Uçum, Balçova'daki bir otelin toplantı salonunda düzenlenen "Anayasa Değişikliği Bilgilendirme Toplantısı"nda konuştu.

Türkiye'de geçmişte 6 kez halk oylaması yapıldığını anımsatan Uçum, bunlardan birinin dışında halkın önüne gelen öneriyi kabul ettiğini belirtti. Türkiye'de anayasa değişikliğinin 1960'lı yıllardan bu yana sürekli tartışıldığına işaret eden Uçum, tartışmanın doğru ve objektif bilgi üzerinden yürütülmesini sağlamak amacıyla yaptıkları bilgilendirme toplantılarına büyük önem verdiklerini söyledi.

Halk oylamasına sunulan değişiklikleri kendi yapısı üzerine ele alınması gerektiğini ifade eden Uçum, "Aynı kavramlar olsa da yapıları farklıdır. Türkiye uzun zamandır bu konuyu tartışıyor, 1961 anayasasında sonra bu tartışma hiç bitmedi. Son 30 yılda Türkiye'de anayasa tartışması makro gündem olmuştur. Konjonktür değişse bile bu değişmemiştir." diye konuştu.

Mehmet Uçum, dünyada Türkiye kadar anayasayı tartışan başka bir ülke olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim anayasa tartışmamızın sebebi devletle toplumun ilişkisinden kaynaklanıyor. Türkiye'nin mevcut devlet yapısında halk ile devlet ilişkisi sorunsuz bir yapı üzerinde oturtulmadığı için biz sürekli bunu tartışıyoruz. Anayasa, devleti düzenleyen ana kanundur, devletin esasların belirler. Ayrıca halk-devlet ilişkisini ve devlet sınırlarını belirler. Biz bunu hobi olsun diye yapmıyoruz, aksayan yanları değiştirmek, devletin esaslarını yeniden belirlemek ve halk devlet ilişkisini sağlam temeller üzerine oturtmak için tartışıyoruz."

Halk oylamasında "evet" sonucu çıksa bile tartışmaların sona ermeyeceğine işaret eden Uçum, "Bu değişiklik her zaman gündemimizde olacak. Çünkü içinde yaşadığımız 21. yüzyılda devletler, bölgeler yeniden yapılanıyor. Küresel seviyede bir yapılanma var. ABD'deki gelişmeler ve İngiltere'deki Brexit süreci bunu gösteriyor ve dünya yeniden şekilleniyor. Türkiye'nin bu dönüşümde ve yapılanmada etkin rol oynaması gerekiyor. Türkiye, bu rolü oynarken, dönüşümde hangi yapı ile görev alacak. 21. yüzyılda rekabet etmek için küresel seviyede söz sahibi olmak için yeniden yapılanma sürecini çözmemiz lazım. Geçmişten gelen sorunlu devlet yapısından kurtulmamız gerek." değerlendirmesinde bulundu.

"15 Temmuz'da atlatılan tehlike"

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Uçum, Türkiye'nin 15 Temmuz'da gerici, faşist, antidemokratik bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldığını anımsatarak, darbe girişimine karşı halkın gösterdiği tepkinin ve girişimin bertaraf edilmesinin bir milli, demokratik ve barışçıl bir halk devrimi olduğunu, atlatılan tehlikenin öneminin gelecekte daha iyi anlaşılacağını dile getirdi.

AK Parti ve MHP'nin üzerinde uzlaştığı değişikliğin zamanlamasını belirleyenlerin öznel iradeler olmadığını belirten Uçum, "Bu değişikliği bizim siyasal sistemimizin yapısı, tarihsel problemlerimiz, 21. yüzyılın devlet ihtiyacı, 15-16 Temmuz devriminin ortaya koyduğu sonuçlar ve siyasi aktörlerin üstlendiği sorumluluklar belirlemiştir. Nelere ihtiyaç olduğu oldukça açıktır." dedi.

Türkiye'nin 1961 Anayasası'nda sonra devlet yapısının ciddi bir devlet yapısı sorununa sahip olduğunu vurgulayan Uçum, şöyle devam etti:

"O problem de şudur, bu devlet yapısı kurgulanırken, kapalı bir biçimde kurgulanmıştır. Yani demokratik iradeyi sınırlamak üzerinde mekanizmalar oluşturulurken halkla araya mesafeler koyulmuş, ne yazık ki kadrocu hareketlerin işgaline açık bir pozisyon ortaya çıkmıştır. Kadrocu hareketlerin işgaline açık olmak, devlet yapıları bakımından son derece tehlikelidir. Çünkü hangi kadrocu hareket, bu tip yapıları ele geçirirse o yapılar onun ideolojisi ve pratiğiyle yönetiliyor. Bu yüzden Türkiye'de devrim yapmak isteyenler de devleti ele geçirmek isteyenler de hiçbir zaman demokratik siyaset üzerinden ya da kitleleri kazanmak üzerinden siyaset yapmayı tercih etmedi. Bunun yerine kadrolaşma ve devletin ana omurgalarını oluşturan yapıları ele geçirmek üzerinden bir yapı kurmayı tercih etmişler. Bunun hayaliyle ilgili Türkiye'de bir çok siyasi akım kurulmuş özellikle seçkinci birçok siyasi akım kadrolaşma üzerinde bir devrim yapmak, devleti ele geçirme hayali kurmuştur. Ancak bu hayali kurmayan bir çete vardır, o çete devletin bu yapısını bildiği için son 45 yıl içerisinde uluslararası destekle ciddi bir örgütlenmeye gitmiştir. Adım adım bu devletin içinde çeşitli yapıları ele geçirmiştir. Bu yapıların ele geçirmesi devlet içinde ikiliğin çıkmasına neden olmuştur."

Uçum, Türkiye'nin geçmişte hiçbir zaman istenilen düzeyde demokratik bir devlet olamadığını söyleyerek, "Devletin içindeki antidemokratik ve kadro işgaline müsait yapılar, artık devletin yeniden inşasını 15 Temmuz'dan sonra zorunlu olarak yeniden gündeme getiren bir gereklilik oldu." ifadesini kullandı.

Yeni sistemle halkın hem yasamayı hem de yürütmenin başını seçeceğini dile getiren Uçum, önerilen modelin bir sistem reformu olduğunu, sistemde bir sorun çıkması halinde sistemin bunu kurallara ve kurumlara bırakmadan kendi içinde çözebileceğini, halkın da yeni sistemde yönetimde "yan hakem" olmaktan çıkıp, "orta hakemliğe" geçeceğini sözlerine ekledi.

"Bu sistemi değiştirmek topyekün bu milletin hakkıdır"

Toplantıda konuşan Mili Savunma Bakan Yardımcısı Şuay Alpay da mevcut parlamenter sistemin siyasi ve ekonomik kriz üretebilen bir sistem olduğunu savunarak, şunları kaydetti:

"Türkiye bu sistemle, topluma, devlete ve millete ağır maliyet olan bir süreci yaşatmıştır. Onun için bu sistem iyi bir sistem değildir. Tutulacak hiçbir tarafı yoktur. 12 Mart Muhtırası parlamenter sistemin zayıf olduğunun göstergelerindendir. Bu sistemi değiştirmek topyekün bu milletin hakkıdır. Özellikle üretilen 'tek adam olma, diktatörlük' iddiaları çok sık konuşuluyor. Bu anayasa değişiklik paketi iki partinin, Mecliste şu an yüzde 65 toplumsal mutabakatı olan iki büyük partinin bir uzlaşı kültürünün sonucudur. Burada bir siyasal uzlaşma, toplumsal uzlaşma vardır. Böyle bir metinden darbecilik, diktatörlük çıkar mı? Evet diyenler gibi 'hayır' diyenler de vardır. Ama ötekileştirmeden kapsayıcı bir yaklaşım üzerinde değerlendirmeler yapmak hepimiz için kazanılır olacaktır."

Konuşmaların ardından Anayasa Değişikliği Tanıtım Grubu, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden gelen soruları yanıtladı.