Futbolcu İbrahim Toraman, 10 yıldır top oynadığı Beşiktaş ile geçen yıl yollarını ayırmak zorunda kalmıştı. "Hala Beşiktaş'tan neden ayrıldığımı bilmiyorum" diyen Toraman, evlilik sözleşmesini doğru buluyor ve çocuk için evlendiğini söylüyor.

Posta Karnaval'dan Canan Danyıldız, İbrahim Toraman ile buluştu, futbol ve özel hayatını konuştu.

İşte o röportaj;


-"Artık yeter" deyip evlendiniz...
Evet, yeter artık, evlenme zamanı geldi deyip Eylem Yıldız ile evlendim.

-Çocuk sahibi olmak için evlendiğinizi de bir yerde anlatmışsınız...
Evet , çocukları çok seviyorum. Baba olmak için evlendiğimi söylemiştim.

-Futbolcu eşi olmak zor mudur?
Yoo, zannetmiyorum! Ne zorluğu olacak ki? O zaman futbolcu bir erkek tercihi yapmayacaktı.

-Avukatlık yapıyor mu?
Hayır, bıraktı.

-Ali Erim, oğlunuz...
İnsanın hayatı çocuğu olunca değişiyor. O senin önüne geçiyor. Tüm kalbimle söylüyorum bunu. Çocuk sizi çok duygusal, sağduyulu yapıyor. Mesala TV'de ağlayan bir çocuk görünce ben de duygulanıyorum.

-Ona, mesleğine karışacak mısınız?
Onunla ilgili planlarım var ama bunu zaman gösterecek.

-Aşk evliliği miydi sizinki?
Bunu çok yanıtlamak istemiyorum ama aşk geçici bir şey. Bir yerde bitiyor ve yerinin sevgiye bırakıyor. Burada önemli olan tek şey çocuk. Önceden evli oluyorsun. Çocuktan sonra aile oluyorsun.

-Bu kadar çok kazanıyorsunuz, peki evlilik sözleşmesi yaptınız mı?
Evet! Peki bunu yapmak garip mi? Yapmamak mı lazım? Ben de sana onu sorayım!

-1 trilyon kazansam da kazanmasam da yapmam!
Çok enteresan, pek beklemediğim bir soru! Etrafındaki bütün iş insanları evlilik sözleşmesi yapmış, yüzde 90'ı böyle. Ben 33 yaşında evlendim. 23 yaşında evlenseydim evlilik sözleşmesi yapmazdım. Evlendiğim insanla bir yola çıkıyor olacaktık. Başarırdık ya da başaramazdık. Çünkü hayatı birlikte kazanıyor olurduk. Benim mantığım buna uygun.

-E parasal konuda güvenmediğiniz biriyle neden evlenirsiniz ki?
Bunun güvenle ilgisi yok ki! Kimsenin aklında soru işareti kalmasın diye. Kimse kimsenin parasına gelmiş gibi görünmesin. Böyle daha doğru. Maddiyatla işin kalmıyor, sadece sana gelmiş.

-Sözleşmede Eylem Hanım'ın maddeleri var mıydı?
O da avukat, o da çalışmış ve parasını kazanan bir kadın.

-Gerçi, biz bu röportajı hazırlarken ayrılık haberleriniz geldi...
Evet, anlaşmalı boşanmaya çalışıyoruz şuan.

-Dayak olayı gerçek mi? O tip iddialar çıktı...
Tabii ki de böyle şeyler yok! Şiddet yok!

-Ayrı mı yaşıyorsunuz peki? Ali Erim'i görebiliyor musunuz?
Aynı evde yaşıyoruz şu anda. Henüz oralara gelemedik. Dedim ya anlaşmalı boşanmaya çalışıyoruz.

"Erkeğim sonuçta! Kız arkadaşlarım olacak tabii ki!"

-Magazinsel açıdan sizi pek yakalayamamışız!
Ya bekarken baii ki kız arkadaşlarım, flörtlerim olabilir. Erkeğim sonuçta! Bekarken buna kaçamak yapmak denmez ki! Ama 10 yıllık normal arkadaşımı yazmaları tuhaf.

-Dışarıdan hayatınız pek parlak görünüyor...
Ya para kazanıyorsun ama senetle aylara bölünüyor, öyle alıyorsun. Çok renkli bir hayat değil.

-Hep böyle sakin konuşan bir adam mısınız?
Eveti özel hayatımda da, arkadaş arasında da fazla konuşmam. Daha çok dinlerim.

-Özel hayat önemli bir şey değil mi?
Bir futbolcunun özel hayatına asla karışamazsın. Sen ne yaparsan yap, o bir yolunu bulur.

-Kızlar da etrafınıza yanaşmadı mı?
Tabii çok gelen oldu, telefonum susmuyordu. İsmini bilmediğim sayısız kadın arardı hem de! Ama bunlar gelip geçici şeyler, önemi yok...

Beşiktaş serüveni ve ayrılık süreci

-Futbolu bırakınca yoğunluk da azalmıştır?
Pek değil. TV 360'ta spor yorumculuğum devam ediyor. Bir taraftan da bu defa başka bir yoğunluk başladı, bütün Avrupa maçlarını, özetlerini izliyorum. Ayrıca antrenötlük kursuna gidiyorum, ilk dönem bitti, ikinci döneme başladık.

-Teknik hoca olma yolunda kararlısınız yani!
Evet, futbolu üst seviyede oynadım şimdi de işin teorisini öğreneyim istedim. Yine futbolun içindeyim aslında, bir yere gitmiyorum.

-Futbolu çok erken bıraktınız. Kırgın mısınız Beşiktaş'a?
Bir isme ya da bir şahsa kırgınlığım yok ama futbolculuğa bir kırgınlığım olabilir. Çünkü ben Beşiktaş'ta daha yıllarca oynayarak bırakmak istiyordum. 33 yaşında bırakmış oldum futbolu.

-Aidiyet duygunuz çok mu yüksekti Beşiktaş'a?
Evet, takım kaptanlığı bile yaptım. Kendimi artık Beşiktaş'a ait hissediyordum. Benim hedefim bir iki sene daha oynayıp jübilemi yapmak ve öyle bitirmekti futbolculuğu.

-N'oldu da Beşiktaş'ta sizi istemediler, harcadılar?
Ne olduğunu inan bana şimdi bile bilmiyorum, kim tarafından bu karar verildi ben de hala çözebilmiş değilim. Antrenöre sorsan yok der, kulüp başkanına desen o da yok der.

-Fikret Orman'la İbrahim Üzülmez'in etkisi var mı?
Onlarla bir takım sorunlar yaşadım ama takım kaptanı olmamın da etkisi büyüktü. Takım kaptanı önde olur, daha çok dikkat çeker, daha fazla sevilir. En çok bu durum başkaları tarafından sindirilemedi tabii.

-Dik başlı bir karaktersiniz ama; onu da atlamayalım.
Doğru! Eyvallahım yoktur. Hani herkesi idare eden insanlar vardır ya, ben onlardan değilim.

"Keşke Beşiktaş'ta 3 maymunu oynasaydım!"

-Beşiktaş'tan ayrılmasaydınız ne olurdu?
Valla 2 sene kadar daha oynardım, çok güzel şeyler olurdu. Maddi bir beklentim yoktu. Parasına bile bakmadan imza attığım zamanlar oldu. Hatta para vermediği için sahaya çıkmayan oyuncularla gidip ben konuşuyor, sonra ben kötü oluyordum.

-Futbolculuktan fazlasını yapmışsınız!
Fazlasını yaptım, fazlasını sahiplendim. Bunu yöneticiler de görüyordu ama bir şey olmadı. Aman medyada Beşiktaş'ın imajı sarsılmasın diye uğraştım ama...

-Şimdi de aynı hissi taşıyor musunuz?
Ben Beşiktaşlı İbrahim Toraman'ım. Hala herkesin kalbinde olduğumu biliyorum. Bundan sonra yine Beşiktaş'ta bir şeyler olabilir. Neden olmasın ki?

-Beşiktaş'tan başka takımda yöneticilik vs. yapar mısınız?
Hayır hayır! Sadece Beşiktaş olur yine. Benim kırgınlığım renklere, takıma değil ki! Beşiktaş bir camia, kişilere ait değil. Kimler geldi kimler geçti şimdiye kadar. Önemli olan Beşiktaş kimliği ve taraftardır.

-Ne dank etti? Ne ders çıkardınız?
Valla çok ders çıkardım. Keşke bu kadar samimi davranmasaydım, sorumluluk almasaydım. Bunu insanlar göremedi. 'Bak işine, görme, sanane' tavrını gösterebilseydim keşke. 3 maymunu oyna! Bunu yapamadım. Profesyonel hayatta bunlar oluyormuş.

"Ben de hatalar yaptım"

-Haa bir de iyi ayrılmak varmış!
E tabii bunu isterdim. Fatih Terim'den Mustafa Denizli'ye kadar bir çok hocadan çok şey öğrendim. Bunlar çok büyük deneyimler.

-Nasıl bir antrenör olursunuz?
Ben kesinlikle ciddi bir hoca olurum ve güven duyulan biri olmak isterim. En çok değer verilen şey güven.

-Hiç özeleştiri yaptınız mı?
Kimse aklına toz kondurmaz, herkes en çok kendi aklını beğenir! Ben de hatalar yaptım, başka türlü nasıl deneyim kazanırım ki? Kendi kaleme bile gol atmışlığım var. Olur böyle şeyler.

-Komikmiş!
Kendi kalesine gol atmayan defans oyuncusu var mı? Yorumculukta da öyleyim, insanların tepkileri de iyi. Yorumculukta çok iddialı değilim ama teknik adamım. Bildiği şeyleri anlatıyorum. 

"Her gün annemi arayıp ağlıyordum"

-Hikayeniz Sivas'ta başlıyor...
Evet 3 erkek kardeşi. Babam futbolcu olmamı istemiyordu amma annem çok kollardı beni.

-Sonra...
Sivas'tayken Gaziantep'in alt yapısına başladım. Babam 'Ne olucan topçu mu?' diyordu. Spor lisesindeydim o zamanlar, sonra akademiyi bitirdim. Babam demiryollarında memurdu. Normal bir hayatımız vardı.

-İlk kazandığın parayla ne yaptınız?
16-17 yaşındaydım. Babamlara yolladım. Önemli olan hayallerimizn gerçekleşmiş olmasıydı.

-Ya para ve ardından gelen kadınlar? Onların hayalini kurmadınız mı?
(Gülüyoruz) Onlar sonradan gelen, kendiliğinden gerçekleşen şeyler! Hesapladığım bir şey değildi.

-Paranın peşindeyim, ilk paraya n'oldu?
Babam bana bir cep telefonu aldı, gerisini de hesabıma yatırdı, n'olucak başka?

-Direncinizin kırıldığı oldu mu?
Hayal kırıklığı yaşadım ama Sivas'ta değil, Antep'te. Her gün annemi arayıp ağlıyorum. Of! Bazı şeyler olmuyor, olmuyor... Geri dönmek istiyorum. Evden ilk kez ayrılmışım düşünsene!

"Pişmanlık duyuyorum"

-Beşiktaş'a gelince?
Gaziantep'teyken zaten pek çok takım beni istemeye başlamıştı. Telefonum susmuyordu. Beşiktaş'a gelince tabii daha büyük bir şok yaşıyorsun. Gaziantep nere, Sivas nere, Beşiktaş nere..

-Taraftar sizi ne zaman tam kabullendi?
İlk maçtan itibaren beni çok sevdiler. Ben de bunu yeterli buldum aslında. O zaman vizyon sahibi olsaydım bundan başka şeylerin de olması gerektiğini gördüm.

-Mesala neyin?
Uzun yıllar menajersiz çalıştım, kimseyi istemedim. Antepspor'dan Beşiktaş'a menajersiz transfer oldum.

-Hiç profesyonel ddeğil!
Evet, ben de şimdi bu konuda kendimi çok eleştiriyorum. O zaman her şeyin doğrusunu ben biliyorum sanıyordum. Pişmanlık duyuyorum. Fenerbahçe'den bilmem kime kada büyük takımlar istiyor, 'Tamam oldu' diyorum.

-Halbuki çok uyanık görünüyorsunuz!
Yok aslında değil işte. Beşiktaş'ta bir kere pazarlık yapmadım. 'Şartlarım şu olsun bu olsun' demedim.

"Niye beni bu kadar oyadılar ki?"

-En zor anınız neydi?
Bu yaz futbolu bırakma kararı verdiğim zaman! Çünkü hala kulüp yöneticilerinin ağzından 'Toraman Beşiktaş'a geri dönecek, kampa başlayacak' gibi şeyler duyuyorum. Ben de zannediyordum ki dönüp futbol oynayacağım. Niye beni bu kadar oyadılar ki?

-Ben de size soruyorum: Niye?
Hayır, bırakır gider başka takımda oynardım. Çok uyumlu, çalışkan bir oyuncuydum. Niye harcandığımı bilmiyorum. Ha diyeceksin ki 'İbrahim Üzülmez olayı'. O zaman da ben haklı olduğum için kaldım takımda.

-Bugün Fikret Orman 'gel, kapımız sana açık' dese gider misiniz?
Önemli olan Beşiktaş'tır. İnsanlar gelip geçicidir. Tabii ki de kabul ederim!

-Fiket Orman'ın başkanlığına ne diyeciksiniz?
Kişisel sorunumu bir kenara bırakıyorum, öyle bakınca yöneticiliği iyi yaptığını düşünüyorum.