Bozdağ, bütçe görüşmelerinde özetle şöyle konuştu:

“Şimdi, deniyor ki: “Cumhurbaşkanı Lozan’la ilgili niye konuştu?” Yahu niye konuşmayacak? Cumhurbaşkanımız Yunanistan’a ziyarete gitti, Yunanistan Cumhurbaşkanı kendisi açtı, “Lozan yenilenemez, güncellenemez; ben hukukçuyum.” diye yüksek perdeden ahkâm kesti. Ne bekliyoruz, Cumhurbaşkanımız Türk milletinin, Türkiye devletinin hukukunu korumayacak mı? O ne dedi? “Lozan güncellenebilir.” dedi, milletin hukukunu korudu. Şimdi, Cumhurbaşkanı Pavlopulos’la aynı yerde… “Biz Lozan’ı tartıştırmayız.” Yunanistan da aynısını söylüyor, siz de aynısını söylüyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Olamaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti bizim dönemimizde Ege’de bizden önceki statülerin hiç birisinde bir milim geri gitmemiştir.

ARAMIZ BOZULUYOR DİYE PISACAK MI?

Trump’la ilgili, ‘Efendim, niye böyle söyledi?’ Ya, şimdi, biz ne diyeceğiz? Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, ABD yönetimi PKK’nın uzantısı PYD/YPG’ye tır tır silah gönderirken ‘Sayın Trump bu silahları niye gönderiyorsun?’ diye sormayacak mı? Aramız bozuluyor diye çekinecek, korkacak, pısacak mı? Öyle bir şey olur mu? O silahlar bize tehdit, Türkiye’ye, ülkemize tehdittir. Çok net söylüyorum. Elbette milletin hukukunu koruyacak.

ONE MİNUTE ÇEKEN

Cumhurbaşkanımızı ve Hükûmetimizi İsrail konusunda zayıflatacağını düşünenler beyhude düşünüyorlar, bizim en güçlü olduğumuz konulardan birisi budur. İsrail’in Cumhurbaşkanına ‘Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz’ diye ‘one minute’ çeken bir Cumhurbaşkanına... ‘Siz İsrail’le şöyle böyle yan yana geliyorsunuz’ kimse diyemez. Var mı böyle bir örnek? Mavi Marmara’da da İsrail’den ilk özür dileten Hükûmet, lider gene Cumhurbaşkanımızdır. Tazminatı kabul ettiler, ambargoyu hafifleten adımı attılar ve Türkiye’nin tezlerini kabul ettiler.

HEPSİNDE KUDÜS YAZIYOR

Orada pek çok anlaşma imzalanmış. Hem İsmet İnönü’nün Başbakan yardımcılığı döneminde. Ecevit’in Başbakanlığında, Demirel’in Cumhurbaşkanlığında, Başbakanlığında anlaşmaların hepsinde açık açık yazıyor. Bakın, hepsi ‘Kudüs’ yazıyor, ‘Kudüs’. O zaman kimse demiyor ‘Kudüs’te imzalandı’. O zaman ‘Siz tanıyorsunuz’ denilmiyor. İşte anlaşmalar. Bakın burada ne yazıyor? Erdal İnönü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı. ‘1 Haziran 1992 tarihinde Kudüs’te imzalanan ekli anlaşma’ diyor. Kudüs’ten Filistinliler, Gazzeliler, bütün Araplar vazgeçse de Türkiye vazgeçmez.

İŞTE ONURSUZLUK BU

15 Temmuz 2016’da yapılan darbe teşebbüsü sırasında da Türk yargısı büyük bir sınavı başarıyla geçmiştir. İlk defa darbeye ve darbecilere biat etmeyen, onlara meydan okuyan bir yargı çıktı. Ben bu yargıyı ayakta alkışlıyorum. Danıştay Başkanımıza, Yargıtay Başkanımıza da burada çok büyük bir haksızlık yapıldı. 10 Haziran 1997, Genelkurmay Orbay salonu, yaklaşık 400 yargı mensubu katılıyor bir brifinge, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Başsavcısı, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, Yargıtay Başsavcısı, daha sonradan olan, 367’nin yolunu gösteren zat, orada gittiler, 28 Şubat postmodern darbesini yapan askerleri cübbeleriyle ayakta alkışladılar. İşte onursuzluk bu. Yargıyı askerin emrine tahsis etmek bu. Hem Yargıtay Başkanımıza hem Danıştay Başkanımıza hem de Anayasa Mahkemesi Başkanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

ZARRAB BASKILANDI

Şimdi ‘Zarrab davası’ deniliyor, görülüyor çok net bir şekilde. Bakın, son ifadeler de çıktı ortaya. 17 Aralık soruşturmasını yürüten FETÖ’cü terörist orada ‘Belgelerini ben getirdim, kâğıt parçalarını’ diyor, tanıklık yapıyor; bir. Şimdi, orada bir bankacı FETÖ’cü firari, oradaki rapor denen kâğıt parçasında imzası var, o da tanık orada. Şimdi, FETÖ’nün finans desteği verdiği bir STK’da bilirkişi atandı, o da resmî bilirkişi orada. Yargılamayı yapan yargıç 2014 Mayısında Türkiye’ye getirildi FETÖ’cüler tarafından, 17-25 Aralık sürecine destek vermek için burada açıklama yaptı, hâkim de o. Zarrab ceza tehdidiyle veya çıkma ümidiyle baskılandı, iftiracı olmaya zorlandı. Şimdi, burada adalet çıkar mı? FETÖ’cülerin lojistiğini, tanıklığını yaptığı, desteklediklerinin, bilirkişi hâkim olduklarının verdiği bir karar Türkiye’ye mahkûm edemez ve burada bitmemiş komployu Amerika’da tamamlamaları mümkün değildir. Bu bir kumpastır ve burada olup bitenlerin tamamı Türkiye’de savcılık tarafından soruşturuldu. Meclis tarafından soruşturuldu ve kararlar verildi. Yeni bir şey de hiç yok, iftiralar var, yalanlar var; bu iftiralarla, bu yalanlarla Türkiye’yi yormaya kimsenin hakkı yoktur, olmayacaktır da.

MİT’TE HESAP SORULUYOR

Bakın MİT ülkemizin güvenliğiyle, çok ilgili bekasıyla, çok ilgili önemli görevleri yapıyor hem de canı pahasına yapıyor. Burada onları eleştirmek çok kolay, bu kırmızı koltuklarda ama MİT’in içerisinde milletimizin ve devletimizin bekası için canı pahasına gece gündüz mücadele eden kahramanlar var. Ben o kahramanları da buradan saygıyla selamlıyorum. Bunların içerisinde yanlış yapan olabilir mi? Olabilir, her yerde olduğu gibi onlara da elbette bunun hesabı soruluyor, sorulacaktır da. Bundan önceki darbelere hep uykuda yakalanıldı, o zaman MİT müsteşarları vardı, MİT vardı, ‘Darbecilerle beraber sessiz sakin darbeyi nasıl başarırız?’. Ama darbe başarılamadı, başaramadılar ve MİT eksiğiyle gediğiyle bu darbenin başarısızlığında en önemli rollerden birini oynadı. Bu hakkı da hepimizin teslim etmesi lazım. Canlarını bu ülke için feda eden insanları burada hırpalamak bu millete de, bu devlete de fayda vermez, bize de fayda vermez.”