İlginç bir dava ve kararla karşı karşıyayız. Uzun süredir Microsoft İnternet Kafelere baskınlar yapmaktaydı. turk-internet'in haberine göre; Türk polisi ve avukatlar eşliğinde yapılan bu baskınlarda, Microsoft kafelerdeki lisansı olmayan yazılımların tespitini yaptırıp, kafe sahibinden buna yönelik bir bedel istiyor. Bu bedel genellikle binli-onbinli $ seviyesinde bir rakam oluyor. Ama daha da ilerisi Microsoft avukatları kafecilere, o anda mevcut bilgisayarların hepsi için de (kullanılsın ya da kullanılmasın) lisans aldırmaya çalışıyor. Bu da aşağıdaki örnekte görüleceği üzere 10-20.000 $'lar düzeyinde olabiliyor.

İlginç bulduğumuz husus şu; Microsoft BSA'nın masa üstünde hesapla yaratılmış korsan yazılım yüzdesi ile Türk devlet makamları üzerinde öylesine baskı kuruyor ki, bazen mahkemeler bakmaları gereken belgeleri bile istemeden Microsoft lehine karar verebiliyor. Bu aşağıda anlatacağımız da böylesine bir örnek ama allahtan olay Yargıtay aşamasında bozulmuş.

Erdoğan Toprak : Hukuksuzca ve Haksızca Para İsteniyor

Anlatacağımız hikaye bayağı klasik. Son 5-6 yılda yüzlerce-belki binlerce internet kafecinin başına gelmiş durumda İnternet kafeler, telif hakları diye polis ve avukatlar eşliğinde basılıyor. Bu basılma sırasında "telif hakkı ihlali oluştuğu ve bu nedenle belli bir cezanın ödenmesi" + ilave lisanslar alınması isteniyor. Bunun yapılmaması durumunda ise, internet cafeciye; duyduğumuza göre "120.000 TL'ye kadar varan tazminat ve 2 yıla kadar hapis" gibi korkutucu ifadeler kullanılıyor. Yani ya kırk satır, ya kırk katır.

Sonuçta burayı tıklayarak ulaşacağınız haberde de görüleceği üzere, "bu korkutmalar" görevini yapıyor; İnternet Kafeci apar topar bankaya koşup, kredi alıyor ve 15.000-20.000 civarı parayı ödeyerek, 120.000 TL ve 2 yıl hapisten kurtuluyor !!!!!

Ama bu korkutmalara aldırmayan bir internet cafeci çıkmış. Aynı zamanda İlkeriş Yayınlarının sahibi olan Erdoğan Toprak kızmış ve mücadele etmeye karar vermiş ve kendisinden istenen paraları ödememiş, lisans satın almamış.

Erdoğan Toprak'a olayın nasıl olduğunu sorduğumuzda şöyle cevap verdi; "Kafeye baskın yaptılar. 2 makinada sorun buldular ve zabıt tuttular. Bu 2 makina için telif hakkı + avukatlık masrafı olarak toplam 6.000 TL istendi."

Ama Toprak'tan istenenler bu kadarla kalmamış. İnternet Kafesinde bulunan 20 makinanın tamamı için de lisans alması gerektiğini bildirmişler.

Alınması istenen yazılımlar; 360 $ Ofis yazılımları ve 135 $ işletim sistemi olmak üzere makina başına 495 $. Yani o günkü parayla 750 TL + KDV civarı, yani 900 TL (bugünkü parayla 1200 TL civarı). 20 makinada ise 18.000 TL gibi bir para.

Toprak bu 2 parayı ödemeyeceğini bildiriyor. Kendisi de yayıncı olan Toprak, bu paranın haksız hukuksuz istendiğini bildiriyor. Bunun üzerine Microsoft dava açıyor; Açılan davada hakim 5.000 TL para cezasına hükmediyor. Ama Toprak dişli çıkıyor ve olayı Yargıtay'a taşıyor.

Yargıtay, cezayı usulsuz buluyor ve mahkemeye iade ediyor. Bu ikinci seferde ise hakim Yargıtay'ın kararını onaylıyor ve 5000 TL cezayı iptal ediyor. Gerekçeli kararı henüz çıkmayan dava da bu şekilde bitmiş oluyor.

Açılan Davada Ne Sorunlar var?

Gerekçeli karar henüz belli değil. Davayı takip eden avukat bize konuyla ilgili bazı bilgiler verdi ama gerekçeli karar çıkmadan detayını anlatamayacağını söyledi. Yargıtay'ın bozma nedenine baktığımızda ise, nisan ayında görülen davada Microsoft'tan hak sahipliğini gösterir bir belge istendiğini ve bunu temin için 6 ay süre verildiğini görüyoruz. Anlaşılan Microsoft'un 6 ay içinde temin ettiği belgede ya da başka bir usulde hata var ki, Yargıtay'ın 6 ay sonra karar vermesi için iade ettiği mahkeme Toprak aleyhine verilen cezanın bozulmasına karar vermiş.

Gerekçeli karar yayınlandığında bu konuyu yeniden ve avukat ile birlikte ele alacağız. Çünkü sadece Internet Kafelerin değil, yanısıra bazı firmaların da BSA tarafından Adobe gibi yazılımlar için, çeşitli ilginç ifadelerle arandığını duyuyoruz.

İstanbul İnternet Kafeciler Odasının Microsoft ile Kavgası

Olayın bir tarafında da İstanbul İnternet Kafeciler Odasının (İİK), Microsoft ile karşı karşıya gelmesi var. Bir nevi kahraman bakkal-süpermarkete karşı kavgası da olsa, yani onlarca avukata ve BSA gibi araçlara karşı yapılan bir mücadele de olsa önemli olarak değerlendiriyoruz. İİK'nın Rekabet Kurumuna açtığı dava da sürüyor.

Microsoft, önceki dönem internet kafeciler odası yönetimini içine aldığı "3+1 (Hızlı-Güvenli-Konforlu) projesine destek oluyoruz" sloganıyla bir lisanlama kampanyası başlatmıştı. Kampanyada ortaya çıkan icraatlar oldukça ilginç ve tartışmalı. 2010 Yılında bu icraatların hukuka aykırı olduğunu ve İnternet Kafecilerin haklarının yenildiğini iddia ederek, hukuki mücadeleye girişen şimdiki başkan Metin Baltaoğlu, bu olay nedeniyle seçimlere girmiş ve İİK Oda başkanı seçilmeyi de başarmıştı. Bugün kendisini internet kafelerin zor koşullarını devlete anlatmayı başaran ve mesleğin sorunlarını düzeltmeye yolunda önemli adımlar atan bir kişi olarak görüyoruz[2]. 3+1 projesi için özel hazırlandığı söylenen lisans modeline yönelik iddiaları nedeniyle Microsoft ile halen devam eden davanın son durumunu da bu haberden sonra kendisine soracağız ve yayınlayacağız.

Satıcı Avukatlar İddiası

Olayın bir tarafında da satıcı avukatlar olduğu iddiaları var. Çeşitli diğer avukatlardan meslektaşları ile ilgili duyduğumuz örnekler var. Mesela Adobe'nin bir firmaya yaptığı baskı anlatılıyor. Buna göre; eleman ilanı vermiş olan bir firmayı avukatlar arıyor ve ilanda "adobe bilmesi tercih nedeni" yazıldığını ama kontrol edildiğinde, o firmaya ait Adobe lisansı bulunmadığını, lisans satın almamaları durumunda sorun çıkacağını ifade ediyorlar. Bu doğruysa, avukatlar satıcılığa soyunmuş durumda. Hem de kanun zoruyla !!!

Mahkemeler Görevini Yapıyor mu?
 
Son sözümüz hukuki mercilere; çünkü Metin Baltaoğlu'nun ifadesine göre; özellikle telif hakları konusundaki % 66'lık rakam; devlet katında sorgulanmadan, doğru olarak kabul ediliyor. Bu nedenle telif hakları başvuruları sorgusuz "haklı gibi" değerlendiriliyor. Kimi zaman usul hatalarına rağmen.

Neyse ki Yargıtay olayı görmüş, değerlendirmiş.

Mesela davanın ilk bölümünde atanan bilirkişi tarafından "şu kadar ceza verilmeli" türü yorumlar yapılabiliyor. Oysa burası Türkiye, Microsoft'un borsa çeyrek raporları düşmesin, kotası oluşsundan önce, burada ayakta kalmaya çalışan internet kafeler ve esnaf var. Nerdeyse 2-3 milyar $'lık bir sektör bu. Türkiye ekonomisi diyorsak; ilk düşünülmesi gerekenler de onlar olmalıdır.

Microsoft'un ya da diğer firmaların telif hakları konusunda var olan haklarını aramalarına bir şey demiyoruz ama bu hak arama hakkaniyetli olmalı, "hep bana hep bana" modunda olmamalı. Ayda 2000-3000 TL zor bela kazanan firmaları yıkıma götürecek düzeyde olmamalı.

Üstelik burası da muz cumhuriyeti değil. Burada tehditlerle ya da usulsüz uygulamalarla, nasıl hesaplandığı belirsiz araştırmalarla mal-lisans satışı yapmak en azından bu satıcı firmaların halkla ilişkiler görünümü açısından tatsız bir durum yaratıyor.


Kaynak: turk-internet.com