Türk Ceza Kanunu m. 106’de düzenlenen tehdit suçu “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu suç tipi ile korunmak istenen hukuksal değer, kişinin hiçbir baskı altında kalmaksızın kendi iradesini ortaya koyabilme ve bunun sonucunda serbest iradesine uygun hareket edebilme özgürlüğüdür.[1] Bir başka ifade ile kişinin bir başkasının saldırısına maruz kalmaksızın özgürce iradesini ortaya koymasının korunmak istenmesidir.


Suçun mağduru herkes olabilir, ancak mağdurun belirli bir kişi olması gerekmekte olup, şayet belirli bir kişiye yönelik eylemde bulunulmamış ise suç tehdit suçu oluşmayacaktır.[2] Aynı şekilde suçun faili de herkes olabilir.


Tehdit suçunda fail, mağdura yönelik olarak mağdurun iç huzurunu bozacak nitelikte ve objektif olarak korkutucu etkiye sahip bir eylemi gerçekleştirdiğinde suç tamamlanacaktır.[3] Bir başka ifade ile failin Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etmesi, bu eylemin ise objektif olarak korkutucu etkiye sahip olması gerekmektedir. Bununla birlikte gerçekleşeceğini söylediği şeyin failin iradesine bağlı olması gerekmektedir. Bu nedenle failin iradesi dışında gerçekleşen olayların sonuçlarının mağdura iletilmesi tehdit suçunu oluşturmaz. Otobandan karşıya geçme araba çarpar ölürsün örneğinde olduğu gibi. Ayrıca saldırıya uğratılacağı söylenen hak bir hukuksal korumadan yararlanıyor olmalıdır.[4] Bu kapsamda halı saha maçında takım kalecisine bu penaltıyı kurtaramazsan bir daha yüzüne bakmam denilmesi tehdit suçunu oluşturmaz.


Burada kısaca verdiğimiz bilgilerden sonra asıl üzerinde durmak istediğimiz konu tehdit eyleminin mağdurun yokluğunda söylenmiş olması durumunda suçun oluşup oluşmayacağıdır. Bir başka ifade ile failin, mağdurun bulunmadığı bir ortamda mağdura ilişkin tehdit eyleminde bulunmasının hukuki sonuçları üzerinde duracağız.


Yargıtay kararlarından bu hususa ilişkin birkaç örnek karar verecek olursak 
“Failin kastının, şahidin, mutat davranışının tehdit içiren sözleri gizli tutup hiç kimseye söylememek mi yoksa önlem açısından müştekiye söylemek mi olduğunun tetkik edilip şahsın kastı tespit edildikten sonra hüküm tesis edilmesi gerekir. Gıyapta yapılan tehdit suçunda, fail tehditin kendisine bildirildiği anda suç tekemmül etmiş olur.”[5]

“Katılan, Güray N.nın, sanığın tehdit sözlerini yüzüne karşı söylemediğini ileri sürmesi karşısında, tanıklar İsmail I. ve Halil N.nın aşamalardaki anlatımlarının, kendi içinde bulunan çelişkilerin giderilmesi, giderilmediği takdirde yöntemince irdelenerek hangi anlatımın/anlatımların hangi nedenle üstün tutulduğunun belirtilmesi ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek, sanığın yaralama suçuna ilişkin duruşma sonrasında taraflar adliyeden ayrılırken ve tanık İsmail I.a telefon ederek katılanın yokluğunda gerçekleştirdiği tehdit eylemlerinde iletme kastı bulnunup bulunmadığının tartışılması gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Yasaya aykırı ve katılan Güray N. vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA”[6]


“Sanığın, müşteki ......... ile görüşmesinden sonra, müştekinin gıyabında, orada bulunan tanık .............'a, müştekiyi kastederek "ben onun kalemini kırdım, daha onu bırada yaşatmayacağım, benim ona borcum yok" demesi şeklindeki tehdit eyleminde, sanığın bu sözleri müştekiye iletme kastının bulunmadığı; iletme kastı mevcut olsaydı müştekinin yüzüne karşı da söyleyebilecek olduğu gözetilmeden, beraati yerine, mahkumiyetine karar verilmesi”[7]

Sanığın, müşteki ......... ile görüşmesinden sonra, müştekinin gıyabında, orada bulunan tanık .............'a, müştekiyi kastederek "ben onun kalemini kırdım, daha onu bırada yaşatmayacağım, benim ona borcum yok" demesi şeklindeki tehdit eyleminde, sanığın bu sözleri müştekiye iletme kastının bulunmadığı; iletme kastı mevcut olsaydı müştekinin yüzüne karşı da söyleyebilecek olduğu gözetilmeden, beraati yerine, mahkumiyetine karar verilmesi, 
Kanuna aykırı ve sanık .............'nin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA,[8]


Gıyabında tehdit suçunun varlığı söz konusu olması için bu olayın doğrulanması gerektiği, doğrulanmadığında şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraatine hükmedilmesi gerekir.[9]

Yukarıda verdiğimiz Yargıtay kararlarından da açıkça görüleceği üzere, failin mağdurun gıyabında gerçekleştirdiği eylemi mağdura iletme kastının bulunup bulunmadığına bakılmalı, buna göre sonuca varılmalıdır. Nitekim fail, tehdit eylemini mağdurun yüzüne karşı gerçekleştirebileceği bir imkana sahipken, eylemi mağdurun gıyabında ve kendisine iletme kastı olmaksızın dile getirmiş ise tehdit suçu oluşmaz. Saygı ve sevgilerimizle.

Av. Murat YILMAZ

İrem Cansu TURHAN

Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
3. Sınıf Öğrencisi


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Murat YILMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------------------------
[1] Mahmut KOCA, İlhan ÜZÜLMEZ, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2013, s.348.
[2] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2. Baskı, m. 88-153, 3. Cilt, s.3842.
[3] Murat YILMAZ, Tehdit Suçu, İstanbul Barosu Dergisi, Kasım – Aralık 2014, Cilt:88, Sayı: 2014/6, s.233 – 234.
[4] Durmuş TEZCAN, Mustafa Ruhan ERDEM, R. Murat ÖNOK, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 12. Baskı, s.430.
[5] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 6926/11765, 05.06.2006 Tarihli Kararı.
[6] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2007/375E., 2008/21237K. Numaralı Kararı.
[7] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2015/7543E., 2015/30018K., 28/05/2015Tarihli Kararı.
[8] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2015/7543E., 2015/30018K., 28/05/2015 Tarihli Kararı.
[9] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/4-792E., 2014/17K., 21.01.2014 Tarihli Kararı.