07.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre fon; “Para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi” ifade etmektedir.

Bir görüşe göre; terör örgütünün yapısını, işleyişini sürdürebilmesi ve bu çerçevede terör eylemlerini gerçekleştirebilmesini temine yönelik, her türlü maliyeti karşılayan para veya değeri para ile temsil edilebilen ayni veya nakdi değerler fon kapsamındadır. Buna karşılık; terör örgütüne eylemlerini gerçekleştirmek üzere malzeme, araç gereç ve her türlü personel temini şartları varsa, fon sağlama olarak değil, TCK m.220/7 anlamında örgüte yardım olarak nitelendirilebilir[1].

Bizim de katıldığımız diğer bir görüşe göre ise; terörizmin finansmanı suçunun oluşması bakımından, sağlanan veya toplanan fonun miktarı, türü ve kullanım alanı önem arz etmemektedir. Terör örgütlerini, teröristleri veya terör eylemlerini potansiyel olarak finanse etme niteliğine sahip her türlü iktisadi değer bu suça vücut verebilecektir[2]. Paranın yanı sıra iktisadi değeri olan her şey, fiziki olsun veya olmasın (örneğin, iktisadi haklar) fon kapsamında değerlendirilmiştir[3]. Bu sebeple; örgüte mensup temin etmek, örgütün amacına ve eylemlerine yardımcı olmak için plan ve program desteği vermek, yol ve yön göstermek, terör örgütünün finansmanı kapsamında değil, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme olarak değerlendirilmelidir.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terörün finansmanı” başlıklı 8. maddesini yürürlükten kaldıran 6415 sayılı Kanunun 3. ve 4. maddelerinde terörizmin finansmanı suçu tanımlanmıştır. 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasında terörizmin finansmanı suçunun tanımına ve cezasına yer verilmiştir.

İlk olarak terörizmin finansmanı suçu ve cezasını tanımlayan maddeler hakkında kısa bilgi verildikten sonra, aşağıda 6415 sayılı Kanunun “özel kanun” niteliği, Türk Ceza Kanunu m.314/3 atfı ile gündeme gelen TCK m.220/7 ve bu suçtan dolayı TMK m.5’e göre yapılacak artırım arasında çıkabilecek sorunlara değinilecektir. Belirtmeliyiz ki, terörizmin finansmanı ve suç veya terör örgütlerine bilerek ve isteyerek yardım suçlarında karmaşıklıktan uzak, iyi ve anlaşılabilir kanunlaştırma yapılamamıştır.

6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasında; terörizmin finansmanı suçunun icra hareketleri konusunda seçimlik hareketlerin numerus clausus, yani tahdidi olarak aynı Kanunun 3. maddesinde sayıldığı, terörizmin finansmanı suçunun gerçekleşebilmesi için 3. maddede sıralanan yasak fiillerden birisinin icrası suretiyle fon sağlanması, yani örgüte fon aktarılması veya toplanmasının gerektiği, ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılma şartının aranmadığı, bu noktada yasak fiillerden birisinin ihlalinin yeterli olup, bu fonun örgütün amacı veya faaliyetleri kapsamında kullanılmasına, hatta bu kapsamda bir suça teşebbüs edilmesine gerek olmadan terörizmin finansmanı suçundan da ceza sorumluluğunun gündeme geleceği, 3. maddede suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek, belli bir fiille de ilişkilendirilmeden, yani failin genel bilme ve isteme iradesinin yeterli görüldüğü, terörizmin finansmanı suçunun oluşabilmesi için somutlaştırılmış bir suça, bu kapsamda 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde gösterilen yasak fiillerden birisinin belirgin hale gelmesine gerek olmadığı, genel itibariyle önşart olarak varlığı gereken terör örgütünün ve bu örgüte 3. maddede sayılan yasak fiillerden, yani suçlardan birisini işlemesi amacıyla fon sağlanmasının veya toplanmasının yeterli olduğu, failin terör örgütüne üye olmaması gerektiği, failin örgüt üyesi olduğu takdirde bu sorumluluğun ayrıca değerlendirileceği, terörizmin finansmanı suçuna konu eylemin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturması, örneğin aşağıda yer alan açıklamalarımız ışığında terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmenin veya nitelikli yağma suçunun gündeme gelmesi halinde, fail hakkında daha ağır suçtan ceza tatbiki yoluna gidileceği, bu şekilde “ne bis in idem” prensibine aykırılığın önleneceği, terörizmin finansmanı suçu için öngörülen cezanın artırılması gerektiği, bu ceza miktarının TCK m.220/7’nin terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardımın karşılığında uygulanan cezadan az olma ihtimalinin isabetli ve dengeli olmadığı, 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde sayılan suçların ağırlığı dikkate alındığında terörizmin finansmanı suçunun cezasının ağırlaştırılmasının yerinde olacağı söylenebilir.

Fon sağlanması veya toplanması yasak fiiller;

- Bir halkı korkutmak veya sindirmek veya bir hükümeti veya uluslararası kuruluşu bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmeye kaçınmaktan zorlamak için kasten insan öldürme veya nitelikli yaralama fiilleri,

- Terörle Mücadele Kanunu kapsamında “terör suçu” olarak kabul edilen fiiller (kanaatimizce “Terör suçları” başlıklı TMK m.3’de sayılan suçlar bu kapsama girer, ancak terör amacıyla işlenen suçlar Kanunun lafzı gereği salt, yani mutlak terör suçu olmadığından girmez),

- Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu; Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Hakkında Sözleşme’de, Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşme’de, Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’de, Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşme’de, Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşme’de, Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmeye Munzam, Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanun Dışı Şiddet Olaylarının Önlenmesine İlişkin Protokol’de, Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme’de, Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokol’de ve Terörist Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme’de yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller.

Görüleceği üzere kanun koyucu; 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde “yasak fiiller” adı altında bazı suçları sıralamış ve 4. maddesinde de bu suçların gerçekleştirilmesinde tamamen veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek, somutlaşmış bir fiille ilişkilendirilmese bile teröriste veya terör örgütlerine, 6415 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamına giren fon sağlama veya toplama fiilini, bu fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka suçu oluşturmaması kaydıyla ayrı suç olarak saymıştır.

Terörizmin finansmanı suçu kasten işlenen suç olup, kanun koyucu bu suçun işlenmesinde özel kast aramıştır, çünkü sadece bir teröriste veya terör örgütüne fon sağlama veya toplama yeterli olmayıp, failin bu fiili 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde suç olarak düzenlenen fiillerin icrasında kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek icra etmesi gerekmektedir. Bir görüşe göre; terörizmin finansmanı suçu genel kast ile işlenmeye elverişli olsa da, Kanunun açıkça yer verdiği “suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek” ifadesi, bu görüşe katılmamızı güçleştirmektedir. Özel kastın, yani saikin arandığı suçların olası/muhtemel kastla işlenmesi de mümkün olmadığından, terörizmin finansmanı suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir.

6415 sayılı Kanun m.4/1’de “tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek” ibaresi yer aldığından, bizce bu suç özel kastla işlenmeye müsait olup, olası/muhtemel kastla da işlenemez. Terörizmin finansmanı suçunu, yine bilerek ve isteyerek yardım etme aradığından doğrudan kast içerip, olası/muhtemel kasta elverişli olmadığını kabul edeceğimiz TCK m.220/7 ile aynı görmek, hatta her iki suç hükmünün karıştırılması mümkünse de, özel kast niteliği taşıyan 6415 sayılı Kanun m.4/1 olup, TCK m.220/7 değildir. TCK m.220/7 özel kastla değil, doğrudan kastı öngören bir düzenleme niteliğini taşımaktadır. 6415 sayılı Kanun m.4’de ise, aynı Kanunun 3. maddesi ve 4. maddenin lafzı nedeniyle bir özel kastın varlığından bahsedilebilir.

Belirtmeliyiz ki; özel kast 6415 sayılı Kanun m.4’ün uygulanma alanını daraltmaktadır. Özel kastın bulunmadığı hallerde ise, TCK m.220/7’nin tatbiki gündeme geleceği ileri sürülebilir. Ancak bu görüş, m.4’de yer alan “daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” ibaresi nedeniyle tartışmaya açıktır, çünkü özel kast aramayan ve ilk bakışta daha ağır ceza öngören TCK m.220/7 her durumda terörizmin finansmanı suçunu içine alacaktır. Şimdi ya 6415 sayılı Kanuna m.4/1’e unsurları itibariyle özel suç tipi denilecek, bu unsurların oluşmadığı durumda TCK m.220/7’nin tatbikinden bahsedilecek veya “daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” ibaresinden dolayı, TCK m.220/7’nin somut olayda daha ağır ceza öngördüğü veya cezası daha ağır bir başka suçun gündeme geleceği durumda, 6415 sayılı Kanun m.4 değil, daha ağır ceza öngören diğer suçun kabulü ile hareket edilecektir.

Hükümde; sağlanan veya toplanan fonda somut bir fiille ilişkilendirilmenin aranmaması, soyut tehlike suçunun kabul edildiğini de gösterebilir. Ancak bizce kanun koyucu; terörizmin finansmanı suçunun koruduğu hukuki yarara geniş perspektifle bakıp, somut tehlike üzerinden gitmek suretiyle teröriste veya terör örgütüne fon sağlanması veya toplanması fiilini suç saymış, bu şekilde terör örgütü veya mensubu sayılması sebebiyle zaten suç işleyen yapı ve kişilere para ve sair mal aktarılmasını, somut tehlike suçu kapsamında değerlendirmiştir.

TCK m.220/7 ve 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinden kaynaklanan cezaları karşılaştırmak gerekir, çünkü her ikisinin tatbiki mümkün olmayıp, somut olaya göre hangisi ağırsa o hüküm tatbik edilmelidir. TCK m.220/7’nin ikinci cümlesinde “Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” hükmü yer almakla beraber, somut olayın özelliklerine ve mahkemenin takdirine bağlı bu ibarenin her zaman uygulanabilme kabiliyeti bulunmamaktadır. TCK m.314/3’den hareketle 3713 sayılı Kanunun 3 ve 5. maddeleri uyarınca TCK m.220/7’ye göre tatbik edilecek cezanın ağırlığı 6415 sayılı Kanunu 4. maddesinin 1. fıkrasından daha ağırdır, çünkü ceza burada 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür. Teröre fon sağlama veya toplama eyleminde kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması varsa da sorun olmayacak, yine TCK m.220/7’den hareket edilecektir. Bunun sebebi ise, bu konuda yarı oranında ayrı bir artırım öngören Nitelikli hal” başlıklı 3713 sayılı Kanunun 8/A maddesinin tatbikine dayanmaktadır. Suçun kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Failin sırf kamu görevlisi olması yeterli olmayıp, cezanın yarı oranında artırılması için kamu görevinin sağladığı gücün kötüye kullanılması ve bu yolla bir terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım edilmesi gerekir. Benzer hüküm 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 3. fıkrasında da bulunmaktadır. Bu bakımdan, TCK m.220/7 ile 6415 sayılı Kanunun m.4 arasında fark olmadığı söylenebilir.

Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişinin malvarlığı hakkında müsadere ve faaliyet izninin iptali noktasında sorun çıkabilir. 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 4. fıkrasında “Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” hükmü yer aldığı halde, buna benzer bir hükmün TCK m.220 ve 314’ün düzenlendiği bölümlerde bulunmadığı görülmektedir. Ancak bu nokta da sorun çıkmayacaktır. Çünkü 3713 sayılı Kanunun “Tüzel kişilerin sorumluluğu” başlıklı 8/A maddesinde, 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 4. fıkrasına benzer bir hükme yer verildiği görülmektedir.

Tüm bu tespit ve açıklamalar ışığında; aynı unsur ve hukuki yararları düzenleyip, somut olayın özelliklerine göre aynı eylemi suç sayabilecek iki ceza normundan hangisinin uygulanması gerektiği mukayese edildiğinde, elbette TCK m.220/7’den hareketle tespit edilen cezanın ağır olduğu ve tatbik edilmesi gerektiği düşünülmelidir.

Ancak diğer taraftan; TCK m.220/7’nin genel yardım hükmü, m.315’in silahlı örgüte silah yardımı ve fon, yani para sağlama veya toplama eylemi adı altında da 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin ayrı ve özel bir düzenleme olduğu ileri sürüldüğünde, “özel hüküm genel hükme üstündür” kabulünden hareketle, ceza ağırlığına bakılmaksızın 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin tatbik edileceği savunulabilir.

Ceza yargılaması tedbirleri açısından da, TCK m.220/7 ve m.314’den hareketle fon sağlama veya toplama eylemi hakkında tatbiki gerektiğini söylediğimiz suçla ilgili bir fark bulunmamaktadır. 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde tanımlanan suça tatbik edilen delil elde etme yöntemleri, TCK m.314’de de kullanılabilmektedir.

6415 sayılı Kanunun 4. maddesinde tanımlanan terörizmin finansmanı suçunu, TCK m.220/7, 314, 3713 sayılı Kanunun 3. ve 5. maddelerine göre özel hüküm saymak mümkün değildir. Birincisi; 3713 sayılı Kanun doğrudan teröre suçlarına karşı kabul edilen, terörü, terör suçlusunu, terör suçlarını, terör amacıyla işlenen suçları ve terör örgütlerini tanımlayan özel bir kanundur.  Bu yönü ile 3713 sayılı Kanunu, 6415 sayılı Kanuna göre “genel kanun” saymak isabetli değildir. Bir an için 6415 sayılı Kanunun özel olarak terörizmin finansmanı suçunu düzenlediği, hatta Kanunun 18. maddesi ile 3713 sayılı Kanunun “Terörün finansmanı” başlıklı 8. maddesinin yürürlüğüne son verildiği, bu sebeple de TCK m.314’ün “genel kanun” sayılması gerektiği ileri sürülebilir. Suç tipi ve TCK m.220/7’ye dayandırılsa da TCK m.314, 3713 sayılı Kanunun 3. ve 5. maddelerinden hareketle, 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin “özel kanun” olup öncelikle tatbik edileceğini söylemek isabetli değildir.

Ayrıca; 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” ibaresine yer veren kanun koyucu, maddeler arasında özel ve genel kanun farkından hareketle öncelik sonralık yapılamayacağını, aynı fiille ilgili birden fazla suç tanımlandığında, hangisinin uygulanacağının cezanın ağırlığına göre belirleneceğini ortaya koymuştur.

Buna göre; teröre fon sağlamada veya toplamada tatbiki gereken hükümler, ceza ağırlığı itibariyle TCK m.220/7’nin ikinci cümlesinin uygulanmadığı veya pek az uygulandığı durumda, TCK m.314/3’ün atfı ile TCK m.220/7, 3713 sayılı Kanunun 3, 5, 8/A ve 8/B maddeleri olmalıdır.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------------------------------------
[1] Ahmet Caner Yenidünya, Olgun Değirmenci, “Mukayeseli Hukuk ve Türk Hukukunda Terörün Finansmanı Suçu”, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Armağanı, Türk Ceza Hukuku Derneği ve Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2008, s.1263-1294, s.1286.
[2] Mehmet Gödekli, Terörizmin Finansmanı Suçu, Seçkin Yayınları, Ankara, 2017 s.306.
[3] Gödekli, a.g.e. s.308 ve devamı.​​