Obezite yalnız kendi varlığıyla ilgili değil, Tip-2 diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser, depresyon, kısırlık ve benzeri ilişkilendirilen hastalıkların yanı sıra sosyal yaşamı da olumsuz olarak etkileyen önemli bir toplum sağlığı sorunu. Türkiye’de obezite oranının yüzde 33.5’e ulaşmasının ardından Sağlık Bakanlığı harekete geçti. Sağlık kuruluşlarında obezite merkezleri kurulması için çalışma başlatan bakanlığın yayınladığı Obezite Merkezleri Genelgesi’nde şunlar kaydedildi: “Programa kayıt bir hafta sürecek. Hastanın uyum durumuna göre her gün en az bir branşla görüşme yapması sağlanacak. Hastalar sağlık taramasından geçecek. Konsültan hekim kendi branşıyla ilgili bir hastalık olup olmadığı ve hastanın obezite tedavi programına girip girmemesinde bir sakınca olup olmadığını raporlayacak. Hekimin hastanın tedavi gerektiren, obeziteye sebep olan veya ilişkisiz bir hastalığını tespit etmesi halinde, bu hastalığın tedavisi eşliğinde veya sonrasında programa katılması konusunda görüş bildirecek.

SÖZLEŞME VE EĞİTİM

Obezite tedavisi alacak kişiler için yemek yeme stili tayini yapılacak ve depresyon ölçeği ile takip formu imzalanacak. Hekimler, hastanın programa katılmasını istiyorsa Obezite Sözleşmesi’ni imzalayacaklar. Hastalar iki hafta eğitilecek. Eğitimde kazanımların en az yüzde 50’sini edindiği belgelenen hastalar bir sonraki evreye geçme hakkı kazanacak. Sekizinci hafta sonuna kadar kilo vermenin başlamaması, yüzde 10-20 arası kilo kaybına ulaşılamaması durumunda ek tedaviler olarak ilaç, geleneksel tamamlayıcı tıp uygulamaları, aile görüşmeleri veya bireysel görüşme terapileri, endoskopik girişimler, bariatrik cerrahi tedavilerine başlanabilecek. Hedef kiloya 5 ayda ulaşılmaya çalışılacak ve 4 ay boyunca da hedef kilo korunacak. Tüm kayıtlar, obezite karma terapi hizmetinin sona ermesinden sonra merkez veya kurum arşivine kaldırılacak. Genelge hükümlerine aykırı uygulamaların tespiti halinde sorumlular hakkında ilgili mevzuat çerçevesinde işlem yapılacak.” (Meltem Özgenç / Hürriyet)