ntvmsnbc ve Ajanslar

YÖK ve Sağlık Bakanlığı arasında yapılan görüşmeler sonucu yeni düzenlemeye gidiliyor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tam Gün Yasası kapsamında; öğretim üyesi tıp doktorlarının üniversitelerle ilişiklerini tamamen koparacağını açıkladı. Akdağ, isteyen öğretim görevlisinin dışarıda çalışabileceğini ancak kendi fakültesinde sözleşmeli olarak teorik ve uygulamalı eğitim yaptırabileceğini de söyledi.

Bakan Akdağ, Türkiye'de yabancı doktor ve hemşirenin çalışabilmesinin de önünü açacak yasal bir düzenleme hazırlığı içerisinde olduklarını söyledi.

“Düzenleme ile Tam Gün’den ayrılıp dışarıya giden doktorların saat ücreti karşılığında üniversitede ders vermeleri, asistan yetiştirmeleri söz konusu'' diyen Özcan, ''Buna göre, saat ücreti 300 TL. Ancak 600 TL'ye kadar çıkabilir. Bir öğretim üyesi haftada 10 saatten ayda en fazla 40 saat çalışabilecek. Ameliyatlar da eğitimi içeriyorsa bu saatin içinde olacak. Zaten orada öğreniyor asistanlarımız'' dedi.

Üniversite tarafından dışarıda çalışan hekimlerden alınacak hizmet karşılığının kim tarafından ödeneceğinin henüz kesinlik kazanmadığını belirten Özcan, ''Üniversiteler döner sermayeden ödenmesini istemezler, genel bütçeden ödenmesi daha iyi'' açıklamasında bulundu.

İKİ YIL ÜCRETSİZ İZİN HAKKI KALKIYOR
Özcan, son çıkan KHK ile hekimlere iki yıl ücretsiz izin hakkı verildiğini ancak yeni düzenleme ile bunun kalkacağını belirterek, bu düzenlemenin yerine sözleşmeli statü getirileceğini söyledi. Bunun ''akademik camia için hayırlı bir şey olacağı'' değerlendirmesinde bulunan Özcan, şöyle devam etti:

''Gerçekten bütün öğretim üyelerinin anlaşmalı statüye geçilmesine yol açabilir. O bakımdan çok son derece faydalı diye düşünüyoruz. Sözleşmeli statüde çalışacak öğretim üyelerinin üniversite rektör, dekan, dekan yardımcısı gibi idari görev yapmaları da söz konusu değil. Onlardan sadece hizmet alınacak.''

''YENİ TASARIYA SICAK BAKILACAĞINI ÖNGÖRÜYORUZ''
YÖK Başkanı Özcan, mevcut sistemde aksayan yönler bulunduğunu belirterek, ''Bir öğretim üyesi 09.00-17.00 mesaisi yapar ve okuldan döner sermaye alırsa, dışarıda hiçbir faaliyet yapamaz ama 09.00-17.00 mesaisi yapar ve döner sermayeden pay almazsa, dışarıda her türlü şekilde çalışabilir. Bu, özellikle tıp fakültelerindeki eğitim sürecinin aksamasına neden oldu. Çünkü bu hocalarımız 09.00-17.00 mesaisini yaparken hasta üzerinde herhangi bir işlem yapamıyorlardı. Mevzuat, yasaklıyordu'' dedi.

Bu uygulama sonrasında hem asistan hem de tıp öğrencisinin yetiştirilmesinin tehlikeye girdiğini anlatan Özcan, ''Bunu çözebilmek için Sağlık Bakanımız Recep Akdağ ile diğer yetkililerle bir araya gelindi, hukukçular da katıldı. Sözleşmeli statünün, buna bir çözüm olacağını düşünüyoruz. Bunu bir denemek lazım. Bu mesele haricinde de üniversite için iyi bir şey. Çünkü yeni bir statü yaratılıyor'' açıklamasında bulundu.

Özcan, mevcut uygulama sonrasında Türkiye genelinde üniversitelerden ayrılan ya da dışarıda muayenehanesi bulunan öğretim üyelerinin tam sayısının ellerinde bulunmadığını belirtti. Sağlık Bakanı Akdağ'ın bu sayıyı 600-650 olarak açıkladığını ifade eden Özcan, ''Sayı, aşağı yukarı böyle olabilir ama henüz bu süreç kesinleşmediği ve öğretim üyeleri kararlarını vermediği için ne olacağına bakıyorlar. Yeni değişiklik sonrasında üniversitelerden ayrılan hekimlerin tam sayısı belli olur'' dedi.

Özcan, söz konusu öğretim üyelerinin yeni tasarıya sıcak bakacağını öngördüklerini dile getirerek, ''Olmaya da bilirler. Parayı az bulabilir ya da işleri gün içerisinde çok fazla olabilir, başka müesseslerle çalışıyor olabilirler ama pek çok hekimin üniversitede bu şekilde çalışmak isteyeceğini düşünüyorum. Çünkü üniversite onlar için sadece hasta ile tanışma yeri değil, araştırmaların yapıldığı, projelerin yürütüldüğü bir yer. Bir şekilde üniversite ile bağlı olmaları onlar için iyi olur'' diye konuştu.

''ÜNİVERSİTE HASTANELERİNİN DEVREDİLMESİNİ İSTEMİYORUZ''
''Üniversite hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’na devredilebilir'' şeklinde basında da yer alan haberlere ilişkin olarak da Özcan, bazı hastanelerin finansal bakımdan iyi durumda olmadığını söyledi. Özcan, bu durumun bazı devlet hastaneleri için de geçerli olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

''Devlet hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’na ait bir hastane birliği şeklinde hareket ettiği için, büyük ihaleleri beraber yaptıkları için büyük avantaja sahipler. Üniversite hastaneleri için bu söz konusu değil. Her üniversite ayrı olduğundan bağımsız hareket ediyor. Bunun için böyle ekonomik kolaylıklardan faydalanmaları da zor oluyor. Biz, üniversite hastanelerinin devredilmesini istemiyoruz. Üniversite hastanelerini Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi değil, olsa olsa afiliasyon diye isimlendirdiğimiz birlikte çalışma olabilir. Bu, kaynakların ekonomik kullanımını da sağlar. Hastaneleri paylaşmak iyi fikir olabilir. Zaten çalışmalar yapılıyor. Üniversiteler, hastanelerle protokol yaparak bir iki yerde beraber kullanıma başladılar. Deniyoruz, inşallah iyi sonuçlar çıkar.''