Türk Hukukunda, ticari satışlar açısından ayıplı mal iddiasında olan tacirin seçimlik haklarını kullanabilmesi için satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerektiği düzenlenmiştir. Ayıp ihbarı, alıcının ayıp nedeniyle doğan seçimlik haklarını kullanabilmesi amacıyla yapılması gereken bir bildirimdir. Ticari satışlar yönünden ayıp ihbarının hangi sürede yapılması gerektiği düzenlenmiş olmasına rağmen ayıp ihbarının ne şekilde yapılacağı düzenlenmemiştir. Bu çalışmada, ticari satışlarda ayıp ihbarının hangi sürede yapılması gerektiği ve ayıp ihbarının şekli konusunda kanuni düzenlemeler ve Yargıtay kararları doğrultusunda inceleme yapılacaktır.

Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 23. Maddesinde, teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 gün içinde satıcıya bildirilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Açık ayıba örnek olarak, malda gözle görülebilen kırık ya da çatlakların bulunması verilebilir. Bu olasılıkta önemli olan husus detaylı ve özel bir incelemeye gerek kalmadan maldaki ayıbın alıcı tarafından tespit edilebilmesidir. Düzenlemenin devamında, malda açık ayıp söz konusu olmasa bile, malı satım ve teslim alan tacirin 8 gün içinde malı inceleme veya incelettirmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Nitekim yapılan inceleme neticesinde malın ayıplı olduğunun tespit edilmesi halinde bu ayıbın aynı süre içinde yani 8 günlük süre içinde satıcıya bildirilmesi gerekmektedir. Sekiz günlük süre malın alıcı tarafından satım ve teslim alındığı tarih itibariyle başlamaktadır.

Yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmaması alıcının Kanundan doğan seçimlik haklarına başvuramaması sonucu doğurmaktadır. Bu durumda, alıcı tacir malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklara başvuru hakkını kaybetmektedir. Malın ayıplı çıkması halinde alıcının seçimlik haklarının sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedel indirimi, ücretsiz onarım veya ayıpsız misli ile değişim olduğunu kısaca belirtmekte fayda bulunmaktadır.

Anılan Kanunun aynı maddesinde diğer durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 223. Maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu nedenle açık ayıp niteliğinde olmayan ve 8 günlük inceleme süresinde tespit edilemeyen yani kullanımla ortaya çıkan ayıplar yönünden TBK’nın ilgili düzenlemeleri uygulama alanı bulacaktır.

TBK’nın 223. Maddesinin ikinci fıkrasında, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, ayıbın hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Uygulamada, olağan bir gözden geçirme ile tespit edilebilecek ayıbın ne olduğu ve hemen bildirimin hangi sürede yapılması gerektiği hususunda uyuşmazlık çıkabilmektedir. Bu tür uyuşmazlıklarda somut olayın özellikleri, doktrin görüşleri ve emsal yargı kararları doğrultusunda karar verilmesi gerekmektedir. Nitekim her somut olay kendine has özellikler içermektedir.

Uygulamada Yerel Mahkemelerin ticari satışlarda ayıp iddiasına dayalı olarak ikame edilen davalarda çoğu zaman ayıp ihbar yükümlülüğüne uyulup uyulmadığının incelemediği görülmektedir. Ancak Yargıtay’ın son güncel içtihatlarında istikrarlı olarak ticari satışlarda ayıp iddiasına dayalı olarak ikame edilen davalarda ayıp ihbar yükümlülüğüne uyulup uyulmadığının araştırılması gerektiği ve bu bağlamda karar verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu nedenle Yerel Mahkeme tarafından ayıp ihbar yükümlülüğüne uyulup uyulmadığı konusunda bir inceleme yapılmadığında temyiz yolunda bu itirazın ileri sürülmesi faydalı olacaktır. Ayıp ihbar yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerektiği yönünde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 07.01.2014 tarihli 2014/680 Esas 2013/18422 Karar sayılı aşağıdaki kararı örnek olarak gösterilebilir;

“Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacının davaya konu otomobili davalılardan … San Tic Ltd Şti’den 29/06/2011 tarihinde satın aldığı, aracın satın alındıktan bir ay sonrasında tavan sacındaki boyalarda atmanın meydana geldiği, bu hususun davacı tarafından anlaşılması üzerine davacının yasada belirtilen süre içerisinde işbu davayı açtığı, bilirkişi raporu ile de belirlendiği üzere araçtaki boya kalkmalarının fabrikanın boya prosesinden kaynaklanan hatalar nedeniyle oluştuğu ve imalat hatası olduğu, söz konusu ayıptan davalıların üretici firma ve satıcı firma sıfatlarıyla sorumlu oldukları, davacının seçimlik hakkını BK 203 maddesi uyarınca satılanın yenisi ile değiştirilmesine yönelik olarak kullanmış olduğu belirtilerek, davanın kabulü ile, davaya konu … cinsi aracın aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı …AŞ. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, ayıplı mal satıldığı iddiasından kaynaklanmaktadır. Taraflar tacir olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sy. TTK’ nın 25/3. maddesinde öngörülen ayıp ihbar süreleri üzerinde durulup değerlendirilmeden ve bu konuyla ilgili olarak servis kayıtları getirtilip incelenmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”(www.kararara.com, çevrimiçi: 29.09.2015)

Anılan Yargıtay kararında da görüldüğü üzere, ticari satışlarda ayıplı mal iddiasında olan tacirin seçimlik haklarını kullanabilmesi için ayıp ihbarında bulunması gerekmektedir. Nitekim gerek yasal düzenleme gerekse de Yargıtay kararları bu doğrultudadır. Aksi olasılıkta alıcı malı satın aldığı şekli ile kabul etmekte ve diğer seçimlik haklara başvuru hakkını kaybetmektedir.

TTK ve TBK’da ayıp ihbarının ne şekilde yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Uygulamada, ayıp ihbarının yazılı veya sözlü şekillerde yapıldığı görülmektedir. Yargıtay’ın kimi kararlarında tacir olan tarafın ayıp ihbarını noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektup ya da telgrafla yapması gerektiği, tanıkla ispat yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu kararın gerekçesini TTK’nın 18. Maddesi oluşturmaktadır. Nitekim anılan maddede; tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarların veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı düzenlenmiştir. Ancak anılan madde ayıp ihbarına ilişkin bir düzenleme içermemektedir.  Nitekim ayıp ihbarı ile ayıp ihbarı nedeniyle doğan seçimlik hakların kullanılmasına yönelik bildirimler farklı hukuki bildirimlerdir. Ancak, ayıp ihbarı ile seçimlik hakkın kullanılmasına ilişkin bildirimin birlikte yapılması da mümkündür.

Yargıtay’ın son güncel içtihatlarında ayıp ihbarının tacirler arasında olsa bile bir şekle tabi olmayacağı yönünde kararlar verilmektedir.Nitekim emsal bir Yargıtay kararında, yolda kalan ve arızalanan bir aracın servise teslim edilmesinin ayıp ihbarı niteliğinde olacağı ve ayrıca bir bildirime gerek olmadığı yönünde karar verilmiştir. Her ne kadar tacirler yönünden de ayıp ihbarı herhangi bir şekle tabi olmasa da ispat kolaylığı açısından ayıp ihbarının yazılı şekilde yapılması faydalı olacaktır.

Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda, ayıp mal iddiasında olan tacirin seçimlik haklarını kullanabilmesi için süresinde ve usulüne uygun bir şekilde ayıp ihbarında bulunması gerekmektedir. Kanuni düzenleme ve Yargıtay kararları doğrultusunda ayıp ihbarı herhangi bir şekle tabi değildir. Süresinde ayıp ihbarında bulunmayan taraf, seçimlik haklara başvuru hakkını kaybetmekte ve malı olduğu şekli ile kabul etmektedir.

Bu köşe yazısı, sayın Av. Çiğdem ÇİLCİ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)