’Fakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Paranın, parayla ne yapılacağını bilmeyen, insanlık ailesine parazit olan aşağılık insanların elinde iken, toplumun gelişmesine büyük katkılar sağlayabileceklerin para sıkıntısı çekmesinin yanlış bir düşünce olduğunu düşünmektedir. Bu yanlışlığı düzeltmek üzere yaşlı ve zengin olan bir tefeciyi, ve onun kız kardeşini görgü tanığı bırakmamak için öldürür. Kimsenin kendisini görmediğini ve geride çok büyük bir olasılıkla bir iz kalmadığını bildiği halde, bazı tesadüflerin sonucunda Raskolnikov müthiş bir tedirginlik içine düşer. İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir. Temiz kalpli Sonya'ya suçunu itiraf eden Raskolnikov, polise de teslim olur ve cezasını çekmek üzere Sibirya'ya gider.’’

‘’Suç Ve Ceza’’ tarih boyunca insanlık için doğru ya da yanlış kararlarla çeşitli yaptırımlar içinde bulunmuştur. Suç ve Cezada kimi zaman öç alma aracı kimi zaman istediğini elde etmek amacı kimi zamanda maddi anlamda gerçekten uygulamak için kullanılmıştır.

İnsanlık var olduğu sürece suçtan ve cezadan kaçınmak imkansızken, gerekli tedbirler alınarak geçmiş tecrübeler baz alınarak uygulanması tüm yanlışlarından arınmış bir halde pratik ve kolaylık içinde bulunması gerekirken niçin halen bu nokta yargılamasına gelinememiştir.

Bütün bunları düşünmeden devam olunan sistem içerisinde kişilerin ve kamuoyunun mağduriyeti niçin ısrarla artmaktadır?

İnsanlar sosyal varlıklar iken gerekli akıl, mantık ve psikolojik etkenler ışığında yaşantısını sürdürürken kişiyi cezaya iten ne olmuştur ya da kişi doğasına aykırı bir biçimde cezalandırılmak mı istemektedir?

Uygulamada neyi yanlış yapıyoruz?

Yapılan yargılamalardaki aksaklıklar tüm kamu gücünü ne denli etkilemektedir?

Suç ve Cezanın asıl amacı bütün bu düzen içinde nedir? Ve daha pek çok soru…

Kamu hukuku dallarından Ceza Hukukunu diğer hukuklardan ayıran eylem yahut eylemsizlik ile isnat edilen suç karşılığında uygulanan yaptırımların daha çok yaşamın psikolojik boyutunu içine alması da günümüz için artık ayrı bir pencere açmaktadır.

Raskolnikov yukarıdaki hikayesinde işlediği suçun boyutlarını hukuk öğrencisi olması dolayısıyla hukuki olarak da ele alıp yukarıdaki deyimi ile yaşlı ve zengin tefeciyi ve onun kız kardeşini görgü tanığı olarak dahi bırakmayarak eylemini hayata geçirirken geride çok büyük bir olasılıkla bir iz kalmadığını bildiği halde, bazı tesadüflerin sonucunda müthiş bir tedirginlik içine düşmüştür. İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir.

Raskolnikov suç işlemeden önce kendi durumu, bakış açısı ve inançlarıyla birleştirerek tefeciyi öldürmek istemesi şu şekilde geçmektedir.

‘’Ahlaki, vicdani herhangi bir nedene dayanmaksızın, yalnızca kendim için öldürmek istedim. Bu konuda kendime bile yalan söylemek istemedim! Anneme yardım etmek için öldürmedim örneğin. Maddi olanaklara ve iktidara kavuşmak ve böylece insanlığa yardım etmek için de öldürmedim. Bütün bunlar palavra! Ben öylece öldürdüm; kendim için, yalnızca kendim için yaptım bunu! İnsanlığa iyilik eden biri olmak ya da bir örümcek gibi ağıma düşen kurbanlarımın özsularını emerek ömür sürmek, o anda benim için herhalde farklı şeyler değildi.’’

Bir başka duygusu da  ‘’Başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum.’’ Dur muhtemel bakış açısıyla sosyal, ekonomik faktörlerin de yaratmış olduğu ve yaşamına yansıttığı duygu durumlardan ötürü bu cinayeti gerçekleştirmiş oldu.

Suçlu olduğuna dair hiçbir durum yokken niçin suçluluğunu Raskolnikov hikayesinin sonunda kabul etmişti. İşlediği cinayeti suç olarak görmeyip inançlarınca kendi adına doğruluğunu kabul ettiği eyleminden sonra onun bu fikrini değiştiren neydi?

İşlediği suçu normal şartlar altında pek çok birey gibi kabul etmeyeceğini bildiğimiz halde niçin suçluluğunu gizlemiş geride iz bırakmamış ve yakalanmayabilecek iken suçunu itiraf ederek niçin cezasını çekmek istemiştir.

Hukuk Fakültesi eğitiminin bir bakış açısı mıdır burada esas aldığı yoksa bütün süreç içinde yaşamış olduğu suçluluk duygusu ile birleşen vicdani sorumluluk mudur? İkinci ihtimali olay örgüsü ve insani değerler içinde ele alarak da çıkartmamız pek fazla mümkün gözükmektedir.

Tefeci kadını öldürmesi ile yaşadığı bir diğer duyguda ‘’İnsanlığını, masumiyetini yitirmiş’’ olmasında suçluda olsa hala bir takım insani duyguların varlığı hissettirerek onu bu sorumluluk içinde ortaya çıkartarak mevcut durumunu kabullenmiştir.

Suçta ve Cezada ortaya çıkmış olan bu Psikolojik boyutun günümüz için ayrı bir pencere açtığı ve katabileceklerinin incelemeleri gerçekleşirse güzel kazanımlar sunulabileceğine inancım tamdır.


(Bu köşe yazısı, sayın Tuğba TEZEL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)