Anayasa Mahkemesi, spor müsabakasında kanuna aykırı hareket ettiği iddiasıyla hakkında soruşturma açılanların "seyirden yasaklanmasını" ve destekledikleri takımın maçları sırasında en yakın kolluk birimine başvurarak imza vermelerini zorunlu kılan kanun hükmünün iptal istemini reddetti.


Bazı yerel mahkemeler, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un, söz konusu düzenlemeyi de içeren bazı hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Başvuruları birleştirerek esastan görüşen Yüksek Mahkeme, iptal istemlerini reddetti. Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararı Resmi Gazete 'de yayımlandı.
Kararın gerekçesinde, devletin hak ve özgürlükleri koruma ödevinin yanında, kamu düzenini sağlama görevinin de bulunduğu belirtildi.

Gerekçede şiddetin ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla tedbirler almanın, Anayasa'nın 5. maddesiyle devlete yüklenen kamu düzenini koruma ödevinin gereği olduğu ifade edildi, kamu düzeninin sağlanması ve korunması amacıyla özgürlüğün sınırlanabileceği anlatıldı.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu sınırlamanın "hakkın özüne dokunmamak koşuluyla" demokratik düzenin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla yapılabileceğinin altını çizdi.

Yüksek Mahkeme, kimsenin şiddet kullanarak diğer taraftarların haklarını ihlal edemeyeceğini, aksi halde yaptırımla karşılaşmanın doğal olduğunu kararında belirtti. Gerekçede, iptali istenen düzenlemenin, sporda şiddet olayları nedeniyle suç şüphesi altındaki kişilerin topluma zarar verme tehlikesini ortadan kaldırma amacı taşıdığı ve haklı bir gerekçeye dayandığı bildirildi.

İptali istenen hükümde, seyirden yasaklanan kişilerin, destekledikleri takımın maçlarının başlama saatinde ve bundan 1 saat sonra kolluk birimine başvurması zorunlu tutuluyor. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında, bu uygulamanın kamu düzeni bakımından alınması gerekli tedbirlerden olduğu vurgulandı, bu kapsamda itiraz konusu kuralların kamu yararı amacı taşıdığı ifade edildi.

Tedbirin, hem itiraz üzerine hem de resen kaldırılmasının mümkün olduğu aktarılan gerekçede, uygulanma şekli, kolluğa başvuru süresi ve şartları dikkate alındığında, kişinin hak ve hürriyetlerinin tamamen ortadan kaldırıldığının ya da hakkın özünün zedelendiğinin söylenemeyeceği belirtildi.