Adli yıl açılış törenleri, adli tatilin bitiş tarihi olan 1 Eylül günü yapılır. Bu yıl 1 Eylül Cumartesi gününe rastladığı için açılış 3 Eylül Pazartesi günü yapılacaktır.

Yasal ve geleneksel olarak bu tören Yargıtay binasında yapılmaktadır.

Yargının temel ayaklarından biri olan Hakim ve Savcılar adına Yargıtay Başkanı, Avukatlar adına Türkiye Barolar Birliği Başkanı konuşur.

Önceleri, yeni yargı yılını açış konuşması yapmanın yasal bir dayanağı yoktu. İlk kez 6 Eylül 1943 yılında yeni Adalet Yılı nedeniyle yapılan açılış töreninde Yargıtay 1. Başkanı Halil Özyürük’ün konuşması, bu geleneğin başlangıcı olmuştur.

Genel olarak törenler Yargıtay binasında, muhteşem bir bölüm olan ve sonradan yıkılan “Kubbealtı” denilen salonda yapılmıştır.

1943 yılından itibaren köklü bir gelenek olarak başlayan bu uygulama aynı zamanda “Yargıtay Onur Günü” olarak kabul edilmiş ve 1730 sayılı Yargıtay Kanunu ile yasa hükmü haline gelmiştir.

Adli Yıl açılış törenlerinde konuşma yapan Yargıtay Başkanları ve Avukatları temsilen sonradan konuşmacılar sırasına katılan Türkiye Barolar Birliği Başkanları; gelişen ve değişen dünya ve Türkiye sorunlarına, Atatürk İlke ve Devrimlerine kayıtsız kalmamış, bunları özveri ve cesaret ile dile getirmişlerdir. Adli yıl açılış töreni sonrasında Anıtkabir ziyareti yer almaktadır.

Yıllardanberi bir yasa hükmü ve gelenek haline gelen bu uygulamaya ilk tırpan 2014 yılında bir “torba kanun” ile atılarak, Yargıtay Adli Yıl açılış töreni Kanundan çıkarılmıştır.

Daha sonra Avukatlar adına konuşma yapılması engellenmiş ve toplantı yeri Yargıtay binası dışına çıkarılmıştır.

Bu yıl törenin Yargıtay binasında değil, Külliye’de yapılacağı ve Avukatları temsilen Birlik Başkanı’nın konuşturulmayacağı söylenmektedir. Aynı gün akşam üzeri de Meclis binasında yargı mensuplarının katılacağı bir kokteyl verilecekmiş.

Bütün bunlar, yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına, yasalara ve yerleşmiş geleneklere aykırı hususlardır.

Törenin Yargıtay binası dışında, siyasi nitelikli yerlerde yapılması; “Türk Milleti Adına” karar veren, tarafsız ve bağımsız olması gereken yargının, mahkemelerin, hakim ve savcıların siyasi baskı altına alınması sonucunu doğuracaktır.

Törende; Avukatları temsilen Türkiye Barolar Birliği Başkanına söz hakkı verilmemesi; Yargının üç temel ayağından biri olan savunmanın, Avukat’ların dışlanması anlamına gelmektedir.

Üzüntü veren bir diğer husus, bütün bu sakıncaların dile getirilmemekte olmasıdır.

Bütün bu hatalı ve yanlış uygulamalar sonucu Türk yargısı, onarılması güç yeni bir yara almış olmaktadır.

Av.A.Erdem AKYÜZ