Bakan Yılmaz, Sabancı Öğretmenevi'nde düzenlediği basın toplantısında eğitim gündemine ilişkin açıklamalarının ardından, gazetecilerin sorularını cevapladı.

TEOG'da çok sayıda birinci çıktığı belirtilerek, bu kapsamda soru yapısının değişmesine yönelik bir çalışma olup olmadığının sorulması üzerine Yılmaz, bunu başarı olarak gördüğünü, fırsat eşitliğini sağladıklarını ve bundan gurur duyduklarını söyledi.

Eğik ve dik yazının öğretmen isteğine bırakılması hatırlatılarak, ders kitaplarının değiştirilip değiştirilmeyeceği sorulan Yılmaz, "İlk okuma yazma dik, ondan sonra 3. ve 4. sınıfta da eğik yazı olacak. Öğrencilerimiz ikisini de görsün." diye konuştu.

Yılmaz, evrim teorisinin müfredattan çıkarılmasına yönelik bir soru üzerine, evrime karşı olmadıklarını, bilimin bir şey söylemesi durumunda buna karşı olmanın mümkün olmadığını kaydetti.

Bu konunun, bu eğitim seviyesinde verilmemesi gerektiğini, konunun ortaöğretim seviyesinin üstündeki eğitimde verilmesinin uygun olarak belirlendiğini dile getiren Yılmaz, yeni müfredatta biyoloji, fen bilimleri derslerinde de evrim aile grubu içerisine giren konuların ele alındığını bildirdi.

Yılmaz, müfredatta disiplinler arası ilişkilere bakılarak çeşitli değişiklikler yapıldığını, yine bu kapsamda bazı konuları bir üst eğitim kurumuna bıraktıklarını anlatarak, "Bizim kategorik olarak bir karşıtlığımız yok. Ancak kesinlikle burada var oluşa ilişkin bir öneri koyuyorsunuz. Bunun için de insanın bir felsefi birikiminin olması lazım. Bilimsel temeli sağlam olsun, felsefeyi alsın, ondan sonra istediği şeyi bir üst öğretim kurumunda alsın." ifadelerini kullandı.

Cihat kavramının müfredata alınmasına yönelik de Yılmaz, "Cihat normalde kötü bir kelime değildir. Çok iyi bilinmiyor normalde. Velilerin kaygısı, 'Bunları kim öğretecek ve doğru öğretilecek mi'..." dedi.

"Cihat denilince sosyal medyada kötü görüntüler çıkıyor. Dolayısıyla da bunun için nasıl bir yol izleyeceksiniz?" sorusu üzerine Bakan Yılmaz, bu bilinmezliği ortadan kaldırmanın Milli Eğitim Bakanlığı'nın görevi olduğunu belirterek, "Öğretmenlerimize biz bir çerçeve koyduk. 'İslam bir orta yoldur' diyoruz. 'Aşırılıklardan kaçınır' diyoruz. İkincisi, adı barış dini olan İslam, barıştan geliyor. Barış dini olan bir dinin bir kelimesi savaşa, kırmaya, dökmeye getirilebilir mi?" diye konuştu.

Yabancı dil hazırlık eğitimi pilot uygulaması başlayacak

Yılmaz, 5'inci sınıflara yabancı dil ağırlıklı eğitimi verilmesine ilişkin uygulamaya, yeni eğitim-öğretim döneminde 621 okulda 110 bin öğrenci ile başlanacağını bildirdi.

Bu eğitim için İngilizce öğretmen açığının bulunduğuna işaret eden Yılmaz, bu nedenle pilot uygulamanın başlatılacağını, başarılı olunursa bir yıl sonra bunu yaygınlaştıracaklarını söyledi.

Ankara TED gibi bazı okulların yabancı dil problemini çözdüğünün altını çizen Yılmaz, "Onların müfredatını da biz onaylıyoruz. TED İngilizce programı onaylatılmak için getirildiğinde 'Biz de bu müfredatı uygulayalım' dedik. Onların müfredatını onaylayan da biziz. Bizimle onların müfredatı arasında bir fark yok. Nedir farklılık? Onlar dışarıdan anadili İngilizce olan insanları istihdam edebiliyorlar. Bizim eksikliğimiz bir noktada buradan geliyor. Önümüzdeki dönemde 110 bin öğrenciyle bir başlangıç yapacağız." diye konuştu.

Bakan Yılmaz, bir soru üzerine programa STEM (fen, teknoloji, mühendislik, matematik) yaklaşımının alındığını hatırlattı.

Okul öncesi eğitimin zorunlu hale gelmesine ilişkin çalışmaların sorulması üzerine Yılmaz, şunları kaydetti:

"Okul öncesi eğitimdeki öğrencilerimize taşımalı eğitim yapmayacağız. Bu sefer öğretmenimizi taşıyacağız. Kapanmış okullarımız var ise onları tekrar bakıma alacağız, okul öncesi eğitim olarak kullanacağız. Öğrencileri şehire getirmektense öğretmenlerimizi köylere götüreceğiz. Okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilerimize orada ders vermeye başlayacağız."

"Birbirimizi daha iyi tanımamız lazım"

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersine ilişkin bir soru sorulan Yılmaz, "Bu dersle ilgili bir komisyonda Alevi kardeşlerimiz de vardı. Alevi kardeşlerimizin ortak kanaati din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin kaldırılmaması. Bizim istediğimiz şey, bu ülkenin insanları birbirini tanısın ve yan yana yaşayıp da birbirinin farkında olmuyor gibi olmasın. Biz bunu başaracağız. Çok net olarak görüştüm, geçmişe kıyasla çok daha iyi bir noktada olduğumuzu, mesafe almamız gereken bir iki nokta olduğunu da ifade ettiler. Ben de aynen katılıyorum. Birbirimizi daha iyi tanımak için bunun olması lazım. Bu kutuplaştırıcı ayrıştırıcı değil, aksine kişi bilmediğinin düşmanıdır. Bizim birbirimizi tanımamız lazım. Tanımamız için de dersi kaldırmamız değil dersi koymamız, ancak geniş bir şekilde herkes kendini ifade edebilsin. Bizim de sağlamak istediğimiz o. Ben büyük bir çoğunluğunu temsil ettiğini düşündüğüm kardeşlerimle görüştüm, 'Size güveniyoruz.' dediler. " ifadelerini kullandı.

Bakan Yılmaz, bakanlıktan KHK ile ihraç edilen öğretmen sayısının 33 bin 138 olduğunu belirterek, "Ancak 70 bin personeli Milli Eğitim ailesine kattık. Geçen yıl 50 bin, bu yıl 20 bin. Dolayısıyla da burada da bir sıkıntımız yoktur." bilgisini verdi.

"Eğitime kim katkıda bulunmak isterse herkesle iş birliği yapmaya hazırız"

Açlık grevindeki bir öğretmene ilişkin soruyu yanıtlayan Yılmaz, "Herkesin mücadelesini hukuk çerçevesinde vermesini isteriz. Kişinin kendisine zarar verme hakkı dahi yoktur. Türkiye hukuk devletidir ve hukuk çerçevesinde kaldı ki BM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahi açlık grevini bırakmasını istedi. Biz de açlık grevini bırakmasını istiyoruz. Hakkını arama yolları vardır, hukuk çerçevesinde aramasını isteriz." diye konuştu.

MEB'in bazı vakıflarla yaptığı protokole ilişkin bir soruya karşılık Yılmaz, bakanlığın sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaptığını, hemen hemen her genel müdürlüğün diğer kurumlarla protokolünün bulunduğunu anlattı.

Dolayısıyla protokolün sadece bir kurumla yapılıp diğerleriyle yapılmadığının belirtilmesinin doğru olmadığını vurgulayan Yılmaz, protokol yapılan dernek, özel sektör, ticaret odaları, üniversiteler, sağlık kuruluşlarından örnekler vererek, şöyle devam etti:

"Biz insanımıza hizmet edeceğiz. Kaynak, hat yazısı, ebru veya bağlama dersini halk eğitimlerle veriyoruz. Halk eğitim, sivil toplumsuz, halksız olmaz. Dolayısıyla bir sivil toplum kuruluşu, benim üyelerime 'şu çalışmayı yapalım' dediğinde bunda bir sakınca yok. Hiç kimseyi de bundan ayrı tuttuğumuz yok."

Bakan Yılmaz, mesleki eğitimde 76 olmak üzere toplamda 200'e yakın sivil toplum kuruluşu ile protokol imzalandığını aktararak, "Milli Eğitim Bakanlığı'nın STK'larla çalışması normaldir. Burada bir rahatsızlık duymaya gerek yok. Eğitime kim katkıda bulunmak isterse herkesle iş birliği yapmaya, beraber yol yürümeye hazırız. Birisi gelip 'Sizinle çalışmak istiyoruz' dediğinde, 'Kusura bakma sizinle çalışamayız' deme lüksümüzün olmadığını söylüyorum." dedi.