Kovuşturmada esas olan sanığın sorgusunun yapılması, duruşmada hazır bulunması, “yüzyüzelik” ve “doğrudan doğruyalık” ilkelerinin işletilmesidir. Kimse yoklukta tutuklanamayacağı gibi, mahkum da edilemez. Kişi hürriyeti ve güvenliğinin tedbiren veya cezaen kısıtlanması kararları, bireyin yokluğunda verilemez. Savunma esastır, itham sisteminde suçlanan, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kısıtlanma riski ile karşı karşıya bulunan bireyin savunmasının alınması sonrasında karar verilmesi gerekir. Bu nedenle; sorgu soruşturmada şüphelinin ve kovuşturmada da sanığın bir hakkı olarak kabul edilmektedir, yani bir suçla itham edilen bakımından sorgu haktır.

Sanık hazır olmadan duruşmanın yapılabilmesi ve hüküm verilebilmesi mümkün olabilir mi? 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Üçüncü Kitabının Birinci Kısmının İkinci Bölümünün başlığı “Duruşma”, Üçüncü Kitabın İkinci Kısmının ana başlığı ise “Kamu Davasının Sona Ermesi” olarak gösterilmiştir, yani duruşma ile hüküm ayrı kısımlarda düzenlenmiştir ki, “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. madde bu kısımda yer almaktadır.

Konu ile ilgili hükümler; “Sanığın duruşma hazır bulunmaması” başlıklı CMK m.193, “Sanığın mahkemeden uzaklaşması” başlıklı m.194, “Sanığın yokluğunda duruşma” başlıklı m.195 ve “Duruşmanın Düzen ve Disiplini” başlıklı Üçüncü Bölümün altında yer alan “Delillerin ortaya koyulması ve reddi” başlıklı 206. maddenin birinci fıkrasıdır. Mülga 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 223. maddesi CMK m.193’ün, 224. maddesi CMK m.194’ün, 225. maddesi CMK m.195’in ve 237. maddenin birinci fıkrası da CMK m.206/1’in karşılığıdır. CMK ve mülga CMUK’da yer alan bu hükümlerin aynı olduğu ve her iki kanunda benzer düzenlemelere yer verildiği söylenebilir.

CMK m.193’e bakıldığında; Kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak kaydıyla, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamaz, gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir ve toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava sanığın yokluğunda bitirilebilir. Esasında madde nettir; Kanun özel hükümle ayrı düzenleme yapmamışsa, gelmeyen sanık hakkında duruşma yapılamaz. Mahkeme, sanığın sorgusunun ve yargılamasının yapılabilmesi amacıyla duruşmaya gelmesini sağlayacak tedbirleri alır.

CMK m.193’ün ikinci fıkrasında; sanık hakkında toplanan ve CMK m.206’ya göre ortaya koyulan delillere göre mahkumiyet dışında kalan durma, düşme veya beraat kararlarından birisine karar verilmesi kanaati mahkemede oluşursa, sorgusu yapılmayan sanığın yokluğunda dava bitirilip hüküm verilebilir. Kanun koyucu, CMK m.193/2’de net bir şekilde sanığın yokluğunda duruşmanın nasıl yapılıp hüküm verilebileceğini ortaya koymuştur ki, bu durum mahkeme için bir mecburiyet değil tercihtir, o nedenle CMK m.193/2’nin sonunda “yokluğunda bitirilebilir” ibaresine yer verildiği görülmektedir.

CMK m.194’de, mahkeme gelen sanığın duruşmanın devamında hazır bulundurulmasının sağlanacağı ve uzaklaşmasını engelleyecek tedbirlerin mahkemece alınacağı ifade edilmiştir. Buna rağmen sanık duruşmadan uzaklaşır veya ara verildikten sonra başlayan oturuma gelmezse, daha önce sorguya çekilen ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmeyen sanığın yokluğunda dava bitirilebilir.

CMK m.194/2 ile CMK m.193/2’yi birbirinden ayıran en önemli fark, m.193/2’de sanığın sorgusu yapılmamışken, m.194/2’de sanığın sorgusunun yapıldığı anlaşılmaktadır. Her iki hükmün ortak yanı ise; duruşmada hazır bulunmayan sanığın yokluğunda hüküm verilebileceğidir, ancak bunlardan CMK m.194/2’ye göre duruşmanın bitirilip karar verilebilmesi için daha önce hazır olan sanığın sorgusu yapıldığı, yani sanık savunma hakkını kullandığı halde, CMK m.193/2’de sanığın sorgusu yapılmamıştır.

CMK m.195’de ise, sanığın yokluğunda duruşma yapılmasından bahsedildiği görülmektedir. CMK m.193/2 ile m.194/2’de sanığın yokluğunda davanın bitirilmesinden söz edildiği halde, aynı açıklığa CMK m.195’de yer verilmediği görülmektedir. Bu maddeye göre; suç, yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerekli kılmakta ise, sanık gelmese bile duruşma yapılabilir, ancak bu ibarelerde sanığa gönderilecek davetiyede duruşmaya gelmediği durumda da duruşmanın yapılacağı yazılmalıdır. Sanığın yokluğunda duruşma yapılabilmesi CMK m.195’de de emredilmemiş, bununla birlikte davetiyeye gelmediği takdirde duruşmanın yapılacağının yazılması zorunlu tutulmuştur.

CMK m.195’de; m.193 ve 194’den farklı olarak, sorgunun beklenip beklenmeyeceği, mahkemece kararın verilip verilmeyeceği belirtilmemiş, sadece duruşmanın yapılabileceği ifade edilmiştir.

Yukarıda yer verdiğimiz üç madde incelendiğinde; ilk ikisinden hareketle sanık hakkında davanın bitirilip karar verilebileceği, fakat üçüncüsü olan m.195’de sadece duruşmanın yapılıp, davanın bitirilemeyeceği ve sanık hakkında karar verilemeyeceği sonucuna ulaşılabilir.

Konuyu ilgili maddelerin gerekçeleri ve Yargıtay kararlarına göre incelediğimizde;

CMK m.193’ün gerekçesinde; maddenin kovuşturma evresinin sözlülüğü ve tartışmalılığı ilkelerini vurguladığı, sanık hazır bulunmadan duruşma yapılırsa bu ilkelerin uygulanamayacağı, sadece hukuk düzeninin çok ayrık hallerinde ve değişik nedenlerle sanık bulunmadan duruşma yapılabileceği, temel esas sanığın huzuru ile duruşma yapılması olduğundan, sanık gelmemesinin geçerli nedenlerini ispat edemezse zorla getirilmesine karar verileceği, maddenin ikinci fıkrasında Kanunun ayrık tuttuğu hallerden söz edildiği belirtilmekle birlikte, gerekçenin devam eden kısmının mevcut hükme uygun olmadığı, çünkü yürürlükte olan hüküm uyarınca toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanaatine varan mahkeme, sorgusu yapılmasa da davayı sanığın yokluğunda bitirebileceğinden söz edildiği görülmektedir.

Yargıtay kararları incelendiğinde[1]; sanığın mahkumiyetine karar verilmesi mümkün olmadığı durumda, yerel mahkemece sanığın beraatına karar verilmesinde isabet olduğu, sanık hakkında mahkumiyet dışında karar verildiği dikkate alındığında, sorgusu yapılmadan duruşmanın bitirilmesinin CMK m.194/2’ye uygun olup, bu konuda herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, bu halde ilk bakışta fiilin suç oluşturmayacağının anlaşılmasının gerektiği, aksi halde derhal beraat kararı verilemeyeceğinin ifade edildiğinin belirtildiği, yine suçun unsurlarının oluşmadığının anlaşıldığı durumda sorgusu yapılmadan sanığın beraatına karar verilebileceği, buna karşılık sanığın sorgusu yapılmadan delil takdiri suretiyle beraat kararı verilmesinin doğru olmadığının ileri sürüldüğü, ancak neticeten CMK m.193/2’nin CMK m.223’de belirtilen kararlardan mahkumiyet dışında bir karar verilmesi halinde gündeme geleceğinin, bunun da toplanıp CMK m.206/1’e göre duruşmada sunulan delillere göre belirleneceğinin açıklandığı görülmektedir.

CMK m.194’ün gerekçesinde; maddenin birinci fıkrasına göre gelen sanığın duruşma süresince hazır bulunmasının sağlanması için gereken tedbirlerin mahkeme başkanı veya hakimi tarafından alınmasının gerektiği, bu amaçla sanığın bir yerde gözetim altında tutulmasına da karar verilebileceği ifade edilmiş olup, gerekçenin devamının madde metni ile uyumlu olmadığı görülmektedir.

Kanaatimizce; sanık duruşma salonundan ayrılır veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, zorunlu müdafii varsa onun katılımı, yoksa müdafi şartı aranmaksızın, yani CMK m.151/1 ve 188/1 hükümleri sanığın savunma hakkı gözetilerek dikkate alınmak suretiyle, dava yoklukta bitirilebilir. Bu hüküm ile CMK m.193/2’nin bir diğer farkı da; CMK m.194/2’ye sanığın mahkumiyetine karar verilebileceği halde, bu durumun m.193/2’de mümkün olmamasıdır.

Konu ile ilgili Yargıtay kararları incelendiğinde[2]; tutuklu bulunmayan ve daha önce savunması alınmış, zorunlu müdafii ile duruşmada bulunan sanık hakkında hüküm kurulması hukuka aykırı görülmemiş, ancak başka suçtan aynı yargı çevresinde cezaevinde olduğu anlaşılan ve duruşmadan bağışık tutulma talebi bulunmayan sanığın duruşmaya getirilmesi sağlanmadan, yokluğunda duruşma yapılıp mahkumiyet kararı verilmesi CMK m.194’e ve 196/1’e aykırı bulunmuştur.

CMK m.195’in gerekçesinde; maddenin, sanık bulunmadan yargılama yapılabilecek bir hali gösterdiği ve yoklukta yargılamayı bu halde kabul ettiği, bu durumda suçun sadece para, hafif hapis (madde metninde bu ibare bulunmamaktadır) ve müsadere cezalarını gerektirmesinin arandığı, sanığa tebligat yapılmasının ve davetiyede gelmediği takdirde duruşmanın yapılacağının yazılması şartının arandığı, gerekçede geçen “para, hafif hapis” ibaresinin “adli para” olarak değiştirildiğinin Komisyon gerekçesinde belirtildiği görülmektedir.

CMK m.195 önemlidir. Çünkü bu maddede; yukarıda açıkladığımız m.193 ve 194’ün aksine sanığın yokluğunda davanın bitirileceğine dair bir hükmün olmadığı, sadece duruşmanın yapılacağından söz edildiği, her ne kadar CMK m.193/1’de hazır olmayan sanık hakkında duruşma yapılmayacağından bahsedilse de, m.193/2’de hükümde belirtilen şartta sorgusu yapılmayan sanığın gıyabında davanın bitirilebileceğinin öngörüldüğü, CMK m.194/2’de ise duruşma salonunu terk eden veya tekrar salona gelmeyen sanığın sorgusunun yapılması kaydıyla davanın sanık yokluğunda bitirileceğinden bahsedildiği, ancak benzer yönde bir düzenlemeye CMK m.195’de yer verilmediği, sadece “sanık gelmese bile duruşma yapılabilir” denildiği, fakat bunun sanığın yokluğunda davanın bitirilip hüküm verilmesi olarak anlaşılamayacağı, ancak uygulamada, CMK m.195’de geçen “duruşma yapılabilir” ibaresinin davanın bitirilip sanık hakkında karar verilmesi olarak tatbik edildiği, hatta bu kararın sanığın lehinde veya aleyhinde olabileceğinin kabul edildiği, yani sadece CMK m.193/2’de olduğu gibi “sanık lehine hüküm” kuralının CMK m.195 bakımından uygulanmadığı, “Duruşma” başlığı altında üç maddenin bulunduğu, bunlardan CMK m.193/1’in Kanunun ayrık tuttuğu halleri saklı kıldığı, hatta ikinci fıkrasında bu hallerden birisinden bahsettiği, CMK m.194/2’de bu hallerden ikincisinin ortaya koyulduğu, ancak CMK m.195’de öngörülen durumun sanığın yokluğunda duruşmayı öngördüğü halde, sanığın yokluğunda karar verilmesine dair bir açıklığa yer vermediği, bu durumda Kanunun göstermediği bir hükümden dolayı sanığın aleyhine karar verilmesinin mümkün olamayacağı söylenebilir.

Doktrinde; maddeye göre, yargılamanın konusu olan suçun, gerek yalnız ve gerekse birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirdiği durumda, sanık gelmese bile duruşmanın yapılabileceğinin, yani mahkemece sorguya çekilmeden sanık hakkında hüküm kurulabileceğinin kabul edildiği, duruşma yapılmasından başka hüküm verilmesinin CMK m.195 uyarınca mümkün olup olmadığının tartışılmadığı, sadece çağrı belgesinde kendisi gelmese bile duruşma yapılabileceğinin sanığa bildirilmesi gerektiği, bu yönde bir çağrı yapılmamış veya eksik yapılmışsa, yeniden usulüne uygun davetiyenin gönderilmesinin veya sanığın duruşmada hazır bulundurulup sorgusunun yapılmasının gerektiğinin ifade edildiği görülmektedir[3].

Konu ile ilgili Yargıtay kararları incelendiğinde[4]; adli para cezası ile birlikte hapis cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği durumda, CMK m.195’in tatbikinin mümkün olmadığı halde sanığın savunmasının saptanmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, ancak CMK m.193/2 ve 195’de belirtilen istisnai durumlarda sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulmasının kabul edilebileceği, kararlarda CMK m.193 ve 195’in uygulanma sebeplerinin son derece dar tutulduğu, mümkün olduğu kadar sanığın sorgusunun yapılıp savunmasının alınmasının amaçlandığı, ancak CMK m.195’in de m.193/2 gibi sanığın yokluğunda karar vermeye imkan sağladığı, CMK m.195’in yalnızca madde başlığına ve içeriğine göre sanığın yokluğunda duruşma yapılması, fakat hüküm verilememesi ile sınırlandırılamayacağı, gerek mülga CMUK m.223/son ve 225/son hükümlerinde ve gerekse bunlara benzer CMK m.193/2 ve 195’de sanığın yokluğunda karar verilebilmesinin öngörüldüğü, uygulamanın bu şekilde geliştiği, Yargıtay kararlarında CMK m.195’de belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, yani iddiaya konu suçun yalnız veya birlikte adli para cezasının veya müsadereyi gerektirip de sanığın duruşmaya katılmadığı ve sanığa gönderilen davetiyede duruşmaya gelmediği takdirde duruşmanın yapılacağının yazıldığı durumda, mahkemece duruşmanın yapılıp hüküm verilebileceğinin kabul edildiği görülmektedir. Yargıtay kararlarından; CMK m.195’e göre sanığın yokluğunda sorgusu yapılıp savunması alınmadan karar verilebilmesi için soruşturma konusu suç için öngörülen cezanın “hapis” olmamasını, yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektiren nitelik taşımasını ve sanığa çıkarılan açıklamalı davetiyenin içeriğinin CMK m.195’e uygun olması, tebligatın sanığa usule uygun şekilde yapılmasını aradığı, bunlarda eksiklik olduğu durumda bozma kararları verdiği anlaşılmaktadır.

Uygulama bu yönde gelişmiş, yani duruşmaya hiç gelmeyen ve sorgusu yapılamayan sanığın yokluğunda CMK m.193/2 ve 195’e göre davanın bitirilebileceği, buna ek olarak sorgusu yapılıp da artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmeyen sanığın da CMK m.194/2 uyarınca yokluğunda davanın sonuçlandırılabileceği kabul edilmiştir.

Kanaatimizce; sanığın yokluğunda davanın bitirilmesi fikri CMK m.193/2 ve CMK m.194/2 açısından benimsenebilirse de, aynı düşünce CMK m.195 yönünden söylenemez. CMK m.195’in başlığı “Sanığın yokluğunda duruşma” olup, madde metninde de sanığın yokluğunda duruşmanın yapılabileceği ifade edilmiş, fakat davanın bitirilebileceğinden bahsedilmemiştir. Bugüne kadar uygulamada ve Yargıtay kararlarında, gerek mülga CMUK m.223/son ve 225/son hükümlerinin, gerekse de CMK m.193/2 ve 195’in sorgusu yapılmayan sanığın yokluğunda davanın bitirilebileceği şeklinde anlaşılmasının yasal dayanağını, CMK m.195 açısından bulabilmek mümkün değildir. Bizce CMK m.195’in izin verdiği yalnızca sanığın yokluğunda duruşmanın yapılabilmesi olup, buna ek olarak davanın da bitirilebilmesi değildir, bu maddeden hareketle sanığa gönderilen davetiyede gelmediği takdirde yokluğunda davanın bitirilebileceği değil, duruşmanın yapılacağı yazılabilir. Davetiyeye yazılan “duruşmanın yapılabileceğine” dair ibare ise, “davanın bitirilmesi” anlamına gelmez, çünkü kanun koyucu duruşmayı ve prosedürünü CMK m.182 ila m.222’de düzenlerken, kamu davasının sona erip hüküm verilmesini CMK m.223 ila 232’de ayrı başlık altında sıralamıştır. Bir başka ifade ile duruşma ile hüküm konuları birbirinden ayrı olup, Kanunda da ayrı başlıklar altında yer almıştır. Bu nedenle, CMK m.195’de geçen “duruşma yapılabilir” ibaresi, CMK m.193/2 ve 194/2’nin aksine davanın bitirilebileceği ve dolayısıyla hüküm verilebileceği anlamına gelmez. CMK m.206/1’de geçen delillerin ortaya koyulması ve bu tasarrufun sanığın sorguya çekilmesinden sonra başlaması, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamadığı durumda delillerin ortaya koyulmasının engellenmeyeceği, ancak ortaya koyulan delillerin sonradan gelen sanığa bildirileceğine dair hüküm yine kanun koyucunun öngördüğü ayrık bir hal olup CMK m.193/1’e de uygun düşer.

CMK m.206/1’i, yukarıda açıkladığımız maddelerle karıştırmamak gerekir. CMK m.206’nın gündeme geldiği durumda, şartları varsa CMK m.193/2 veya 194/2’ye göre mahkemece dava bitirilip hüküm verilebilir. Ancak CMK m.195’in gündeme geldiği durumda, gerek bu hükme ve gerekse CMK m.206/1’e göre duruşma yapılabilirse de, sorgusu yapılıp savunması alınmamış sanığın yokluğunda karar verilemez.

Sonuç olarak;

CMK m.193/1 aslında duruşmanın yapılabilmesi için kural olarak sanığın hazır bulunması gerektiğini ortaya koymuştur. Bunun istisnası ise, sanığın m.195'de sayılan yaptırımlara tabi bir suçla yargılanması olup, bu durumda duruşmanın yapılması için sanığın hazır bulunmasına gerek yoktur. CMK m.193/2 ise, sanık hazır bulunmadan yapılan, yani sanığın sorgusunun yapılmadığı bir yargılamada (duruşmanın ve celselerin bütününde) sanık hakkında verilecek kararın ancak mahkumiyet harici olmak zorunda olduğunu ortaya koymuştur. Özetle; esasında CMK m.195, m.193'ün ikinci fıkrası olarak düzenlenmeli ve mevcut m.193/2 ise m.195’de yer almalı idi; zira CMK m.193/1’de belirtilen “Kanunun ayrık tuttuğu haller”, m.195’de düzenlenmiş olup, kanun tekniği açısından bu ayrık hallerin m.193’de yer alması daha isabetlidir. Bir başka ifadeyle; CMK m.195 ile başlayan yolun sonu, sanığın sorgusunun yapılamadığı durumda m.193/2'dir.

Aksi görüşe göre; CMK m.190/1 uyarınca esas olarak yargılamanın bir duruşmadan ibaret olup, bir veya devam eden birkaç celsede bitirilmesi gerektiğinden (bu duruma uygulamada nerede ise hiç rastlanmamaktadır), CMK m.195'de yer alan "duruşma yapılabilir" ibaresinden anlaşılması gerekenin, duruşmanın yapılıp yargılamanın bitirilmesi olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında, CMK m.193/2 ile 195'in ayrı iki düzenleme olduğunun kabulü gerekir. Bu düşünceye katılmadığımızı, “duruşma” ve “karar” aşamalarının farklı düzenlemeler olduğunu, duruşmanın bitirilmesinin “hüküm” verileceği anlamına geleceğini, fakat CMK m.195’de, m.193/2 ve 194/2’den farklı olarak “davanın yoklukta bitirilmesi” kavramına yer verilmediğini ifade etmek isteriz.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------------

[1] Yargıtay kararları için bkz. Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu II. Cilt, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2011, s.2321-2354.

[2] Yargıtay kararları için bkz. Osman Yaşar, a.g.e., s.2355-2359.

[3] Osman Yaşar a.g.e., s.2260-2261.

[4] Yargıtay kararları için bkz. Osman Yaşar a.g.e. s.2361-2372.