Erdoğan, Kanal D ekranlarında gündeme dair soruları yanıtladı ve değerlendirmede bulundu.

16 Nisan'da Türkiye'nin geleceğinin şekilleneceği bir halk oylamasının yapılacağı hatırlatılarak, bunun insanların hayatını nasıl etkileyeceği ve yöneltilen eleştirilerin sorulması üzerine Erdoğan, televizyonlarda, ekranlarda veya sosyal medyada gerçekten bu hazırlanan yasayla ilgili yaklaşım tarzlarının hazmedilerek gündeme getirilmediğini gördüğünü söyledi. Erdoğan, bunun, üzerinde durmanın hakikaten gerekliliğine kendisinin de inandığı husus olduğunu vurguladı.

Konunun tamamen kapsamı dışında bir yere çekilmek istendiğini, "Ağzı olan konuşuyor" şeklinde bir durumun ortaya çıktığını vurgulayan Erdoğan, "Bu şekilde konuşuyorlar. Burada bir gerçeği yakalamamız lazım, bu 18 madde nedir önce buna bir bakalım. Bu 18 maddeyi önce bir hazmedelim. 18 maddenin tamamıyla dışına çıkmak suretiyle eğer çok farklı şeyler konuşursak bu bir aldatmaca olur. Biz ülkemizin geleceğine yönelik, ülkemizin kaderiyle alakalı ciddi bir adım atıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, anayasa değişikliği teklifinin parlamentodan 339 oyla geçtiğini, hükümet temsilcilerinin ise "367'nin üzerinde kabul oyu da çıksa millete gitme" sözü verdiğini anımsattı.

Nihai karar mercinin millet olduğuna işaret eden Erdoğan, AK Parti ve MHP'nin dayanışma halinde 339 oyla halk oylaması yolunu açtığını anlattı. Erdoğan, bundan sonraki sürecin halkta olduğunu yineleyerek, şöyle devam etti:

"Milletimiz burada nihai kararı verecek. Söz ve karar onun. Burada baktığımız zaman 18 maddeye, birinci maddede yargının bağımsızlığına, tarafsızlık eklenecek. Yani bu nedir? Türkiye Cumhuriyeti yargısı hem bağımsızdır hem tarafsızdır. Bu önemli bir aşama. Eskiden 'bağımsız' dendiği zaman 'Bağımsız ama tarafsız değil' deniliyordu. Şimdi ise bu bağımsızlığı güçlendirirken bir taraftan da tarafsızlığını güçlendirecek yargıyla tahkim edilecek bir süreç başlıyor.

İkincisi milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkartılıyor. Bu konuyla ilgili olarak bazı ülkelerden de örnekler vermek istiyorum. Bir milletvekiline düşen insan sayısı itibarıyla özellikle Almanya'dan başlayalım. Almanya'nın nüfusu 82 milyon, milletvekili sayısı şu anda 667, 123 bin kişiye bir milletvekili düşüyor. Fransa'nın 66 milyon nüfusu var fakat milletvekili ve senato 925, orada 75 bin kişiye düşüyor. İspanya'nın 44 milyon nüfusu var, 616 kişi ile parlamento oluşuyor, 64 bin kişiye bir milletvekili düşüyor."

"İSTİYORUZ Kİ TEMSİLDE ADALET GELSİN"

Erdoğan, İtalya'da da 60 milyon nüfus olduğunu, parlamentonun 952 kişiden oluştuğunu, 63 bin kişiye bir milletvekili düştüğünü anlatarak, İngiltere'deki sayının zaten bir "felaket olduğunu", 65 milyon nüfusun bulunduğunu ama hepsine bakıldığında bin 449 kişinin olduğunu ve 45 kişiye bir milletvekili düştüğünü dile getirdi.

Türkiye'de ise şu anda 550 milletvekilinin bulunduğunu, nüfusun 80 milyon olduğunu ve 143 bin kişiye de bir milletvekilinin düştüğünü anlatan Erdoğan, "Bu tabii temsilde adaleti getiriyor mu? Hayır. Biz şimdi istiyoruz ki temsilde adalet gelsin, bunun adımlarını atalım, bundan rahatsız olmaya gerek yok ki. Burada her siyasi parti, göstereceği adaylarıyla beraber, bu saydığım ülkeler AB üyesi ülkeler, oralarda olduğu gibi burada da böyle bir adımı atalım ki temsilde adaleti sağlayalım istedik. Buraya gelişimizin de gerekçesi bu" diye konuştu.

Erdoğan, bir diğer konunun da hakaret üstüne hakaret olduğunu, bu durumu da üzücü bulduğunu belirterek, "450 idi yetmiyor muydu, 400'ü yetmiyor muydu?' Yeter yetmez o ayrı bir şey. Bu parlamento ne işe yarar? 339 milletvekilinin halk oyuna gidilmesiyle alakalı burada karar verildi, şimdi de millete gidiyoruz. Millet, kalkar da derse ki 'Uygundur' çıkacak, 'Uygun değildir' diyorsa yapılacak bir şey yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse ki biz milletin olduğuna inanıyoruz, o zaman çıkacak karara da 'Evet' diyeceğiz" ifadelerini kullandı.

"NİYE BİZ GENCİMİZE GÜVENMİYORUZ?"

Milletvekili seçilme yaşının 25'ten 18'e indirilmesine yönelik yapılan eleştirilere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Benim de şu anda en çok olması gerektiğine inandığım en önemli madde bu. Bugün, bizim çok dinamik bir parlamentoya sahip olmamız gerektiğine inanıyorum. Böyle bir dinamik parlamentoyu açtığımız zaman bu gençliğimizin ufkunu genişletecektir. Benim gencim 'Benim için bu ülkenin kaderinde rol oynama imkanı var' diyecek. Üniversitesini bitirdiği zaman hatta üniversitede belki okurken kalkacak, 'Ben, siyasette varım' diyecek. Şu anda bizim geldiğimizde 30 yaş, seçilme yaşıydı. Biz bunu 25'e indirdik."

Erdoğan, dünyanın farklı ülkelerini gezdiğini ve bu durumun öyle olmadığını aktararak şunları söyledi:

"Sadece şu anda AB üyesi ülkelerde bile durum çok çok farklı. Oradan bazı örnekleri özellikle vermek istiyorum. 51 ülkede milletvekili seçilme yaşı 18, fakat AB ülkelerinin yüzde 73'ünde milletvekili seçilme yaşı 18. Bundan daha güzel örnek olur mu? İngiltere, İsveç, Almanya. Bu kadar açık ve net bir durum ortada ve biz hala 'Öyle mi böyle mi?' bunu konuşuyoruz. Üstelik bunlar bu yaşta seçilirken, bakan olma imkanını yakalamış olanlarını da biliyorum. 25'in altında bakan olanları biliyorum. Niye biz gencimize güvenmiyoruz, gençliğimize niye güvenmiyoruz?"

"25 İLE 30 YAŞ ARASI 5 KİŞİ VAR"

Şu anda Türkiye'de 18 ile 25 yaş arasında bu seçimde oy kullanacakların sayısının yaklaşık 7 buçuk milyon olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz bu gençliğe güveneceğiz ki gençlik de yüklenecek bir şeyleri. Dinamik bir parlamentoya sahip olacağız. Bu dinamik parlamentoda diyelim ki 600'e çıktı. 600'de 600 burada 18-25 yaş arası olacak bir şey var mı? Yok. Mesela şu andaki tabloda, bizim 25 ile 30 yaş arası 5 kişi var. Niye bu kadar çekiniyoruz? Bu oran düşük tabii. 18 ile 25 yaş arasında da bu sayı 5, 10,15 mi olur onu göreceğiz. Demek ki ana muhalefet bu tür gençlere güvenmiyor, bu tür gençleri aday göstermekten de çekiniyor. Ben diyorum ki 'Bu gençliğe güvenin'. Çünkü bu gençliğin tarihimizden gelen bir kaynağı, menşei var."

Erdoğan, kendisinin de 18 yaşından itibaren sosyal hayatın içerisinde yer aldığını, 21 - 22 yaşında siyasete adım attığını, o günden bugüne siyasette bulunduğunu ve yaklaşık 40 yıldır da siyasette olduğunu kaydetti.

" 4 YILLIK SÜREÇ İSTİKRAR GETİRMEZ"

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin 5 yılda bir, birlikte yapılacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinden önceki dönemde cumhurbaşkanı görev süresinin 7 yıl olduğunu, 10 Ağustos 2014 seçimleriyle beraber 5 yıl olarak belirlendiğini ifade etti.

Milletvekilliği görev süresinin 5 yıl olduğunu onun da daha sonra 4'e indirildiğini söyleyen Erdoğan, "Halbuki dört yıllık süreç bir ülkenin yönetimi için istikrarı getirmez. Şimdi o da beş yıl olacak başkanlık seçimi de beş yıl olacak. Böylece şu anda biz bileceğiz ki beş yıl sonra şu gün bu ülkede cumhurbaşkanlığı seçimi ve Meclis seçimi olacak. Senkronize bir sisteme böylece gireceğiz çünkü bu istikrarı ve güveni getiriyor, bizim buna ihtiyacımız var. Bizim eksik de olsa şu 14 yıl içerisindeki en önemli sihir kavramlarımız istikrar ve güvendir ve 'biz bu istikrar ve güveni kaybetmemeliyiz' diyorum" diye konuştu.

Anayasa değişikliğinin bir diğer maddesinin, Meclis'in Bakanlar Kurulu'na Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi verebilmesinin iptal edilmesi olduğunu anlatan Erdoğan, "Güven oylaması ne oluyor? O da kaldırılıyor, niye? Çünkü güven oylaması hakkı millet diyor ki 'Benimdir.' Beş yılda bir gerçek güven oylamasını o yapacak" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, güven oylaması gibi gensorunun da kaldırılacağı yönündeki ifadesi üzerine, "Bunu biraz Meclis'in önünü tıkayan ve bloke eden bir şey olarak mı görüyorsunuz?" sorusuna, konunun çok fazla suistimal edildiği yanıtını verdi.

Şu ana kadar 484 gensoru verildiğini anımsatan Erdoğan, "Biliyorlar ki bu gensoruyu verenler, 'Buradan ben bir netice alamayacağım' ama bunu bildiği halde bu gensoruyu veriyor, niye biliyor musunuz? Meclis'teki çalışmayı tıkamak için" şeklinde konuştu.

"BAŞARAMADILAR AMA ZAMAN KAYBINA UĞRADIK"

Bugüne kadar verilen gensorulardan yalnızca dördünün kabul edildiğini, 480'inin reddedildiğini belirten Erdoğan, "Niye parlamentoyu tıkıyorsun kardeşim? Biz bu ülkenin evlatları değil miyiz, bu ülkenin parlamentosu değil mi bu parlamento? Niye hızımızı kesiyorsun? İhtiyacımız var, çok çalışmamız lazım, çok gayret etmemiz lazım, bu ülkenin muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkması için bizim sıçrama yapmamız lazım ama ne yazık ki işleri güçleri hep gensorularla ön tıkamak oldu. Başaramadılar ama zaman kaybına uğradık." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gensoru uygulamasının kaldırılmasının yanı sıra Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla Meclis'in bilgi edinme ve denetleme yetkisinin güçlendirildiğini vurgulayarak, "Bunu bu şekilde yapacaksın, hangi bakanla ilgili yapacaksan yazılı, bunu kendisine bildireceksin o da size yazılı olarak cevabını verecek" dedi.

Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olacağını ve bir kişinin en fazla iki defa seçilebileceğini söyleyen Erdoğan, "Üçüncü yok, bu iki olmayabilir, bir olur o ayrı mesele. Mesele nerede? Millette, millet kararı nasıl verirse bu öyle devam edecektir." ifadesini kullandı.

Yeni değişiklikle 100 bin seçmenin seçim zamanında bir cumhurbaşkanı adayı gösterebileceğini anlatan Erdoğan, "Bu da millete verilen önemin, güvenin en önemli değişiklik maddelerinden bir tanesi ama 100 bin seçmen olacak" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kanunda bir değişikliğe ihtiyaç olup olmadığına yönelik bir soru üzerine, "Bunda onlar yok ama bundan sonraki süreçte yani seçim kanunuyla ilgili değişiklikler parlamento içerisinde böyle bir uzlaşma temenni ederiz ki sağlanır bu uzlaşmayla birlikte seçim yasasında da değişikliklerin yapılması bana göre gereklidir ama şu anda gelende ne yazık ki bunlar gündeme gelemedi ve buna da zaten pek yaklaşılmadı" yanıtını verdi.

Anayasa değişikliğinde bir diğer maddenin de cumhurbaşkanı ve başbakanın yetkilerinin birleştirilmesine ilişkin olduğunu söyleyen Erdoğan, "Anamuhalefetin başındaki zat ne diyor, 'Başbakan başka partiden cumhurbaşkanı başka partiden bunlar hep kavga edecek' şimdi onu kalkıp da bu sistemle niye bağdaştırıyorsun?" dedi.

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu konuya açıklık getirdiği ve "Meclis'te çoğunluğu olan partiyle cumhurbaşkanı farklı tandanslardan gelen insanlar olursa bir çatışma, bir görüş ayrılığı olabilir diye galiba onu tashih etti açıklamasında." şeklindeki ifade üzerine, "Onu tashih de etse kendini kurtaramaz, niye? Çünkü her geçen gün bakıyorsunuz adeta bir yalan makinesi üretim yapıyor, böyle şey var." karşılığını verdi.

Kendisinin ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, aynı ekolden geldikleri başbakanlarla uyum içerisinde çalıştıklarını anımsatan Erdoğan, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile aynı uyumu yakalayamadıklarını, atamalarda sıkıntılar yaşadıklarını ifade etti.

"Benim milletimin bunu görmesi lazım." diyerek üzerinde 10. Cumhurbaşkanı Sezer ile merhum Başbakan Bülent Ecevit'in bulunduğu ve "İşte kavga, işte fatura" başlığını taşıyan gazete kupürünü gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasa kitapçığının fırlatılması, halbuki bu iki zat aynı ekolden gelmişlerdi. Bakın faturası ne? Faturası şu, 'Kavga ülkeye pahalıya patladı, birkaç saat içinde Merkez Bankasından yaklaşık 5 milyar dolar çekildi, borsa çöktü, faizler fırladı' buyur, 2001." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası seçim sonuçlarında farklı görüşlere sahip cumhurbaşkanı ve Meclis yapısının ortaya çıkması ihtimali hatırlatılarak, "Fesih yetkisi var ya bu fesih yetkisi mi kullanılır, yoksa başka bir yöntem mi?" şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok. Saf tipler var, televizyonlara çıkıyorlar, bazıları sosyal medyada diyor ki 'Cumhurbaşkanı burada fesih yetkisiyle güçlendiriliyor, fesih yetkisi kullanacak' diyor, cumhurbaşkanın böyle bir yetkisi yok, yalan. Bakın o dönem tabii geçmişte kaldı, bu dönemde böyle bir şey söz konusu olmuyor. Bu yeni düzenlemeyle beraber cumhurbaşkanı böyle bir fesih yetkisine sahip olmadığı gibi eğer ülke bir erken seçime gitme durumundaysa erken seçime gitme kararını parlamento alır. Cumhurbaşkanının erken seçime götürme yetkisi dahi yok. Bunu ancak Meclis'le burada bunu yapma şeyi var erken seçimle ilgili bunun da oranları var tabii. O oranı parlamentoda yakalaması gerekiyor o oranı yakalayamadığı takdirde bunu da sağlayamaz ve böyle bir seçime gitme sadece parlamento veya sadece cumhurbaşkanı değil, aynı anda hem parlamento hem cumhurbaşkanı, böyle bir erken seçim."

"Sistem bir uzlaşmaya mı zorluyor?" sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu sistem olarak sizi bir uzlaşmanın içine doğru itiyor. Bundan dolayı da zaten ülkede ne oluyor? Ülkede istikrar oluyor. Çünkü siz 'Şu anda ben birisini yerim', öbürü 'Ben onu yerim' böyle bir şey diyemezsiniz. 'Ben beş yılı istikrarla güvenle nasıl tamamlarım veya nasıl tamamlarız' bunun gayreti içerisinde olacaklar. Kaldı ki bizde şu da yok, belki ileride bu da olabilir, mesela şimdi Amerika'da diyelim ki iki yılda bir senatonun, kongrenin yenilenmesi, 'şu miktarda yenilenir' diyor. Bizde o da yok, biz ne dedik, 'Türk tipi bir cumhurbaşkanlığı sisteminden bahsediyoruz' bizim attığımız adım buna yönelik." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı ile başbakanın yetkilerinin birleştirildiğini ve kavganın, gürültünün ortadan kaldırıldığını söyleyen Erdoğan, "Başbakanlık kaldırılıyor, artık başbakanlık yok, sayın Kılıçdaroğlu'nun bunu da bilmesi lazım, artık başbakan yok" dedi.

Cumhurbaşkanının atama, kararname ve yönetmelik çıkarma yetkileriyle diğer görevlerinin düzenlendiğini ve bu yetkilerin sınırlarının belirtildiğini söyleyen Erdoğan, "İşte cumhurbaşkanı yürütme görevini üstleniyor ya yürütme görevini üstlenmesi hasebiyle bir defa yeteri sayıda kendisi başkan yardımcısı atama hakkına sahip" ifadesini kullandı.

"100 YARDIMCI FİLAN DİYE BÖYLE SAFSATA ŞEYLER OLMAZ"

Başkan yardımcısı sayısına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, bunu söylemenin çok erken olduğunu belirterek, "Normal şartlarda şu anda cumhurbaşkanlığı seçimi, aynı şekilde parlamento seçimi 2019'un Kasım'ında olacak. O seçim geldiği zaman zaten o seçime giderken bunun da nerede, ne, nasıl olacak onlar hepsi yasalarla da düzenlenmek suretiyle ortaya çıkacaktır" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı şeyler görüşülmeden konuşulmasının doğru olmayacağına işaret ederek, "Fakat sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi de böyle yani çok çok kusura bakmayın o da kusura bakmasın yani '100 yardımcı' filan diye böyle safsata şeyler olmaz." dedi.

Göreve geldikleri dönemde kabinede 36 bakan bulunduğunu kendilerinin bu sayıyı 25'e indirdiğini anımsatan Erdoğan, "Devlet bakanları zaten icrai bir özelliği de yok, istedik ki bunu icrai bir özelliğe doğru dönüştürelim ve diğer bakanlara bu işi dağıtmış olduk. Şimdi biz bu hizmeti bu anlayışı kabineye yerleştirmiş bir zihniyetiz. Biz öyle 'Boşta kalana bakanlık verelim' bu anlayışla gelmedik. O, otellerde, önüne gelene bakanlık dağıtmak suretiyle hükümet kurma gayreti içerisinde olan, onların geçmişteki zihniyetine aittir, bizim zihniyetimizde bu yok" ifadesini kullandı.

"Şu anda Amerika'yı 14 kişi yönetiyor ama o 14'ün yanında birçoğunun yardımcıları var" şeklinde konuşan Erdoğan, "Bizim de 'Türk tipi' dediğimiz bu cumhurbaşkanlığı sisteminde onların şu anda hayal edemeyeceği birçok gerçeği biz bu uygulamamıza koymak suretiyle inşallah çok daha pratik, neticeye çabuk gidebilen bir anlayışı getireceğiz" diye konuştu.

Türkiye'de de bakan sayısının yeni modelle Amerika'daki gibi azalıp azalmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"İlk etapta şu andaki sistemi çok fazla oynamak doğru değildir diye düşünüyorum. Şu anda bir defa bu yapı 2019'un Kasım'ına kadar bu şekilde gidecek. Hükümet herhangi bir oynama yapar mı yapmaz mı? Çünkü mevcut anayasa hemen 16 Nisan'dan sonra ortadan bu hükümet kalkıp yerine yeni bir hükümetin gelmesi diye bir şey icbar edilmiyor böyle bir zorlama söz konusu değil fakat hükümet kendi içinde böyle bir sayıyı düşürme gibi bir şey düşünebilir mi? Düşünebilir, o hükümetin kendi tasarrufudur ayrı bir konu ama şu andaki görüntüde 2019 Kasım'a kadar böyle gidecek bir hükümet var."

ERKEN SEÇİM

Bir erken seçimin söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, "Başbakanımızın açıklamalarına baktığımız zaman, 'Biz erken seçim filan düşünmüyoruz' diyor" ifadelerini kullandı.

"Değerlendirmeniz referandumdan ne çıkarsa çıksın seçim yok anlamına mı geliyor?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu birinci derecede hükümetin tasarrufudur. Bana sorulsa ben de aynı kanaatteyim. Çünkü erken seçimlerle idare edilen bir ülkede istikrarı bulamazsınız. Dikkat edin hep istikrar diyoruz. Onun için de bizim 15 yılık süreçte erken seçim bir kere, o da yani erken seçim sayılmaz, 5 yılı 4 yıla indirdik ondan dolayı oldu. Onun dışında böyle bir şey asla olmadı, olmaz. Onun için de biz istikrarlı yönetimlerle bugüne geldik".

EĞİTİM, SAĞLIK, ADALET VE EMNİYET ALANLARINDA CİDDİ ADIMLAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Değişikliğin Türkiye'nin üretim ve istikrarını artırıcağını, çıtasını yükselteceğini düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine, iktidara geldiklerinde Türkiye'yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet temelinde yükselteceklerini söylediklerini, bu alanlarda da ciddi adımlar attıklarını belirtti.

Bu süreçte 81 ile üniversite kurduklarını ifade eden Erdoğan, isteyenin kendi şehrindeki üniversiteye gidebildiğini anlattı.

Erdoğan, 250 bini aşkın derslik yaptıklarını dile getirerek, çocukların kaliteli okullarda okumasını istediklerini söyledi.

Bütçenin yarısını öğretmen atamalarına ayırdıkları halde halen öğretmen açığı bulunduğunu anımsatan Erdoğan, hükümetin bu konulardaki çalışmalarının devam ettiğinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta da reform gerçekleştirdiklerini, 30 büyükşehirde şehir hastanesi açmayı istediklerini, cuma günü de Isparta'da şehir hastanesi açacaklarını bildirdi.

Sağlık üniversiteleri kurulmaya başlandığını belirten Erdoğan, doktor sayısının hızla artmasını istediklerine işaret etti. Erdoğan, adalet ve emniyette de fiziki imkanları değiştirdiklerini dile getirdi.

"BAĞIMSIZ YARGI TARAFINDAN YARGILANACAKLARINI GÖRDÜKLERİ İÇİN KAÇIP GİTTİLER"

Adalete yönelik eleştiriler anımsatılarak "Bu konu gerçekten bir sorun olmaktan çıkabilecek mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dünyanın hiçbir yerinde adalet, sorun olmaktan çıkmaz. Mesela Amerika. Amerika'da adaletten şikayet etmemek gibi bir şey var mı? Avrupa'da var mı? Başta Almanya, Hollanda, İsviçre var mı? Bu ülkede devleti yıkma eylemine giren terörist başı FETÖ'yü bütün evrakları göndermemize rağmen alamadık, alamıyoruz. Şu anda biz halen belge gönderiyoruz. Aynı şekilde Almanya, PKK, FETÖ. Sadece 4 bin 500 dosya Almanya'ya verildiği halde bölücü terör örgütü PKK'nın o teröristlerini Türkiye'ye teslim etmiyor. Nerede adalet.

Biz sadece ülkemizi görüyoruz. Kusura bakmasınlar, eğer biz yargının bağımsız olduğuna inanıyorsak, o zaman onların vereceği karara da herkes saygı duyacak. Şimdi ülkemizden kaçıp giden bazı hakim ve savcılar, dün o makamdaydı, niye kaçıp gittiler? Çünkü o makamda bulundukları zaman yaptıkları yanlışlar sebebiyle. Şu anda onlar tarafsız ve bağımsız yargı tarafından yargılanacaklarını gördükleri için kaçıp gitmek durumunda kaldılar ve şu anda Almanya'da yaşıyorlar, başkaları da var. O tür şeyler sebebiyle kamuoyu araştırmalarından bu tür şeyler çıkabilir. Bunu kısmen de olsa iyileştirme noktasında bütün gayretlerimizi gösteriyoruz."

İktidara geldiklerinde Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin ulaşım olduğunu, 14-15 yılda 19 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarını anlatan Erdoğan, göreve geldiklerinde 25 olan havaalanı sayısını 59'a çıkardıklarını söyledi.

Mersin ve Adana'nın müşterek kullanacağı Çukurova ile Rize-Artvin'e hitap edecek havalimanı çalışmalarının sürdüğünü ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin Yüksek Hızlı Tren'e de AK Parti iktidarında geçtiğini kaydetti.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü, Marmaray'ı, Avrasya Tüneli'ni, Osmangazi Köprüsü'nü yaptıklarını anlatan Erdoğan, bunlarla beraber Türkiye'de hayatın modernize edildiğini dile getirdi.

İstanbul, Bursa, Konya, Ankara gibi büyükşehir belediyelerinin raylı sistemde bir devrim yaşadıklarını söyleyen Erdoğan, "Bunlar üretim değil mi, bunlar ürün değil mi, bunlar bu ülkenin alt yapı üst yapısına hizmet getirecek ve oradaki bütün o beklenen enerjiyi meydana getirecek olan atımlar değil mi? Bunu görmezsek yazık olur." dedi. Erdoğan, AK Parti iktidara gelmeden önce kişi başı milli gelirin 3 bin 600 dolar olduğunu, şu an ise 11 bin dolara yükseldiğinin de altını çizdi.

Erdoğan, "Koalisyonların ve diğer şeylerin hışmına uğramasaydık, bu rakam şimdi 22 bin dolar olacaktı ama koalisyonlar tüm enerjimizin bizim söktü aldı" dedi.

"Bu yeni modele geçilirse mesela bir 10 yıllık projeksiyon yaptığınızda Türkiye'nin milli gelirini nerede görüyorsunuz, şu anda ilk 20 ekonomi arasında bulunuyoruz daha yukarı çıkabileceğini, belli bir sıralama ön görüyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, "Bizim ilk etabımız 2023 var. 2023'te bizim hedefimiz, nasip olursa kişi başına milli geliri asgari 22 bin dolara çıkarmaktır. Daha önce çizdiğimiz 25 bin dolardı, şimdi 22 bin doları bu kıyasla beraber getiriyoruz. Aynı zamanda gayri safi milli hasılayı da 2 trilyon dolara çıkarmak hedefimiz var. Bu hedefe inşallah kilitleniyoruz. Sistem bize bunun da önünü açmış olacak" cevabını verdi.

AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn'ın açıklaması anımsatılarak, "Avrupa Birliği'ne Türkiye sırtını dönmüş gibi sonuca vardı, böyle bir açıklama yaptı. Avrupa'nın bazı ülkelerinde neden böyle bir algı var? Bir 'tek adam' eleştirisi getirdiler, gücün belli bir merkezde toplanmasının demokrasiye aykırı bir durum gibi takdim ettiler böyle eleştiriler geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupa Birliği'nin şu andaki komiserleri, şusu, busu vesairesi, kimsenin bu konuda Türk halkının demokratik yetkilerini belirleme hakkı yoktur. Bu millet kendi demokratik hakkını, kendi güçlü zihni yapısıyla belirleyecektir" karşılığını verdi.

"BİZİ 1963'TEN BU YANA OYALAYAN BİR YAPI VAR"

Türkiye'nin şu anda Avrupa Birliği'nde müzakere masasında olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bizi 1963'ten bu yana oyalayan bir yapı var, bu yapı oyalamaya hala devam ediyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Son zamanlarda Avrupa Birliği müktesebatında olan bütün haklar, özgürlükler, seçme-seçilme noktasındaki haklar, demokratik hakların kullanılması, bütün bunlara karşı, düşünün Türkiye'nin bakanlarına kendi ülkesine uçuş yasağı koyan ülkelerin ki Hahn o ülkenin bir vatandaşıdır, böyle bir şey konuşmaya hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyetinin cumhurbaşkanına 'diktatör' diyecek kadar düşünce, inanç bu tür özgürlüklerden yoksun olanların bu tür şeyleri söyleme hakları hiç yoktur. Daha da ileri gidiyorum, gerek Almanya gerek şu anda Hollanda aynı şekilde İsviçre, Danimarka, bakın neler söylüyorlar 'seçimi atlatalım, ondan sonra gelin.' Böyle bir saçmalık olur mu? Ne demek seçimi atlatın, öyle gelin. Sizin seçim öncesi gidip İngiltere'de seçim kampanyası yapabiliyorsunuz."

Erdoğan, eski İsveç Başbakanı ve Avrupa Dış İlişkiler Konseyi üyesi Carl Bildt'e twitter hesabından yaptığı açıklama için ise teşekkür etti.

"Avrupa Birliği müktesebatını yok saydılar ve değerlerini çiğnediler, bunu söyleyince de rahatsız oluyorlar." ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üzülerek, hiç istemezdim böyle bir şey olsun. Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier iyi arkadaş olduğumuz halde bir açıklama yaptı. Beni hedef alan bir açıklama. Adımı zikrederek yaptı. Bu açıklamayı yapmasından dolayı, kendisine teessüf ediyorum. Keşke böyle bir açıklamayı yapmamış olsaydı. Eğer ben Almanya'daki faşizan baskıları söylüyorsam, bunu tanımı içinde söylüyorum. Nazi benzetmesini yaparak bunu yapıyorsam bunu tanımı içinde söylüyorum. Aynı şey Hollanda içinde geçerli.

Hollanda'yı şansölye sahiplendi. Hani siz kadın haklarını savunuyordunuz, benim bayan bakanımı arabanın içerisine hapis edeceksin, kendi topraklarımıza, başkonsolosluğumuza sokmayacaksın, atlarınızı, itlerinizi, köpeklerinizi orada sosyal, demokratik, özgürlük haklarını kullanmak üzere bulunan Hollanda vatandaşı, benim Türk vatandaşlarımın, kardeşlerimin üzerine salacaksın. Benim Trabzonlu Hüseyinimi köpeklerinize ısırtacaksın ve 3 ay, doktorlar 'sen bu halde çalışamazsın' diyor. Nerede uluslararası hukuk? Nerede evrensel hukuk? Ondan sonra biz bu bir Nazizm, Faşizm deyince rahatsız oluyorsun. Tanımın içinde buraya otuyor yaptığınız. Bundan kimse rahatsız olmasın. Faşizm mi diyelim? Hangisini istiyor? Hangisini istiyorsa onu deriz."

"Almanya ziyaret edecek misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Şu anda gündemimde böyle bir şey yok. Bütün bu gündemlerin hepsini artık 16 Nisan belirleyecek. 16 Nisan'dan sonra çok sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Onlar da karşılaşabilir." dedi.

"MAALESEF AYNI SAMİMİYETİ BİZ ONLARDAN GÖRMEDİK"

Avrupa Birliği'ne üyelik sürecine ilişkin de açıklama yapan Erdoğan, "Ben bir hafta 10 gün içinde 15 ülkeyi dolaştım. Samimi, bütün gayretimi bunun için koydum ortaya ama maalesef aynı samimiyeti biz onlardan görmedik. O dönemde, o atağımızdan sonra 'bu bir sessiz devrim' dediler" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"O zaman biz liderler zirvesine katılıyorduk, düzenli olarak. Daha sonra kenara attılar. Sarkozy ve Merkel liderler arasına katılınca, biz o zaman üç dört ülkeydik, bizim liderler zirvesine katılmamızı kabullenmediler, biz artık uzaktan seyretmeye başladık. Şu anda hala 'kabul ettik, ediyoruz' gibi yarım yamalak veya yarım ağızla bu tür şeyleri yapıyorlar. Türkiye artık bunları kabullenecek bir ülke değil, olursa olur olmazsa olmaz. Şunu bir defa kabullenmemiz lazım, onların da kabullenmesi lazım, sorun bizden kaynaklanmıyor. Sorun tamamıyla Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmından kaynaklanıyor. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerin içerisinde dürüst olanlarda var, samimi olanlarda var."

İngiltere'nin Avrupa Birliği'ne üyelik konusundaki duruşunu takdir ettiğini söyleyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Baştan para konusunda da bir tavır koymuştu, şimdi çekildi. Biz ekonomik ilişkilerimizi devam ettirebiliriz ama bizim artık siyasi, idari noktadaki şeylerde şöyle bir gözden geçirmeye ihtiyacımız olabilir. Çünkü, kendi ülkesine, benim dışişleri bakanımı sokmayan bir anlayışı ve o AB'nin mensuplarının hiçbirinin kalkıp da benim dışişleri bakanım veya Türkiye ile ilgili herhangi bir mesajı yayınlamamasını biz kabullenemeyiz ki Başkan Donald Tusk, o da benim çok iyi dostum olmasına rağmen o bile baktım aleyhte açıklama yapıyor. Şimdi bunlar bu tür şeyi yaparsa, bizim bunlara karşı bir tavrımız olmayacak. Hele hele genişlemeden sorumlu zat, ismini bile vermeyeceğim artık, gidiyor, bizler için 'küstah' tabirini kullanıyor. Aynaya baksın yahu. Küstahlar kalkıp bize küstahlık taslayamaz ve bunu da söyleyemez ve bu kadar ileri gidenler bizden aynen karşılığını bulurlar. Bunu bilecekler. Türkiye ile böyle gayri ahlaki bir yarışa girilmez. Aynen cevabını alırlar. Bir taraftan müzakere masasında olacaksın, bir taraftan da bunu yapacaksın. Bir taraftan 3 milyon mülteciyi alacaksın ve bu 3 milyon mülteciyi sen burada ev sahipliği yapmak suretiyle bakacaksın, onlar da 'Aman ha, ne olur bize göndermeyin. Biz size önce bir 3 milyar avro gönderelim, arkasından bir ikinci 3 milyar avro daha göndeririz.' Zaten bana göndermiyorsun sen. Nereye gönderiyorsun? UNESCO üzerinden o mültecilere gönderiyorsun. Şu ana kadar ne gönderdiler? Son rakam bilemiyorum ama olsa olsa 750 milyon avro. BM Mülteciler Konseyinden gelen 550 milyon dolar. Bizim ise ödediğimiz rakam şu ana kadar STK'larımızla beraber 25 milyar dolar."

Erdoğan, "Çok büyük bir rakam. Hiçbir ülke yapmadı" şeklindeki ifade üzerine ise "Hayır, yapmadı. Türkiye yaptı ve ondan sonra gel ileri geri konuş" ifadesini kullandı.

"YATIRIMCILARIN HEPSİNİN ÖNÜNÜ AÇTIK"

Avrupa ülkelerinin "Bizi tehdit etmeyin, bizim de sizde önemli yatırımlarımız, önemli çıkarlarımız var. Bundan Türkiye daha çok zarar görür" gibi şeyler söylendiğinin ifade edilmesi üzerine Erdoğan, "Bizim yatırımcılarla işimiz yokki. Bizim baştaki yöneticilerle işimiz var. Biz buradaki yatırımcılarının hepsinin önünü açtık ve her zaman için de önlerini açmaya devam ediyoruz" dedi.

Erdoğan, "(Onlar da endişelenmesinler, ürkmesinler, Türkiye'deki yatırımları zarar görmez, yatırım ortamı bundan zarar görmeyecektir) diyorsunuz değil mi?" şeklindeki ifadeye karşılık da "Tabi" karşılığını verdi.

Türkiye'de futbol oynayan Wesley Sneijder'in Hollandalılar gibi düşünmediğini dile getiren Erdoğan, Sneijder'in "Ben burada eşimle gayet iyi bir konumdayım." dediğini söyledi.

GERİ KABUL ANLAŞMASI

Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması konusunda Türkiye'nin "radikal bir adım atıp atmayacağı" sorulan Erdoğan, "Dedimya, 16 Nisan birçok şeyleri belirleyecek. A'dan Z'ye bunları hükümetimizle oturacağız, bunların hepsini bir gözden geçireceğiz hayırlısıyla." diye konuştu.

Anayasa değişikliğiyle ilgili maddeler hakkında bilgi veren Erdoğan, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun üye sayısının 22'den 13'e düşürüleceğini, bu madde hakkında da çok fazla spekülasyon yapıldığını belirtti. Erdoğan, üyelerin görev süresinin ise 4 yıl olarak belirlendiğini, kurulun 4 üyesini cumhurbaşkanının, 7 üyesini ise Meclis'in seçtiğini dile getirerek, bu 4 üyenin yanında "artı 2" olduğunu anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iki kişinin de adalet bakanı ve müsteşar olduğunu söyledi.

"Meclis kalkıyor" diyenlere en güzel cevabın da burada olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Meclis nasıl kalkıyor? Meclis kalkmış olsa bu 7 olur mu? Meclis, bu 7 üyeyi neyle seçiyor? Beşte üçle seçiyor. Bu da bir uzlaşmanın sinyalidir. Orada uzlaşmayı sağlıyor ve oradan 7 üyeyi Hakimler ve Savcılar Kurulu'na gönderiyor" dedi.

Erdoğan, cumhurbaşkanının, bütçeden başka kanun yapma yetkisinin olmadığını ifade ederek, bütçenin Meclis'in onayı ile kabul edilebileceğini söyledi. Erdoğan, Meclis bütçeyi onaylamaz ise ülkeyi krize sürüklememek için önceki yılın bütçesinin yeniden değerleme oranıyla yürürlüğe gireceğini kaydetti.

Başbakanlık, Bakanlar Kurulu, sıkı yönetim, askeri mahkemeler gibi ifadelerin ortadan kaldırılıp yerine yeni sisteme uygun ifadelerin geleceğini anlatan Erdoğan, askeri yargı temsilciliği çıktığı için Anayasa Mahkemesinin üye tam sayısının 17'den 15'e ineceğini bildirdi. Erdoğan, bu iki üyenin de süreleri dolana kadar Anayasa Mahkemesinde kalacağını, sonrasında Anayasa Mahkemesinin tamamen sivillerden oluşacağını dile getirdi.

ANKET SONUÇLARI

Anket sonuçlarıyla ilgili bilgi paylaşıp paylaşamayacağı sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Buralarda rakamları şu anda vermek doğru olmaz ancak ben şunu söyleyeyim, yoğun bir kampanya sürecinin içerisindeyiz. Gerek şahsım, gerek Sayın Başbakan, bakan arkadaşlar, Sayın Bahçeli tüm imkanlarla şu anda arazide çalışmalar devam ediyor. Televizyonlarda, sosyal medyada bu çalışmalar devam ediyor ve bundan sonraki süreçte de şu kalan 24 günü bu şekilde, en ideal şekliyle değerlendireceğiz. Fakat yaptığımız son anketlerde de gördüğümüz durum tespit, yani 'evet' oylarının her geçen gün önde ve yükselerek devam ettiğidir. Burada bizim asıl hedefimiz bu yükselen 'evet' oylarının çok daha yükselmesi. Faraza yüzde 52 ile beni milletim cumhurbaşkanı seçti. Diyoruz ki şimdi milletim, yani MHP'nin yaklaşımı ortada, AK Parti'nin yaklaşımı ortada ve bunun yanında diyelim ki Büyük Birlik Partisi'nin yaklaşımı ortada, Saadet Partisi'nin yaklaşımı, her ne kadar yönetici kadro hayır diyorsa da tabanında inanıyorum ki evet oylarının olduğuna inanıyorum. Çünkü oralarda değerler noktasında beraber olduğumuz çok kardeşlerimiz var ve yine inanıyorum ki Cumhuriyet Halk Partisine gönül vermiş olan vatandaşlarım da Kandil'dekilerle beraber olmayacaktır. Çünkü Kandil ne diyor? 'Hayır' diyor. Cumhuriyet Halk Partisine gönül vermiş olan vatandaşlarım da 'Eğer bu ülkeyi bölmek isteyen, bu ülkenin bayrağına saygı duymayan, bu ülkede vatanı parçalamak isteyenler hayır dediğine göre biz hayır diyemeyiz' diyeceklerine ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne gönül vermiş olan vatandaşlarımda bu yaklaşımı görüyorum ve bunun da artarak devam edeceğine inanıyorum."

"O zaman yüzde 52'nin üzerinde bir şey beklediğinizi söylemiş oluyorsunuz değil mi?" şeklindeki soruya Erdoğan, "Çok çok üstünde." yanıtını verdi.

Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşların tutumunun ne olacağı sorusu üzerine de "Bir sıkıntımız yok. Gayet iyiyiz." dedi.

Başbakan Binali Yıldırım'ın bugün Batman'da olduğunu ve muhteşem bir miting yaptığını anlatan Erdoğan, birlikte Diyarbakır ve Van'a gideceklerini de söyledi. Erdoğan, "Araziden gelen kamuoyu araştırmaları da iyi." diye konuştu.

"Sizi memnun eden seviyede sonuçlar geldi mi size?" sorusuna da Erdoğan, "Geliyor. Her geçen gün o seviyeye doğru tırmanmış vaziyette geliyor ve tabi biz diyoruz ki bu oran çok daha fazla olsun. Çünkü Türkiye bir istikrar yakalaması gerekiyor dedim ya. Bir değişim yakalaması gerekir. Bütün bunların olabilmesi için de çok güçlü bir yönetim anlayışına, bir yeni sistem anlayışına geçmemiz lazım. Yönetim sistemi burada yeniden inşa ediliyor." cevabını verdi.

Erdoğan, "Yine evet çıkar ama evet oyları düşük kalırsa tartışmalara yol açar ve tartışmalar bir süre devam eder anlamında mı?" şeklindeki ifadeye karşılık, "Asla. Böyle bir derdimiz yok." karşılığını verdi.

Hükümetin ve cumhurbaşkanının işinin başında olduğunu anlatan Erdoğan, "Kasım 2019'a kadar Türkiye'de bu noktada bir idari noktadan bir başsızlık söz konusu değil ki" dedi.

CHP'nin bunu kullanarak, cumhurbaşkanı ve hükümetin de zaten değişmeyeceğini söylediğinin belirtilmesi üzerine de Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kendileri zaten hiç buralara gelemeyeceği için onunla bir şeyler toparlamaya çalışıyor. Yok öyle bir şey. Şimdi, biz iş başına geldiğimizde dikkat ederseniz, gerek başbakan olduğum dönemleri söylüyorum, biz 49,5 ile birinci parti olduğumuz dönemler oldu. Aynı şekilde 47, o civarlarda tek başına hükümet olduğumuz dönemler oldu. Ama 34,5 ile de hükümet olduğumuz dönem oldu. İki parti o zaman parlamentoya girdik. Peki parlamentonun ne kadarını aldık, yüzde 63'ünü aldık. Ondan sonraki süreçlerde de hep yüzde 60'ın üzerinde olduk. Bizim şimdi buradaki hedefimiz, bakın bu oranları niçin veriyorum, 34,5, 47,5, 48, öbür tarafta 49,5. Hepsinde de yüzde 60'ın üzerinde aldık. Benim derdim şu; biz diyorum, eveti yüzde 60'ların üzerinde taçlandıralım. Çünkü bunu bu şekilde taçlandırdığımız zaman aynen o parlamentodaki o gücü bu defa yeni yönetim sisteminde de yakalamak suretiyle Türk tipi başkanlık sistemini dünyaya bir örnek olarak sunma fırsatını yakalarız. O bakımdan bunu çok önemsiyorum."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Cumhurbaşkanlığı yardımcılığını düşünmediğini açıkladığı ancak kendisinin bu konuda değerlendirmesinin ve teklif götürüp götürmeyeceğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz kendisi ile bir araya geldiğimizde, bazı şeyleri görüşme fırsatımız oldu ama bunlar şu anda çok erken. Çünkü 2019 hedef. 2019'dan önce neler olabilir? Onlar da ayrı bir konu. Ortada şu anda 2019'a kadar bir hükümet var. 2019'a kadar olan mevcut hükümetimizin tasarrufunda olan birçok şeyler var. Benim tasarrufumda olan değil de hükümetimizin. 2019'dan sonra yapılacak bir seçimde diyelim ki eğer şahsım aday gösterilirse ayrı bir konu. Gösterilmezse ayrı bir konu. Gösterilip çıkacak netice birçok şeyin de değerlendirilmesinin önünü açacaktır. Bu da ne zaman? Kasım 2019'dan sonra, onun için şu anda erken olur. Fakat 16 Nisan bir çok şeyin belirlenmesine neden olacaktır diye düşünüyorum."

Siyasette birlikte hareket ettiği eski yol arkadaşları Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve başka isimlerin de bu süreçte desteğini görüp görmediklerine ilişkin soru üzerine de Erdoğan, "Bu tür şeyleri şu anda daha çok Sayın Başbakan takip ediyor, bazılarıyla görüşebildi. Öyle zannediyorum ki belki benim de görüşmem gereken bazı arkadaşlarım olabilir. Temennim şudur bütün bu yol arkadaşlarımızın, gönüldaşlarımızın, bu süreç içerisinde bana da burada bir görev düşüyor, geçmişteki milletvekili arkadaşlarımla 600'e yakın hepsiyle bir akşam yemeği yedim. O yemekte de mesajlarımı kendilerine verdim. O mesajların içinde zaten bu dedikleriniz yatıyordu" diye konuştu.

Yemeğe katılan eski milletvekili arkadaşlarının halk oylaması çalışmalarına katılmaları için parti genel merkezince görevlendirmelerinin yapıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Onlara da görevlendirmeler yapmışlar, bir çok yerlerde onlar şu anda çalışıyorlar, gayret ediyorlar. Fakat bana da şu anda verilen görev benim mesai arkadaşlarımın çizdiği program Sayın Başbakan ile de çatışmasın, Sayın Bahçeli ile de çatışmasın diye hepsinin programlarını öğreniyorlar, ona göre biz de programımızı yürütüyoruz" dedi.

Yarın Denizli'de vatandaşlara hitap edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, akşam da milli maçı seyretmeye gideceğini, cumartesi günü Antalya'da Memur-Sen'in bir toplantısına katılacağını anlatarak, "Akşam da Tatlı Dil Forumu var orada İngiltere-Türkiye Tatlı Dil Formu'dur bu. İngiltere'nin Dışişleri Bakanı geliyor ve birçok eskiden bugüne siyasette bulunmuş olan kişiler katılacaklar, biz de oraya katılıp mesajlarımızı vereceğiz. Bu arada da İngiltere'de terör eyleminde ölenlere rahmet diliyorum, yaralılara şifalar diliyorum" şeklinde konuştu.

AVRUPAYA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiltere Başbakanı Theresa May ile telefonda görüştüğünü, Londra'daki terör saldırısı nedeniyle başsağlığı dileklerini ilettiğini söyledi.

Avrupa ülkelerine yönelik açıklamalarıyla ilgili soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:

"Kendilerine ait bir düşünce kirliliği içerisinde dolaşıyorlar. Siz eğer kendi vatandaşınızı, bizim de soydaşımız ve vatandaşımız olanları, eğer bu şekilde Avrupa Birliği üyesi olup Avrupa Birliği müktesebatına göre değil de kendi duygusal veyahut da o baskıcı faşizan baskılarla o insanların üzerine giderseniz, bunlar dünyanın değişik ülkelerinde değişik şekilde algılanacaktır. Oradaki o insanlar hepsi Hollanda vatandaşı ve bugüne kadar da Hollanda da çok büyük hizmetleri olmuş insanlar, 250 bin civarında orada Türk var ve siz onlara orada zulüm ediyorsunuz. Aynı şey Almanya için geçerli Almanya'da bugün 3 milyonu aşkın Türk var ve orada yine bu şekilde terör örgütlerine müsaade ediyorsunuz ama elinde bayrağıyla başka hiçbir elinde teröre, şuna buna yönelik unsur olmayanlara karşı böyle bir hakkı vermiyorsunuz. Bunların da ötesinde sizin dostunuz Avrupa Birliğinde müzakereci, ortağınız konumunda olan Türkiye'nin Cumhurbaşkanına siz böyle bir yaklaşımda bulunuyorsunuz ve o çok övündüğünüz veya övdüğünüz gazetelerinizle iki de bir 'diktatör, diktatör, diktatör' diyorsunuz."

Avrupa'ya ilişkin hitaplarına yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Erdoğan'a 'diktatör' deme özgürlüğünüz var, Erdoğan'ın size 'Faşist' deme veya 'Nazi' deme özgürlüğü yok, kusura bakmasınlar, Erdoğan'a bunlar 'diktatör' demeye devam ettikleri sürece ben de bunlara aynen bu kavramlarla hitap etmeye devam edeceğim" şeklinde konuştu.

Bu ifadenin kendisini kıran ve inciten bir ifade olduğunu belirten Erdoğan, "Şu anda benim ülkemde bunların yöneticilerine acaba hangi gazete bu şekilde başlıklar atıyor, var mı böyle bir şey yok. Ülkemizde istedikleri gibi oralardan gelenler huzur içinde geziyorlar, dolaşıyorlar, yaşam koşullarında en ufak bir şey yok. Ama biz dost olarak bugüne kadar bizim bu uyarılarımızı hiçe alan kendileriyle yaptığımız her görüşmede bunları kendilerine söylememize rağmen, hiç birini dikkate almayıp ondan sonra da bizi suçlu duruma düşürüyorlar, yok böyle bir şey. 'Dost acı söyler, ama gerçeği söyler' bunu bilsinler" değerlendirmesinde bulundu.

ALMANYA'NIN FETÖ'YE BAKIŞI

Almanya istihbarat örgütünün başkanının FETÖ yapılanmasıyla ilgili "Bunların darbe girişiminden sorumlu olduklarından şüpheliyiz, öyle bir kanıt biz göremedik." şeklindeki açıklamalarına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bir istihbarat örgütünün başı, kendisi böyle bir açıklama yapamaz. Bu açıklama 'ben söylemedim, sen söyle' diyen bir yönetimin açıklamasıdır. Şimdi burada Merkel 'ben bunu söylemedim veya benim bakanım bunu söyletmedi' diyemez. Çıksın bunun hesabını sorsun. Sen bana bir defa kalkıp da ülkendeki FETÖ'cü yapılanmayla ilgili cevap vermiyorsun. PKK ile ilgili yapılanmadan dolayı cevap vermiyorsun, yargı var diyorsun. Peki istihbaratının başındaki zat, nasıl olur da böyle bir açıklamayı müstakil olarak yapabilir. Siz hiç MİT'in başından Hakan beyin bu şekilde ülkeyi bağlayacak bir açıklama yaptığını bugüne kadar duydunuz mu? İstihbaratçı çağırır kime verecekse mesajını onunla görüşmesini yapar, ülkeler arasında istihbarat elemanları bir birleriyle bu görüşmeleri yaparlar ama sen kalkıp da medyaya böyle bir açıklamayı yapamazsın. Böyle bir hakkın yok, ha yapılıyorsa bunun arkasında başka bir şey var. Bu Almanya yönetiminin nereye oturduğunu da gösteriyor. Bunun kararını cemaat midir, şöyle midir, böyle midir verebilecek tek yer var Türkiye. Bunlar orada Diyanetin cami imamlarını ajan olarak toplayan bir anlayış."

Almanya'da gamalı haç işaretlerinin camilerin duvarlarına işlendiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şeyin Hollanda ve Avusturya'da da olduğunu belirterek, "Bunlar Nazizmin ayak sesleri, eğer siz bizim mabetlerimize bunu yapıyorsanız, bizden başka türlü bir tanım beklemeyin. Biz hiçbir kilisenin ne kapısına, ne camına, herhangi bir yerine böyle bir şeyin yapılmasına bu ülkede müsaade etmedik, etmeyiz. İlk defa karşılarında bizi bulurlar, çünkü biz inanç özgürlüğünü sonuna kadar savunduk, savunmaya da devam ediyoruz" açıklamasında bulundu.

ABD'NİN FETÖ İLE İLGİLİ YAKLAŞIMI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika yönetiminin FETÖ konusunda farklı bir adım atıp atmayacaklarına yönelik olumlu eğilim olup olmadığıyla ilgili soru üzerine, "Şu anda görüşmeler yapılıyor, özellikle de son olarak Dışişleri Bakanımızın bir ABD seyahati oldu, orada adalet bakanıyla görüşmeler yaptılar. Temenni ederim ki 16 Nisan'dan sonra buradaki seçimleri hayırlısıyla bitiririz ve ondan sonra da bize verilmesi planlanan randevularını verirler. O randevuda bu konuları çok daha açık ve net görüşme imkanını, fırsatını bulacağız, mesajlar geliyor gidiyor" dedi.

Erdoğan, ABD'ye yapacakları ziyaretle ilgili "Bu şekilde aldığımız mesajlardan şu çıkıyor; 'demek ki mayıs ayı içerisinde bizim yüz yüze yapacağımız görüşme önem arz edecektir. Sadece tabii FETÖ meselesi değil, bölgenin sorunları noktasında çok çok önemli almamız gereken kararlar var, hele hele son günlerde tabi Suriye'de, Münbiç, Rakka meselesi önem arz ediyor. Musul meselesi tabii önem arz ediyor. Buralarda eylemler yapılırken, koalisyon güçleriyle beraber aslında ittifak halinde olması gereken bir Türkiye'nin NATO'daki ortaklarıyla beraber bu süreci ondan dolayı da çok önemsiyorum" ifadelerini kullandı.

Halk oylamasına 23 gün kaldığını hatırlatan Erdoğan, "23 gün sonra ülkemizde halk oylaması yapılacak ve bu halk oylamasıyla birlikte de ABD'ye yönelik adımlarımızı da atmış oluruz" dedi.

TABLET YASAĞI

İstanbul'dan ABD ve İngiltere'ye giden uçaklarda kabinlerde cep telefonundan büyük elektronik eşya taşınmasının yasaklanması kararı üzerine bir girişimin olup olmadığına ilişkin bir soruya karşılık Erdoğan, "Girişimimiz oldu. Bu toplamda Körfez ülkeleri ile bizi kapsıyor, 8 ülke" diye konuştu.

Bugün İngiltere Başbakanı Theresa May ile yaptığı görüşmeye değinen Erdoğan, May'in konuya ilişkin, "Biz British Airways'i de buna kattık. Onda da aynı uygulamayı yapacağız" sözlerini aktardı.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dedim ki benim arzum şu; 'bizim yetkililerimiz ile sizin yetkililerinizin bu konuyu oturup konuşmalarında fayda var.' Yani bu iş, hem ekonomik noktada hem güvenlik noktasında birbirimize karşı itimadımızı zedeliyor. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımızın da Amerika seyahatinde o da Amerika'da yetkililerle bu konuyu görüştü, dedi ki; 'burada çok acele yeni bir karar almak gerekiyor. Zira bizim Türk Hava Yollarımızın güvenlik noktasında olsun, uluslararası konumu itibarıyla olsun bir marka. Dolayısıyla biz artık bunu farklı anlamaya başlıyoruz' gibi. Sayın May, 'Bu görüşmeyi yetkililerimizin yapmasına ben de katılıyorum. Çünkü Türkiye'de Türk Hava Yolları'nın da ne kadar güçlü olduğunu da biliyorum.'

Benzer bir yaklaşımı Amerika'da Mevlüt bey görüşmeler yapmak suretiyle 'bunları bir gözden geçirelim' şeklinde bana bugün durumu bildirdi. Temennim odur ki bir an önce bu yanlıştan vazgeçilir. Yani bir güvenlik üzerinde durulabilir, doğrudur. Ama bunun abartılı bir hale gelmemesi gerekir diye düşünüyorum."

"YALNIZ TÜRKİYE İÇİN DEĞİL, DİĞERLERİ İÇİN DE BU HAKSIZLIK"

"Türkiye'ye bir haksızlık olarak değerlendiriyorsunuz herhalde" sözleri üzerine Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yalnız Türkiye için değil, diğerleri için de bu haksızlık. Modern bir dünyada siz kalkıp da laptopuna varıncaya kadar A'dan Z'ye bunlar x-ray'lerde aranan ve o şekilde uçağa gönderilen, bunların içinde akademisyenleri var, iş adamları var. Bu iş adamları uçakta giderken bağlantılarını kuruyor. O uzun yolculukta icabında 10, 12, 15 saat bu yolculukta bu bağlantılarını kuruyor. Siz bundan mahrum ettiğiniz zaman bu insanlar bu bağlantıları nasıl kuracaklar? Çünkü şu andaki yaşadığımız zaman 'vakit nakittir' anlayışından hareketle en kısa zamanı en ideal şekilde değerlendirme zamanıdır. Böyle bir ön kesme maalesef çok çok yanlış olur diye düşünüyoruz. Onun için de temenni ederim ki bu ülkeler başta Amerika, İngiltere olmak üzere hemen bunları gözden geçirip bir an önce bundan vazgeçilir."

"SURİYE'DEKİ GELİŞEN TABLOLAR ÜZERİNDE SÜREKLİ DEĞERLENDİRİYORUZ"

Rusya ve ABD'den Türkiye'ye "Tamam Suriye'de terörle mücadeleye önemli katkı sağladınız ama artık lütfen sizin Suriye'den çıkmanızı istiyoruz." şeklinde bir isteğin gelmesi halinde bu duruma Türkiye'nin yanıtının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, "Şimdi peşinatçı olmayalım ama Suriye ile ilgili verilecek bir karar varsa vermemiz gereken bir karar varsa bunu tabii şu anda Suriye'deki gelişen tablolar üzerinde sürekli değerlendiriyoruz" dedi.

"Rusya'nın ve ABD'nin YPG terör örgütüne gösterdiği ilgi bizi üzmektedir. PYD'ye, PKK'ya gösterdikleri ilgi bizi üzmektedir. Bunu kendilerine söylediğim için açıkça söylüyorum." diyen Erdoğan, "Putin'e de söylediniz" sözleri üzerine, "Evet" yanıtı vererek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunların aslında bu arazilerden uzaklaştırılması lazım. Bu araziler bunlardan temizlenmedikçe bizim görevimiz Suriye'de bitmiyor. Neymiş? Onları rejim davet etmiş. Her davete icabet edilmez. Dünya siyasetinde böyle bir şey yok. Yani 'Suriye davet etmiş, gideceğiz'. Yok böyle bir şey. Değerlendirmenizi yaparsınız. Kimi rahatsız ediyor bu? En çok bizi rahatsız ediyor. Niye? Benim 911 kilometre sınırım var Suriye ile. İşte bak DEAŞ atış yaptı. Bir vatandaşım şehit oldu, bir askerim şehit oldu. Bunların böyle bir durumu var mı? Yok. Öyleyse bu kararı biz veririz. Ne zaman veririz? Generallerimiz bir araya geldiler, ABD, Rusya, Türkiye genelkurmay başkanları oturdular konuştular. Bizim görevlendirdiğimiz başka elemanlarımız var. Onlar görüşüyorlar ve görüşmeye devam edecekler. Bunlar üzerinden konuşuruz ve ondan sonra da nihai kararımızı veririz. Ama kimse işte 'Türkiye artık çekilsin.' Yok öyle şey. 'Rejim davet etti, biz geldik.' Kusura bakmayın. Rejim davet etti diye herkes her yere girmemeli. Kimi rahatsız ediyor bu iş? Türkiye'yi. Bu işi Türkiye ile konuşacaksınız. Şu anda biz henüz bu tehditlerden arınmış değiliz. Tam manası ile arındığımızda ve oralardaki toprak sahipleri de topraklarına hakikaten geçtiklerinde biz de o zaman oturur bu işin değerlendirmesini yaparız."

"BU MİLLETE AŞIK OLDUN MU KOLAY KOLAY YORULMAZSIN"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, olağanüstü çalışma temposuna karşı neler yaptığının, beslenme programının sorulması üzerine, Neşet Ertaş'ın aktardığı 'aşkınan çalışan yorulmaz' sözlerini hatırlatarak, "Biz aşkla çalışıyoruz. Bugün hatta konuşmamda şunu söyledim; 'biz dağları deliyoruz' dedim Ferhat gibi. Çünkü bu millet, Şirin. Bu millete aşık oldun mu kolay kolay yorulmazsın" diye konuştu.

Eşinin, çocuklarının, torunlarının kendisine kattığı ayrı bir sinerjinin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ama biz şunu biliyoruz ki; bu inanç, bu aşk bizi bugünlere getirdi. Bundan sonra da gayret bizden, tevfik Allah'tandır diyoruz ve 'yola da bu şekilde devam edelim' diyoruz. Çünkü bu millete biz ne kadar hizmet edersek inanıyorum ki bu dualar bizi çok çok ideal noktalara taşıyacaktır. Çok dua edenler var. En yaşlısından en gencine. Ama bir şey daha var. Bu ülkede yapacak çok işimiz var. Öyleyse 16 Nisan inşallah halkımın bu samimiyetle kendisine yaklaşan 'evet' oylarına kendisinin de 'evet' demesidir. Tek millet noktasında milletimin 'evet' diyeceğine, tek bayrak noktasında 'evet' diyeceğine, tek vatan noktasında 'evet' diyeceğine, tek devlet noktasında 'evet' diyeceğine inanıyorum ve bizim rabiamız budur. Buna 'hayır' denir mi? Meydanlar zaten gümbür gümbür 'evet' diyor."