Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Anadolu Yayıncılar Derneği Üyeleri ile buluşma toplantısında konuştu. İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

Tam bir ajan terörist. Neymiş basın mensubuymuş. Ve bir ay Almanya’nın İstanbul başkonsolosluğunun rezidansında misafir ediliyor.Şansölye, “çifte vatandaş olan bir gazeteci var onu serbest bırakmanızı istiyoruz” diyor.

Bir müddet orada sakladılar sonra geldi mahkemeye çıktı mahkeme tutukladı. Şu an içeride. Bu süreç böyle devam edecek.

Sen, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına adeta kapını kapatıyorsun, bakanlarına kapını kapatıyorsun, uçuş izni vermiyorsun, oraya gidenleri konuşturmuyorsun. Hollanda'da atını, itini benim vatandaşlarımın üzerine süren, benim bakanıma arabada mahkumiyet verene sen diyorsun 'Ben de Hollanda'nın yanındayım'. Peki sen Hollanda'nın yanında mısın, güzel. Ben de halkımın ve Hakk'ın yanındayım.

Batı bizi basın özgürlüğüne uymamakla suçluyor. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na hakaret edenlere karşı yargıya gitme hakkımızı kullanmayalım mı? Yapılan bu. Hakaret olunca tahammül edemem.

TÜRKİYE İTİLECEK KAKILACAK ÜLKE DEĞİL

Karşımıza maske ile çıkanlara haydut muamelesi yapmaya karar verdik. Bize parmak sallayan Avrupalılara sesleniyorum; Türkiye itilecek, kakılacak, onuru ile oynanacak, bakanları kapılardan kovulacak, vatandaşları yerlerde sürüklenecek bir ülke değildir. Dünyanın her yerinde bu yaşananlar çok yakından takip ediliyor. Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz. Türkiye olarak, Avrupa ülkelerini demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu değerlere bizim kadar özellikle Avrupalının ihtiyacı vardır.

BU İŞ TAYYİP ERDOĞAN'IN İŞİ DEĞİL 

Yapılan değişiklik özetle şudur: Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık birleştiriliyor. Ama ana muhalefetin başındaki kişi bunu bilmiyor. Bu iş Tayyip Erdoğan’ın işi değil. Kim gelirse gelsin bu sistemle yürüyecek. Cumhurbaşkanının ülkeyi seçime götürme yetkisi yok. Tek başına bunu alma yetkisi yok. Kiminle alabilir meclisle. İkisi aynı anda seçime gidecekler. Bunlar okumadıkları okuduklarını da anlamadıkları için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle tek adam yönetimini karıştırıyorlar.

O DEVİR 1923'DE KAPANDI

Bizim getirdiğimiz sistem, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi hükümetin tek kişinin şahsında toplandığı, dolayısıyla yürütmedeki çok başlılığın ortadan kaldırıldığı bir sistemdir, bu yönüyle doğru.

Bunların dillerinden düşürmedikleri 'tek adam rejimi' ise bambaşka bir şeydir, o 1923'te kapandı. Artık 'tek adam rejimi' diye bir şey söz konusu değil. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi demokratik bir sistemdir. Çünkü cumhurbaşkanı halkın yüzde 50+1 oyuyla seçiliyor. Ama Türkiye'de yüzde 15'le başbakan gördük mü? Gördük. Artık biz bunları görmek istemiyoruz.

Sandıktan da çıksanız 20 yıl 30 yıl cumhurbaşkanlığı yapmak yok. Tek adam rejiminin ise süresi yoktur.

Yönetimi ele geçiren kişi ölene ya da birileri gelip devirene kadar orada kalır. Hitler parlamenter sistem içinden çıkmış bir diktatörken Stalin tek parti, Pinochet ise başkanlık sisteminden diktatörlüğe gitmiştir.

Tek adam rejimlerinde yetkiler kişinin kendi şahsı adına kullanılır. Ortada hukuk yoktur. Cumhurbaşkanlığı sistemi ise baştan sona hukuka tabi sınırlı bir yönetimi ifade eder.