Bilindiği üzere Manisa’nın Soma ilçesinde 4 yıl önce 301 madencinin hayatını kaybettiği bir iş kazası faciası yaşanmıştı. Bu dava ile ilgili karar açıklandı ve işletmede yönetici konumundaki genel müdür, işletme müdürü, maden mühendisi olan bazı yönetici kadrosundaki kişiler hapis cezaları aldılar

Bu olay işletmede yönetici konumunda çalışan kişilerin İş sağlığı ve güvenliği uygulamalarından doğan sorumluluklarını bir kez daha gündeme getirmiştir. İşletme yöneticileri, belli bir eğitim sonrasında meslek sahibi olarak bir işveren yanında çalışmaktadırlar. Yöneticiler genel olarak işletmenin amaçları doğrultusunda hareket etmektedirler. İşletme yöneticileri, İSG uygulamalarının kendilerine yüklediği görevleri layıkıyla yapmamaları halinde soma maden faciasında olduğu gibi acı ve hazin bir son ile karşılaşabilirler.

Soma maden faciası örneği dikkate alındığından işletmede yönetici konumunda olan öznelerin 6331 sayılı Kanun kapsamında iş kazalarından dolayı neden sorumlu tutuldukları hususu analize muhtaç bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde meydana gelen iş kazalarına ilişkin istatistiki veriler

Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada ise üçüncü sırada bulunmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre,  El Salvador ve Cezayir’in ardından işçi ölümlerinde üçüncü sırada olan ülkemizde, her yıl ölen işçi sayısı bin kişinin üzerindedir. ILO verilerine göre ölümle sonuçlanan iş kazası oranları Türkiye’de çok yüksektir. Ülkemizde çalışan kaybı ile sonuçlanan iş kazası oranları ‘100 binde 20,5’ iken bu oran Norveç, İsveç, İsviçre ve Danimarka gibi ülkelerde ‘100 binde 2’ oranının altında bulunmaktadır.  Sosyal bir olgu olarak İş kazaları, ülkemiz açısından çok önemli bir konu haline gelmiştir (Karadeniz, 2012: 17).

Güvenlik Kültürünün İşletme Kültürüne Etkisi

İş kazaları ve meslek hastalıkları, İSG konusuna yeterli önemin verilmemesi, yasalardaki sorunlar, denetim eksikliği, sermayenin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını maliyet olarak görmesi, eğitim eksikliği, güvenlik kültüründeki hatalı uygulamalar ve benzeri sebeplerden kaynaklanmaktadır. Çalışma alanının çalışanlar için sağlık ve güvenlik açısından uygun hale gelmesi, işyerlerinde sağlık ve güvenlik kültürünün oluşturulması ile mümkündür (Karadeniz, 2012: 17).

İş sağlığı ve güvenliğinin, doğrudan insan sağlığının ve güvenliğinin korunmasına yönelik bir alan olması nedeniyle, yasal mevzuatta ilgili taraflardan biri olan işveren vekillerine verilen yükümlülüklerin çok önemli olduğu açıktır.

Yönetici ve İşveren Vekili Kavramları Arasındaki İlişki

İşveren vekilleri ile ilgili, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu (Madde 2), 4857 Sayılı İş Kanunu (Madde 2), 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (Madde 12), 854 Sayılı Deniz İş Kanunu’nda  (Madde 2-Ç) ve benzer yasalarda bazı düzenlemeler bulunduğu görülmektedir.

“İşveren vekili” kavramı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun uygulanması yönünden önem arz etmektedir. 6331 sayılı İSGK’nin 3/2 maddesine göre, İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, 6331 sayılı Kanun uygulanması bakımından işveren sayılmaktadır. 6331 sayılı Kanuna göre işveren vekili işveren adına hareket eden ve işin ve işyerinin yönetiminde görev alan kişileri, yani yönetici konumundaki kişileri ifade etmektedir (Müngen, 2011: 16).   Başka bir söylemle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yönünden işveren vekilleri, bir anlamda yöneticiler işveren ile aynı sorumluluklara ve yetkilere sahip kılınmıştır.

5510 sayılı SSGSSK m. 12/2 maddesinde, İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimsenin, işveren vekili olarak tanımlandığı görülmektedir. 5510 sayılı SSGSSK’da geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, 5510 sayılı SSGSSK’da belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.

6331 sayılı Kanun’un “işveren vekili” kavramını geniş bir şekilde tanımlamıştır (Esen, 2014:222). İşaret etmek gerekir ki, iş sağlığı ve güvenliği hukuku yönünden tanımlanmış bulunan “işveren vekili” kavramı sosyal güvenlik hukuku yönünden yapılan tanımdan oldukça farklıdır. 6331 sayılı Kanun 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda olduğu gibi yalnızca “işin ve işyerinin bütününden sorumlu kişiyi” değil, işin ve işyerinin yönetimde görev alanları işveren vekili kabul etmiştir.

6331 sayılı Kanunun yaptığı işveren vekili tanımı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. Maddesinde yapılan “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.” tanımına ise oldukça benzerdir (Esen, 2014:222).

Bu tanımlardan yola çıkıldığında, bir işletmede işveren vekilinin, işveren adına hareket eden, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan genel müdür (murahhas üye hariç), müdürler, şefler, amirler, ustabaşılar, formenler vs. gibi yönetim yetkisine sahip olan kişiler olduğu söylenebilir  (Mollamahmutoğlu, 2008:188; M. Yılmaz, 2013: 44).

Sonuç olarak, bir işletmede işin ve işyerinin yönetiminde görev alan yöneticiler işveren vekili sayılmakta ve işyerinde İSG uygulamalarından kaynaklanan iş kazası ve meslek hastalıklarından dolayı sorumlu tutulmaktadırlar. Yapılan çalışmadan ve çalışma yerinin yönetiminden sorumlu bulunan hemen tüm yöneticilerin 6331 sayılı Kanun yönünden aynen işveren gibi sorumlu tutulması ve  “işveren vekili” olarak kabul edilmesi yasa koyucunun İSG uygulamalarına verdiği önemden kaynaklanmaktadır (Esen, 2014:222).

Yargıtay, İş güvencesi hükümleri dışında kalarak işveren vekili konumunun tespitinde iki temel ölçüye göre değerlendirme yapmaktadır: Buna göre işletmenin bütününü sevk ve idare yetkisi bulunan işveren vekili salt bu konumuyla iş güvencesi kapsamı dışındadır. İşletmenin değil de işyerinin sevk ve idaresini üstlenen ve işçi alıp çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili de iş güvencesi kapsam dışındadır (Y.9.HD. E: 2009/41752, K: 2010/38580, T: 17.02.2010).

İSG Uygulamalarında Yöneticilerin Etkisi

İşletme yönetiminde İSG uygulamalarının yetersiz şekilde yönetilmesi iş kazalarının temel nedenleri (Man, Machine, Media) arasında gösterilmektedir. 

Yetersiz yönetim organizasyonu, tamamlanmamış kurallar ve talimatlar, yetersiz güvenlik yönetim planı, eğitim ve öğretim yetersizliği, uygun olmayan nezaret, yönetim ve rehberlik, uygun olmayan personel istihdamı, yetersiz sağlık kontrolleri vb. nedenler İSG yönetiminden kaynaklanabilecek eksikler arasında yer almaktadır (Yıldırım ve Kuruoğlu, 2013: 105–120).

İSG uygulamalarında yöneticilere büyük görevler düşmektedir. İş kazası ile meslek hastalıklarının önlenmesi İSG unsurlarının etkin ve etkili bir şekilde yönetilmesine bağlıdır. İSG uygulamalarında sorumluluk esas itibariyle, işletmede işverenin vekili sıfatıyla yöneticilere aittir. Sorumluluk aşağıdan yukarı doğru sirayet eder.

Bireysel olarak alt kademe yöneticilerinden üst kademe yöneticilerine ve en nihayet işverene kadar sorumluluğun hareket edebileceği söylenebilir. Genel olarak İSG bir işletmede örgüt yapısı içinde bulunan herkesi ilgilendirir (Çetin, Arslan ve Dinç, 2014: 191).

Bir işletmede İSG uygulamalarında verimliliği artırmak için şu hususlar sağlanmalıdır; 

1. İlk olarak, iş güvenliğini destekleyen ve öncelik veren bir yönetim bağlılığı oluşturulmalıdır (Torun, 2014: 10-13).

2. İkinci olarak, İSG faaliyetlerine çalışan katılımı sağlanmalıdır.

3. Üçüncü sırada da, güvenli davranışlar desteklenmelidir.

İşletme yönetimi bu üç hususu dikkate alarak iş güvenliğini örgüt kültürünün bir parçası olarak görmelidir  (Akalp, 2013: 107). Yapılan çalışmalarda,  güvenlik kültürü boyutları ile yöneticilerin güvenlik kültürüne yönelik tutum ve davranışları arasında anlamlı bir ilişki olduğu ve bu ilişkinin güvenlik kültürünün tüm boyutlarında pozitif yönde gelişme gösterdiği ortaya çıkmıştır (Akalp, 2013: 107).

Öğretide, işletme yönetiminin ve yöneticilerin tutum ve davranışlarının; güvenlik önceliği, güvenlik iletişimi ve güvenlik eğitimi gibi unsurları olumlu yönde etkilediği dile getirilmektedir (Akalp, 2013: 108). İş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için, işletmelerin sadece kendi çalışanlarını değil toplumu da İSG konusunda bilinçlendirmeli ve topluma İSG kültürünü aşılamalıdır (Cengizler, 2014: 84; Metinyurt, 2014: 73).

Yöneticilerin İSG konusundaki rolleri şu şekilde ifade edilebilir (Armstrong, 2006: 960):

İSG Politikaları Geliştirme ve Uygulama: İşletme yönetimi İSG politikaları geliştirmeli ve bu politikaları uygulamaya geçirmelidir: Bu anlamda, risk değerlendirmesi, güvenlik denetimleri ve teftişlerin yapılması için gerekli işlemlerin yürütülmesine ihtiyaç vardır. İşletme yönetimi, İSG performansını izlemeli, değerlendirmeli ve gerektiği durumlarda müdahale etmelidir.

İSG Uygulamalarını Sürekli İzleme ve Kontrol: Yöneticiler İSG konusuna ilgi göstermek zorundadır: İSG tüm unsurları ile yöneticilerin kontrolünde olmalı, güvensiz koşullar veya uygulamalar sürekli izlenmelidir. İş kazalarının büyük çoğunluğu çalışanların güvenli olmayan davranışları sonucunda gelmektedir (Sarıkaya, Güllü ve Seyman, 2009: 327). Bu gibi durumlarda gerekli önlemleri almak yöneticilerin görevidir. Çalışanların İSG tehlikelerinin farkında olması ve risk almaması yöneticilerin sorumluluğundadır.

Çalışanların Güven İçinde Çalışmasını Sağlama: Çalışanlar güvenli çalışma ilkeleri çerçevesinde çalışmalı ve çalışanlar ile işletme yöneticileri bu güvenli İSG uygulamalarının farkında olmalıdırlar.

Yöneticilerin İSG uygulamalarına yönelik algıları farkındalık düzeylerini belirlemektedir. Algılama, dış dünyadaki  soyut/somut nesnelere ilişkin olarak aldığımız duyumsal (sensible) ve  bilgisel (information) verileri değerlendirme ve sonuç çıkarma sürecidir (İnceoğlu, 2010:68-69). 

Algılama, simgesel, görsel, duygusal ve seçilmeyici gerçekleşebilir (İnceoğlu, 2010:73).  İSG uygulamalarına yönelik yönetici algıları da bu bağlamda gerçekleşmektedir. Algı düzeyinin yüksekliği, yöneticilerin İSG uygulamalarına yönelik farkındalıklarını yükseltmekte ve İSG ile ilgili duyarlılık seviyesini geliştirmektedir. Bu nedenle yöneticilerin, İSG uygulamalarına yönelik algıları ve bunun düzeyi önem arz etmektedir.

İletişim ve Eğitim İmkânı Sağlama: İşletme yönetimi ve yöneticilerin iletişim ve eğitim görevlerini eksiksiz yerine getirme yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülük çalışma sırasında da kesintisiz devam etmelidir.

İSG Özneleri Arasında İşbirliğini Sağlama ve Koordinasyon: İşletme yöneticileri, sağlık ve güvenlik kurulları ile birlikte İSG konusunda etkin ve verimli bir çalışma gerçekleştirmelidirler. Bilindiği üzere, sağlık ve güvenlik kurulları İSG politikaları, İSG işlemleri ve güvenli çalışma usulleri konusunda çalışma yürütürler ve bu konudaki görüşlerini yönetime sunarlar. Bu kurullarda görev alan elemanlar, risk değerlendirmesi, güvenlik denetimleri, kaza incelemeleri gibi pek çok konu ile ilgilenirler. Ayrıca, İSG konusunda istatistikler oluştururlar ve meydana gelen İSG olaylarını rapor halinde sunarlar. Bunları yaparlarken yöneticilerle işbirliği yapmaları gerekmektedir. Bu noktada, yöneticilerin ortaya çıkan İSG uygulamalarını organize etme ve bu uygulamaları işletme bünyesine verimli bir şekilde yerleştirme görevleri bulunmaktadır. Sağlık ve güvenlik temsilcileri ise İSG konusunda faaliyet gösterirler ve ilgili kurularda üye olarak yer alırlar.

İşletme içinde yer alan tıbbi danışmanların, önleyici ve klinik olmak üzere iki görevi bulunmaktadır. Klinik görev, iş kazalarıyla, meslek hastalıkları ile ilgilenir. Bu anlamda, işten kaynaklanan ve meslek hastalığı olarak değerlendirilebilen hastalıklar ile ilgili iyileşme sürecine ilişkin gerekli olan adımlar ve yapılması gerekenler ile ilgili bilgi verir.

Güvenlik kurulları, İSG konusu ile ilgili temsilcilerden oluşur. İSG politikaları, işlemleri konusunda faaliyet gösterirler. Risk değerlendirmesi ve güvenlik denetimi konusunda işletme yönetimine yardımcı olurlar. İSG performansının geliştirilmesi için öneri sunarlar.

Çalışanların Sağlık ve Güvenliğini Koruma: Ülkemizde, İSG mevzuatı ve uygulamalarına göre, işveren ve işveren vekili sıfatıyla yöneticiler, işçinin sağlık ve güvenliğini korumakla yükümlüdürler. Bu konuda işletme dışındaki kuruluşlardan hizmet alınması bu yükümlülüğü kaldırmamaktadır. (U. Aydın, 2012: 15; Bayram, 2010: 51).  Bu durumda, işyeri dışından hizmet alınan kişi ve kuruluşlarla işvereni İSG konusunda müteselsilen sorumlu tutmanın daha sağlıklı sonuçlar doğurabileceği hususu literatürde ifade edilmektedir (U. Aydın, 2012: 15).

İşletme yönetimi, işçi sağlığı ve güvenliğini korumak için, mesleki riskleri önlemeli, çalışanlara eğitim ve bilgi vermeli, İSG konusunda her türlü önlemi almalı, işin yürütümü ile İSG uygulamalarının organizasyonunu yapmalı, çalışanlara araç ve gereçleri temin etmelidir (Akın, 2010: 33).

Sonuç:

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, işletmelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sisteminin etkili bir şekilde uygulanması, o işletmelerde çalışanların moralini yükseltir, iş verimini arttırır, iş kazaları ve meslek hastalıklarını azaltır, işçi-işveren-yönetici ilişkilerini olumlu yönde etkiler (Sarıkaya, Güllü ve Seyman, 2009: 328).

6331 sayılı yasada öngörülen işveren yükümlülükleri, sorumluluk açısından işveren vekili sıfatıyla yöneticileri de ilgilendirmektedir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesinde yöneticilerin de sorumluluğu bulunmaktadır.

Yöneticilerin İSG uygulamalarından doğan sorumluluğu hukuki ve cezai sorumluluktur. Bu sorumluluk, bazen soma maden faciasında olduğu gibi hem iş kazasında hayatını kaybeden çalışanlar hem de işletme yöneticileri açısından acı bir son ile bitebilir.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

Kaynakça

Akalp, G. (2013) “İşletmelerde Güvenlik Kültürünün Oluşumunda Yönetimin Rolü ve Önemi,” Sosyal Güvenlik Dergisi, 3 (2), 96-109.

Akın, L. (2010) “İş Sağlığı ve Güvenliğinde Danışmanlık Hizmetinin Hukuksal Sonuçları,” Sicil İş Hukuku Dergisi, (18), 33-39.

Armstrong, M. (2006) “A Handbook of Human Resource Management and Practice”, 10. Baskı, UK: Kogan Page.

Aydın, U. (2012) “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Üzerine,” Sicil İş Hukuku Dergisi, (26), 10-18.

Bayram, F. (2010) “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı’nın Değerlendirilmesi,” Sicil İş Hukuku Dergisi, (19), 48-62.

Cengizler, F. (2014) “6331 Sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Yasası’nın Ülkemize Getirisi ve Götürüsü,” İÜHFM, 122 (822), 81-86.

Esen, B. (2014) “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na Göre İşveren ve İşveren Vekili Kavramlarının Analizi,” İSMMMO Mali Çözüm Dergisi, (126), 219-223.

İnceoğlu, M. (2010) Tutum Algı İletişim, İstanbul: Beykent Üniversitesi Yayınları, No: 69.

Karadeniz, O. (2012) “Dünya’da ve Türkiye’de İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ve Sosyal Koruma Yetersizliği,” Çalışma ve Toplum, Ekonomi ve Hukuk Dergisi, 3 (34), 15-75.

Metinyurt, M. A. (2014) “İşçi Ölümlerinin Sebebi Ne?,” Mimar ve Mühendis Dergisi, (80), 72-75.

Mollamahmutoğlu, H. (2008) İş Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Turhan Kitapevi.

Müngen, M. U. (2011) “İnşaat İşverenlerinin ve Teknik Elemanların İş Güvenliği Konusundaki Sorumlulukları ve Yaptırımlar,” Türkiye Mühendislik Haberleri (TMH) Dergisi, (469), 15-24.

Sarıkaya, M., Güllü, A. ve Seyman, M. N. (2009) “Meslek Yüksek Okullarında İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi Verilmesinin Önemi,” TÜBAV Bilim Dergisi, 2 (3), 327-332.

Yıldırım, A. Y. ve Kuruoğlu, M. (2013) “Türkiye'de ki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin ABD İle Kıyaslanması,” Beykent Üniversitesi Fen ve Mühendislik Bilimleri Dergisi, 6 (2), 105-120.

Yılmaz, M. (2013) “Kamu Kurumlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun Uygulanması,” ÇSGB Çalışma Dünyası Dergisi, 1 (2), 39-51.