Anayasa Mahkemesi, tıbbi ihmal sebebiyle görme kaybı yaşadığını iddia eden kişinin tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Mehmet Çolakoğlu, kalp rahatsızlığı nedeniyle Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesinde muayene edildi.

Koroner arter hastalığı tanısı konan ve by-pass ameliyatı yapılması önerilen Çolakoğlu, hastanede açık kalp ameliyatı oldu.

Ameliyat sonrasında sağ gözünde görme kaybı şikayetiyle özel bir göz polikliniğinde muayene olan Çolakoğlu'na sağ gözünü tamamen yitirdiği, sol gözünde de görme sorunları yaşayabileceği bildirildi.

Çolakoğlu, bunun üzerine tıbbi ihmal sebebiyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle Antalya 2. İdare Mahkemesinde, üniversite aleyhine tam yargı davası açtı.

Dava dilekçesinde, Çolakoğlu'nun ameliyat sonrası görme kaybı şikayetinin sağlık görevlilerince dikkate alınmadığı, ameliyattan önce görmeyle ilgili bir ön muayene ve tetkik de yapılmadığı, ayrıca görme kaybı yaşayabileceği yönündeki riskle ilgili bilgilendirmede bulunulmadığı belirtildi.

Yargılama sırasında üniversite, hastanede görevli üç uzman doktor tarafından düzenlenen raporu mahkemeye sundu.

Raporda, ameliyat öncesinde başvurucunun gözle ilgili herhangi bir notunun olmadığı, ameliyat sonrası herhangi bir göz muayenesinin bulunmadığı kaydedildi. Raporda ayrıca, başvurucunun görme kaybı sorununun ameliyata bağlı olarak ortaya çıktığının söylenemeyeceği savunuldu.

Mahkeme, konu hakkında Adli Tıp Kurumundan bilirkişi raporu istedi. Bilirkişi raporunda ise koroner by-pass ameliyatından sonra görme kaybına neden olan emboliler görülebileceği, bunun komplikasyon olarak değerlendirildiği bildirildi.

Antalya 2. İdare Mahkemesi, Adli Tıp Kurumunun raporuna atıfta bulunarak, davalı idarenin ihmal ve kusurunun bulunmadığına, bu nedenle tazminat sorumluluğunun olmadığına karar verdi ve davayı reddetti.

AYM'den yeniden yargılama yapılması kararı

Çolakoğlu, kararın Danıştay 15. Dairesince onanarak kesinleşmesinin ardından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek Mahkeme, başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinde güvenceye alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmetti.

Kararda, Anayasa'nın 17. maddesinin amacının esas olarak bireylerin maddi ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfi müdahalelerin önlenmesi olduğu anlatıldı.

Devletin bireylerin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlıklarını koruma hakkı kapsamında, ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin, sağlık hizmetlerini, hastaların yaşamlarıyla maddi ve manevi varlıklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorunda olduğu vurgulandı.

Bireylerin kendilerine sağlanan tıbbi tedavinin seçimine katılmaları, bu konuda rızalarının alınması ve maruz kalabilecekleri sağlık risklerini değerlendirebilmeleri için gerekli bilgiyi edinebilmeleri gerektiği vurgulanan kararda, tıbbi müdahaleden önce kişinin gerektiği şekilde rızasının alınmamasının, maddi ve manevi varlığını koruma hakkına bir müdahale oluşturabileceği aktarıldı.

Başvurucunun tıbbi müdahaleden önce yeterince aydınlatılmadığı ve gerektiği şekilde rızasının alınmadığı yönünde şikayetinin bulunduğu hatırlatılan kararda, yerel mahkeme tarafından bu iddia yönünden konuyla ilgili ve yeterli bir gerekçenin ortaya konulmadığı belirtildi.

İddia ve şikayetlerin, yargılamanın sonucuna doğrudan etki edebilecek mahiyette olduğunun altı çizilen kararda, yargısal makamlarca bu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmedikleri kanaatine varıldığı ifade edildi.

Bu nedenlerle başvurucunun, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği kaydedildi. (AA)

>> Anayasa Mahkemesinin 21/2/2018 Tarihli ve 2014/15355 Başvuru Numaralı Kararı