CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu ve il başkanı Cemal Canpolat'ın yarışacağı İstanbul İl Kongresi’nde konuştu. Kılıçdaroğlu'nun konuşması özetle şöyle:

"Bu kongrede bir eksiğimiz var. Hapishanede bir esir, tutsak milletvekili arkadaşımız var. Hiçbir suçu olmamasına rağmen aramızda olmaması demokrasinin ayıbıdır. Biz yürürken o hapishanede kitap yazıyordu; 'Ben yatarken, siz yürürken' diyordu. Evet, kalbimiz Türkiye'nin geleceği için aynı duygularla atıyordu. Birlikte mücadele ettik. Türkiye için mücadele ediyoruz. Gittiğiniz her yerde anlatın; ağzımızdan bir söz çıkıyorsa, bunun tek bir nedeni var, Türkiye'yi büyütmek ve yüceltmek.Enis Berberoğlu başta olmak üzere hiçbir milletvekilinin hapishanede olmasını kabul etmiyoruz. Bu bir demokrasi ayıbıdır.

İstanbul'a ihanet edenleri temizleyeceğiz

İstanbul bütün dünyanın yakından izlediği bir kenttir. İstanbul'un anahtarını bize Fatih Sultan Mehmet teslim etmiştir. Bu nedenle bu anahtarı teslim eden Fatih'e minnet ve şükran borçluyuz.Ve aynen şunları söyledim. 'Geldikleri gibi gidecekler' dedim. Ve geldikleri gibi gönderdi onları. Fatih Sultan Mehmet'ten anahtarı Atatürk aldı. Biz yeri geldiği zaman insan hakları uğruna, demokrasi adına, hukuk uğruna mücadele etmesini biliriz. Çünkü biz kentin anahtarını İstanbul'un anahtarını birilerine teslim etmeyeceğiz. İstanbul'dayız. Görkemli bir kentteyiz. Olağanüstü bir kentteyiz . Dünyanın en büyük metropollerinden birindeyiz. Bu kenti yönetenler 'İstanbul'a ihanet ettik' dediler. İhanet bıçağını çekip alacağım. İstanbul'u yine tarihi görkemli günlerine kavuşturmak bizim boynumuzun borcudur. Herkes şunu çok iyi bilsin; 2019 geliyor, referandumda hangi sonucu elde ettiysek, İBB seçimlerinde daha büyük çoğunluk elde edeceğiz. Biz İstanbul'u onların yaptıklarını yapmak için değil, İstanbul'un tarihini yok etmek için değil, yeniden düze çıkarmak için istiyoruz. Sözümüz söz, İstanbul'a adaleti getireceğiz. İstanbul'a ihanet edenleri temizleyeceğiz. Her birimize İstanbul'da görev yapan ister partili ister partisiz herkesin İstanbul için çalışması lazım. İstanbul bizim İstanbul'umuz. Üzerine titrediğimiz en önemli kentlerden birisi. İstanbul'da yaşanan bir çok sorun bütün Türkiye'de yaşanıyor ve biz bunun mücadelesini sonuna kadar vereceğiz .

Para başka yerlere gidiyor

Evet Türkiye büyük sorunlarla uğraşan bir ülke olabilir. Bizim siyaset anlayışımız bunun laflardan öte her soruna çözüm üretmektir. Halka sorunları anlatmak için değil hem sorunları hem çözümleri anlatmak için gideceğiz. nin bilgiye dayalı söylem, bilgiye dayalı muhalefetle halka gitmesini organize edeceğiz. Sorunları şöyle çözeceğiz diyeceksiniz. Size 'Para var mı' diye soracaklar 'Evet var Türkiye dünyanın en güzel ülkelerinden birisidir ama para yerli yerinde kullanılmıyor. Para başka yerlere gidiyor. Bizim kaynağımızda var imkanımız da var.' diyeceksiniz. Evet var. Bütün mesele para yerli yerinde kullanılmıyor, birilerince götürülüyor.

'Asgari ücretliye bunu yeterli görene, haram olsun'

Asgari ücret net 2 bin lira olmalı dedik, şimdi 1.603 lira. Üç çocuklu eşi çalışmayan bir aile düşünün. Eline geçen asgari ücret 1.709 lira. Milyonlarca aile var böyle. Bu aile 1.709 lirayla nasıl geçinir. Ev kirası, elektrik parası, su parası öder, çocuğunu okula gönderiyor. Bu ülkeyi yöneten beyler diyor ki, 'Milletvekili bize yetmiyor, ticaret yapmazsam nasıl geçinirim' diyor. 1.709 lirayla geçinene bunu yeterli görene o para gerçekten haram olsun. 

'Rant düzenini yıkacağız'

Bu ülkede kim üretiyorsa başımızın üstünde yeri var. Ama elinde viski bardağı,götürecek hükümete para verip dünyanın en yüksek faizini alacak. Bu düzeni yıkacak, değiştireceğiz. Rantiyeyi yıkacak, rant düzenini yıkacağız. 

'Eğitim sistemini değiştireceğiz, taşımalı eğitimi kaldıracağız'

Eğitim öğretim tamamen değiştireceğiz. Hiçbir anne baba memnun değil. Kendi çocuklarını kobay olarak kullanan ülke, Türkiye devleti ve hükümetidir. Sabah kalkıyorsunuz sınav sistemi, eğitim sistemi, okullar, tabelalar değişmiş.Böyle eğitim sistemi mi olur? Bir ülkeyi yıkmak istiyorsanız işgal etmenize, ambargo uygulamanıza gerek yok. O ülkenin eğitim sistemini değiştirin yeter. Bu hükümetin yaptığı da budur. Bu düzeni değiştireceğiz derken eğitim sistemini de değiştireceğiz. Analitik, düşünce özgürlüğü, hayatı, dünyayı sorgulamayı getireceğiz. Herkes çocuğunu severek ve isteyerek arzu ettiği okula gönderecek. Çocukları anne ve babalarının arzu ettiği okula göndereceğiz. Hiçbir zaman taşımalı eğitim yapmayacağız. Nerede bir çocuk varsa yanında öğretmeni de olacak. 

Anayasa Mahkemesi kararına uymayan ağır cezalara ağır eleştiri

Kuvvetler ayrılığı ilklesini ayağa kaldıran biz olacağız ve kaldıranlara karşı mücadelesini veren biz olacağız.  İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız Dünyanın bütün demokrasilerinde kimin suçlu olup olmadığına hakim karar verir. Ama demokrasisi olmayan, siyasetin bütün otoriteyi elinde topladığı ülkelerde, otoriteyi elinde tutan karar verir. Bugün geldiğimizde yerde suçluyu belirleyen sarayda oturan zevattır. Suçluyu o belirliyor arkasından savcılar, hakimler devreye giriyor. 1940'ların Almanyası'nda hangi koşullar varsa bugün Türkiye'de aynı koşullar vardır. Bu düzeni yıkacağız derken, Hitler Almanyası'nı Almanlar nasıl yıktıysa, direnme hakkımızı kullanarak biz de bu düzeni yıkacıağız. Biz boşuna kilometrelerce yürümedik. Bu ülke için herkes için yürüdük. Adalet olsa o kadar yolu yürür müydük? Adalet soylu bir kavramdır, üzerinde hepimizin titremesi gerekir. Adaletin olmadığı bir yerde devlet, insan hakları, düşünce özgürlüğü olmaz; kaos, kavga, kargaşa, darbe olur. Adalet bunların hepsini engeller. Hitler'in Almanyası'nda Adalet Müşaviri vardı. Dönemin hakimlerine şunu söylüyor: 'Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorun. Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?' Bugün Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan bazı hakimler, Führer yargısı benzeri hareket içindeler. Biliyorum bunu söyledim diye şimdi hemen fezlekeler düzenlenecek, savcılar harekete geçecek. Geçmezseniz namertsiniz siz.

Gittiğimiz yol hak yoludur, hukuk yoludur, adalet yoludur, milletin yoludur. Kararlılıkla gideceğiz. Biz mücadelemizde haklıyız. Sonuna kadar direneceğiz. Saydam bir Türkiye'den yanayız. Çıktı konuştular, 'Suriyeliler için 30 milyar dolar harcadık' dediler. Ben de '30 milyar doları kime harcadın? Suriyeliler için harcasan hepsinin evi olurdu, bakıyorum sokaklarda yaşıyorlar'. Nereye gitti bu kadar para. Hala cevabını alamadım. Her kuruşun hesabını veren bir hükümet istiyoruz. Bizim siyaset anlayışımızın gereği her kuruşun hesabını vermektir.

Korkunun egemen olduğu bir siyaset anlayışında demokrasi, özgürlük olmaz. Bunun mücadelesini vereceğiz.

'Süleyman Şah Türbesini aynı yere taşıyacağız'

Bir diğer konu Yunan Adaları. Bu adalar bize mi ait, Yunanistan'a mı? Ağzımdan çıkan her soruya laf yetiştirir, bu soruya gelince dut yemiş bülbül gibi mübarek. Bodrum'a 4 mil uzakta Keçi Adası var. Çipras gitti açıklama yaptı. Bize mi ait, Yunanistan'a mı? Sen Süleymanşah Türbesini kaçırmadın mı? Süleymanşah Türbesini kaçıran adamdan Osmanlıcı mı olur, tarihe saygı mı olur. Tarihe saygılıyız, görkemli bir tarihimiz var. Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Balkanlar'a uzanan bir tarihimiz var, buna saygılıyız. 2019'da Süleymanşah Türbesini aynı yere götüreceğiz ve Türk bayrağını oraya dikeceğiz.

'Ortadoğu'ya barışı getirecek parti biziz'

Dış politikada da iflas etmiş durumdayız. Yurtta barış dünyada barış. Herkesle barış içinde yaşayacağız. Niye kavga edelim? Hangi gerekçeyle kavga edelim? Kavgadan hep zarar görüyoruz. Müttefik ilişkilerinde de son derece dikkatli olmamız gerekir. ABD ile müttefiksek, Türkiye'yi güvenlik açısından 3. derecede riskli olarak tanımlayamaz, tanımlamamalı. Müttefiksek bize karşı olmamalı, Ortadoğu'daki terör örgütlerine silah vermemeli. Bu silahlar günü gelir Ortadoğu'daki ülkelere döner. Ortadoğu'da kan dökülmesinden bıkmadınız mı? Herkesin önünde söylüyorum Ortadoğu'ya barışı getirecek olan parti biziz.

CHP'lilere uyarı

Bazen CHP tabanında 'Biz' değil, 'Ben' mücadelesinin yapıldığını görüyorum. Bu bizim tarihimize ve geleneklerimize aykırıdır. Bunu CHP'nin içinde belli çevrelere aşılayan 12 Eylül darbe hukukudur. Bütün CHP'lilere söylüyorum, eğer bir kişi 'Ben ne olacağım' diye düşünüyorsa, hemen derhal CHP'den ayrılsın. Bunu şunun için söylüyorum, CHP'li olmak demek bir dava adamı olmak demektir. Sıradan bir parti kimliği değildir bu. Çünkü CHP avukatların bürolarında bir dilekçeyle kurulmadı. CHP'nin tarihi savaş meydanlarında yazılmıştır. Demokrasiyi savunmak, kadın erkek eşitliğini savunmak, çağdaş eğitim ve üniversitelerin bilim üretmesini sağlamak, bilim insanlarını yüceltmek bizim temel görevimizdir. 'Ben yapacağım, ben bilirim o yapamaz' diyorsan buradan gideceksin. Demokrasi kavgası vereceğiz. Bir bedel ödenecekse vatandaş değil, önce biz ödeyeceğiz.

'Kimlik, inanç, yaşam tarzı üzerine siyaset vatan hainliğidir'

Dava adamı olarak üç şeye dikkat edeceğiz. Bir hiç kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete alet etmeyeceğiz. Kim bu üç konu üzerine siyasetini inşa ederse açık ve net söylüyorum, onun adı vatan hainidir. Vatandaşı kamplaştırarak siyaset yapılamaz. Yapıyorlar bu siyaseti ve toplumu bundan çekip çıkarmak gerekir. Onun için 2019'a hep birlikte hazırlanacağız. 2019 sıradan bir seçim değil. Önümüzde iki seçenek var: Demokrasiden yana olanlar ve diktatörlükten yana olanlar. Hangi görüşten olursa olsun demokrasiden yana olan bütün güçlerin ortak ses çıkarması lazım. Demokrasiyi bir kurtaralım ondan sonra oturur konuşuruz. Demokrasiyi savunmak bu ülkenin çocuklarına namus borcudur. Otoriter rejimi savunmak Türkiye'yi karanlığa götürür."