ayağı yeterli değil? 
Taşeronlar tabii, yani dayıbaşıları- ekipbaşlarını kastediyorum… 

Onlara nasıl yer almalı iddianamede? 
Şimdi dayıbaşlarının bulduğu işçiler şirketten sigortalı. İşten çıkarıldıklarında da şirket atıyor gibi gösteriliyor ama aslında öyle değil. Dayıbaşları bunları işe alıyor veya atıyor, çalıştırıyor. İşçilerinin üretimini ve performansını da denetliyorlar. İşçiler aşırı yüklemeyle daha fazla prim için kapasite dışı çalıştırıldılar mı mesela? Dolayısıyla denetim eksikliği konusunda onlar da şüpheliler arasında bize göre. İşçiyle birlikte değil işverenle birlikte değerlendirilmeleri gerekebilir. 
Benim Soma’da konuştuğum bazıları “Biz söylendiği gibi yüksek paralar almıyoruz işçilerden biraz daha fazla maaşımız var” dediler. 
Bence doğruyu söylemiyorlar. 10.000 TL ile 50.000 TL arasında değişen primler alanlar var. İşçi için tavan maaş 1500-1800 TL. Ayrıca bu dayıbaşlarının kimi madene iniyor kimisinin madenle hiç alakası yok. Aralarında emekli olanlar var. Esnaf olanlar var. Bazısı şirketten sigortalı bazısı emekli olduğu için dışarıdan. 

Dayıbaşları da iddianamede olmalı mı? 

Evet biz buna inanıyoruz. Liste çıkarılmalı isim isim sorgulanmalılar. Şüpheli zincirinde olmalılar. Ya da pozisyonlarını açıklayıp işin içyüzünü anlatmaya teşvik edilmeliler. Önümüzdeki hafta bu konuda da çeşitli taleplerimiz olacak. Savcıya bu özel taşeron türü hakkında da bir karar vermesi gerektiğini söyleyeceğiz. 

Siz soruşturmanın doğru yönde genişletildiğini düşünüyor musunuz? 

Soruşturma maalesef aşağı doğru bir piramit şeklinde genişleme eğiliminde yani; teknikerler, mühendisler, vardiya sorumluları ve benzeri gibi. Oysa yukarıya doğru da genişlemeli. Türkiye Kömür İşletmeleri, Enerji Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, bunlar da sorumlu. Konuyla ilgili bürokratlar, müsteşarlar ve yardımcıları genel müdür, üretimin ve denetimin çeşitli aşamalarında imza yetkisi olan ve bunu kullanmış olanlar da soruşturma kapsamında olmalı. Bakanlar siyasi olarak sorumlu ama diğer devlet görevlileri de bakanlarla birlikte idari ve cezai olarak sorumlular.
 
Mağdurlar, ölen işçilerin aileleri dava açmak konusunda cesaretliler mi? Başvuru sayısından memnun musunuz? 
Dava açmaya gelemiyorlar bu konuda sıkıntı var. Çok zor geliyorlar. Bunun nedenlerinden biri de avukatların alanda çalışmasının bir kusur gibi gösterilmeye çalışılması. Bizim komitemizin işçilere ve ailelerine karşılıksız hukuki yardım vermesinin hükümet karşıtlığı olarak algılanması sağlanıyor. Oysa ailelerde özel olarak hükümet karşıtlığı gibi durum yok, avukatların da temel sorunu bu değil. Bu aileler sadece haklarını almak, adaletin yerini bulduğunu görmek istiyorlar. Avukatlar ise içerisinden çıktıkları halka borçlarını ödemek ve karşılıksız destek vermek için oradalar. 

Soma A.Ş. tazminatları ödemezse ya kaçarsa ya da iflasını isterse. Daha önce oldu, başka şirket sahipleri kaçtı gitti, yakalanamadılar.
İflas yoluna giderse devlet malvarlığını denetleyecek ve işçi alacakları ve tazminatları öncelikle ödenecek. Biz sermayeyi koruyacak diye devletin işletme sahibine ait tazminat sorumluluğunu yüklenmesine karşıyız. Özel sektör cezası neyse ödesin. Sermaye sahibinin borcunu neden başka işçiler, memurlar, çalışanlar devlete ödedikleri vergilerle bu borcu yüklenerek karşılasın? Sermayenin sahibi ödeyecek tazminatları. Ama devlet de ödenip ödenmediğini kontrol etmeli, işvereni sıkı takibe almalı. 

Son olarak Soma İşletmeleri’ne ait iki maden kapatıldı, bu işçilerin durumu ne olacak? İşletme iflasını bu nedenle isterse?

Işıklar ve Atabacası madenleri geçici olarak kapatıldı. Biz denetim talep ettik çünkü. Mahkeme kararıyla kapanmadılar. Biz şunu istedik: Bu madenler süratle denetlensin, eksiklikler giderilsin ve sonra çalışmaya başlasın. Bu arada işçilerin maaşları ve sigortaları da tam ödensin. Havzadaki bütün madenler denetlenmeli acilen. Yani kimsenin Soma kömür havzasını kapattırmaya, kömür madenciliğini engellemeye niyeti yok. İnsanların geçim kapısı bu. Ama işçiye, insana saygı duyulan, doğru düzgün yöntemlerle bu havzada çalışılmasını sağlamak zorundayız.


ŞİRİN PAYZIN / RADİKAL