ŞİKAYET SÜRESİNİN BAŞLAMASI
 
Türk Ceza Kanunu şikayet hususunu m. 73’te “Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.” şeklinde düzenlemiştir. Üzerinde duracağımız husus şikayet hakkı sahibinin altı aylık şikayet süresinin ne zaman başlayacağı ve bu sürenin geçmesinin sonuçlarıdır.

Şikayet bir muhakame şartı olmakla birlikte, şikayet hakkı sahibine suçun soruşturulması ve kovuşturulmasını isteme hakkı vermekle beraber şikayet şartının gerçekleşmediği durumlarda Cumhuriyet savcısı kendiliğinden bir soruşturma yapamaz.[1] Bunun sonucunda şikayet hakkı sahibi şikayet etme iradesini ortaya koyduğunda ise Cumhuriyet savcısının soruşturma yapma zorunluluğu ortaya çıkar. Ceza muhakemesinde şikayete bağlı suçlar bir istisna oluşturmaları sebebiyle şikayete bağlı suçlar kanunda açıkça belirtilmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanunu m. 158 şikayetin Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceğini, 158/5 ise şikâyetin yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabileceğini düzenlenmiştir. Şikayet hakkı suçtan doğrudan zarar görene aittir ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olduğundan mirasçılara geçmez.[2]

Yukarıda belirtmiş olduğum altı aylık şikayet süresi hak düşürücü süre olup bu sürenin kesilmesi ya da durması söz konusu değildir.[3] Bununla birlikte şikayet süresi madde metninden de anlaşılacağı üzere fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır. Bunlardan birinin öğrenilmesi durumunda henüz şikayet süresi başlamış sayılamaz.[4] Bir başka ifade ile şikayet süresi fiil ve failin birlikte öğrenilmesinden itibaren altı aylık hak düşürücü süreye bağlıdır.

Bu sürenin dava zamanaşımı ile karıştırılmaması gerekmektedir. Nitekim dava zamanaşımının başlangıcı suçun işlendiği gün, hak düşürücü sürenin başlangıcı ise fiil ve failin öğrenildiği tarihtir.[5] Dolayısıyla açıkladığım üzere dava zamanaşımı ile hak düşürücü sürenin farklı olduğu açıktır.

Bu hususta önemli bir husus ise her ne kadar şikayet süresinin fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren başlayacağı kabul edilmiş olsa da şikayet fiile ilişkin olarak gerçekleştirildiğinden failin öğrenilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır.[6] Bir başka anlatımla şikayet, kural olarak fiile ilişkin gerçekleştirildiğinden fail bilinmese de şikayet hakkı kullanılabilir. Şikayet hakkının kullanılması açısından fiili öğrenme tarihi kural olarak şikayet süresini başlatmaz ancak şikayet hakkını da engellemez.

Altı aylık sürenin hak düşürücü süre olduğu göz önüne alındığında Yargıtay bu hususta “Sanığa atılı eylemin soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete tabi suçlardan olduğu ve şikayetin fiil ve failin öğrenildiği tarihinden itibaren TCK'nun 73/1-2 maddesinde öngörülen 6 ay içerisinde yapılması gerektiği, fiilin öğrenildiği tarihin 21/02/2008 olduğu, şikayet tarihinin ise 01/12/2008 olduğu ve şikayetin süresi içerisinde yapılmadığı gözetilerek davanın düşürülmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasını” bozma sebebi yapmış, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın düşürülmesine karar vermiştir.[7]

Bir başka kararında ise “Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Sanığa yüklenen 5237 sayılı tck.nun 144/1-b maddesinde düzenlenen bir hukuki alacağı tahsil amacıyla hırsızlık suçunun soruşturma ve kovuşturmasının mağdurunun şikayetine tabi suçlardan olup hukuka uygun geçerli bir şikayetin yargılama koşulu olduğu, süresinde yapılmış yasal bir şikayetin bulunmaması halinde tck.73/4 ve CMK.223/8 maddeleri uyarınca şikayet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekeceği, dosya içeriğine göre yapılan yargılamaya müşteki sıfatıyla iştirak edip talebine istinaden katılma kararı verilen M.. D..'in suçtan doğrudan zarar gördüğü belirtilen şirketin yetkili ve görevlisi olup olmadığı araştırılmadan eksik inceleme ve soruşturma sonucu katılma talebinin kabulüne karar verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 08/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde hüküm kurmuştur.[8]

Benzer bir olayda Yargıtay Ceza Genel Kurulu “Yaralamadan aynı gün haberdar olan katılanların 6 ay 14 gün sonra şikayette bulunmaları üzerine kamu davası açıldığı, kamu davasının düşmesine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığını” belirtmiştir.[9]

Sonuç olarak yukarıda da açıkladığım üzere şikayet süresi kural olarak fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren altı aylık süreye bağlı olmakla birlikte bu süre hak düşürücü süredir. Şikayet kural olarak fiile ilişkin gerçekleştirildiğinden fail öğrenilmeden de şikayet hakkı kullanılabilir ancak bu husus tek başına şikayet süresinin başladığı anlamı taşımaz. Örneğin imzasız bir mektupla tehdit mektubu alan mağdur, faili bilmese dahi derhal şikayet hakkını kullanabilir çünkü belirttiğim üzere şikayet fiile ilişkindir. Faydalı olması dileğiyle herkese saygı ve sevgilerimle.
 
Av. Murat YILMAZ
 
 

[1] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Md. 51-87, 2. Cilt, s. 2575.
[2] Mustafa ALBAYRAK, Şikayete Tabi Suçların Özellikleri ve Bu Suçlara Bağlanan Hukuki Sonuçlar, TBB Dergisi, Sayı: 77, 2008, s. 286.
[3] Ali Kemal YILDIZ, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 2007, İstanbul Barosu Yayınları, s. 162.
[4] Ali Kemal YILDIZ, a.g.e, s.163.
[5] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, a.g.e., s.2578.
[6] Ali Kemal YILDIZ, a.g.e, s.163.
[7] Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2013/13701E., 2014/12640K., 19.06.2014 Tarihli, Kararı.
[8] Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2012/17931E., 2013/7264K., 08.04.2013 Tarihli Kararı.
[9] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/12-835E., 2014/320K., 10.06.2014 Tarihli Kararı.